- Kayıt
- 14 Mart 2010
- Mesaj
- 401
- Tepki
- 5
The Kids Are All Right
'Brokeback Mountain' tartışması mı doğuyor?
(30 Temmuz 2010) Amerikan sineması eşcinsel ilişkiler konusunda politik olarak ne kadar muhafazakar olsa da, sineması bu konuları tartışmaya açacak kadar cesur örnekler sunmaya devam ediyor...Yoksa yeni bir
ABD'de geçen haftalarda sınırlı sayıda salonda vizyona giren ve bir lezbiyen çiftin yapay döllenme yoluyla çocuk sahibi olmaları etrafında dönen bir film, alt metinde yatan sosyal ve politik mesajlarıyla dikkatleri üzerine çekti.
Eşcinsel evliliğin hala büyük bir hararetle tartışıldığı özgürlüklerin başkenti ABD'nin ana hatlarıyla lezbiyen bir evliliğin anlatıldığı "The Kids Are All Right" filmine gösterdiği yoğun ilgi, aslında bu coğrafyaya pek yabancı değil. Vizyona girdiği dönem büyük fırtınalar koparan, 'eşcinsel kovboy melodramı' 'Brokeback Mountain'in ateşi henüz yeni soğumuşken Jim Carrey ve Ewan McGregor'un iki gayi canlandırdıkları ve cesur sahneleriyle ülkesi ABD'de gösterilmesi sakınca doğuran 'I Love You Phillip Morris' filmi gibi "The Kids Are All Right"da cinsiyet savaşlarının ortasında kendinden epey söz ettirdi. Film eleştirmenlerce beğenilirken, vizyona girdiği az salonu da tıka basa doldurmayı başardı.
Annette Bening ve Julianne Moore'un orta sınıftan iki lezbiyeni canlandırdıkları bu filmin asıl derdi, aslında, aile ve aileyi oluşturan elementlerin insan hayatındaki rolleri. Bu filmin, karşı cinsten iki bireyin kanunlar önünde evlenmesi ve çocuk yapmasıyla oluştuğu düşünülen geleneksel aile kuramına getirdiği yıkıcı soru şu: modern Amerika eşcinsel bir evliliğe izin verse bile, yapay döllenme ile çocuk sahibi olan bu çift aile olmuş oluyor mu? Kafalarda yapay aile olarak şekillenen bu ilişkide çocukların gerçek babaya olan ihtiyaçları nasıl karşılanacak peki? Yapay baba? Sosyal devletin bu soruları cevaplamaktan uzak durup, bu filme "eşcinselliği özendiriyor, daha da kötüsü yasallaştırıyor" diyerek karşı çıkması bile, bizlere sorunun nerede "yapaylaştığını" gösteriyor...
Sinemanın sadece eğlence olduğu çağın kapandığını ve ideolojik öğelerle süslenmiş öykülerin artık ilgi çekmediğini bilenler, 3-5 salonda gösterilecek yasaklanmış filmler çekmeye, devletlerin susmalarını tembihlediği konularda soru sormaya ve geleneksel değerlerin temellerini sarsmaya devam edecek gibi görünüyor...
'The Kids Are All Right' filminin Türkiye'de vizyona girip girmeyeceği ise henüz belli değil.
(30 Temmuz 2010) Amerikan sineması eşcinsel ilişkiler konusunda politik olarak ne kadar muhafazakar olsa da, sineması bu konuları tartışmaya açacak kadar cesur örnekler sunmaya devam ediyor...Yoksa yeni bir
ABD'de geçen haftalarda sınırlı sayıda salonda vizyona giren ve bir lezbiyen çiftin yapay döllenme yoluyla çocuk sahibi olmaları etrafında dönen bir film, alt metinde yatan sosyal ve politik mesajlarıyla dikkatleri üzerine çekti.
Eşcinsel evliliğin hala büyük bir hararetle tartışıldığı özgürlüklerin başkenti ABD'nin ana hatlarıyla lezbiyen bir evliliğin anlatıldığı "The Kids Are All Right" filmine gösterdiği yoğun ilgi, aslında bu coğrafyaya pek yabancı değil. Vizyona girdiği dönem büyük fırtınalar koparan, 'eşcinsel kovboy melodramı' 'Brokeback Mountain'in ateşi henüz yeni soğumuşken Jim Carrey ve Ewan McGregor'un iki gayi canlandırdıkları ve cesur sahneleriyle ülkesi ABD'de gösterilmesi sakınca doğuran 'I Love You Phillip Morris' filmi gibi "The Kids Are All Right"da cinsiyet savaşlarının ortasında kendinden epey söz ettirdi. Film eleştirmenlerce beğenilirken, vizyona girdiği az salonu da tıka basa doldurmayı başardı.
Annette Bening ve Julianne Moore'un orta sınıftan iki lezbiyeni canlandırdıkları bu filmin asıl derdi, aslında, aile ve aileyi oluşturan elementlerin insan hayatındaki rolleri. Bu filmin, karşı cinsten iki bireyin kanunlar önünde evlenmesi ve çocuk yapmasıyla oluştuğu düşünülen geleneksel aile kuramına getirdiği yıkıcı soru şu: modern Amerika eşcinsel bir evliliğe izin verse bile, yapay döllenme ile çocuk sahibi olan bu çift aile olmuş oluyor mu? Kafalarda yapay aile olarak şekillenen bu ilişkide çocukların gerçek babaya olan ihtiyaçları nasıl karşılanacak peki? Yapay baba? Sosyal devletin bu soruları cevaplamaktan uzak durup, bu filme "eşcinselliği özendiriyor, daha da kötüsü yasallaştırıyor" diyerek karşı çıkması bile, bizlere sorunun nerede "yapaylaştığını" gösteriyor...
Sinemanın sadece eğlence olduğu çağın kapandığını ve ideolojik öğelerle süslenmiş öykülerin artık ilgi çekmediğini bilenler, 3-5 salonda gösterilecek yasaklanmış filmler çekmeye, devletlerin susmalarını tembihlediği konularda soru sormaya ve geleneksel değerlerin temellerini sarsmaya devam edecek gibi görünüyor...
'The Kids Are All Right' filminin Türkiye'de vizyona girip girmeyeceği ise henüz belli değil.