İlköğretimin sekiz sene oluşundan önceye bir bakalım; klasik devlet ortaokulları ve liselerinde okuyan gençlere en az altı sene haftada yine herhalde en az dört saat dolayında ingilizce ya da başka bir dil öğretildi, çok kısa bir hesaplama bu gençlerin ilkokul sonrası yaklaşık 900 saat İngilizce kursu aldığını gösteriyor.
900 saat bir konuyu, bir dili öğrenmek için oldukça yeterli bir süre ama bakın etrafınıza, devlet okullarında, bu kadar İngilizce kursları almış çocukların yüzde 99’u, yüzde yüzü de deseniz büyük bir yanlış değildir, ingilizce iki kelimeyi bir araya getiremezler, bir küçük kitap ya da dergi karıştıramazlar.
http://haber.stargazete.com/yazar/yabanci-dil-egitimi-ve-ogretimi/yazi-668037
Ha! "Ben en köklü anlamıyla bir üniversite eğitimi görmek istiyorum" diyen öğrenciler de olabilir...
Ki alınlarından öperim.
Sonra onlara derim ki...
Otur çalış, ilkokuldan beri sana ezberletilenleri unut, ilgilendiğin alandaki akademisyenleri ve özelliklerini öğren, geniş ufuklu hocaların bulunduğu okulları araştır!
Bulduğunda da, kafanı "mezun olunca ne olacağım?" sorusuna takma, o okula yazıl ve tadını çıkar!
Dünyayı takip eden, ufku olan, derslerini sohbet kıvamına sokan tek bir hocaya sahip olmak bile üniversite hayatını şenlendirir, zihnini açar, geleceğini en güzel şekilde inşa eder.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2013/07/15/durust-olalim-iyi-universite-hangisi
İyi eğitim için dört şey gerekli:
Öğrenmek isteyen, iyi öğrenciler
Öğretmek isteyen iyi öğretmenler
Öğrencilerin öğrenmesini isteyen, iyi okullar.
Okulların iyi eğitim vermesini isteyen yöneticiler.
Bunlar zaten olması gereken şeyler diyeceksiniz. Doğru; olması gereken ama her zaman olmayan şeyler. Bazılarının öncelikleri, bu saydıklarımızdan farklı olabilir: Belki de bazı öğrenciler, okula yalnızca diploma almak için geliyorlardır. Bazı öğretmenler, öncelikle kariyerlerinde ilerlemek, bazı okullar, para kazanmak, bazı yöneticiler ise öğrencileri ve öğretmenleri özel okullara ve dershanelere iteleyip, eğitim yükünü devletin sırtından atmak istiyor olabilir.
http://www.photoshopmagazin.com/paylasim/7011
Bir de şunu söylerim hep: Üniversitede hoca olarak kalan bazı insanların, dışarıda başka bir meslek yapacak becerileri olmadığını da düşünürüm. Sırf garanti maaş düşüncesi ile üniversitede ders verenler var. Bu da beni rahatsız ediyor. O titri bir payeymiş gibi insanlara sunmaları da beni rahatsız ediyor: ben koca profesörüm diyor ama ortaya koyduğu şey nedir belli değil. Bana çok komik geliyor bunlar. Tarihe mal olaracak ne yapmış, diye düşünüyorum. Bunlar o dönemde benim canımı sıkmıştı işte.
***
“Biz buraya sanatçı olmak için geldik, burada sanat tarihçisi oluyoruz” dedim. Yani kim ne yapmış, o nasıl boyama yapmış… Bu değil ki bize lazım olan! Usta-çırak ya da üstad-çömez ilişkisi ile olacak bir şey gerekliydi. Ama karşımda üstad yoktu. Çünkü okulda hocalar hep gizli çalışırlar. Hiçbir hocayı elinde fırça ile görmedim ben hayatımda.
http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=6147
"Profesörlük bir öğretim üyeliği unvanıdır. Profesörler daha iyi doktor değil tam tersi daha kötü doktordur. Çünkü profesörler hastalarıyla daha az ilgilenmiş, yayın ve araştırma yapmaya daha çok vakit ayıran insanlardır. İyi doktorluğun kriteri profesörlük değildir. Her hastalıkta profesöre görünmek istemek doğru değil. Nobel Ödülü alamamamızı da buna bağlıyorum. İnsanlar yeni bir buluş yapmak için değil profesör olup hastalardan daha iyi paralar alabilmek için bu titrlere ulaşıyor."
http://www.ahmetrasimkucukusta.com/
Mesela burada hoca yanlış bilgilendiriyor:
http://vimeo.com/48983789#t=180
Halbuki grafik tasarımı resim sanatından ayıran mesaj aktarma amaçlı üretilmesidir. Tipografi olmasa da bu böyledir:
http://adsoftheworld.com/files/images/BoldTomato.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/ariel-hr.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/mccafe.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/banane.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/Pepsican.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/AtariTennis.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/Climared.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/SoHoHighHeels1.jpg
Takdir sizin:
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~incilay/kurums/KUR05.jpg
http://vimeo.com/46477516 (5:09)
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~incilay/afisler/AFIS20.jpg
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~incilay/
Kısacası nicelerini incelemiş veya bizzat ders almış biri olarak söyleyebilirim ki, bazen tek bir gerçek hoca eğitim hayatınızı doldurmaya kâfi gelir, bazen de onlarca "memur"dan sadra şifa bir şey öğrenemeden diploma sahibi olabilirsiniz...
(bunu Babaoğlu'nun yazısını okumadan önce yazmıştım)
Bazı iyi hocalar:
http://www.savascevik.com/
http://www.abdullahtasci.net/
http://www.bek.com.tr/
http://www.moludsgn.com/
900 saat bir konuyu, bir dili öğrenmek için oldukça yeterli bir süre ama bakın etrafınıza, devlet okullarında, bu kadar İngilizce kursları almış çocukların yüzde 99’u, yüzde yüzü de deseniz büyük bir yanlış değildir, ingilizce iki kelimeyi bir araya getiremezler, bir küçük kitap ya da dergi karıştıramazlar.
http://haber.stargazete.com/yazar/yabanci-dil-egitimi-ve-ogretimi/yazi-668037
Ha! "Ben en köklü anlamıyla bir üniversite eğitimi görmek istiyorum" diyen öğrenciler de olabilir...
Ki alınlarından öperim.
Sonra onlara derim ki...
Otur çalış, ilkokuldan beri sana ezberletilenleri unut, ilgilendiğin alandaki akademisyenleri ve özelliklerini öğren, geniş ufuklu hocaların bulunduğu okulları araştır!
Bulduğunda da, kafanı "mezun olunca ne olacağım?" sorusuna takma, o okula yazıl ve tadını çıkar!
Dünyayı takip eden, ufku olan, derslerini sohbet kıvamına sokan tek bir hocaya sahip olmak bile üniversite hayatını şenlendirir, zihnini açar, geleceğini en güzel şekilde inşa eder.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2013/07/15/durust-olalim-iyi-universite-hangisi
İyi eğitim için dört şey gerekli:
Öğrenmek isteyen, iyi öğrenciler
Öğretmek isteyen iyi öğretmenler
Öğrencilerin öğrenmesini isteyen, iyi okullar.
Okulların iyi eğitim vermesini isteyen yöneticiler.
Bunlar zaten olması gereken şeyler diyeceksiniz. Doğru; olması gereken ama her zaman olmayan şeyler. Bazılarının öncelikleri, bu saydıklarımızdan farklı olabilir: Belki de bazı öğrenciler, okula yalnızca diploma almak için geliyorlardır. Bazı öğretmenler, öncelikle kariyerlerinde ilerlemek, bazı okullar, para kazanmak, bazı yöneticiler ise öğrencileri ve öğretmenleri özel okullara ve dershanelere iteleyip, eğitim yükünü devletin sırtından atmak istiyor olabilir.
http://www.photoshopmagazin.com/paylasim/7011
Bir de şunu söylerim hep: Üniversitede hoca olarak kalan bazı insanların, dışarıda başka bir meslek yapacak becerileri olmadığını da düşünürüm. Sırf garanti maaş düşüncesi ile üniversitede ders verenler var. Bu da beni rahatsız ediyor. O titri bir payeymiş gibi insanlara sunmaları da beni rahatsız ediyor: ben koca profesörüm diyor ama ortaya koyduğu şey nedir belli değil. Bana çok komik geliyor bunlar. Tarihe mal olaracak ne yapmış, diye düşünüyorum. Bunlar o dönemde benim canımı sıkmıştı işte.
***
“Biz buraya sanatçı olmak için geldik, burada sanat tarihçisi oluyoruz” dedim. Yani kim ne yapmış, o nasıl boyama yapmış… Bu değil ki bize lazım olan! Usta-çırak ya da üstad-çömez ilişkisi ile olacak bir şey gerekliydi. Ama karşımda üstad yoktu. Çünkü okulda hocalar hep gizli çalışırlar. Hiçbir hocayı elinde fırça ile görmedim ben hayatımda.
http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=6147
"Profesörlük bir öğretim üyeliği unvanıdır. Profesörler daha iyi doktor değil tam tersi daha kötü doktordur. Çünkü profesörler hastalarıyla daha az ilgilenmiş, yayın ve araştırma yapmaya daha çok vakit ayıran insanlardır. İyi doktorluğun kriteri profesörlük değildir. Her hastalıkta profesöre görünmek istemek doğru değil. Nobel Ödülü alamamamızı da buna bağlıyorum. İnsanlar yeni bir buluş yapmak için değil profesör olup hastalardan daha iyi paralar alabilmek için bu titrlere ulaşıyor."
http://www.ahmetrasimkucukusta.com/
Mesela burada hoca yanlış bilgilendiriyor:
http://vimeo.com/48983789#t=180
Halbuki grafik tasarımı resim sanatından ayıran mesaj aktarma amaçlı üretilmesidir. Tipografi olmasa da bu böyledir:
http://adsoftheworld.com/files/images/BoldTomato.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/ariel-hr.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/mccafe.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/banane.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/Pepsican.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/AtariTennis.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/Climared.jpg
http://adsoftheworld.com/files/images/SoHoHighHeels1.jpg
Takdir sizin:
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~incilay/kurums/KUR05.jpg
http://vimeo.com/46477516 (5:09)
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~incilay/afisler/AFIS20.jpg
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~incilay/
Kısacası nicelerini incelemiş veya bizzat ders almış biri olarak söyleyebilirim ki, bazen tek bir gerçek hoca eğitim hayatınızı doldurmaya kâfi gelir, bazen de onlarca "memur"dan sadra şifa bir şey öğrenemeden diploma sahibi olabilirsiniz...
(bunu Babaoğlu'nun yazısını okumadan önce yazmıştım)
Bazı iyi hocalar:
http://www.savascevik.com/
http://www.abdullahtasci.net/
http://www.bek.com.tr/
http://www.moludsgn.com/