Sayın Kohen,
Ben 9 maddede grafikerlerin sorunlarını belirttiğimi zannettiğim halde son bir maddeyi unutmuşum, onu da siz hatırlattınız; zalim patronların elinde grafikerin grafikerlik dışında her işi yaptığı veya yaptırıldığı.
Evet geçim derdi ve işsiz kalmamak uğruna bir çok grafikere sekreterlik ve çaycılık bile yaptırılıyor, bazı matbaalarda şoförlük ve hamallık bile yaptırılıyor.
Sayın KOhen;
Benden önce bazı arkadaşlar cevap yazacak mı diye sizin yazınıza cevap yazmak için çok bekledim... Yazmadılar...
Demek ki kimse sizin çektiklerinizi çekmemiş. Hadi diyelim ki çekmemiş. Diyelim ki hepsinin patronu iyi, işyeri koşulları iyi, maaşları tıkır tıkır ödeniyor. Demek ki herkes hayatından memnun… Ama böyle olmaları sizin yaşadıklarınıza duyarsız kalmalarını haklı çıkartabilir mi? Bir Allahın kulu çıkıp “Aaa ne kötü patronmuş seninki, vallahi ucuz kurtulmuşsun. İnşallah daha iyi koşullarda iş buluırsun gibi bir teselli cümlesi de yazmamış. Yani hiç tepki yok…
Eee, bu grafiker milleti bu kadar tepkisiz olursa sizin başınıza gelenler daha çooook grafikerin başına gelecek demektir.
Bu kardeşlerimizin birlik mirlik olmaya hevesleri yok. Onlar benim yaptığım 1 milyarlık tasarımı nasıl 300 e yaparız da ustanın ekmeğini elinden alırız konusunda birlik olmuşlar zaten.
Bunu nereden anladım?
Bir kere sizin yazınıza hiç tepki gelmemesi bunun işaretini veriyor, bu bir.
İkincisi, adı grafikerler diye başlayan bir başka sitede de yazılar yazıyordum. O siteden beni kovdular . Bir grafiker çıkıp da grafikerlerin hayrına bu kadar uğraşan bu adamı niye kovdunuz demedi. Seni kovarlarsa olay çıkartırız diyenler oldu, ben kovulduktan sonra seslerini kestiler.
Üçüncüsü; nerede yayınladığımı tam hatırlayamadığım ya o sitede veya bu sitedeki bir yazımda “hep mektepli grafikerler mi eziliyor? Alaylı grafikerler ezilmiyor mu? Madem ki mekteplileri sevmiyorsunuz, o zaman alaylı grafikerler birlik olsun, haklarını korusun. Alaylı grafikerlerin hiç sorunları yok mu? Tüm alaylılar hallerinden memnun mu?” diye sormuştum… Hiç bir alaylı veya 3 aylık kurs mezunu grafiker kardeşimizden, veya mac operatörü kardeşimizden bir tek ses çıkmamıştı.
Demek ki bu kişiler sömürüye karşı çıkmıyorlar, çünkü sömürüden bizzat faydalanıyorlar ve sömürünün bizzat parçası durumundalar.
Bataklıkta üreyen sivrisinekler bataklığın kurutulmasını ister mi?
Adı grafikerler ile başlayan bir diğer sitede 70 bin grafiker var iddiasını öne sürüyorlar. O sitedeki grafiker olduğunu iddia eden kişiler benimle yaptıkları her tartışmada “eğitim önemli değildir, diploma önemli değildir, yetenek önemlidir” deyip durarak benim birlik olun çağrılarıma kulak vermediler.
Yetenek önemlidir diyenlerin hemen hepsinin yaptığı tasarımlara bakınız hepsinde kesinlikle eksik ve yanlış tasarım göreceksiniz. Çünkü eğitim olmadan sadece yetenek yavan kalıyor, bunu bile anlamaktan acizler veya biliyorlar da işlerine gelmiyor. Çünkü doğruyu söyleseler kendi grafikerlikleri tartışmalı hale gelecek. Yani grafiker olmadıklarını kabul etmiş olacaklar…
Şimdi bu kişiler kendilerini grafiker sayıyorlar, patronları da öyle diyor, hatta müşteriler de öyle zannediyor. Şimdi bunlar bu tatlı rüyalarından uyanmak isterler mi?
Şimdi bunlar Grafikerler Birliği kurulursa kimin ne olduğu açığa çıkacak, bunu hissediyorlar, bu birliğin kurulmasını isterler mi?
Hadi rakip siteyi bırakınız. Şimdi halen yazmakta olduğum ve şükür kovulmadığım ama bir zamanlar bana hayli haksızlık yapılmış olup da çekip gitmemin beklendiği ve Ömer beyin gayretleri sayesinde adaletin tekrar sağlanmış olduğu şu grafikerler.org sitesine bakalım.
İşte gördünüz; sizin feryatlarınıza, çığlıklarınıza, haykırışınıza kim ses verdi de “ben buradayım, biz buradayız” diyebildi? Kim çıkıp da “Haklısın Sayın Kohen, sorunlarınızı paylaşıyoruz, sizi destekliyoruz” diyebildi? Hadi desteği bırakın, kim eleştirebildi, kim; “Hadi ya, sen patronun zalimine denk gelmişsin, hepsi de böyle olmaz, biz senin zorluklarını yaşamıyoruz, sen de amma da abartıyorsun ha” diyebildi? Birbirlerine cicilerini gösterip aferin güzel olmuş övgüsünü almayı beklemekten başka ne yapıyorlar? Oysa bu; forum kurallarına aykırı. Güzel olmamış dediğin zaman bozuluyorlar…
Benim oğlum diğer sitedeki bir kişinin yaptığı logoya “grafik kirliliği” dediği için siteden kovuldu. Ben de oğlumu savunduğum için kovuldum.
Oysa bu gibi sitelerde yayınlanan tasarımların yüzde sekseni tasarım özelliğinden uzak işler. Ülkemizde doğru dürüst tasarım eğitimi veren kurum olmadığı için veya bunlar yaygın ve ucuz olmadığı için acemi grafikerler yaptıklarını birbirine göstererek nasıl olmuş diye sorarak eğitim almaya çalışıyorlar.
Kendilerine cevap verenler de tıpkı kendileri gibi olduğu için “içime sindi, çok beğendim, yazıyı büyütürsen şık durur, pembeyi kırmızı yapsana” gibi hiçbir eğitim-öğretim özelliği taşımayan cümlelerle acemice tavsiyelerle el yordamı tasarım öğütleri veriliyor.
Kısaca, bu gibi siteler; grafik tasarımcılardan ziyade, uygulamacı grafikerlerin, yardımcı grafikerlerin veya mac-PC operatörlerinin yoğun olarak ilgi gösterdikleri, tasarımdan ziyade program kullanma konusunda kendilerini geliştirdikleri siteler oldukları için; üyelerin Grafikerlerin BİRLİK, BERABERLİK ve DAYANIŞMA içinde olmaları konusunda FAZLA DUYARLI OLMADIKLARINI ve bu kişilerin meslek bilincini özümsemiş OLMADIKLARINI, ülke sorunları ve meslek sorunlarına KAFA YORMADIKLARINI düşündürtüyor bana.
Bunun en açık kanıtı, grafikerler.org sitesi yöneticileri GRAFİKERLER MESLEK BİRLİĞİ’ne sahip çıktığını belirten yazılar yayınladı, sorular sordu, üyelerinin katılımını bekledi… Ömer beyin konuyu canlı tutma çabaları ortada… Ama kimseden TIK yok!
Bir kişi ezilmeyebilir, mutludur ve rahattır.
Diğer bir kişi ezilmektedir ama yine mutlu ve rahatsa demek ki ezildiğinin farkında değildir. Bunlara koyun gibi denir.
Öteki kişi hem ezildiğinin farkında hem de mutlu değilse, buna rağmen sesi çıkmıyorsa sindirilmiş, korkutulmuş veya boş vermiş demektir. Bunlar çaresizliği kabullenmişlerdir. Türkiye’de böyle gelmiş böyle gider demektedirler. Bunlara YILGIN, denilebilir, BIKKIN, denilebilir, KORKAK denilebilir, en hafif deyimle ADAM SENDECİ denilebilir.
Her üç tip de elbette Grafikerlerin Birliğine ilgisiz ve duyarsız kalacaktır.
Bir de bunların dışında bazı grafiker tipleri vardır ki onlar çok enteresandır;
Bunlardan bir grup; mektepliler bir şey bilmiyor ve üstelik alaylıları küçük görüyorlar. Onların diploması olduğu için bizden çok maaş maaş alıyorlar, bu haksızlıktır. Biz okul okumadık ama diplomalılardan çok daha hızlı iş üretiyoruz, baskıya hatasız iş gönderiyoruz, bir çok mektepliye biz işi öğretiyoruz, mektepliler hiçbir şey bilmiyor ama daha az ücret alıyoruz demektedirler ve bu kadar şikayetçi oldukları HALDE, MEKTEPLİ-ALAYLI AYRIMININ KALKMASI İÇİN BİLE MESLEK BİRLİĞİ KURULSUN DİYEMEMEKTELER. Düşman ve rakip olarak sadece burunlarının ucundaki mekteplileri görmekte, mekteplilerle geçimsizliğe girmekten başka bir mücadele bilmemekteler. ALAYLI GRAFİKERLER DERNEĞİNİ KURMAK BİLE AKILLARINA GELMEMEKTEDİR. Neden? Çünkü sorunun kaynağını doğru tespit edememekteler veya yanlış tespit içinde olup diplomalılarla sürtüşmektedirler.
Bir başka grup; Grafikerliği dünyanın en kolay ve en verimli mesleği olarak görmekte, 2 aylık kurslara 600 YTL verdikten sonra ilk maaşı ile kurs masrafını geri alabilmekte, grafikerliği sadece program bilmek ve müşterinin dediklerini yapmak sınırları içinde görmektedir. Üstelik mac operatörü sıfatını kabul etmemekte, sistemin şişirmesine ve gazına gelerek kendilerini grafiker ilan etmekte, alaylı veya mektepli gerçek grafik ustalarının ekmeğine rakip olduklarını ya hiç bilmemekte, ya da biliyorsa bile bunu serbest rekabetin normal kuralı gibi değerlendirmektedir. Elbette bunlar da Grafiker BİRLİĞİNİ işlerine gelmediği için savunmazlar.
Öteki grup ise, gerçekten mühendislik, mimarlık, eczacılık gibi fakülteleri bitirmiş olup da grafikerliğe gönül vermiş entelektüel cahil ve korkak takımıdır. Bunlar duvarcılıktan, sıvacılıktan, kasaplıktan grafikerliğe geçmiş kişiler kadar meslek sorunlarına duyarsız değillerdir. Bunlar Güzel sanatlara giriş sınavlarında sırf özel yetenek sınavında karakalem resim çizemedikleri için grafik eğitiminden mahrum kalmış yüreği yanık grafik sevdalılarıdır. Ama cahillikleri şuradadır ki; bunlar da grafik okulu sınavlarında karakalem desen sınavı kalksın diye devleti zorlayacaklarına, bu konuda kamuoyu oluşturma çabasına girecekleri yerde grafik bölümünden mezun olanlarla sidik yarıştırmakta, biz onlardan daha yetenekliyiz, onların sadece diploması var diyerek adeta gizli kıskançlıklarını açığa vurarak GRAFİKERLER BİRLİĞİ mücadelesine sekte vurmakta ve kayıtsız kalkmaktadırlar.
Bir diğer vahim grup vardır ki, buna kimse değinmemekte adeta olağan görülmektedir, o da SANAT EĞİTİMİ ALMIŞ fakat GRAFİK EĞİTİMİ ALMAMIŞ güzel sanat mezunu kişilerdir. Bu kişiler resim öğretmenliği bölümünden mezundurlar, matbaa öğretmenliği bölümünden mezundur veya güzel sanatların tekstil veya seramik bölümünden mezundur ama asla tipografi, reklam grafiği veya fotoğrafçılık gibi dersler görmeden sadece karakalem desen veya renk bilgileriyle grafikerlik yapmaya soyunmuş kişilerdir. İşte bu kişiler de tıp fakültesinin ikinci sınıfından terk edip de doktor olduğunu söyleyen kişiler gibidir. Veya dahiliye doktoru olup göz doktorluğu yapmak isteyen hekimler gibi uzmanı olmadıkları alanda çalışmaktadırlar. Bu kişilerde de GRAFİK MEZUNU kişilere bir YAKINLIK olduğu kadar kendi mesleklerini yapmayıp grafikerlik yapmak zorunda kalmalarından dolayı bir eziklik de vardır. Mesela hiçbir grafik mezunu; tekstilcilik, seramikçilik veya iç mimarlık, mimarlık, dekoratörlük yapmamaktadır. Olsa olsa resim öğretmenliği veya karikatüristlik yapmaktadır, ki zaten karikatür de artık grafik iletişim içinde değerlendirilmektedir. Oysa ekonomik zorluklar nedeniyle seramik fabrikalarında iş bulamayan bir seramik bölümü mezunu tipografi ve reklam iletişimini bilmeden almış olduğu güzel sanatlar eğitiminin seramik dışındaki kısmıyla piyasada grafiker olarak iş bulabilmektedir. BU kardeşlerimiz de kendilerini tamamen GRAFİKER OLARAK HİSSETMEDİKLERİ İÇİN, Grafiker BİRLİĞİ meselesine sıcak bakmamakta iş bulduklarına şükretmektedirler. Kaldı ki bu kardeşlerimiz SERAMİKÇİLER BİRLİĞİNİ kurmayı da akıl etmemekte; yukarıda yazdığım gibi ya ezildiğinin fakında olmamakta ya da farkındaysa bile çarenin olmadığına inanmış veya inandırılmıştır.
İşte tüm bu grafiker tiplemelerinden çıkartılacak sonuç şudur ki; Grafikerlik mesleğinden ekmek yiyenler BİLİNÇLİ ve İNANÇLI değildir. Bilinçli ve inançlı iseler, geriye bir şey kalıyor; CESUR değillerdir.
BÖLÜNMÜŞ, DAĞINIK, KARARSIZ, ADAM SENDECİ, BOŞVERMİŞ bir manzara arz etmektedir.
Ayrıca bu GRAFİKERLER BİRLİĞİ sadece grafiker tiplemeleri ile ilgili değil, REKLAM ŞİRKETLERİ, REKLAM AJANSLARI, MATBAALAR ve kısaca GRAFİKER PATRONLARI ve İŞVERENLERİ ile ilgilidir.
Çünkü;
Sayın Kohen’in yazısı Grafiker İşvereni hakkındaki şikayetler üzerine kuruludur. Yazısının konu başlığı da REKLAMCILIK SEKTÖRÜ NİYE BU KÖTÜ İNSANLARIN ELİNDE şeklindedir.
Ben sadece bu yazımda bunun nedeninin GRAFİKERLER NİYE BU KÖTÜ İNSANLARA DUR DEMİYOR, NİÇİN BİRLİK OLAMIYOR sorusunun cevabını vermeye çalıştım.
Ve biliyorum, yine 1-2 kişi dışında ilgilenen olmayacak. İşte bu bile sorunun cevabıdır.
Saygılarımla.