Eğitim almamış kişiye " Grafik Tasarımcı " denmez ifadesi doğru mudur?

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
"Ne dünyanın sonu gelir ne de kıyamet kopar. Olsa olsa eğitim almamış o kişiye " Grafik Tasarımcı " denmez o kadar..."

Yukarıdaki satırlar bir arkadaşımıza ait.

"Eğitim almamış grafikere Grafik Tasarımcı denmez" diyor.

Grafik tasarımcılıkta diplomanın önemi için;

" Grafik tasarımcı için Diploma Gerekli mi?*" diye soruyor ve cevap veriyor;

" Evet gerekli..."

Devam ediyor;

"Sonuç olarak, adına grafik tasarım denilen sanat dalında çalışmalarını yürüten kişilerin mutlaka ama mutlaka temel sanat eğitimi veren akademik bir yapıda eğitim alması, bitirdiği bu okuldan diploma sahibi olması ve en önemlisi de sanatsal bir bakış açısı ve düşünce biçimi noktasında kişisel eğiliminin olması şarttır."

diyor.

Bu görüşlere katılıyor musunuz?
Lütfen yazınız.
 

İsmail Ev

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
29 Temmuz 2008
Mesaj
84
Tepki
1
Eğitim almamış kişiye ben grafik işçisi diyorum. İsteyen istediğini diyebilir.
Eğitim almış ancak tasarım yönü zayıf olan kişiye Uygulamacı Grafiker; Eğitim almış, kendini geliştirmeye devam eden, bir işi başından sonuna kadar yürütebilen kişiye de Grafik Tasarımcı diyorum.
Ayrıca Art Direktör diye bir deyimi de Türkiye şartlarında Grafik camiasında tanımıyorum. Çünkü, Art Direktör, hem Grafik Tasarım Eğitimi almış, hem tasarım ve uygulama yapabilen, hem de yöneticilik yeteneği gelişmiş kişilere verilen ünvandır. Türkiye'de böyle bir istihdam yapabilecek kurumsal kimliğini tamamlamış tam kadro çalışan reklam ajansı var mıdır? Varsa kaç tanedir?
Ne yazık ki Türkiye'nin acı gerçeklerinden biri de, çenesi kuvvetli, yaranma meziletine sahip olanlar yönetici veya yardımcı yapılıveriyor. Art Direktörlerin(benim gördüklerim) çoğu da bu gruptandır.
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

İsterseniz yazıyı sondan başa doğru kısaca değerlendirelim.

- Onarılması mümkün olmayan hataları yapmamak lazım...

Evet bu söze kesinlikle katılıyorum. Bireysel ve kurumsal bir rotaya girdiğini belirten bir kişinin bu tür ölümcül hataları kesinkez yapmaması gerekiyor. Ama sen yapıyorsun..!

Uyarıyorum yine yapıyorsun..! Yüzyüze görüşüyorum rica ediyorum, yine yapıyorsun..! Telefon ediyorum sonuçlarını anlatmaya çalışıyorum yine yapıyorsun..! Benim dostum dediğim kişilerin bu tür hataları yapma lüksleri olamaz. Eğer olursa bu bir şekilde beni de bağlar.

Ben yolda yürürken bile attığım adımı hesaplamaya, salladığım kolumu etrafta duran ve konuyla ilgisi olmayan kişilere çarptırmayı düşünürken benimle aynı yönde yürüdüğünü bir şekilde belirten kişilerin de en azından benim davranış biçimimin bir kısmını ortak olarak gösterebilmesi gerekir.

- Bana saldırma ben de senin ne yaptıklarını görmezlikten geleyim...

türü düşüncelerle hiç bir zaman işim olmadı olmaz da. Hatalı ve yanlış olduğunu gördüğüm ve düşündüğüm her konu ile ilgili her kim yazıyor ve davranıyorsa o kişiyi kendimce uyarmak gibi bir misyonum var. Bu anlamda sonradan pişman olacağım hiç bir şeyi ne yaparım ne de yapılmasına izin veririm.

Dernek konusunda sana ne söylediğimi sanırım hatırlıyorsundur. Grafik tasarımcıların Türkiye'deki durumu, konumu, gelinen noktadaki hataları, yanlışları ve bu yanlışlıkların hangi yöntemlerle düzeltilebileceği konusunda neler konuştuğumuzu sanırım unutmamışsındır.

Hiç bir dönem kitle kuyrukçuluğu yapmadım yapan kişiler hakkında neler yazdığımı beni az çok tanıyanlar çok net biliyorlar. Kendisini kurs kapısının eşiğinde grafik tasarımcı olarak görmeye başlayan ( örnek vermek gerekirse karete filminden çıkan çocukların sinemanın arka çıkış kapısının dibinde birbirleriyle yumruklaşmaya başlaması gibi ) kişilerin başka bir kapının eşiğinde tökezlediklerini çok gördüm. Kimseye yağcılık yapma ya da yaranma duygusuna ne yazık ki sahip olamadım. Bu durum benim temel kişisel davranışımdır. Yanlış yaptığım zaman kendime bile kızarken bir başkasına bu sen bile olsan kızmamak en azından benim kendime karşı riyakarlığım olur ki buna ben bile izin vermem.

Yazının başlarına doğru gelecek olursak...

- Maverick ( sığır damgalamak ) konusuna ilk tepkiyi kim verdi sayın dostum..? Gra-list arşivlerine birlikte bakalım mı..?

Evet bence de anket düzenleyelim. İstersen anket sorularını da şöyle yapalım.

1- Sizce grafik tasarımcı nasıl birisidir..?
a) Biraz kafadan çatlak b) Adam gibi adam c) O da kim yahu.

2- Grafik Tasarımcı olmak ister misiniz..?
a) İşim olmaz b) Ah nerede o günler c) Senin işin yokmu kardeşim.

3- Grafik Tasarımcının diploması olmalı mıdır..?
a) Ne diploması b) Keşke olsa ama yok c) Bak hala soruyor çakacam bak şimdi.

Bu soruları soralım. Gelecek cevapları şu an ben bile merak ediyorum. Umarım çok etkili ve yetkili bir anket olur. Aslında olmaması da beklenemez çünkü önemli soruları sektören en önemli kişilerinin takdirine sunuyoruz. Aklımız başımızda ve inanılmaz bilgi yüklü durumda, kabımıza sığamayan, bizi tutmaya kalkanları gol yolunda önüne her çıkanı deviren beyzbolcu edasıyla aşmanın gururunu taşıyan kişiler olarak bu tür anketlerin çoğalmasını ve bize sorulan sorulara cevap vermek için yanıp tutuşuruz. Başka türlüsünü düşünmek mümkün mü..? Biz grafik tasarımcılarız. Hiç durmaz enginleri aşarız. Karşımıza çıkan bütün sorunların altından girer üstünden çıkarız. Başkalarına benzemeyiz. Photoshop programında gazete sayfa düzeni yapar Corel gibi bir programda sanat harikaları üreteceğimizi sanırız. Çünkü biz grafik tasarımcıyız. Tuğla kalınlığında sanatsal kitapları bir oturuşta bitirir, klasiklerden oluşan kütüphanemizin karşısına geçip Kurukahveci Nuri Efendiden aldığımız kahvemizi höpürdeterek içeriz.

Bir dakika neler yazıyorum ben fazla mı abarttım ne..? Umarım abartmamışımdır. Hem neden abartmış olayım ki grafik tasarımcı olmanın neredeyse birincil kurallarından birinin asgari bir kültür formasyonundan geçmek olmanın neresi abartma. Bence de. O zaman kaldığımız yerden devam edelim.

Sayın Faruk bey abi, bir şeye karşı çıkmak her şart ve koşul altında birilerini desteklemek ya da ondan yana tavır almak anlamına gelmez. Zamanda geriye doğru biraz yolculuk yapalım mı ne dersin..?

İstersen şöyle yapalım. Şimdi ben bu yazının altına 7 Temmuz 2008 tarihinde sitelerden bir sitede kendi köşemde yazdığım makale tarzında bir yazıyı ekleyeyim yazıyı okuyanlar ne anlatmak istediğimi, hangi konuya nasıl bir yaklaşım sergilediğimi, eleştirinin biçimini, türünü, şeklini, övgünün ya da yerginin ne düzeyde sunulduğunu, grafik tasarımcının ayakkabı tamircisi ile kıyaslanmasının yani sanat ve zanaat ilişkisine bakış açımın ne olduğunu birlikte bir kez daha görelim.

Sanırım sizin karşılıklı olarak yazdığınız yazıları sıkılmadan okuyan bu site üyeleri benim yazımı da aynı sıkılmazlık duygusuyla okuyabilir, algılayabilir, kendinden pay çıkartabilir hatta belki de;

- Ahhaa… Yahu bu adam resmen beni yazmış ulan ben de şimdi seni mahkemeye vermezsem bana da adıyla sanıyla grafik tasarımcı demesinler…

Diyebilirler. Derler mi derler, verirler mi verirler. Peki ne elde ederler. Koskoca bir hiç. Hiçliklerden oluşan bir gölde kulaç atan bir kişinin sessizliği bozan kulaç sesleri yine kendi kulaklarında yankılanır. Başka..? Ne başkası bunun başkası yok olamaz da.

Hadi bakalım görücez… Başlıyorum… Buyurun size bomba gibi bir yazı… Aman dikkat edin elinizde patlamasın.

………………………………………………………

Selam,

Son yıllarda sektörde bir avam grafik tasarımcılar furyası esiyor. Grafik tasarımın sanat olduğunu kavrayamamış bir çok kişi edinemediği genel kültür düzeyini sahip olduğu sığ kültürle bütünleştirip aklı sıra grafik çorbası yapmayı kendince maharet görmeye ve bununla övünmeye başladı.

Grafik tasarım sanatının günümüz toplumunda üreticiden, tüketiciye izlediği yolda ara ve gerekli zorunlu aşama olduğunu kavrayamamış kişiler öğrendiklerini sandıkları birkaç programla sektöre yön verebileceklerini düşünmektedirler. Sanatsal olarak yetersiz, kültür olarak sığ ve en önemlisi de bakış açısı olarak sıradan olmanın ötesine geçemeyecek nitelikte olan bu kişiler yaptıkları işin ne anlama geldiğini bile kavrayamadılar.

Üretimden tüketime olan süreçteki tüm ara aşamaların ne anlama geldiğini kavrayamamış ve tüketim sürecinde anahtar rolü oynadığının farkında olamamış bu kişiler üzerlerine aldıkları sorumluluğun düzeyini de doğal olarak algılayamıyorlar. Grafik tasarımcı olmayı gittikleri kursta öğrendiklerini sandıkları birkaç program çerçevesine indirgeyen bu kişiler sektör içerisinde kurstan aldıkları gazla kendilerine üst düzeyde yer bulacaklarını sanmaktadırlar.

Grafik tasarım sanatının temel prensiplerine ve etkin bilgi düzeyine sahip olamamış bu kişilere yol, yöntem ve temel sanat bilgisini kimsenin aktarmamış olması ve neredeyse temel sanat eğitiminin bile gereksiz olduğunu satır aralarında belirten ve kendilerine " Grafik Tasarımcı Yetiştirme Kursları " yaftasını yakıştırmayı beceri sanan kursçu tayfası ise yetiştirdiğini düşündüğü ve adını grafiker olarak tanımladığı kişileri cehaletin kendisiyle baş başa bırakmanın ötesinde bir işe yaramamaktadır.

Kültürsüzlük, kültür olmaya, eğitimsizlik, temel eğitim olarak algılanmaya, sanatsal bakış açısını edinmek ise toplumun içerisinden kopmuş elit bir yaklaşım olarak algılanmaya başlandı. Sanat eğitimi almamış, temel genel kültür düzeyinden yoksun, toplumla kaynaşmış olmak adına kendisini mantığını bile algılayamadığı köylülük düzeyine indirgemeye uygun gören kişiler bu sektöre sağlıklı bir bakış açısı, düzenli ve disiplinli bir üretim süreci ve sektörel yönlendirme sunamazlar.

Üretim sürecinde üstlendikleri görevlerinde başarılı olabilmelerinin temel şartının iyi bir gözlemci, yönlendirici bir sanatçı ve çalışmalarını üstlendikleri müşterilerinin temel amacını kavrama ve onlara gerektiğinde yöntem sunabilme becerisinde olmaları gerekmektedir. İçerisinde bulundukları sistemin mantığını kavrayamamış ve bu sistemin temel amacını özümseyememiş kişilerin öğrendiklerini sandıkları birkaç program sonrası sektör içerisinde üst basamaklara tırmanacaklarını sanmaları sonuçta onları hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir işe yaramaz.

Burada içerisinde bulunduğu açmazdan kurtulmak ve son yıllarda kazançlı iş kolları arasında meslek sıralaması olarak birinci sıralarda yer alan Grafik Tasarımcı olmayı bir şekilde kafasına koyan kişiler bu sektörde kendilerine yer bulabilmek için yoğun reklamların da etkisinde kalarak ellerinde kalmış son kuruşu da meslek edinme ve iş bulma umuduyla denize düşen kursa sarılır mantığından hareketle bu kurslara kaptırmaktadırlar. Bu at hırsızı kursçulara ve onlarla aynı düzlemde yer alan kendilerine hoca dedirten kişiler, yönlendirilmeyi ve öğretilmeyi kendisi için kurtuluş olarak gören kişileri aynı zamanda yolunacak kaz olarak ta görmektedirler.

- Arkadaşlar... Eğer bu işi layıkıyla yapmak istiyorsanız mutlaka Macintosh bilgisayar kullanmalısınız. Size Macintosh bilgisayar konusunda Mac Mini'yi öneriyorum. Hatta bunu mutlaka Mecidiyeköy'de bulunan .......... yerden alın.
- Hocam neden orasını öneriyorsunuz..? Yoksa siz oradan komisyon mu alıyorsunuz..?
- Ne alakası var canım. Elbette almıyorum...

İşte size sunduğum bu dialog adına grafik tasarımcı yetiştirme kursu denen yerlerden birinde bundan bir süre önce kendisini hoca sanan bir tüccarın yolunacak kaz olarak gördüğü öğrencileriyle arasında geçmiştir. Bu dialog ortada yaşanan çıkarcı bakış açısının ve rezaletin tipik bir örneğidir.

Grafik Tasarımcının her şeyden önce sanatsal bir etkinlik olduğunun farkına varamamış bir toplumda eline bilgisayar geçiren herkesin ya da bakış olarak bir şeylere temas edebileceğini sanan kişilerin;

- Yahu ne var bunda. Bunu ben bile yaparım...

türünden bir düşünce ve bakış açısı içerisinde olmaları kadar anlamsız, tuhaf ve hatta saçma bir yaklaşım biçimi dünyanın belki de hiç bir ülkesinde eşine rastlanmayacak bir durum haline gelmiştir. Sanatın, sanatçının veya sanatla uğraşan kişilerin küçümsendiği, önemsenmediği bir toplumda sanatsal bakış açısına sahip kişilerin kendilerini hak ettikleri düzeye nasıl ve ne şekilde geleceklerini kestiremez noktaya geldiğinin güzel bir ifadesidir.

Oysa ki, dünyanın gelişmiş toplumlarının tümünde sanata bakış açısı ve sanatçıya verilen değer toplumun genelini kapsarken bizde bu durum ters yönde işlemektedir. Sanatçının ürettiğini küçümseme, bakış açısıyla alay etme, yaklaşım biçimiyle dalga geçme kendisini mantıklı olarak görmek isteyen bir toplumun başvurmayacağı bir yöntemdir. Tüm bunların yanında bir de grafik tasarımcı yetiştiriyoruz edasıyla ortada salım salım dolaşan ve kendilerini grafik tasarımcı yetiştirme kursları olarak tanımlayan yerler ve o tür yerlerde hoca olmayı kendilerine yedirebilen kişilerin hangi amaca hizmet ettiğinin bilinmesi artık yaşamsal bir zorunluluk haline geldi.

Gerek toplumun gözünde saygın bir yere gelmek adına, gerekse de bilgisayar operatörü olmanın dışında herhangi bir gelişimi olamayacak kişilerin Grafik Tasarımcı olarak ortalarda dolaşmasının önüne geçmek adına artık tüm Grafik tasarımcıların bulundukları uykudan uyanmaları, sektörel ve kişisel haklarını elde etmenin yanında kendileri için biçilmeye çalışılan rolün yaşamın gerçekleri ile uyuşmadığını herkesin ve özellikle de ortada dolaşan soytarıların gözlerine sokmanın zamanı geldi ve geçiyor.

Kişisel ve sektörel haklarını savunmak yerine kendilerini suyun akışına bırakmayı yeğleyen kişiler gelinen noktanın ayırdına vardıklarında ne yazık ki zamanın kendileri için geç olduğunu anlayacaklardır.

Grafik olgusunun bir sanat, grafik tasarımcının bir sanatçı, kişisel gelişim düzeyinin artırılmasının ise grafik tasarımcı için yaşamsal bir zorunluluk olduğunu, temel sanat eğitimi almanın bir grafik tasarımcı için vazgeçilmez olduğunu kavrayamamış kişiler için zaman artık tersine işliyor.

Gelin, bunun ayırdına varalım... Sahte kursların ve bu kurslarda eğitim verdiğini sanan kendilerine hoca denen tüccarların tuzağına düşmeyelim... İyi bir grafik tasarımcı olmanın temel prensiplerinden birinin gözümüzü, kulağımızı ve aklımızı sürekli açık tutmak olduğunu unutmayalım...

Saygılar...

.............................................................................................

Yazı ne yazık ki burada bitti. Bunun gibi naçizane kendimce karaladığım bazı yazılarım daha var. Bunları da isterseniz sektöre yönelik sitelerdeki forum alanlarından araştırıp bulun. Herşeyi ayağınıza beklemeyin. Kusura bakmayın ama biraz da siz çaba sarfedin demek geçiyor içimden ama " Kitle kuyrukçuluğu " yapmakla itham edilmek hoşuma gittiği için bu sözü içimde saklıyorum. Sizin şu an okuduğunuz bu son satırlar içimden geçenlerlerdir. Siz bu sözleri ne duydunuz ne de gördünüz. Soran olursa " Ekmek çarpsın " görmedik, duymadık, bilmiyoruz vs. diyeceksiniz yoksa bakın yemin ediyorum sizin haklarınızı hiç bir yerde savunmam ortada yetim çocuklar gibi kalırsınız haberiniz olsun...

Saygılar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
"Evet bu söze kesinlikle katılıyorum. Bireysel ve kurumsal bir rotaya girdiğini belirten bir kişinin bu tür ölümcül hataları kesinkez yapmaması gerekiyor. Ama sen yapıyorsun..!

Uyarıyorum yine yapıyorsun..! Yüzyüze görüşüyorum rica ediyorum, yine yapıyorsun..! Telefon ediyorum sonuçlarını anlatmaya çalışıyorum yine yapıyorsun..! Benim dostum dediğim kişilerin bu tür hataları yapma lüksleri olamaz. Eğer olursa bu bir şekilde beni de bağlar. "

Bu sözlerin burada yazılması onarılmaz hatalara yol açar.

Burada bunları yazmak büyük yanlışlıktır. "Ne hatası? Açıkla bakayım! desem, polemiğe yol açar. Hem de birilerini sevindirmiş oluruz.

Melihcim, sana burada cevap veremem, kişisel tartışmaya girmem.

İnsanı güvenmediği kişi değil güvendiği kişi aldatır. Bir ülkeyi dışarıdan işgal edemeyen yabancı güçler içeridekilerinden bazılarını ya kandırır ya da satın alır. Halk da bu bilerek veya bilmeden satılmış olanlar tarafından kandırılır. Çünkü halk düşmanla işbirliği yapanları kendinden sanır.

Bu nedenle nifak ve fitneyi yapanlar her zaman bunu bilerek yapmazlar, gaflet ve delalet içinde olarak bir takım enaniyet (büyüklük kompleksi) duygularıyla ve kibirle de yanlış yaparlar.

Kibir denilen şey insanı felakete götürür. Dostlukları bozar. Düşmanlar, kibirli kişileri öğerler, göklere çıkartırlar ve kibirlerini okşarlar, kibiri okşanan kişi daha büyük yanlışlar yapar.

Arnavutun biri kedi kadar bir fare öldürmüş. Pazarın orta yerine atmış, ne diyecekler diye kenardan izliyormuş. Bir Arnavut sormuş; More kim vurdu bu sıçani?

Bizim avcı arnavutta ses yok.

Bir daha sormuşlar, more kim vurdu be bu sıçani? Yine ses yok.

Birisi şimdi çıkartırım ortaya bu avcıyı demiş ve sormuş; More kim vurdu bu Aslani?

Bizimki ortaya çıkıp, gururla cevap vermiş; More ben vurdum bu aslani be !!!

Sen en iyisi hem kaptan hem tayfa olmaya devam et. Yalnız vurduğun şeye dikkat et, arkadaşın, dostun olmasın. Fare diye gerçekten aslan vurmayasın!

--------------

Konuya sanırım yanlış yerde cevap verdik. Konumuz "kişisel hatalarımız ve uyarılarımız" değil, "Grafik Eğitimi almamış kişiye Grafik Tasarımcı denir mi denmez mi" konusuydu. "Ben sana şunu dedim de yapmadın" konusu değil. Bu konu milleti ilgilendirmez. (Ama birilerini çok ilgilendirir) "Ben sana şunu dedim de yapmadın" konusunu yüzyüze tartışırız, ne dersin?
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@İsmail Ev

Değerli İsmail Ev,
Bu sitedeki varlığınızı ve benim için gerçekten çok değerli görüşlerinizi çok önemsiyorum. Ayrıca adaletten zerre kadar taviz vermeyen adil karakterinizin farkındayım, maddi dünya ile manevi dünyayı dengelemiş olduğunuzu görerek size duyduğum saygı ve verdiğim önem daha da artıyor.

Ama bu demek değildir ki, söylediğiniz her şeye sonuna kadar katılıyorum.

Mesela yukarıdaki grafik işçisi, uygulamacı grafiker deyiminize tamamen katılıyorum.
Grafik tasarımcı deyiminize de...

Ama gerçekten ART DİREKTÖRLÜĞÜ DOYASIYA YAŞAMIŞ ve TADINA VARMIŞ bir KİŞİ OLARAK ART DİREKTÖRLÜK konusunda yazdıklarınıza ne yazık ki katılmıyorum.

Belki siz, bu güne kadar gerçek art direktör ile tanışmadınız ve nasıl bu gün grafiker yerine bir çok grafiker müsveddesi piyasayı doldurmuşsa, benim gibi gerçek art direktörler de maalesef yok edildiği için piyasayı art direktör müsveddeleri doldurmuş olduğu için siz gerçek art direktörler ile tanışmamış ve bir arada çalışma şansını elde etmemiş olabilirsiniz.

Ben 1987-1989 yıllarında Pars Mac-Cann Erickson'da ve Güzel Sanatlar -Saatchi & Saatchi'de illüstrator ve art direktör yardımcısı olarak çalıştım. Orada hem mükemmel tasarım yapan hem de tasarım ekibini mükemmel yöneten art direktörler gördüm ve onlardan çok şey öğrendim. Bu art direktörlerin yaptığı veya yaptırdığı çalışmalar Amerika/Atlanda'dan ödül aldı. Coca-cola'nın, Sprite'ın, Fanta'nın çalışmalarını orada yaptım. Beko'nun ve Aygaz'ın çalışmalarını orada yaptım.

Art direktörlük ve grafikerlik MACINTOSH tarafından yok edildi.
Daha doğrusu bu TÜRKİYE'De böyle oldu.

Bilgisayar denilen süper güç; Türkiye'de cahillerin elinde korkunç bir silah oldu.
Oysa Batı'da Bilgisayar TASARIMCININ ELİNDE KORKUNÇ BİR GÜÇ OLDU ve ONUN GÜCÜNE GÜÇ KATTI.

Dünyanın hiç bir yerinde MACINTOSH'un ÇAY_KAHVE KONULAN YERİ KIRILDI diye servise telefon edilmemiştir. Bizde cahilin biri Mac.in CD-rom'un yuvarlak deliğine plastik çay bardağı koyuyormuş.

Dünyanın hiç bir yerinde program biliyorum öyleyse grafikerim denmez.

Dünyanın hiç bir yerinde bir kişiden bir EKİPin yapacağı iş bilmesi istenip 1 kişilik maaş ödenmez.

Dünyanın hiç bir yerinde DİPLOMA bu kadar ayaklar altına alınmamıştır.

Dünyanın hiç bir yerinde en kolay, en ucuz, en basit meslek GRAFİKERLİK değildir.

Dünyanın hiç bir yerinde şef grafikerlik, yönetici grafikerlik, art direktörlük bu kadar kolay ve çabuk YOK EDİLMEMİŞTİR.

Dünyanın hiç bir yerinde MÜŞTERİ; ART DİREKTÖRÜN YERİNİ ALMAMIŞTIR...

Dünyanın hiç bir yerinde 30.000 üyeli bir web sitesinde benim gibi yazılar yazan birisi, bu kadar ilgisizlikle karşılaşmamıştır.

Dünyanın hiç bir yerinde 150.000 üyesi olan bir web sitesinden benim gibi birisi kovulursa, bu kadar tepkisiz kalınmamıştır.

Dünyanın hiç bir yerinde eğitimsiz, diplomasız, çırak statüsündeki işçiler diplomalı, eğitimli, uluslararası tecrübeye sahip ustalarına, müdürlerine, yöneticilerine bu kadar kayıtsız, bu kadar ilgisiz ve hatta BU KADAR REKABET İÇİNDE olmamıştır.

Bu son cümleyi kendim için söylemiyorum. Bu sitede benimle sık sık uğraşan, hatta benim ipliğimi pazara çıkartmak için bu siteye özellikle dadandığını söyleyen, bu kültür düzeyindeki grafikerlere beni kötülemek için ve kral çıplak demek için gelmiş ve sonra da bu iş istasyonu gibi çalışan grafikerlere aptal diyen bir kişi vardır. Bu kişi bile "sanat eseri sahibi grafikerler için meslek birliği kurulursa gerçek art direktörler ancak bu sayede rahat eder" demiştir. Bunun belgesi bende mevcuttur.

Yani; bu kadar ayağa düşmüş (veya düşürülmüş) , bu kadar ucuzlatılmış bir mesleğin erleri, askerleri ne durumdaysa onların kurmayları, komutanları, amirleri, müdürleri de o durumda olacaktır.

İsmail bey, ben niye mücadeleyi bırakmıyorum sanıyorsunuz?

Ben manyak mıyım, manyaklarla uğraşacağım yerde, defolun lan, kendi işime bakacağım derim, manyaklıklarıyla yalnız bırakırım onları...

Yeri geliyor ister istemez ciğeri beş para etmez adamlarla muhatap oluyorum, yeri geliyor çocuk çoluğa laf yetiştiriyorum, yeri geliyor hukukla mahkeme ile tehdit ediliyorum. Bunlara niye katlanıyorum? Niçin geceler boyu yazıyorum, emek ve zaman harcıyorum? Ne kazanacağım bunlarla?

Başkanlık? Avrupa fonları? Dolarlar, Eurolar?

Bunlar başkalarının hayali olabilir, İsmail bey; benim değil !

Ben şunları gördüm;

Ben ; İstanbul'un en lüks semtlerinde Teşvikiye'de, Nişantaşı'nda, Şişli'de, Osmanbey'de, Taksim'de, Levent'te adını andığım/anamadığım ajanslarda; Art direktör nedir, Reklam yazarı nedir, Grafiker nedir? Bunları gördüm...

Bunlar bugünkülere hiç benzemiyordu...

Ben; Cağaloğlu'nda, Çemberlitaş'ta, Karaköy Yüksek Kaldırım'da, Topkapı'da, Beyazıt'ta Cumhuriyet Gazetesinde, Güneş Gazetesinde Karikatürcülük yaptım, en moderninden en berbatına kadar çeşitli matbaalarda grafikerlik, klişe ressamlığı, tabelacılık yaptım...

Oradaki grafikerler bugünkülere benzemiyordu.
Oradaki çıraklar bu günkü çıraklar gibi değildi, o günkü ustalar bu günkü ustalara benzemiyordu...

Ben Almanya'da Frankfurt'ta, Mannheim'de, Braunschweig'da, Hamburg'da çalıştım.

Oradaki art direktörler şimdi buradakilere, grafikerler şimdi buradakilere benzemiyordu.

Orada bir barda yeni tanıştığım bir Alman köylüsü, bana ne iş yaptığımı sorduğu zaman; grafiker-ressam ve karikatürcüyüm dediğim zaman... benim bir resmimi yap dediğinde, resmini yaptığım zaman çıkartıp 5 mark (Euro) para verdiğinde, ben almak istemediğim zaman, manyak mısın, sen bu eğitimi almak için dirsek çürüttün deyip benim dirseklerimi tuttuğunu hiç unutmam.

Oranın köylüsü ile buranın köylüsü hiç benzemiyordu İsmail beyciğim.

Orada yeni tanıştığım bir grafikerden kartvizitini istediğimde, üzerindeki diplomalı grafik tasarımcı ifadesini gördüğümde nedir bu diye sorduğumda, diplomasız olanların kartvizitinde bir şey yazmaz, diplomalı olanlarda yazar... diye açıklama duymuştum...

Oranın kartvizitleri ile buranın kartvizitleri birbirine hiç benzemiyordu İsmail beyciğim.


Orada başbakanın bindiği Mercedes oto'nun kapısı kilitlenince şoförü hemen bir düğmeye basarak kapıları 3 metre öteye attırmayı bilirken, bizim başbakanın şoförü içerde kalan devletliyi kurtarmak için camları balyozla kırıyor...

Oranın mercedesi ile buranın mercedesi aynı, ama o şoför bu şoförle aynı değil İsmail beyciğim.

Oranın MACINTOSHU ile buranınki de aynı ama kullananlar aynı değil İsmail beyciğim.

Oranın tasarımları da tasarım, buranınkiler de tasarım... Aynı mıdır İsmail beyciğim...?

Bir de benim karşıma geçip horoz gibi ötenlerin tasarımlarına bak, bir de benim tasarımlarıma bak... Onlar da aynı mıdır İsmail beyciğim?

Diplomaya karşı çıkanların diplomasına bak, diplomaları var mıdır İsmail beyciğim?

Bizim çektiklerimizi evladımız çekmesin diyoruz, evladımızla dalga geçiyorlar, bunu da grafikerlerin selameti için yapıyorlar... Hak mıdır İsmail beyciğim?

Değinmeye, temas etmeye saldırı, sataşma diyorlar... Yergiye, eleştiriye hakaret diyorlar... Buna da HUKUK diyorlar... Böyle HUKUK var mıdır İsmail beyciğim?

Bir onların aydınlarına bak, bir de bizim aydınlara bak... Hangisi aydındır ve aydınlatır İsmail beyciğim?

Bir tek sen GDD'ye destek verdin, başka destek veren var mıdır, İsmail beyciğim?

Dediklerimi görenlerle görmeyen bir midir İsmail beyciğim.
Hiç bilenle bilmeyen, bir midir İsmail beyciğim?


http://www.farukcagla.com/art_directorluk_nereye_gidiyor.html
linkinde TÜRKİYEDE ART DİREKTÖRLÜĞÜN YOK EDİLİŞ ÖYKÜSÜNÜ ANLATIYORUM. BU BİR GERÇEK ART DİREKTÖRÜN FERYADIDIR. OKUDUN MU İSMAİL BEYCİĞİM?

Şimdi niye Grafikerler Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalıdırlar diye mücadele veriyorum, anlatabildim mi, değerli DOST İsmail bey kardeşim...

Saygılar.
 

İsmail Ev

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
29 Temmuz 2008
Mesaj
84
Tepki
1
Faruk Bey,
Ben sizi çok iyi anlıyorum.
Ancak biz kendimizi anlatamıyoruz. Anlatıyoruz da kimse dinlemek istemiyor. Dinlemek işlerine gelmiyor.
Kurtlar sofrasında hasbelkader karnımızı doyurabilmenin çabasını veriyoruz.
Kurtları sofradan uzaklaştırmadıkça da rahat yüzü göremeyeceğimiz kesin gözüküyor.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@İsmail Ev

İsmail beyciğim,

Sofra kurulmuştur. Çatal kaşık hazırdır. Yemek pişmiştir, sofraya konmak üzeredir.
Beyler bey sofrasından, kurtlar kurt sofrasından yerler.

Kavga; sofrada yer yapma kavgasıdır.
Sofrada yer bulamayanlar da bir kemik atılsın diye hırlar durur. Kimi kuyruk sallar, kimi diş geçirir.

Sofrada herkesin yeri bellidir. Bu yer belli olmuştur.

1 yılı aşkın zaman onun için harcanmıştır. Her bir kelime, her bir harf bu sofradaki tuz, biber zerrecikleridir.

Kurtlar, beylerin sofrasından uzaktır... Ama dediğine katılıyorum; uzaklaştırılmaya devam edilmelidir.

Kimin kurt, kimin çakal olduğu iyice belli olmuştur.

Vehbi gibi yüreği ve beyni temiz kardeşlerimize güveniyorum. Bütün umudum onlardadır ve Vehbi gibiler gelip bizi bulacaktır. Bu sofrada onlara da yer vardır. Onun dediklerini çok ama çok ciddiye alıyorum. Onun dediği olacaktır.

Diplomasız diye onları küçümsemiyorum, aksine onlara inip onları yukarı çıkarmayı hedeflemek lazımdır. Kurtuluş; onları da kurtlar sofrasından çekip alabilmektir.

Bizim sofrada ballı incirleri hep beraber yemek mümkündür. Herkes kilosuna ve iştahına göre yemeli, kimsenin hakkı kimseye geçmemelidir.

Ustasının ekmeğine göz dikenler veya çırağını sömürenler bizden sayılmaz, onların yeri kurtlar sofrasıdır !

Sistemden beslenen sistemi değiştiremez, değiştirmez. Bizim soframız başkadır.

Saygılar.
 
Yukarı Alt