“Modern Graphic Terminology” adlı çalışmasında Keith A. Aldag tipografiyi “okunurluk ve işlev çabasına görsel etkiler üretmeksizin, metni okurun anlayabilmesine en yüksek katkıyı sağlamak amacıyla basım ya da yeniden üretimde hurufatın ve üstelik herhangi bir baskı malzemesinin boşluklamayı da içererek seçimi, dizimi ve düzenlemesi” (Aldag 1988:32) olarak tanımlamaktadır. Ona göre düzen ve/ya da yazı karakteri, kısaca basılı malzemenin görünüşü bu ölçütler yoluyla kararlaştırılır. Ancak “okunurluk ve işlev çabasına görsel etkiler üretmeksizin” diyerek tipografinin teknik ve zanaat yönünün altını çizer.
Ruari McLean daha kısaltılmış bir tanım getirerek “tipografi, basılı sözcük vasıtasıyla iletişim tasarımının sanatı ya da zanaatidir.” (McLean 1969:8) demekte ve çağdaş yaklaşımla tanımını daha da genelleştirmektedir. Araştırmacı McLean kendi ‘modernist’ yaklaşımıyla “The Thames & Hudson Manual of Typography” kitabında mümkünse sözcükler yerine görüntülerin (imge setlerinin: trafik imleri, çevre grafiğinde kullanılan piktogramlar ve diğer çeşitli amaçlara yönelik göstergelerin) “daha doğrudan, kesin, cezbedici ve kolay anlaşılır” (McLean 1988:8) olduğunu belirtmektedir. Ona göre farklı dilleri konuşan insanların kendi dillerinin belirtke dizgeleri olan abeceleri ve bu abecelerin dilbilgisi, anlam bilgisi ve diğer yapılarını öğrenmelerine göre imge takımlarını daha kolaylıkla yorumlayabilmektedir. Her ne kadar ‘Modern’ sonrasının “küreselleşen köyünde” daha geçerli olduğu yadsınamaz bu öngörüye sahip olmasına karşın, McLean sözcüklerden vazgeçilemeyecek durumlar olduğunu belirterek kitabının içeriğinin “sözcüklerin nasıl okutur, okunur ve çekici yapılabileceği” (McLean 1988:8) hakkında olduğunu ifade ederek tipografiyi nasıl kavradığına ilişkin bir çerçeve sunar. Keith A. Aldag’ın daha sınırlandırılmış, tamamen teknik bir sürece indirgediği ve “görsel etkiler üretmeksizin” diyerek özellikle belirttiği tanımına karşın,
McLean “çekici”liğe atıfta bulunmakta ve zanaat kadar “iletişim tasarımı sanatı” olarak tipografiyi tanımlamaktadır. Aslında tipografi Gutenberg’in geliştirdiği bilinen basımcılık yöntemi sonrasında ortaya çıkan bir terim olduğu için, bu terimin içeriğinin en belirleyici özelliğinin bu nedenle teknik sürece dayalı olması son derece doğaldır. Sözcüğün kaynağına baktığınızda ‘type’ ve ‘graphy’den oluştuğu görülür. ‘Type’ın metalden kesilmiş ya da daha çok dökülmüş, yüksek baskı amaçlı harfler (eski Türkçe ile harfin çoğulu huruf ve bunların takımı hurufat), ‘graph’ın ise aslı Latinceden gelen çizge, çizim vb. anlamları vardır ve grafik kavramı zaman içinde basım ve çoğaltım yöntemlerinin kullanımını imleyecektir. Bu bağlamda
Warren Chappel “A Short History of The Printed Word” adlı kitabında “tipografik basımcılıkla demek istediğim kaynak abecelerin sözcükler, satırlar ve sayfalarda doğru bir biçimde düzenlenmesi”dir (Chappel 1970:3) diyerek tipografinin klasik basımcılığın 500 yıllık döneminde nasıl algılandığı ve neyi ifade ettiğini vurgulamaktadır. Ona göre “basımcılık öğrenmenin aracı, bilginin koruyucusu ve yazın sanatının ortamı”dır ve “radyonun bulunuşuna değin basımcılık iletişimin en önemli aracıdır” (Chappel 1970:3). Chappel’in kitabı tipografik basımcılığın tarihini ve gelişimini incelemektedir. Bu kitabındaki içerikten tipografi teriminin hem teknik hem de zanaat süreçlerinden oluştuğu ortaya çıkmaktadır.
http://www.photoshopmagazin.com/dergi/2006/06/tipografi_yazilari_1.html