ece s. kaya
Üye
- Kayıt
- 16 Aralık 2008
- Mesaj
- 9
- Tepki
- 0
Vallahi artık birçok üniversite GSF'nin her bölümüne ayrı sınav düzenlemeye başlamış çok da iyi etmiş. Sonuçta böylece her bölüme sadece o bölümü isteyenler başvurur herkes istekli ve yetenekli olduğu bölümden sınava girer, diyelim heykeltraşlığa daha yetenekli kişinin grafik okuması ve grafiğe daha yetenekli olanların yerini işgal etmesi sorunu ortadan kalkar.
Örnek vereyim: galiba Mimar Sinan üniversitesinin grafik bölümü için sorusu "süsleme bir suçtur" ADOLF LOOS bu sözün her harfini bir nesne ya da obje kullanarak yeniden yazın. söyleyen kişiyide yeni bir yazı karakteriyle yeniden yazın." 2007 yılının sınavı.
Tabii alternatif sınav biçimleri de düşünülebiir. değişik objelerden kompozisyon yapmaları istenebilir, maksat öğrencinin yaratıcılığını ölçmek, sınavın bütün aşamalarında ressamlık sınavı yapılsa olur mu? Halbuki portfolio sunumuna daha çok önem verilse, sınavın ilk aşamasında portfolio sunumu yapılsa öğrenciler çizim ve kompozisyon becerisini gösterebilse, sonra grafik alanına yeteneği ölçülse daha iyi olmaz mıydı? Böylece üniversite kapısına yığılmalar da bir nebze önlenmiş olurdu. Neyse ki dediğim gibi birçok üniversite grafik bölümüne özel sınav yapmaya başladı.
Gençlerin de işi zor, kontenjanlar o kadar az ki, öğrenci herhangi bir fakülteye kapağı atabilmek için diyelim Antalya, Konya, Isparta, İzmir birçok şehrin yetenek sınavları arasında koşturmaca yaşayıp adeta bir Türkiye turnesi yapıyor.
Halbuki kontenjan daha fazla olsaydı, daha fazla eğitim kurumu kurulsaydı çok daha iyi olacaktı. Şu anda nitelikli eğitim ağırlıklı olarak YÖK'e bağlı kurumlarda veriliyor. Bu da yetenek sınavını bir sene kazanamayan öğrencinin gelecek senelerde bu sınavlarda şansını denemek için tekrar tekrar ÖSS sınavına girmelerine yol açıyor. Böylece bir sınav stresi daha yaşıyorlar. Çizim çalışmaya ayıracakları zamandan fedakarlıkta bulunarak tekrar lise derslerine çalışıyorlar.
Halbuki YÖK haricinde de alternatif eğitim kurumları kurulabilirdi. Program öğreten kurslar değil ama tasarım eğitimi de veren yerler. Böylece program öğreten kurslara da sadece program öğrenmek isteyenler başvururdu.
Ben bir forumda birisinin mesajını okumuştum arkadaşının 10 yıldır yetenek sınavlarına girdiğini söylüyordu. 10 yıldır denediğine göre zaten azimli ve bu işi yapmaya hevesli. Belki de alaylı olarak bu işi zaten yapıuyordur kimbilir. Ama gerçekten tasarımcı olarak kabul edilmek için diplomaya ihtiyaç duyuyor belli ki. Diploma almazsa belli bir çevrece tasarımcı sayılmayacağının, daha da kötüsü grafikerliği kolay bir iş addedip zevkli diye bu işe atılan, ama berbat tasarımlar yapan kişilerle aynı kefede değerlendirileceğinin farkında. Eğitim görmek bu kişinin de hakkı değil mi? Ya da yetenek sınavında ilk 30 kişiye giremeyip de kıl payı kaçıranların da hakkı değil miydi? Yurtdışında isteyen birçok insan okulunu okuyabiliyor o yüzden alaylı görmek pek olası değil.
Acaba nasıl bir düzenleme yapılabilir?
Sanırım alaylı ve okullu grafik tasarımcılar el birliği verip bir mesleki örgütlenmeye giderse o zaman bütün bu mevzular konuşulur tartışılır, okullular grafik tasarımda vizyon kazanmaya devam eder, alaylılar da eğitim hakkına kavuşur.
Örnek vereyim: galiba Mimar Sinan üniversitesinin grafik bölümü için sorusu "süsleme bir suçtur" ADOLF LOOS bu sözün her harfini bir nesne ya da obje kullanarak yeniden yazın. söyleyen kişiyide yeni bir yazı karakteriyle yeniden yazın." 2007 yılının sınavı.
Tabii alternatif sınav biçimleri de düşünülebiir. değişik objelerden kompozisyon yapmaları istenebilir, maksat öğrencinin yaratıcılığını ölçmek, sınavın bütün aşamalarında ressamlık sınavı yapılsa olur mu? Halbuki portfolio sunumuna daha çok önem verilse, sınavın ilk aşamasında portfolio sunumu yapılsa öğrenciler çizim ve kompozisyon becerisini gösterebilse, sonra grafik alanına yeteneği ölçülse daha iyi olmaz mıydı? Böylece üniversite kapısına yığılmalar da bir nebze önlenmiş olurdu. Neyse ki dediğim gibi birçok üniversite grafik bölümüne özel sınav yapmaya başladı.
Gençlerin de işi zor, kontenjanlar o kadar az ki, öğrenci herhangi bir fakülteye kapağı atabilmek için diyelim Antalya, Konya, Isparta, İzmir birçok şehrin yetenek sınavları arasında koşturmaca yaşayıp adeta bir Türkiye turnesi yapıyor.
Halbuki kontenjan daha fazla olsaydı, daha fazla eğitim kurumu kurulsaydı çok daha iyi olacaktı. Şu anda nitelikli eğitim ağırlıklı olarak YÖK'e bağlı kurumlarda veriliyor. Bu da yetenek sınavını bir sene kazanamayan öğrencinin gelecek senelerde bu sınavlarda şansını denemek için tekrar tekrar ÖSS sınavına girmelerine yol açıyor. Böylece bir sınav stresi daha yaşıyorlar. Çizim çalışmaya ayıracakları zamandan fedakarlıkta bulunarak tekrar lise derslerine çalışıyorlar.
Halbuki YÖK haricinde de alternatif eğitim kurumları kurulabilirdi. Program öğreten kurslar değil ama tasarım eğitimi de veren yerler. Böylece program öğreten kurslara da sadece program öğrenmek isteyenler başvururdu.
Ben bir forumda birisinin mesajını okumuştum arkadaşının 10 yıldır yetenek sınavlarına girdiğini söylüyordu. 10 yıldır denediğine göre zaten azimli ve bu işi yapmaya hevesli. Belki de alaylı olarak bu işi zaten yapıuyordur kimbilir. Ama gerçekten tasarımcı olarak kabul edilmek için diplomaya ihtiyaç duyuyor belli ki. Diploma almazsa belli bir çevrece tasarımcı sayılmayacağının, daha da kötüsü grafikerliği kolay bir iş addedip zevkli diye bu işe atılan, ama berbat tasarımlar yapan kişilerle aynı kefede değerlendirileceğinin farkında. Eğitim görmek bu kişinin de hakkı değil mi? Ya da yetenek sınavında ilk 30 kişiye giremeyip de kıl payı kaçıranların da hakkı değil miydi? Yurtdışında isteyen birçok insan okulunu okuyabiliyor o yüzden alaylı görmek pek olası değil.
Acaba nasıl bir düzenleme yapılabilir?
Sanırım alaylı ve okullu grafik tasarımcılar el birliği verip bir mesleki örgütlenmeye giderse o zaman bütün bu mevzular konuşulur tartışılır, okullular grafik tasarımda vizyon kazanmaya devam eder, alaylılar da eğitim hakkına kavuşur.