danisman
Consultant
- Kayıt
- 27 Nisan 2009
- Mesaj
- 1.504
- Tepki
- 30
Bazen hiç düşündüğünüz olur mu? Ne kadar da başarılı bir insan, elini hangi işe atsa sonunda mutlaka başarılı oluyor. Ne iş yaparsa yapsın, başarıyor? Bu adam taş satsa, para kazanır, gibi, cümleler kurduğunuz oluyor mu?
Eminim birçoğunuz, bunu yakın arkadaşlarınız veya uzaktan hayranlıkla izlediğiniz bazı kişiler için buna benzer cümleler kurdunuz. Peki, size bir soru soracağım, neden, siz onun yerinde değilsiniz? Neden, siz onun yaptıklarını yapamıyorsunuz? Neden, onun kadar başarılı değilsiniz?
Nedeni basittir bu soruların, öncelikle kendinize inanmıyorsunuz demektir. Önce siz, kendinize inanacaksınız, içinizde yer alan gücü fark edecek, sonra çevrenizdeki insanların, size inanması için gereken çalışmayı ortaya koyacaksınız.
Başarılı olan insanların öne çıkan özellikleri, girişimci olmaktan asla çekinmeyişleri ve cesaretleridir. Korkak insan, hiçbir şeyi başaramaz, korkak bir insan önündeki yemeği bile yemekten çekinen bir yapıya sahiptir. Korkak insan, sürekli başarılı olanları düşünür ve nasıl başarılı olunabileceği sorusunu kendisine asla sormaz. Sürekli kafası başarılı olanları düşünmekle meşguldür.
Peki, burada şöyle bir soru sorabilirsiniz, başarılı olmak için ne gerekiyor, işte bende tam oraya geliyorum. Başarılı olmak için, size gerekenler çok fazla şeyler değil, cesaretli olun, girişimci olmaktan korkmayın, çekingen davranmak size hiçbir şey kazandırmayacağı gibi, siz de olan birçok özelliği de kemiren bir fare gibidir.
Bir hatıramı anlatmak istiyorum. Bir gün Ankara’ya kara yoluyla gidiyordum, yanımda da değerli bir dostum vardı. Yol üzerinde bir yerde mola verdik ve bir şeyler atıştırdık. Sonra tekrar yolumuza koyulduk, bir süre ilerledikten sonra, …bakliyatları isimli bir imalatçı firmanın önünden geçiyorduk. Daha önce bir dergi röportajında yazısını okuduğum şahsa ait olan işletmenin önünden geçerken “biliyor musun, bu firmayla çalışmayı çok isterdim, yurt içinde ve yurt dışında çok iyi bir pazara sahipler” dedim. Birkaç km geçmiştik ki, benim aklımdan geçeni, sevgili dostum da düşünmüş olmalı, “sağa çek, dur bir dakika” dedi. Ben sağa çektiğimde, gözlerinden ne düşündüğünü hemen anlamıştım.
Doğruca fabrikaya gittik ve kendimizi tanıtıp, filanca beyle görüşmek istiyoruz, dedim. Kendisinin fabrikaya gelmediğini ama Ankara’da ofisinde olabileceğini söyledi. Sekreterine beyefendiyi aramasını, çünkü mutlaka görüşmemiz gerektiğini, ilettim. Biraz isteksiz de olsa, sekreter hanım isteğimi yerine getirdi. Telefonda …şirketinden geldiğimizi ve kendisiyle mutlaka görüşmek istediğimizi, iletti. O an, belki de hayatta ki en şanslı günlerimizden birisiydi, çünkü beyefendi yolda olduğunu ve kısa süre sonra fabrikada olacağını iletti, sekreterine, bu güzel haberdi bizim için.
İstediğimiz randevuyu almıştık. Şimdi zamana karşı yarışmak vaktiydi, aracımıza gittik ve bilgisayarımızı alıp, bize gösterilen yere geçtik. Yaklaşık bir saat kadar sonra beklediğimiz adam fabrikaya gelmişti. Bu zaman içerisinde biz de, gerekli çalışmaların bir kısmını yapmayı başarmıştık Tamamen hazırlıksız olarak başladığımız bu serüvene, az da olsa elimizde ön çalışmalarla başlıyorduk.
Ön plana çıkaracağımız konu gayet basitti, “sizi, tanınan bir marka yapacağız” diyecektik. Çünkü tesisin her halinden çok güzel olduğu ve sistemin çalıştığı belliydi. Belki işleri de çok yolundaydı, fakat tanınan bir marka değillerdi. İşin sihirli yanıtı, işte buydu.
Evet, iş yapıyorlardı belki ama önemli olan iş yapmak, para kazanmak değildi, önemli olan tanınmaktı. Her insanın bir egosu vardı ve bu ego tanınırlık üzerine yoğunlaşmıştır insanların içinde. Kendinizden bir düşünün isterseniz, ne demek istediğimi o zaman çok daha iyi anlayacaksınız.
O gün aslında, ulusal bir dershanenin iş görüşmesini sonuçlandırmak için yollara düşmüştük ama o iş zaten bizimdi ve bunun yanında, yeni bir iş bağlantısı daha kurmuştuk.
Beyefendi ile yaptığımız görüşmenin çok detaylarına girmeyeceğim ama şu kadarını söyleyebilirim, o gün için, gizli bir marka olan firmasını, altı ay içerisinde, görünen ve bilinen bir marka haline getirdiğimizi söyleyebilirim.
Burada size anlatmak istediğim, hiçbir zaman cesaretsiz davranmayın. Cesur olun, çünkü kaybetmek hiçbir şeyin sonu değil, her şeyin başlangıcıdır, bunu asla unutmayın. O gün, biz bu randevuyu alamayabilirdik, oradan güzel sonuçlarla değil, hiç iyi olmayan bir sonuçla da çıkabilirdik. Bu bizim için dünyanın sonu mu olurdu? Biz dünyanın ilk en kötü iş görüşmesini yapan şahıslar olarak, tarihe mi geçecektik? Bu sorulara evet diyebilir misiniz?
Hiç sanmıyorum bu soruların yanıtının evet olacağını. İşi alabilmek için gereken cesaret hem bende, hem arkadaşımda fazlasıyla vardı. Çünkü inanmıştık, içimizde ki gücün farkındaydık ve başardık.
Kişi, içinde yer alan güce inandığı zaman, kendisinin de herkes kadar iyi olduğuna inanmış olur, bu kişiye başarıyı mutlaka getirecektir. Şu durumda bu güce sonuna kadar inanın, bunu mutlaka ortaya çıkarın ve kullanın!
Kendinizi asla hor görmeyin, siz en iyisi olabilecek potansiyele sahip bir beyinsiniz.
Unutmayın, iyi bir reklamcı olabilmenin yolu, önce kendinizi keşfetmekten geçer, kendinizi keşfedin ve bunu tüm dünyaya ilan edin…
Yeniden görüşmek üzere, hoşça kalın…
Ozan Muhammet CANDAN
Grafikerler.Org
Eminim birçoğunuz, bunu yakın arkadaşlarınız veya uzaktan hayranlıkla izlediğiniz bazı kişiler için buna benzer cümleler kurdunuz. Peki, size bir soru soracağım, neden, siz onun yerinde değilsiniz? Neden, siz onun yaptıklarını yapamıyorsunuz? Neden, onun kadar başarılı değilsiniz?
Nedeni basittir bu soruların, öncelikle kendinize inanmıyorsunuz demektir. Önce siz, kendinize inanacaksınız, içinizde yer alan gücü fark edecek, sonra çevrenizdeki insanların, size inanması için gereken çalışmayı ortaya koyacaksınız.
Başarılı olan insanların öne çıkan özellikleri, girişimci olmaktan asla çekinmeyişleri ve cesaretleridir. Korkak insan, hiçbir şeyi başaramaz, korkak bir insan önündeki yemeği bile yemekten çekinen bir yapıya sahiptir. Korkak insan, sürekli başarılı olanları düşünür ve nasıl başarılı olunabileceği sorusunu kendisine asla sormaz. Sürekli kafası başarılı olanları düşünmekle meşguldür.
Peki, burada şöyle bir soru sorabilirsiniz, başarılı olmak için ne gerekiyor, işte bende tam oraya geliyorum. Başarılı olmak için, size gerekenler çok fazla şeyler değil, cesaretli olun, girişimci olmaktan korkmayın, çekingen davranmak size hiçbir şey kazandırmayacağı gibi, siz de olan birçok özelliği de kemiren bir fare gibidir.
Bir hatıramı anlatmak istiyorum. Bir gün Ankara’ya kara yoluyla gidiyordum, yanımda da değerli bir dostum vardı. Yol üzerinde bir yerde mola verdik ve bir şeyler atıştırdık. Sonra tekrar yolumuza koyulduk, bir süre ilerledikten sonra, …bakliyatları isimli bir imalatçı firmanın önünden geçiyorduk. Daha önce bir dergi röportajında yazısını okuduğum şahsa ait olan işletmenin önünden geçerken “biliyor musun, bu firmayla çalışmayı çok isterdim, yurt içinde ve yurt dışında çok iyi bir pazara sahipler” dedim. Birkaç km geçmiştik ki, benim aklımdan geçeni, sevgili dostum da düşünmüş olmalı, “sağa çek, dur bir dakika” dedi. Ben sağa çektiğimde, gözlerinden ne düşündüğünü hemen anlamıştım.
Doğruca fabrikaya gittik ve kendimizi tanıtıp, filanca beyle görüşmek istiyoruz, dedim. Kendisinin fabrikaya gelmediğini ama Ankara’da ofisinde olabileceğini söyledi. Sekreterine beyefendiyi aramasını, çünkü mutlaka görüşmemiz gerektiğini, ilettim. Biraz isteksiz de olsa, sekreter hanım isteğimi yerine getirdi. Telefonda …şirketinden geldiğimizi ve kendisiyle mutlaka görüşmek istediğimizi, iletti. O an, belki de hayatta ki en şanslı günlerimizden birisiydi, çünkü beyefendi yolda olduğunu ve kısa süre sonra fabrikada olacağını iletti, sekreterine, bu güzel haberdi bizim için.
İstediğimiz randevuyu almıştık. Şimdi zamana karşı yarışmak vaktiydi, aracımıza gittik ve bilgisayarımızı alıp, bize gösterilen yere geçtik. Yaklaşık bir saat kadar sonra beklediğimiz adam fabrikaya gelmişti. Bu zaman içerisinde biz de, gerekli çalışmaların bir kısmını yapmayı başarmıştık Tamamen hazırlıksız olarak başladığımız bu serüvene, az da olsa elimizde ön çalışmalarla başlıyorduk.
Ön plana çıkaracağımız konu gayet basitti, “sizi, tanınan bir marka yapacağız” diyecektik. Çünkü tesisin her halinden çok güzel olduğu ve sistemin çalıştığı belliydi. Belki işleri de çok yolundaydı, fakat tanınan bir marka değillerdi. İşin sihirli yanıtı, işte buydu.
Evet, iş yapıyorlardı belki ama önemli olan iş yapmak, para kazanmak değildi, önemli olan tanınmaktı. Her insanın bir egosu vardı ve bu ego tanınırlık üzerine yoğunlaşmıştır insanların içinde. Kendinizden bir düşünün isterseniz, ne demek istediğimi o zaman çok daha iyi anlayacaksınız.
O gün aslında, ulusal bir dershanenin iş görüşmesini sonuçlandırmak için yollara düşmüştük ama o iş zaten bizimdi ve bunun yanında, yeni bir iş bağlantısı daha kurmuştuk.
Beyefendi ile yaptığımız görüşmenin çok detaylarına girmeyeceğim ama şu kadarını söyleyebilirim, o gün için, gizli bir marka olan firmasını, altı ay içerisinde, görünen ve bilinen bir marka haline getirdiğimizi söyleyebilirim.
Burada size anlatmak istediğim, hiçbir zaman cesaretsiz davranmayın. Cesur olun, çünkü kaybetmek hiçbir şeyin sonu değil, her şeyin başlangıcıdır, bunu asla unutmayın. O gün, biz bu randevuyu alamayabilirdik, oradan güzel sonuçlarla değil, hiç iyi olmayan bir sonuçla da çıkabilirdik. Bu bizim için dünyanın sonu mu olurdu? Biz dünyanın ilk en kötü iş görüşmesini yapan şahıslar olarak, tarihe mi geçecektik? Bu sorulara evet diyebilir misiniz?
Hiç sanmıyorum bu soruların yanıtının evet olacağını. İşi alabilmek için gereken cesaret hem bende, hem arkadaşımda fazlasıyla vardı. Çünkü inanmıştık, içimizde ki gücün farkındaydık ve başardık.
Kişi, içinde yer alan güce inandığı zaman, kendisinin de herkes kadar iyi olduğuna inanmış olur, bu kişiye başarıyı mutlaka getirecektir. Şu durumda bu güce sonuna kadar inanın, bunu mutlaka ortaya çıkarın ve kullanın!
Kendinizi asla hor görmeyin, siz en iyisi olabilecek potansiyele sahip bir beyinsiniz.
Unutmayın, iyi bir reklamcı olabilmenin yolu, önce kendinizi keşfetmekten geçer, kendinizi keşfedin ve bunu tüm dünyaya ilan edin…
Yeniden görüşmek üzere, hoşça kalın…
Ozan Muhammet CANDAN
Grafikerler.Org