Merhaba Hakan Bey,
Kapakların açık tarafları, alta bakan yerdeyse, o zaman ben boş yere kapak içi derinliğinin peşine düşmüş oluyorum
Şimdi, madem yazmaya başladım,başlamışken, birazcık yazmak geldi içimden ve yazayım istiyorum, bu vesile ile söylemek istediğim bazı şeyler olduğuna inandığım için, bir konudan bahsetmek istiyorum.
Sanatla uğraşan insanlar özgür insanlardır, zaten, sanat demek, özgürlük demektir...
Diyelim ki, ben bir bardak resmi yapacağım, bardak resmini olduğu gibi çizip, resmettiğim zaman, sadece o bardağın resmini çizmiş olurum, doğru mudur?
Fakat o bardak resmini çizmeye başladığım zaman, onun içine katacağım, gölgeler, renkler, tonlamalar vesaire ekstralar, bana ait olmuş olur. Yani, o benim çizmiş olduğum bir bardaktır artık, kısacası sanatlaşmış bir bardaktır. Çünkü, orada kullandığım her tonlama ve gölgeleme, sadece benim ruhumun içinde gezinen yolların kesiştiği bir noktaya işaret eder, yani sanat olayına geçiş yapar.
Şu durumda yapılan çalışma her ne olursa olsun, bir düzgü çizgi bile çizmiş olsam , onu yapan ben olduğum için, benden bir parça var demektir o çizgi içerisinde ve bana aittir, yani benim sanat eserimdir.
Şimdi, olur mu hiç, düz çizginin neresi sanat olur diyenleri, duyar gibiyim, burada bir halk sözü aklıma geldi "her kadın sakız çiğner ama Ayşe kadın gibi çatlatamaz" diye bir söz, veya "her yiğidin yoğurt yiyişi, farklıdır" diye, bir de ata sözümüz mevcut, tabii, bu durum yiğitten yiğide ve yoğurttan yoğurda farklılık da göstermektedir…
Şimdi, burada ele alınması gereken iki şey söz konusudur; Yiğit ve yoğurt… ve belki de mutfak taşı üzerinde bakır bakraç içerisinde bir miktar süt… Önce yoğurt yapmak ve yoğurdun nasıl yapıldığını çok iyi bilmek gerektiği inancındayım, diyelim ki, yoğurt yapmayı çok iyi biliyorsunuz ve kıvamını tam olarak tutturdunuz, sonra o yaptığınız yoğurdu, nasıl yiyeceğinizde çok önemli, yediğiniz kadar, nasıl servis yapacağınızda ayrı bir konu.
Ben mesela, yoğurdu çeşitlendirerek yemeyi sevenlerdenim, içine o günün meyvesi ne varsa kayısı, çilek, kiraz veya olmadı toz şeker serpiştiririm üzerine ve öyle yerim. Normal kaşıkla yemeyi de hiç sevmem, varsa tatlı kaşığı ile yoksa çatal kullanırım. Yoğurt yemek bile bir sanattır, kişiye göre, yani, yaşamak da bir sanattır, doğru mudur?
O zaman en basit şeyler bile bir sanatsa eğer, burada Hakan Bey'in, yapmış olduğu işi bir kenara atalım, oraya yazmış olduğu başlık bile bir sanattır.
Sanırım anlatmak istediklerim, konuyu çok fazla dağıtmadan varması gereken noktaya ulaşmıştır...
Hakan Bey, ellerinize sağlık, başlığıyla, düşüncesiyle, uygulamasıyla, noktası virgülüne kadar, ben tekrardan beğenimi dile getiriyorum...
İyi çalışmalar...
Saygılar..