Sen rüyalarında kendine kabus olurken, unutmuşsun ateşe uzanmayı. Ense kökünde yarattığın cehennemin varlığıyla, şeytanlığımın dikkatini çekmeye çalışırken, unutmuşsun zebaninin varlığını.
Sen, zamanını nereye harcadığını bilmeyen gafil.
Sen, ismimin anlamını idrak etmekten aciz akıl.
Sen, yaşadığım karanlığı bilmezken bana geceyi anlatan zelil.
Hanidir farkına vardın insan olmadığının ve hanidir anladın beynini beline akıttığın.
Toy zamanlarımın minyatür sunağı, alık mevsimi. Balığı kavağa çıkarıp orada kurban etmenin mavisi kadar ölüme yaklaşmışken, canımı geride bırakıp varlığımı terk edebilmişken, sen hiç olamayacak kadar kayıp…
Ben öldüm bileklerime dokumadan, gözlerimi kapayıp aklımdan olmadan, ben öldüm cenaze törenime kimsenin gelmeyişini isteyecek kadar hain, tabutumun çivilerini perçinleyecek kadar zalim. Uzun zamandır unuttuğum adımı yeni hatırlıyorken, yeniden doğuşuma şahit oluyorken, ölümü tanımışken, şimdi benken; celladımı yanı başımda taşıyorken halim. Sen ve senin anlattıkların cin ali kitabına konu matrak halin.
Unutma, sakın unutma!
Saflıktan daha tehlikeli bir şey varsa o da kirlenip yeniden arınmış olandır.
Unutma, sakın unutma!
Hiçbir şey ama hiçbir şey, alabildiğinde yaşanacak olan güzellikten daha korkunç ve acımasız değildir…