- Kayıt
- 21 Haziran 2009
- Mesaj
- 768
- Tepki
- 39
Ebru sanatının ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bilinmemekle beraber bu sanatın doğu ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğu düşünülmektedir. Bazı İran kaynaklarında Hindistan'da ortaya çıktığı yazılıdır. Bazı kaynaklara göre de Türkistan'daki Buhara kentinde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılar'a geçmiştir. Batıda ebru "Türk Kağıdı" olarak adlandırılmaktadır. Koyulaştırıcı bir madde ile kıvamı arttırılmış suyun üzerine, içine öd katılmış, suda erimeyen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin bir kağıda geçirilmesi ile yapılır.
Ortaya çıkış yeri ve tarihine ilişkin kesin bir delil bulunmamaktadır. Ancak, köklerinin 9. Ve 10. yüzyıla kadar uzandığı varsayılmaktadır. Bilinen o ki, bu sanat, kağıdın tarih sahnesine girmesiyle gelişmiştir. Çin'de liu-şa-cien, XII. asırdan itibaren Japonya'da suminagaşi ve beninagaşi isimleriyle sulu vasatta yapılan bir takım çalışmaların mevcudiyeti, daha sonraki asırlarda Çağatay Türkçesi'yle ebre adını alarak Türkistan'da ortaya çıkan bu sanatın tarihi gelişimi hakkında, müphem de olsa bir fikir vermektedir. Türkistan'dan en geç XVI. asır başlarında İpekyolu'nu takiben İran'a geçişinde ebri olarak isimlendirilen bu sanat, görünüşüyle gerçekten bulut kümelerine benzer şekiller taşıdığından, buluta nisbet ifade eden bu Farsça ismi doğrulamaktadır. Osmanlı ülkesinde de revaç bulan aynı isim, telaffuz zorluğundan son yüzyılda Türkçe'de ebru'ya dönüşmüştür. Galat olmakla beraber, kaş gibi şekiller de ihtiva ettiğinden, bu sanata ebru denilmesi bir çelişki sayılmamalıdır; çünkü ebru kelimesi Farsça'da kaş manasına gelmektedir. XVI. asır ortalarında Mir Muhammed Tahir tarafından Hindistan'da yapılmaya başlandığı rivayet olunan ebruculuk, buradan İran'a ve sonra da İstanbul'a kadar yayılmıştır. Aynı yüzyılın sonlarında, İstanbul'dan Avrupalı seyyahlar tarafından kendi memleketlerine götürülen ebru kağıtları önce Almanya'da, sonra da Fransa ve İtalya'da mermer kağıdı veya Türk mermer kağıdı, hatta sadece Türk kağıdı adıyla tanınıp benimsenmiş ve oralarda da yapılmaya başlanmıştır. Zaman içinde İngiltere ve Amerika'ya da yayılan ebru kağıdı, her ülkenin sanat anlayışına göre bir başkalık gösterir. Bunda, kullanılan değişik malzemenin de rolü olmalıdır. Belgelenen en eski ebru örneği 16. yüzyıla aittir. Kağıdın süslenmesinde, kıt'a ve levhaların iç ve dış pervazlarında, yazma ciltlerinde yan kağıdı olarak sıkça kullanılmıştır.
Ebru hakkında Türkçe kaleme alınmış bilinen en eski eser, 1615’ten sonra yazılan "Tertib-I Risâle-I Ebrî" adlı yazma kitapçıktır. Günümüzde bilinen ebru tarzındaki eserler ilk kez Orta Asya - Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Ebrunun tarihi ile ilgili olarak sayın Uğur Derman (Türk Santında Ebrû), tarihi kestirilebilen en eski ebru olarak, üzerinde Mâlikî Deylemî’ye ait bir kıt’anın bulunduğu ve Gürcistan’da yazılmış olan 1554 tarihli bir ebruyu gösterir. Bu ebrunun, hafif ebru olarak yapılmış olması ve hafif ebrunun ancak belli bir ustalaşmadan sonra yapılabildiği gözönüne alınacak olursa, ebrunun orijinin çok daha eskilere dayandığı düşünülmektedir.
Osmanlı döneminde başlıbaşına bir sanat ve iş kolu olan ebruculuk, 20.yüzyıl başlarına gelindiğinde unutulma noktasına gelmiştir. Bu sanatın tekrar hayat kazanması, ebru sanatına 'çiçekli ebru'yu geliştiren büyük sanatçı Necmeddin Okyay sayesinde olmuştur. Okyay'dan sonraki büyük merhale Mustafa Düzgünman'dır.
Ebru türleri
Battal Ebru : Su üzerine serpilen boyalara hiçbir müdahale olmaksızın yapılan ebru.
Gel git Ebru : Battal ebrudan sonra, önce enlemesine ,boydan boya, daha sonra yukarıdan aşağıya çizgiler çekildiğinde elde edilen ebru.
Şal Ebru : Gelgit ebrudan sonra çapraz çizgiler çekilerek elde edilen ebru.
Somaki Ebru
Taraklı Ebru
Bülbül Yuvası
Çiçekli Ebru
Hafif Ebru
Koltuk Ebrusu
Ebru : "Akkase" , "yansıma" veya "kalıp" manesidir. "Aks" "negatif" Arapça dilde aslı ve şimdi Farsçadan Türkçe'ye geldi. Bir oyma kâğıtı kalıp veya Arap zamkı kullanılarak ebrunun figür ya da yazı şeklinde kapatılan yerlerinin ebru almaması sağlanarak yapılan figüretif ebru türü.
Neftli Ebru :[Battal ebru] türünde tekneye atılan son boyanın içine neft katılarak yapılan ebru çeşidi.
Kumlu Ebru : Yüzey gerilimi düşük bir teknede, sürekli aynı noktaya boya damlatarak yapılan ebru çeşididir.
Ebru Malzemeleri
Su;
Kitre ,deniz kadayıfı boy tohumu ve sahlep gibi suyun yoğunluğunu sağlayacak doğal maddeler ile karıştırılır. Su kireçsiz ise dinlendirilmiş musluk suyu olabilir.Eskiler yağmur suyu kullanırmış.Tercihen saf su kullanılmalıdır.
Toprak boya;
Ebruda kullanılan boyalar eskiden doğada bulunan topraktan elde edilirmiş.Bu toprak ezilir elekle elenir ve suda süzülerek kullanıma hazır hale getirilirmiş. Günümüzde ezilmeye hazır halde ya DA ezilmiş boyalar kullanılmaktadır.Toprak boyalar mermer ve destiseng denilen el taşı nın yardımıyla ezilerek macun kıvamına getirilerek kullanılır.
Öd;
Öd genellikle büyük baş hayvanların safrakesesinden elde edilir.Safrakeseleri delinir ve içindeki öd süzülerek bir kapta toplanır,benmari usulü kaynar suda 20 dakika bekletilir.Yüzeyde biriken köpük bir kaşık yardımıyla alınır.Bu işlem ktü bir kokuya neden olduğu için açık havada yapılması önerilir.Kalkan balığı ödü de kumlu-kıçıklı ebru yapımı için uygundur.
Kitre;
Ebru yapımında kullanılan suyun belli bir yoğunluğa sahip olması ve özel olarak hazırlanan boyayı üzerinde tutabilmesi gerekmektedir, her hangi bir suyla ebru yapılamaz. Ebrunun suyuna bu özelliği veren maddenin ismi kitredir. Kitre, Türkiye'nin güney ve güneydoğu bölgelerinde kırlarda yetişen yabani bir dikenin(geven) özsuyudur. Köylüler kırlarda geven dikeninin gövdesine bıçakla çizik atar, birkaç gün beklerler. Bitkinin özsuyu çizik bölgeden akar ve kurur. Bir ağaç kabuğuna benzer görünüm alır. Bu kabuklar tek tek toplanır. Kabuk şeklinde olan kitre aktarlarda satılmaktadır. Ebrunun suyu hazırlanırken saf suyun içine belli ölçülerde kitre konulur. Su ağzı kapalı bir kapta bu şekilde bir süre bekletilir. Belli zaman aralıklarıyla mıncıklanarak eriyen kitre özünün dağıtılması gerekir. Suyun yeterli yoğunluğa ulaşmasından sonra, içinde kalan erimemiş kitre kalıntılarını ayırmak için, ebru suyu iyice süzülmelidir. Kitre ebru yapımında kullanılan, suyun belli bir yoğunlukta olması için suya karıştırılan maddelerden biridir. Ünlü Ebrucu Sacid Okyay ebru yapımında en iyi sonucu salepin verdiğini ancak kitrenin daha ucuz olması sebebi ile kitre kullandığından bahseder.
Deniz Kadayafı;
Kitrenin hazır hale gelmesi 5-6 gün kadar gerektiği için deniz kadayıfı denilen deniz yosunu kullanılabilir.Hazır toz halde satılır.50 gr toza 5 lt saf su ilave edilerek topaklanma olmamasına dikkat edilerek mikserle karıştırılır.Bir saat içindeki hava kabarcıkları yüzeye çıkıp patlıyana kadar beklenir.Sonra kullanıma hazırdır.
At Kılı;
Fıça yapımında kullanılan atkılları tercihen yaşlı atların yelelerinden ya DA kuyruklarından elde edilir.At kılı tercih edilmesinin nedenleri gözenekleri nedeniyle boyaların fırçadan bir vuruşta dökülmemesidir.Böylece tüm yüzeye eşit büyüklükte ve miktarda boya dökülebilir.
Fırçada gül dalı kullanılması:gül dalının esnek olması , kolay küf tutmaması nedeniyledir.Eski ustalardan Necmettin OKYAY'ın çok özel ve ödüllü güller yetiştirmesi ve bu güllerin dallarını kullanması ,öğrencilerinin de bu yönde geleneği sürdürmesi.
Ebru Örnekleri....
Ortaya çıkış yeri ve tarihine ilişkin kesin bir delil bulunmamaktadır. Ancak, köklerinin 9. Ve 10. yüzyıla kadar uzandığı varsayılmaktadır. Bilinen o ki, bu sanat, kağıdın tarih sahnesine girmesiyle gelişmiştir. Çin'de liu-şa-cien, XII. asırdan itibaren Japonya'da suminagaşi ve beninagaşi isimleriyle sulu vasatta yapılan bir takım çalışmaların mevcudiyeti, daha sonraki asırlarda Çağatay Türkçesi'yle ebre adını alarak Türkistan'da ortaya çıkan bu sanatın tarihi gelişimi hakkında, müphem de olsa bir fikir vermektedir. Türkistan'dan en geç XVI. asır başlarında İpekyolu'nu takiben İran'a geçişinde ebri olarak isimlendirilen bu sanat, görünüşüyle gerçekten bulut kümelerine benzer şekiller taşıdığından, buluta nisbet ifade eden bu Farsça ismi doğrulamaktadır. Osmanlı ülkesinde de revaç bulan aynı isim, telaffuz zorluğundan son yüzyılda Türkçe'de ebru'ya dönüşmüştür. Galat olmakla beraber, kaş gibi şekiller de ihtiva ettiğinden, bu sanata ebru denilmesi bir çelişki sayılmamalıdır; çünkü ebru kelimesi Farsça'da kaş manasına gelmektedir. XVI. asır ortalarında Mir Muhammed Tahir tarafından Hindistan'da yapılmaya başlandığı rivayet olunan ebruculuk, buradan İran'a ve sonra da İstanbul'a kadar yayılmıştır. Aynı yüzyılın sonlarında, İstanbul'dan Avrupalı seyyahlar tarafından kendi memleketlerine götürülen ebru kağıtları önce Almanya'da, sonra da Fransa ve İtalya'da mermer kağıdı veya Türk mermer kağıdı, hatta sadece Türk kağıdı adıyla tanınıp benimsenmiş ve oralarda da yapılmaya başlanmıştır. Zaman içinde İngiltere ve Amerika'ya da yayılan ebru kağıdı, her ülkenin sanat anlayışına göre bir başkalık gösterir. Bunda, kullanılan değişik malzemenin de rolü olmalıdır. Belgelenen en eski ebru örneği 16. yüzyıla aittir. Kağıdın süslenmesinde, kıt'a ve levhaların iç ve dış pervazlarında, yazma ciltlerinde yan kağıdı olarak sıkça kullanılmıştır.
Ebru hakkında Türkçe kaleme alınmış bilinen en eski eser, 1615’ten sonra yazılan "Tertib-I Risâle-I Ebrî" adlı yazma kitapçıktır. Günümüzde bilinen ebru tarzındaki eserler ilk kez Orta Asya - Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Ebrunun tarihi ile ilgili olarak sayın Uğur Derman (Türk Santında Ebrû), tarihi kestirilebilen en eski ebru olarak, üzerinde Mâlikî Deylemî’ye ait bir kıt’anın bulunduğu ve Gürcistan’da yazılmış olan 1554 tarihli bir ebruyu gösterir. Bu ebrunun, hafif ebru olarak yapılmış olması ve hafif ebrunun ancak belli bir ustalaşmadan sonra yapılabildiği gözönüne alınacak olursa, ebrunun orijinin çok daha eskilere dayandığı düşünülmektedir.
Osmanlı döneminde başlıbaşına bir sanat ve iş kolu olan ebruculuk, 20.yüzyıl başlarına gelindiğinde unutulma noktasına gelmiştir. Bu sanatın tekrar hayat kazanması, ebru sanatına 'çiçekli ebru'yu geliştiren büyük sanatçı Necmeddin Okyay sayesinde olmuştur. Okyay'dan sonraki büyük merhale Mustafa Düzgünman'dır.
Ebru türleri
Battal Ebru : Su üzerine serpilen boyalara hiçbir müdahale olmaksızın yapılan ebru.
Gel git Ebru : Battal ebrudan sonra, önce enlemesine ,boydan boya, daha sonra yukarıdan aşağıya çizgiler çekildiğinde elde edilen ebru.
Şal Ebru : Gelgit ebrudan sonra çapraz çizgiler çekilerek elde edilen ebru.
Somaki Ebru
Taraklı Ebru
Bülbül Yuvası
Çiçekli Ebru
Hafif Ebru
Koltuk Ebrusu
Ebru : "Akkase" , "yansıma" veya "kalıp" manesidir. "Aks" "negatif" Arapça dilde aslı ve şimdi Farsçadan Türkçe'ye geldi. Bir oyma kâğıtı kalıp veya Arap zamkı kullanılarak ebrunun figür ya da yazı şeklinde kapatılan yerlerinin ebru almaması sağlanarak yapılan figüretif ebru türü.
Neftli Ebru :[Battal ebru] türünde tekneye atılan son boyanın içine neft katılarak yapılan ebru çeşidi.
Kumlu Ebru : Yüzey gerilimi düşük bir teknede, sürekli aynı noktaya boya damlatarak yapılan ebru çeşididir.
Ebru Malzemeleri
Su;
Kitre ,deniz kadayıfı boy tohumu ve sahlep gibi suyun yoğunluğunu sağlayacak doğal maddeler ile karıştırılır. Su kireçsiz ise dinlendirilmiş musluk suyu olabilir.Eskiler yağmur suyu kullanırmış.Tercihen saf su kullanılmalıdır.
Toprak boya;
Ebruda kullanılan boyalar eskiden doğada bulunan topraktan elde edilirmiş.Bu toprak ezilir elekle elenir ve suda süzülerek kullanıma hazır hale getirilirmiş. Günümüzde ezilmeye hazır halde ya DA ezilmiş boyalar kullanılmaktadır.Toprak boyalar mermer ve destiseng denilen el taşı nın yardımıyla ezilerek macun kıvamına getirilerek kullanılır.
Öd;
Öd genellikle büyük baş hayvanların safrakesesinden elde edilir.Safrakeseleri delinir ve içindeki öd süzülerek bir kapta toplanır,benmari usulü kaynar suda 20 dakika bekletilir.Yüzeyde biriken köpük bir kaşık yardımıyla alınır.Bu işlem ktü bir kokuya neden olduğu için açık havada yapılması önerilir.Kalkan balığı ödü de kumlu-kıçıklı ebru yapımı için uygundur.
Kitre;
Ebru yapımında kullanılan suyun belli bir yoğunluğa sahip olması ve özel olarak hazırlanan boyayı üzerinde tutabilmesi gerekmektedir, her hangi bir suyla ebru yapılamaz. Ebrunun suyuna bu özelliği veren maddenin ismi kitredir. Kitre, Türkiye'nin güney ve güneydoğu bölgelerinde kırlarda yetişen yabani bir dikenin(geven) özsuyudur. Köylüler kırlarda geven dikeninin gövdesine bıçakla çizik atar, birkaç gün beklerler. Bitkinin özsuyu çizik bölgeden akar ve kurur. Bir ağaç kabuğuna benzer görünüm alır. Bu kabuklar tek tek toplanır. Kabuk şeklinde olan kitre aktarlarda satılmaktadır. Ebrunun suyu hazırlanırken saf suyun içine belli ölçülerde kitre konulur. Su ağzı kapalı bir kapta bu şekilde bir süre bekletilir. Belli zaman aralıklarıyla mıncıklanarak eriyen kitre özünün dağıtılması gerekir. Suyun yeterli yoğunluğa ulaşmasından sonra, içinde kalan erimemiş kitre kalıntılarını ayırmak için, ebru suyu iyice süzülmelidir. Kitre ebru yapımında kullanılan, suyun belli bir yoğunlukta olması için suya karıştırılan maddelerden biridir. Ünlü Ebrucu Sacid Okyay ebru yapımında en iyi sonucu salepin verdiğini ancak kitrenin daha ucuz olması sebebi ile kitre kullandığından bahseder.
Deniz Kadayafı;
Kitrenin hazır hale gelmesi 5-6 gün kadar gerektiği için deniz kadayıfı denilen deniz yosunu kullanılabilir.Hazır toz halde satılır.50 gr toza 5 lt saf su ilave edilerek topaklanma olmamasına dikkat edilerek mikserle karıştırılır.Bir saat içindeki hava kabarcıkları yüzeye çıkıp patlıyana kadar beklenir.Sonra kullanıma hazırdır.
At Kılı;
Fıça yapımında kullanılan atkılları tercihen yaşlı atların yelelerinden ya DA kuyruklarından elde edilir.At kılı tercih edilmesinin nedenleri gözenekleri nedeniyle boyaların fırçadan bir vuruşta dökülmemesidir.Böylece tüm yüzeye eşit büyüklükte ve miktarda boya dökülebilir.
Fırçada gül dalı kullanılması:gül dalının esnek olması , kolay küf tutmaması nedeniyledir.Eski ustalardan Necmettin OKYAY'ın çok özel ve ödüllü güller yetiştirmesi ve bu güllerin dallarını kullanması ,öğrencilerinin de bu yönde geleneği sürdürmesi.
Ebru Örnekleri....