cavit nogay
Üye
- Kayıt
- 21 Aralık 2008
- Mesaj
- 76
- Tepki
- 0
Grafik Tasarımının hammaddeleri :
Çizgi,
Ton,
Renk,
Doku,
Biçim,
Ölçü,
Yön.(
Çizgi
Çizgi; düz ya da kıvrımlı, kalın ya da ince, sürekli ya da kesik, grenli ya da keskin özelliklere sahip olabilir. İki görsel unsur arasına konulacak bir çizgi, bakanları bunları optik olarak ayırması gerektiğini bildirir. Çizgiler, karakterlerine ve konumlarına göre bazı mesajlarda iletbilirler:
Yatay Çizgi: Durgunluk,
Düşey Çizgi: Saygınlık,
Diyagonal Çizgi: Canlılık,
Kıvrımlı Çizgi: Zarafet.
Ton
Tasarım yüzeyleri üzerinde en fazla izlenen tonlar; grinin çeşitleri ve siyahtır. Gri tonlar genellikle görsel imgenin yarımton reprodüksiyon tekniğiyle tramlanması yöntemiyle elde edilmektedir. Ton ve çizgi; tasarımda kontrast oluşturan elemanlardır.
Renk
Renkler, ışıkla birlikte var olurlar ve izleyen üzerinde birçok değişik duygular uyandırabilirler. Bunların bir bölümü kişisel, bir bölümü ise genellenebilir duygulardır. Sıcak renklerin uyarıcı, soğuk renklerin ise gevşetici ve dinlendirici olması, genellenebilen duygulara iyi bir örnek oluşturur. Renklere duyduğumuz tepkileri yönlendiren başka bir unsur da, renklerin dalga boylarıdır. Bugüne kadar birçok bilim adamı, renklerin insan üzerindeki etkileri konusunda değişik çalışma ve deneyler yapmışlardır. Diğer taraftan, bir sanatçı olarak Josef Albers'in bu konudaki katkılarını da unutmamak gerekir. Albers, 30'lu yılların başında Bauhaus okullarında öğretim üyesi olarak çalıştığı sıralarda kare biçimlerden yola çıkarak birçok renk denemesi yapmış ve bu denemelerde optik yanılsamalara dayalı renk ilişkilerini ortaya çıkarmıştır.
Üç ana renk pigmenti vardır: Kırmızı, sarı ve mavi. Ana renkleri kendi aralarında ikili gruplar halinde ve eşit oranlarda karıştırdığımızda ise ara renkleri elde ederiz. Ara renkler ise mor (kırmızı+mavi), yeşil (mavi+sarı) ve turuncudur (kırmızı+sarı). Ana ve ara renkler bir arada standart renk dizilerini oluştururlar. Standart renkler birbirleriyle tekrar karıştırıldığında ise; kahverenginin de içinde bulunduğu birçok değişik renk türü ortaya çıkar.
Renk diski; altı standart renkle (sarı, yeşil, mavi, mor, kırmızı, turuncu), bu altı rengin arasında yer alan diğer altı renkten meydana gelir. Disk üzerinde yan yana gelen renkler birbirleriyle armoni oluşturan renklerdir. Kırmızı ile yeşil, sarı ile mor ve turuncu ile mavi gibi karşılıklı duran renkler ise birbirlerini tamamlayan renklerdir (complementary colors). Tamamlayıcı renkler aynı zamanda birbirlerine kontrast oluşturur ve karıştırıldıklarında nötr gri elde edilir . Tasarımcılar gerek armonik, gerekse tamamlayıcı renkleri aynı çalışmada sık sık bir arada kullanırlar. Ama bütün bu çalışmalarda mutlaka ya armonik ya da tamamlayıcı renkler birinci rolü üstlenirler. Ya da aynı ilişki sıcak ve soğuk renkler arasında kurulabilir. Rengi oluşturan iki önemli unsur vardır: 1) Işık, 2) pigment (Boya maddesi). 1667 yılında Sir Isaac Newton ışık ışınlarını bir prizmadan geçirerek, rengin ışığın bünyesi içinde yer aldığını kanıtlamıştır. Ama bir rengi somut olarak gösterebilmek için pigmentlere gereksinim vardır. Bütün boya ve mürekkepler; bitkilerden, hayvanlardan ve madenlerden elde edilen yoğunlaştırılmış pigmentlerden üretilirler.
Rengin üç boyutu bulunmaktadır: Uzunluk (Rengin türü),
Genişlik (Rengin tonu),
Derinlik (Rengin yoğunluğu).
Rengin türü, renkleri betimlemede kullandığımız terimlerdir: Kırmızı, mavi vb.
Renk tonu, bir rengin açıklık ya da koyuluğudur. Bir renge beyaz boya kattıkça tonu açılır, siyah ekledikçe koyulaşır. Renk yoğunluğu ise rengin parlaklığı ile ilgilidir. Yoğunluğu fazla olan renkler, parlak renklerdir. Eşit boyutlardaki iki nesneden birini parlak bir renkle, diğerini ise koyu bir renkle boyadığımızda; parlak renkle boyanmış olanı diğerinden daha büyükmüş gibi algılanır . Rengi oluşturan bu üç boyut içinde en önemlisi, rengin ton değeridir. Bir görsel imgeyi en iyi tanımlayan unsur, içerdiği tonlardır. Renk türü ya da yoğunluğu, bu anlamda daha küçük rollere sahiptir. Renk, bir tasarımı meydana getiren yapı taşlarından biridir. Bu nedenle bir tasarımcının insanların renk tercihlerini göz önüne alması gerekir. Örneğin, Amerika'da yapılan bir araştırmada erkeklerin maviye, kadınların ise kırmızıya eğilimli oldukları belirlenmiştir.
Yeşil ve mavi renkler soğuk, kırmızı ve sarılar ise sıcak renkler olarak bilinirler. Soğuk bir renk olan maviyi sıcak bir renk olan kırmızıyla karıştırdığımızda, mora yaklaşan bir mavi elde ederiz. Bu renk, maviye oranla daha az soğuktur. Nötr renkler olan griler ise, pigmentlerindeki karışıma bağlı olarak sıcak ya da soğuk tonlara sahip olabilirler. Sıcak renkler, izleyeni uyarır ve neşelendirir. Soğuk renkler ise yatıştırıcı ve dinlendiricidir. Soğuk renkler aşırı dozda kullanıldıklarında kasvetli, hatta moral bozucu bir etki yaratabilirler. Aynı şekilde, sıcak renkler de insanları şiddete yöneltebilir. Sıcak renkler sayfadan çıkıyormuş izlenimi verirler ve daha önde görünürler. En önde görünen renk ise sarıdır. Soğuk renkler ise uzaktaymış izlenimi yaratırlar.
Her rengin hem soğuk hem de sıcak bir çeşitlemesi yapılabilir. Örneğin, kırmızı sıcak bir renktir ama içine biraz mavi katıldığında ilk haline göre daha soğuk bir renge dönüşür.
Her renk, psikolojik bir mesaj ve duygu iletir :
Yeşil; kıskançlık,
mavi; sadakat ve içtenlik,
kırmızı; etkinlik ve cesaret,
kahverengi ve mor; tekdüzelik ve sıkıcılık,
beyaz; teslimiyet, siyah ise karamsarlık gibi kavramları çağrıştırır.
Doğallıkla, bu kavramların bir tasarım içinde nasıl işler hale getirileceği konusunda hiçbir belirli formül yoktur. İçmimarlar; sıcak renklerin bir mekanı olduğundan daha küçük, soğuk renklerin ise olduğundan daha büyük gösterdiği gerçeğini göz önüne alırlar. Renkler, kültürel açıdan ele alındıklarında da değişik kavramları çağrıştırırlar: Sarı ve özellikle altın sarısı Doğu'da kutsal renk sayılırken, Batı'da ise korkaklığın ve ihanetin simgesi olarak kabul edilir.
Sarı; aynı zamanda içtenlik, sağlık ve iyimserliğin de sembolüdür ve bu nedenle gıda ambalajlarında sıkça kullanılır. Diğer taraftan, Van Gogh'un resimlerindeki sarıyı ise çılgınlık ve delilikle bağdaştırmak mümkündür. Bunun yanı sıra, kullanacağımız rengin parlak ve aydınlık olmasını istediğimizde, sarıdan daha iyi bir seçenek bulmak zordur. Kırmızı ise tutkuyu simgeler. Bazılarına göre ise kan basıncını arttırır, nabız atışını hızlandırır. Amerikan Otomobil Kuruluşu, kırmızı renkli otomobil kullananların diğer renklerde araç kullananlara göre daha fazla kaza yaptıklarını belirlemiştir. Kırmızı, diğer taraftan gayretin, inancın ve mutluluğun da simgesidir, ama aynı zamanda cinsellik, saldırganlık ve şiddet çağrıştırır. Turuncu, bilim ve uygarlığı simgeler. Ayrıca, sıcaklığın, enerjinin, gücün ve neşenin rengidir. Maviye yakın mor; maneviyatı, kırmızıya yaklaşan mor ise cesareti simgeler. Mor; saltanat rengidir ama diğer taraftan da yalnızlığı çağrıştırır. Maviye oldukça yaklaşan mor ise depresyonun, ruhsal çöküntünün ve kederin rengidir. Edilgen ve soğuk bir renk olan mavi; hem uzaklık ve resmiyeti, hem de doğruluk ve sadakati temsil eder. Otorite ve yetkinin yanında, temizlik ve dürüstlüğü çağrıştırır. Serinleticidir; gökyüzünü, suyu ve buzu hatırlatır, ayrıca korkuyu ve ağırbaşlılığı da simgeler. Yeşil, tazeliğin ve verimliliğin rengidir. Çevreyi ve doğayı simgeler. Rahatlatıcı ve dinlendiricidir, ama diğer taraftan hastalığı, suç duygusunu ve hatta terörü bile çağrıştırabilir. Beyaz, saflığın ve dürüstlüğün rengidir. Bazı doğu ülkelerinde matem rengi; beyazdır. Siyah ise üzüntüyü, kasveti, kederi, sıkıntıyı ve ölümü simgeler, ayrıca şehveti ve zarafeti de çağrıştırır. Grafik tasarımcı renk seçiminde şu dört unsuru dikkate almalıdır :
Rengin kültürel çağrışımı,
Hedef kitlenin renk tercihi,
Firma ya da ürünün karakteri ve kişiliği,
Tasarımdaki yaklaşım biçimi.
Baskı amacıyla seçilen kâğıt ve bu kâğıdın üzerinde kullanılan mürekkep, grafik tasarımın renklerini belirler. Ama renk unsuru aslında taslaktan başlayarak tasarım sürecinin içindedir. Bazen renk, yaratıcı düşüncenin temelini oluşturabilir ve bütün tasarım renk üzerine kurulabilir.
Renk, bir tasarımda etkileyiciliği ve vurgulamayı arttırır. 1979'da Amerika'da yapılan bir araştırma, dört renkli dergi ilanlarını izleme oranının % 38, iki renkli ilanları izleme oranının ise % 20 arttığını göstermiştir. Başka bir araştırmada ise; siyah¬beyaz bir ilanın çok renkli olarak basıldığında % 50 oranında daha fazla izlendiği ortaya çıkmıştır. Bir tasarımda istenilen doğru atmosferi yaratmada en önemli araç, renktir.
Tanınmış, fotoğraf ve film malzemeleri üreticisi Eastman Kodak'ın reklamlarında kullandığı sloganlardan birinde şöyle denilmekteydi: "Siyah-Beyaz Bütçe İçin, Renk Sonuç İçin..." Bu slogandaki ana düşünce şudur: Birçok ürün, işlevi nedeniyle satın alınır. Ama satın alma eylemi sırasında görünüş daha fazla önem kazanır. Renk, çekiciliği arttırır ve kalite kavramını siyah-beyaza oranla daha iyi yansıtır. Herhangi bir dergide yayınlanan dört renkli bir ilan, siyah-beyaza göre ortalama üç misli daha pahalıdır. Buna rağmen, rengin tüketici üzerindeki olumlu etkisi, çok renkli ilanların reklam veren tarafından giderek daha fazla tercih edilmesine yol açmaktadır. Ambalaj tasarımında renk, çekiciliğin yanında ürünü tanımlayıcı bir işlev de üstlenir. Çoğu zaman renk, biçimlerden daha önce algılanabilmektedir. Renk, aynı zamanda tanıtımı yapılan ürüne bir kişilik kazandırır. Time dergisinin kapağını çepeçevre kuşatan kırmızı bordur ile National Geographic Dergisi'nin kapağında kullanılan sarı renkteki bordürlerin grafik bir kimlik oluşturmada ne kadar etkili oldukları görülmektedir . İsviçreli psikiyatrist Hermann Rorschach; neşeli ve dışadönük kişilerin renge, melankolik ve içedönük kişilerin ise daha çok biçime eğilim duyduklarını söylemektedir. Renkten çok biçime dayalı bir tasarım anlayışı, izleyicisinden daha fazla katılım bekler. Renk ise izleyiciyi daha edilgen bir konuma sokar. Ama sonuç olarak renk, bir tasarımda mesajın daha etkili bir yoldan verilmesine yardımcı olur. Siyah-beyaz bir tasarım, tek renkli baskı sürecini gerektirir. Basım sektöründe genellikle beyaz renkli kâğıtlar kullanılır. Bu nedenle beyaz ayrı bir renk olarak basılmaz ve böyle durumlarda kâğıdın beyazından yararlanılır. Sarı, magenta, cyan ve siyahtan oluşan dört renkli baskı tekniği ile bütün renk tonlarını elde etmek mümkündür.
Doku
Bir yüzey üzerinde tekrarlara dayalı biçimsel bir düzen bulunuyorsa, orada bir dokunun varlığından söz edilebilir. Grafik tasarımcının vazgeçilmez malzemesi olan kâğıtlar da farklı dokularda üretilirler: Sert ve düz, sert ve grenli, yumuşak ve düz, yumuşak ve grenli vb. dokularda üretilen birçok kâğıt türü bulunmaktadır.
Tasarım yüzeyinde kullanılan dokular, optik ya da fiziksel olarak duyguları yönlendirici bir işleve sahiptir .
Biçim
Birçok çizginin bir arada bulunuşu, tek bir çizgi içindeki dönüş ve kıvrımlar ile değişik tonların oluşturduğu yüzeyler; bir tasarımda biçimi oluşturan unsurlardır .
Ölçü
Bir grafik tasarım ürünü, daima değişik ve belirli ölçülere sahip gör sel unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. Ölçüler büyüdükçe, etkileyicilik ve algılanırlık da artar.
Yön
Bir tasarım üzerindeki çizgiler ve noktalar değişik noktalara yönelerek bir hareket oluştururlar. Tasarımcı, vereceği mesaj doğrultusunda bu hareketi yönlendirmekle yükümlüdür . Yukarıda sözü edilen elemanların bir tasarım içinde nasıl kullanılacağını belirleyen bazı kesin ilkeler bulunmaktadır. Bunlar, aslında bütün görsel sanat ve tasarım dallarında geçerli olan ortak ilkelerdir. Bu ilkelerin sayısı, üslup ve anlatım biçimine bağlı olarak değişir. Yüksek sanatsal düzeylere sahip birçok tasarım, içgüdülerle biçimlendirildikleri için çoğu zaman istenen etkiyi sağlayamazlar. Başarılı bir tasarımcı olabilmenin önemli koşullarından biri de, tasarım ilkelerini bilmek ve bunları gerektiği yerde kullanabilmektir. Bir yazar için gramer kuralları ne kadar önemliyse, bir tasarımcı için de tasarım ilkeleri o düzeyde önemlidir. Dilbilim uzmanlarının gramer kuralları konusunda farklı düşünceler taşıması gibi, tasarımcılar da bir grafik tasarım ürünü üzerinde hangi ilkenin daha etkili olacağı konusunda değişik görüşlere sahip olabilirler.
1. Dünya Savaşı sonrasının grafik tasarımlarında Bauhaus okullarının (Biçim işlevi izler.) felsefesine dayalı bir bakış açısı egemendi. Bu okullar, birçok baskı ve eleştiriye rağmen on dört yıl boyunca varlıklarını sürdürdüler ve yüzlerce öğrenci mezun ettiler. Bauhaus'un etkileri bugün de oldukça güçlü bir biçimde sürmektedir. Günümüzde grafik tasarım üzerine bildiğimiz ve uyguladığımız birçok şey, Bauhaus okullarının eğitim ve öğretim deneyimlerine dayanmaktadır. tasarım yüzeyi karelere bölünmüş; böylelikle görsel unsurlar düzene, simetriye ve yalınlığa dayalı özellikler kazanmışlardır. Bauhaus, tasarıma kesinlik ve açıklığı önceleyen bir bakış açısı getirmiştir .
2. Dünya Savaşı sonrasında ise Bauhaus ilkelerinden etkilenen yeni bir tasarım stili ortaya çıktı: Neo-Bauhaus. Bu stil de Bauhaus gibi açıklığı, kesinliği ve kusursuzluğu savunuyordu. Tasarım tarihi içinde Swiss Design" olarak adlandırılan bu üslubun karşıtları, bu tür nesnel yaklaşımların bütün tasarım problemlerine her zaman iyi çözümler getiremediğini savundular. İsviçre tasarım stili; 60'ların grafiğini yaygın olarak etkilediği halde, hiçbir zaman başlı başına bir tasarım akımına dönüşememiştir . 60'lardan sonra ortaya çıkan Hippi felsefesi ve kültürü, tasarım üsluplarını da etkiledi. Bunun yanı sıra bazı tasarımcılar da "tepkiye tepki" anlayışı içinde yakın geçmişin, özellikle 30'lu ve 40'lı yılların tasarım stillerini yeniden gündeme getirdiler. Tasarımlarda dekorasyon ve karmaşa yeniden egemen oldu. Düz çizgiler kıvrılmaya başladı. Pastel renkler, tarama tekniği ile yapılmış illüstrasyonlar, iri ve süslü yazılar ön plana çıktı. Bu, bir bakıma durağan, nesnel ve soğuk İsviçre stiline bir tür karşı çıkıştı . Bu değişik anlayışların bir arada bulunuşu tasarım alanında hiçbir kararsızlığa ya da kargaşaya yol açmadı, aksine grafik tasarıma bir canlılık ve zenginlik getirdi. Her zaman söylediğimiz gibi; tasarım alanında tek bir çözüm yoktur. Tasarımcı sürekli olarak yeni anlatım ve iletişim yöntemlerini araştırmalı ve denemelidir. Tasarım alanındaki her yeni yaklaşımın değişik bir akım ya da üslup olarak ele alınmasına karşın, bunların yararlandıkları ilkeler temelde aynıdır.
Bir insanın nasıl gördüğünü ve görsel bilgiyi nasıl anlamlı bir bütüne dönüştürdüğünü araştıran Gestalt Psikoloji Okulunun bu alanda elde ettiği sonuçlar, tasarım ilkelerini belirleyen başlıca faktörler arasındadır. Buna göre; bütün, onu oluşturan parçalardan daha önemlidir. Tasarımcı, kâğıt üzerine bir şeyler çizmeye başladığı andan itibaren, algıya açık bir yapı oluşturmaktadır. Algı, temel olarak şekil (obje, nesne) ve zemin (fon) arasındaki; ayırdedilmeyi sağlayan ilişkiye dayanmaktadır. Göz ve beyin, bir nesneyi algılamak için çevresinden ayırmaya çaba gösterir. Bir kitap sayfasını okuduğumuz sırada, gözümüz harf, sözcük ve satırları (şekil, obje, nesne) kâğıt (zemin, fon) üzerinden ayırdetmektedir. Şekil ve zemin arasındaki ilişki, çoğu zaman dinamik ama belirsiz bir temel üzerine kurulmuştur. Şekil ve zemin, bazen pozitif, negatif ilişkisi içinde oluşur.
Alıntıdır...
Çizgi,
Ton,
Renk,
Doku,
Biçim,
Ölçü,
Yön.(
Çizgi
Çizgi; düz ya da kıvrımlı, kalın ya da ince, sürekli ya da kesik, grenli ya da keskin özelliklere sahip olabilir. İki görsel unsur arasına konulacak bir çizgi, bakanları bunları optik olarak ayırması gerektiğini bildirir. Çizgiler, karakterlerine ve konumlarına göre bazı mesajlarda iletbilirler:
Yatay Çizgi: Durgunluk,
Düşey Çizgi: Saygınlık,
Diyagonal Çizgi: Canlılık,
Kıvrımlı Çizgi: Zarafet.
Ton
Tasarım yüzeyleri üzerinde en fazla izlenen tonlar; grinin çeşitleri ve siyahtır. Gri tonlar genellikle görsel imgenin yarımton reprodüksiyon tekniğiyle tramlanması yöntemiyle elde edilmektedir. Ton ve çizgi; tasarımda kontrast oluşturan elemanlardır.
Renk
Renkler, ışıkla birlikte var olurlar ve izleyen üzerinde birçok değişik duygular uyandırabilirler. Bunların bir bölümü kişisel, bir bölümü ise genellenebilir duygulardır. Sıcak renklerin uyarıcı, soğuk renklerin ise gevşetici ve dinlendirici olması, genellenebilen duygulara iyi bir örnek oluşturur. Renklere duyduğumuz tepkileri yönlendiren başka bir unsur da, renklerin dalga boylarıdır. Bugüne kadar birçok bilim adamı, renklerin insan üzerindeki etkileri konusunda değişik çalışma ve deneyler yapmışlardır. Diğer taraftan, bir sanatçı olarak Josef Albers'in bu konudaki katkılarını da unutmamak gerekir. Albers, 30'lu yılların başında Bauhaus okullarında öğretim üyesi olarak çalıştığı sıralarda kare biçimlerden yola çıkarak birçok renk denemesi yapmış ve bu denemelerde optik yanılsamalara dayalı renk ilişkilerini ortaya çıkarmıştır.
Üç ana renk pigmenti vardır: Kırmızı, sarı ve mavi. Ana renkleri kendi aralarında ikili gruplar halinde ve eşit oranlarda karıştırdığımızda ise ara renkleri elde ederiz. Ara renkler ise mor (kırmızı+mavi), yeşil (mavi+sarı) ve turuncudur (kırmızı+sarı). Ana ve ara renkler bir arada standart renk dizilerini oluştururlar. Standart renkler birbirleriyle tekrar karıştırıldığında ise; kahverenginin de içinde bulunduğu birçok değişik renk türü ortaya çıkar.
Renk diski; altı standart renkle (sarı, yeşil, mavi, mor, kırmızı, turuncu), bu altı rengin arasında yer alan diğer altı renkten meydana gelir. Disk üzerinde yan yana gelen renkler birbirleriyle armoni oluşturan renklerdir. Kırmızı ile yeşil, sarı ile mor ve turuncu ile mavi gibi karşılıklı duran renkler ise birbirlerini tamamlayan renklerdir (complementary colors). Tamamlayıcı renkler aynı zamanda birbirlerine kontrast oluşturur ve karıştırıldıklarında nötr gri elde edilir . Tasarımcılar gerek armonik, gerekse tamamlayıcı renkleri aynı çalışmada sık sık bir arada kullanırlar. Ama bütün bu çalışmalarda mutlaka ya armonik ya da tamamlayıcı renkler birinci rolü üstlenirler. Ya da aynı ilişki sıcak ve soğuk renkler arasında kurulabilir. Rengi oluşturan iki önemli unsur vardır: 1) Işık, 2) pigment (Boya maddesi). 1667 yılında Sir Isaac Newton ışık ışınlarını bir prizmadan geçirerek, rengin ışığın bünyesi içinde yer aldığını kanıtlamıştır. Ama bir rengi somut olarak gösterebilmek için pigmentlere gereksinim vardır. Bütün boya ve mürekkepler; bitkilerden, hayvanlardan ve madenlerden elde edilen yoğunlaştırılmış pigmentlerden üretilirler.
Rengin üç boyutu bulunmaktadır: Uzunluk (Rengin türü),
Genişlik (Rengin tonu),
Derinlik (Rengin yoğunluğu).
Rengin türü, renkleri betimlemede kullandığımız terimlerdir: Kırmızı, mavi vb.
Renk tonu, bir rengin açıklık ya da koyuluğudur. Bir renge beyaz boya kattıkça tonu açılır, siyah ekledikçe koyulaşır. Renk yoğunluğu ise rengin parlaklığı ile ilgilidir. Yoğunluğu fazla olan renkler, parlak renklerdir. Eşit boyutlardaki iki nesneden birini parlak bir renkle, diğerini ise koyu bir renkle boyadığımızda; parlak renkle boyanmış olanı diğerinden daha büyükmüş gibi algılanır . Rengi oluşturan bu üç boyut içinde en önemlisi, rengin ton değeridir. Bir görsel imgeyi en iyi tanımlayan unsur, içerdiği tonlardır. Renk türü ya da yoğunluğu, bu anlamda daha küçük rollere sahiptir. Renk, bir tasarımı meydana getiren yapı taşlarından biridir. Bu nedenle bir tasarımcının insanların renk tercihlerini göz önüne alması gerekir. Örneğin, Amerika'da yapılan bir araştırmada erkeklerin maviye, kadınların ise kırmızıya eğilimli oldukları belirlenmiştir.
Yeşil ve mavi renkler soğuk, kırmızı ve sarılar ise sıcak renkler olarak bilinirler. Soğuk bir renk olan maviyi sıcak bir renk olan kırmızıyla karıştırdığımızda, mora yaklaşan bir mavi elde ederiz. Bu renk, maviye oranla daha az soğuktur. Nötr renkler olan griler ise, pigmentlerindeki karışıma bağlı olarak sıcak ya da soğuk tonlara sahip olabilirler. Sıcak renkler, izleyeni uyarır ve neşelendirir. Soğuk renkler ise yatıştırıcı ve dinlendiricidir. Soğuk renkler aşırı dozda kullanıldıklarında kasvetli, hatta moral bozucu bir etki yaratabilirler. Aynı şekilde, sıcak renkler de insanları şiddete yöneltebilir. Sıcak renkler sayfadan çıkıyormuş izlenimi verirler ve daha önde görünürler. En önde görünen renk ise sarıdır. Soğuk renkler ise uzaktaymış izlenimi yaratırlar.
Her rengin hem soğuk hem de sıcak bir çeşitlemesi yapılabilir. Örneğin, kırmızı sıcak bir renktir ama içine biraz mavi katıldığında ilk haline göre daha soğuk bir renge dönüşür.
Her renk, psikolojik bir mesaj ve duygu iletir :
Yeşil; kıskançlık,
mavi; sadakat ve içtenlik,
kırmızı; etkinlik ve cesaret,
kahverengi ve mor; tekdüzelik ve sıkıcılık,
beyaz; teslimiyet, siyah ise karamsarlık gibi kavramları çağrıştırır.
Doğallıkla, bu kavramların bir tasarım içinde nasıl işler hale getirileceği konusunda hiçbir belirli formül yoktur. İçmimarlar; sıcak renklerin bir mekanı olduğundan daha küçük, soğuk renklerin ise olduğundan daha büyük gösterdiği gerçeğini göz önüne alırlar. Renkler, kültürel açıdan ele alındıklarında da değişik kavramları çağrıştırırlar: Sarı ve özellikle altın sarısı Doğu'da kutsal renk sayılırken, Batı'da ise korkaklığın ve ihanetin simgesi olarak kabul edilir.
Sarı; aynı zamanda içtenlik, sağlık ve iyimserliğin de sembolüdür ve bu nedenle gıda ambalajlarında sıkça kullanılır. Diğer taraftan, Van Gogh'un resimlerindeki sarıyı ise çılgınlık ve delilikle bağdaştırmak mümkündür. Bunun yanı sıra, kullanacağımız rengin parlak ve aydınlık olmasını istediğimizde, sarıdan daha iyi bir seçenek bulmak zordur. Kırmızı ise tutkuyu simgeler. Bazılarına göre ise kan basıncını arttırır, nabız atışını hızlandırır. Amerikan Otomobil Kuruluşu, kırmızı renkli otomobil kullananların diğer renklerde araç kullananlara göre daha fazla kaza yaptıklarını belirlemiştir. Kırmızı, diğer taraftan gayretin, inancın ve mutluluğun da simgesidir, ama aynı zamanda cinsellik, saldırganlık ve şiddet çağrıştırır. Turuncu, bilim ve uygarlığı simgeler. Ayrıca, sıcaklığın, enerjinin, gücün ve neşenin rengidir. Maviye yakın mor; maneviyatı, kırmızıya yaklaşan mor ise cesareti simgeler. Mor; saltanat rengidir ama diğer taraftan da yalnızlığı çağrıştırır. Maviye oldukça yaklaşan mor ise depresyonun, ruhsal çöküntünün ve kederin rengidir. Edilgen ve soğuk bir renk olan mavi; hem uzaklık ve resmiyeti, hem de doğruluk ve sadakati temsil eder. Otorite ve yetkinin yanında, temizlik ve dürüstlüğü çağrıştırır. Serinleticidir; gökyüzünü, suyu ve buzu hatırlatır, ayrıca korkuyu ve ağırbaşlılığı da simgeler. Yeşil, tazeliğin ve verimliliğin rengidir. Çevreyi ve doğayı simgeler. Rahatlatıcı ve dinlendiricidir, ama diğer taraftan hastalığı, suç duygusunu ve hatta terörü bile çağrıştırabilir. Beyaz, saflığın ve dürüstlüğün rengidir. Bazı doğu ülkelerinde matem rengi; beyazdır. Siyah ise üzüntüyü, kasveti, kederi, sıkıntıyı ve ölümü simgeler, ayrıca şehveti ve zarafeti de çağrıştırır. Grafik tasarımcı renk seçiminde şu dört unsuru dikkate almalıdır :
Rengin kültürel çağrışımı,
Hedef kitlenin renk tercihi,
Firma ya da ürünün karakteri ve kişiliği,
Tasarımdaki yaklaşım biçimi.
Baskı amacıyla seçilen kâğıt ve bu kâğıdın üzerinde kullanılan mürekkep, grafik tasarımın renklerini belirler. Ama renk unsuru aslında taslaktan başlayarak tasarım sürecinin içindedir. Bazen renk, yaratıcı düşüncenin temelini oluşturabilir ve bütün tasarım renk üzerine kurulabilir.
Renk, bir tasarımda etkileyiciliği ve vurgulamayı arttırır. 1979'da Amerika'da yapılan bir araştırma, dört renkli dergi ilanlarını izleme oranının % 38, iki renkli ilanları izleme oranının ise % 20 arttığını göstermiştir. Başka bir araştırmada ise; siyah¬beyaz bir ilanın çok renkli olarak basıldığında % 50 oranında daha fazla izlendiği ortaya çıkmıştır. Bir tasarımda istenilen doğru atmosferi yaratmada en önemli araç, renktir.
Tanınmış, fotoğraf ve film malzemeleri üreticisi Eastman Kodak'ın reklamlarında kullandığı sloganlardan birinde şöyle denilmekteydi: "Siyah-Beyaz Bütçe İçin, Renk Sonuç İçin..." Bu slogandaki ana düşünce şudur: Birçok ürün, işlevi nedeniyle satın alınır. Ama satın alma eylemi sırasında görünüş daha fazla önem kazanır. Renk, çekiciliği arttırır ve kalite kavramını siyah-beyaza oranla daha iyi yansıtır. Herhangi bir dergide yayınlanan dört renkli bir ilan, siyah-beyaza göre ortalama üç misli daha pahalıdır. Buna rağmen, rengin tüketici üzerindeki olumlu etkisi, çok renkli ilanların reklam veren tarafından giderek daha fazla tercih edilmesine yol açmaktadır. Ambalaj tasarımında renk, çekiciliğin yanında ürünü tanımlayıcı bir işlev de üstlenir. Çoğu zaman renk, biçimlerden daha önce algılanabilmektedir. Renk, aynı zamanda tanıtımı yapılan ürüne bir kişilik kazandırır. Time dergisinin kapağını çepeçevre kuşatan kırmızı bordur ile National Geographic Dergisi'nin kapağında kullanılan sarı renkteki bordürlerin grafik bir kimlik oluşturmada ne kadar etkili oldukları görülmektedir . İsviçreli psikiyatrist Hermann Rorschach; neşeli ve dışadönük kişilerin renge, melankolik ve içedönük kişilerin ise daha çok biçime eğilim duyduklarını söylemektedir. Renkten çok biçime dayalı bir tasarım anlayışı, izleyicisinden daha fazla katılım bekler. Renk ise izleyiciyi daha edilgen bir konuma sokar. Ama sonuç olarak renk, bir tasarımda mesajın daha etkili bir yoldan verilmesine yardımcı olur. Siyah-beyaz bir tasarım, tek renkli baskı sürecini gerektirir. Basım sektöründe genellikle beyaz renkli kâğıtlar kullanılır. Bu nedenle beyaz ayrı bir renk olarak basılmaz ve böyle durumlarda kâğıdın beyazından yararlanılır. Sarı, magenta, cyan ve siyahtan oluşan dört renkli baskı tekniği ile bütün renk tonlarını elde etmek mümkündür.
Doku
Bir yüzey üzerinde tekrarlara dayalı biçimsel bir düzen bulunuyorsa, orada bir dokunun varlığından söz edilebilir. Grafik tasarımcının vazgeçilmez malzemesi olan kâğıtlar da farklı dokularda üretilirler: Sert ve düz, sert ve grenli, yumuşak ve düz, yumuşak ve grenli vb. dokularda üretilen birçok kâğıt türü bulunmaktadır.
Tasarım yüzeyinde kullanılan dokular, optik ya da fiziksel olarak duyguları yönlendirici bir işleve sahiptir .
Biçim
Birçok çizginin bir arada bulunuşu, tek bir çizgi içindeki dönüş ve kıvrımlar ile değişik tonların oluşturduğu yüzeyler; bir tasarımda biçimi oluşturan unsurlardır .
Ölçü
Bir grafik tasarım ürünü, daima değişik ve belirli ölçülere sahip gör sel unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. Ölçüler büyüdükçe, etkileyicilik ve algılanırlık da artar.
Yön
Bir tasarım üzerindeki çizgiler ve noktalar değişik noktalara yönelerek bir hareket oluştururlar. Tasarımcı, vereceği mesaj doğrultusunda bu hareketi yönlendirmekle yükümlüdür . Yukarıda sözü edilen elemanların bir tasarım içinde nasıl kullanılacağını belirleyen bazı kesin ilkeler bulunmaktadır. Bunlar, aslında bütün görsel sanat ve tasarım dallarında geçerli olan ortak ilkelerdir. Bu ilkelerin sayısı, üslup ve anlatım biçimine bağlı olarak değişir. Yüksek sanatsal düzeylere sahip birçok tasarım, içgüdülerle biçimlendirildikleri için çoğu zaman istenen etkiyi sağlayamazlar. Başarılı bir tasarımcı olabilmenin önemli koşullarından biri de, tasarım ilkelerini bilmek ve bunları gerektiği yerde kullanabilmektir. Bir yazar için gramer kuralları ne kadar önemliyse, bir tasarımcı için de tasarım ilkeleri o düzeyde önemlidir. Dilbilim uzmanlarının gramer kuralları konusunda farklı düşünceler taşıması gibi, tasarımcılar da bir grafik tasarım ürünü üzerinde hangi ilkenin daha etkili olacağı konusunda değişik görüşlere sahip olabilirler.
1. Dünya Savaşı sonrasının grafik tasarımlarında Bauhaus okullarının (Biçim işlevi izler.) felsefesine dayalı bir bakış açısı egemendi. Bu okullar, birçok baskı ve eleştiriye rağmen on dört yıl boyunca varlıklarını sürdürdüler ve yüzlerce öğrenci mezun ettiler. Bauhaus'un etkileri bugün de oldukça güçlü bir biçimde sürmektedir. Günümüzde grafik tasarım üzerine bildiğimiz ve uyguladığımız birçok şey, Bauhaus okullarının eğitim ve öğretim deneyimlerine dayanmaktadır. tasarım yüzeyi karelere bölünmüş; böylelikle görsel unsurlar düzene, simetriye ve yalınlığa dayalı özellikler kazanmışlardır. Bauhaus, tasarıma kesinlik ve açıklığı önceleyen bir bakış açısı getirmiştir .
2. Dünya Savaşı sonrasında ise Bauhaus ilkelerinden etkilenen yeni bir tasarım stili ortaya çıktı: Neo-Bauhaus. Bu stil de Bauhaus gibi açıklığı, kesinliği ve kusursuzluğu savunuyordu. Tasarım tarihi içinde Swiss Design" olarak adlandırılan bu üslubun karşıtları, bu tür nesnel yaklaşımların bütün tasarım problemlerine her zaman iyi çözümler getiremediğini savundular. İsviçre tasarım stili; 60'ların grafiğini yaygın olarak etkilediği halde, hiçbir zaman başlı başına bir tasarım akımına dönüşememiştir . 60'lardan sonra ortaya çıkan Hippi felsefesi ve kültürü, tasarım üsluplarını da etkiledi. Bunun yanı sıra bazı tasarımcılar da "tepkiye tepki" anlayışı içinde yakın geçmişin, özellikle 30'lu ve 40'lı yılların tasarım stillerini yeniden gündeme getirdiler. Tasarımlarda dekorasyon ve karmaşa yeniden egemen oldu. Düz çizgiler kıvrılmaya başladı. Pastel renkler, tarama tekniği ile yapılmış illüstrasyonlar, iri ve süslü yazılar ön plana çıktı. Bu, bir bakıma durağan, nesnel ve soğuk İsviçre stiline bir tür karşı çıkıştı . Bu değişik anlayışların bir arada bulunuşu tasarım alanında hiçbir kararsızlığa ya da kargaşaya yol açmadı, aksine grafik tasarıma bir canlılık ve zenginlik getirdi. Her zaman söylediğimiz gibi; tasarım alanında tek bir çözüm yoktur. Tasarımcı sürekli olarak yeni anlatım ve iletişim yöntemlerini araştırmalı ve denemelidir. Tasarım alanındaki her yeni yaklaşımın değişik bir akım ya da üslup olarak ele alınmasına karşın, bunların yararlandıkları ilkeler temelde aynıdır.
Bir insanın nasıl gördüğünü ve görsel bilgiyi nasıl anlamlı bir bütüne dönüştürdüğünü araştıran Gestalt Psikoloji Okulunun bu alanda elde ettiği sonuçlar, tasarım ilkelerini belirleyen başlıca faktörler arasındadır. Buna göre; bütün, onu oluşturan parçalardan daha önemlidir. Tasarımcı, kâğıt üzerine bir şeyler çizmeye başladığı andan itibaren, algıya açık bir yapı oluşturmaktadır. Algı, temel olarak şekil (obje, nesne) ve zemin (fon) arasındaki; ayırdedilmeyi sağlayan ilişkiye dayanmaktadır. Göz ve beyin, bir nesneyi algılamak için çevresinden ayırmaya çaba gösterir. Bir kitap sayfasını okuduğumuz sırada, gözümüz harf, sözcük ve satırları (şekil, obje, nesne) kâğıt (zemin, fon) üzerinden ayırdetmektedir. Şekil ve zemin arasındaki ilişki, çoğu zaman dinamik ama belirsiz bir temel üzerine kurulmuştur. Şekil ve zemin, bazen pozitif, negatif ilişkisi içinde oluşur.
Alıntıdır...