Herkese merhaba,
Başından beri gönderilen mesajları görünce sevgili grafikerlerimizin konuya yabancı olduklarını, hatta bazen ciddi
kavram yanlışlıklarının yapıldığını üzülerek görmekteyim.
Bir grafiker, şu veya bu şekilde edindiği tasarım bilgilerinin yanında, üretimini sürdürebilecek kadar da teknik bilgiye sahip olmalıdır. İster ustasından, isterse okuldaki hocasından olsun, bu bilgileri edinmelidir.
Yapılan yanlışlıkları şöylece sıralayabilirim.
Öncelikle ofsette cmyk, renkli çıkışta ise rgb kullanıldığı gibi vahim sözler görmekteyim. Çok detaya girmeden,
cmyk'nın baskı modeli, rgb'nin ise görüntüleme modeli olduğunu,
rgb ile asla ve asla baskı yapılamayacağını hemen söylemeliyim. cmyk baskı sistemi beyaz bir zeminde (veya açık renkli zeminde) renkler oluşturulur. Renkli bir fotoğraf, cmyk renkleri kullanılarak kağıda basılır. Rgb renkleri ile bir fotoğraf, siyah bir zeminde (veya karanlık da denilebilir) oluşturulur. Bu yüzdendir ki, monitörlerimizin cam rengi siyah, veya siyaha yakın bir renktedir. Rgb ile renkli fotoğraflar sadece ışık ile, karanlık bir zeminde elde edilirler.
Bembeyaz bir monitörde çalışmayı kim istemez ki?
Ya da şöyle söylenebilir:
Rgb ile ille de baskı yapacak iseniz, sadece siyah kağıda baskı yapabilirsiniz! Fakat, zaten rgb boyaları (!) ile beyazı elde edemezsiniz. Çünkü rgb renklerini eşit miktarda karıştırdığınızda siyahtan beyaza giden skalayı elde edersiniz. Bunu da boyaları kullanarak değil, ışık kullanarak karanlık bir zeminde elde edebilirsiniz.
Demek ki, rgb ile asla basamazsınız.
Peki, renkli çıkışları aldığımız yerler (şu ozalitçiler, dijitalciler), nasıl oluyor da rgb basıyorlar?
Maalesef, burada da çok ciddi bir cehalet ile karşı karşıyayız.
Çünkü bu atölyelerdeki makineler de cmyk mürekkep veya tonerleri ile çalışırlar. Yani baskı kesinlikle cmyk'dır. Siz datanızı printere rgb olarak gönderseniz bile, printerin sürücüsü rgb'yi cmyk'ya çaktırmadan çevirir ve basar.
Siz de rgb çıkış aldığınızı sanırsınız!
Sadece, fotoğrafçılarda gördüğünüz foto lab cihazları rgb ile pozlandırırlar. Zaten bu da ışık ile yapıldığı için, yani mürekkep kullanmadığı için rgb ile pozlandırma yapar. (baskı demiyorum, pozlandırma diyorum)
Diğer gördüğüm hata, dpi ile ppi arasına fark konulmasıdır.
dpi=ppi
Dpi'ın açılımı, bildiğiniz gibi dot per inch'dir. Yani inch başına düşen nokta sayısı. Dot ve piksel, her ikisi de nokta anlamına gelmektedir. Dpi; daha eski, ppi ise daha yeni bir tanımlamadır. Dot kavramı, tramla karıştırılmaya elverişlidir. Oysa piksel kavramı, konuyu daha iyi tanımlamaktadır.
Ppi'ı, bir inch'lik uzunluk üzerine dizilmiş karecikler olarak düşünebilirsiniz.
Kimimiz inch karedeki, yani bir alandaki nokta sayısı olarak tanımlamaktadır. Bu yanlıştır. Çoğu zaman fotoğraf makinesinin megapiksel kapasitesi ile karıştırılmaktadır.
Örneğin, 10 megapiksellik bir kamera dediğimiz zaman, o fotoğraf makinesinin çektiği fotoğraf içindeki toplam piksel sayısını göstermektedir. Ama bu da sabit bir değer değildir. Çünkü çekimi yaptığımız makinenin duyarlı alan (sensör) boyutu, makineden makineye değişebilir. Oysa aynı megapiksel cinsinden ifade edilebilirler.
Yani, dpi veya ppi; bir inchkare'deki noktacık sayısı değildir. Bir inch üzerine dizilmiş noktacık sayısıdır.
Öteyandan, tram ile dpi arasında da yanlış bağlantılar kurulmaktadır. Bu konu ile ilgili detaylı bir makale aşağıda vardır:
https://www.grafikerler.org/teknik-bilgiler/14550-tram.html
Ayrıca ebat ile dpi arasındaki ilişkiye de dikkat etmek gerekir.
"Ebat büyüdükçe tramların da büyümesi gerekir" veya "küçük ebatlı işlerde küçük tram kullanılır" demek yanlıştır!
"50dpi çözünürlük, dijital baskıda kurtarır" demek de yanlıştır!
Bir kartvizit de bassanız, 70x100 veya daha büyük bir iş de bassanız; aynı dpi'dan basılır. Ya da kullanacağınız trama göre dpi ihtiyacınız belirlenir. Büyük işlerde, örneğin bilboard veya bina, araç giydirmeleri gibi işlerde tramın büyük olması, bu işlere uzaktan bakıldığı için
küçük trama gerek kalmadığındandır. Çünkü, burada tramı gözle seçemeyecek kadar uzaktan bakıyorsunuz. oysa yakınına gittiğinizde, örneğin otobüs duraklarına yapıştırılan ışıklı panolara yakından bakın, tramların ne kadar iri olduğunu göreceksiniz. Gerçi, bunların çoğu, ışığın kağıttan geçerken siyah renk olan yerlerde tam siyah gösterebilmek için, yani ışığın geçişini engellemek için serigrafide trikromi olarak basılırlar. (Bu da ayrı bir konu) Hatta bunların çoğu, neredeyse aynı atölyede basılırlar. Tramların büyük olmasının bir nedeni de bu baskı türündendir.
Yani serigrafide 54den daha yukarı tramların baskısında yaşananlar sorunlar yüzünden iri tram kullanılır.
Tramlar, yukarıda linkini verdiğimiz makalede belirtildiği gibi,
inch değil cm üzerine dizilmiş noktaların sayısı ile ifade edilirler. 70lik tram dediğimizde, bir cm. üzerine 70 adet noktanının dizildiğini görüyoruz. Tram değeri küçüldükçe, noktanın büyüdüğünü zaten anlıyorsunuz. Ayrıca, basılacak kağıdın yüzeyi kabalaştıkça, kullanacağınız tram değerini küçültmek, yani noktaları irileştirmek gerekir. Parlak kuşeye 70lik tram ile bastığınız işi, gazete kağıdına aynı tramla basarsanız, tramların bir kısmının kağıdın iri gözenekleri veya damarları arasında kaybolduğunu yani işin netliğinin ve berraklığının azaldığını gözlemleyeceksiniz. Hatta gazete baskılarında tramlar neredeyse çıplak gözle bile görülebilir. Tabii ki benim yaşıma gelenler için bu olanaksız!
Ayrıca
lpi (line per inch) diye bir kavram daha vardır ki, bu da printerlerin, özellikle lazer printerler, film çıkış makineleri ve ctp cihazları için kullanılır. Çıkış kalitesi için önemli bir konudur. Bunu da başka bir zamanda, örnekleyerek açıklayabilirim.
Herkese hayırlı işler dileğiyle.
Tuncer ÖZKAN