farukcagla
Grafik Öğretim Görevlisi
- Kayıt
- 24 Şubat 2008
- Mesaj
- 642
- Tepki
- 23
@farukcagla
Sayın özgüradam a bundan 1 yıl önce yazdığım cavaptan bazı alıntıları yukarıya almak zorunda kaldım.
Çünkü; O cevabımda " sözleşme yapmaya gerek yoktur, noter tasdikine gerek yoktur, bilgisayar kayıtlarınız delil sayılır, müşteriyle yazışmalarınız delil sayılır" demişim.
Oysa dünkü yazımda sayın archidesigner'a ise "kesinlikle sözleşme yapın, hukuk yazılı sözleşmeyi delil olarak kabul eder" demişim.
Şimdi bazı kişiler çıkıp, diyebilirler ki;
"Birine sözleşmeye gerek yok diyorsun, ötekine de sözleşme gereklidir diyorsun, hangisi doğru ?"
Böyle diyenler, iki konu arasındaki benzerlik ve ayrılıkları dikkatlerinden kaçıranlardır.
İlk olayda grafiker çalıştırılmış, çalışma beğenilmiş, kullanılmış fakat parası ödenmemiş bir grafik tasarım konu edilmektedir.
İkinci olayda ise grafiker çalıştırılmış, çalışma beğenilmemiş veya kullanılmamış, bu gerekçeyle de parası ödenmemiştir.
Birinci olayda çalışmayı beğenip kullanan müşteri, aramızda yapılmış herhangi bir sözleşme yok diyerek bu bahane ile parayı ödemeyip çamura yatmaktadır. Yani sözleşme yoktur, ama kullanımda olan çalışma piyasada mevcuttur.
İkinci olayda ise hem sözleşme yoktur, hem de kullanımda olan bir çalışma yoktur.
Böyle olduğu zaman ikinci olayda tasarımcının hukuken işi çok daha zordur.
İşte zor olan bu hukuk işini kolay etmek için YAZILI SÖZLEŞME şarttır diyorum. Çünkü HUKUK=KANIT diyorum.
Eğer elinizde sözleşme yoksa onun yerine geçecek KANITLAR gereklidir diyorum.
Bunlar nedir?
Bunlar; müşteri ile yaptığınız her türlü yazışmalar, sesli ve görüntülü belgeler, en nihayetinde de şahitlerdir.
Birinci olayımızda müşteri diyor ki; evet bu çalışmayı kullanıyorum ve parasını da vermeyeceğim, çünkü;
1-Bu çalışmayı senin yaptığın nereden belli?
2- Hadi sen yaptın diye varsayalım, bu çalışmaya para ödeyeceğimi de nereden çıkarttın? Belki bedava yaptın, belki hediye yaptın, belki de ben parayı ödedim, sen bir daha istiyorsun.
3-Bu çalışmayı sana ısmarladığa dair, senin de para alacağına dair elinde bir yazılı belge, KANIT veya SÖZLEŞME var mı?
İşte bu durumda HUKUK=İSPAT= DELİL olmaktadır ve buna göre;
a) BU çalışmayla ilgili her türlü grafik tasarım dökümanın grafikerin bilgisayarında o günkü tarih ile kayıtlı olması art niyetli müşterinin art niyetini çürütür.
b) BU çalışmayla ilgili grafiker ve müşteri arasında geçen her türlü bilgisayar yazışması, konuşmaların ses kayıtları, matbaanın veya üçüncü kişilerin şahitleri önemli DELİLLERDİR ve bu delillerde şu kadar liraya yaparım, veya şu kadar lira veririm gibi ifadeler varsa bu işin BEDAVA yapılmadığının göstergesi olur. O halde bu, müşterinin BEDAVA tezini çürütür. İlla bir para ödeneceğini gösterir.
c) Bundan sonraki çamura yatma kısmı ise; müşteri evet para konusunda anlaştık ve parayı ödedim, şimdi tekrar istiyor, yalanı olur ki, bunun da çareleri vardır. Müşteri bunu banka ile mi yollamış? Elden mi vermiş, bu ödeme hangi defterinde kayıtlıymış, bunlar araştırılır. Ayrıca grafiker almadığını ispatlamak zorunda değil, müşteri verdiğini ispatlamak zorundadır.
İşte bu nedenle İLLA DA SÖZLEŞME GEREKLİ DEĞİLDİR, KANITLAR, BELGELER ve KAYITLAR da SÖZLEŞME YERİNE GEÇER, art niyetli müşterinin sözleşmemiz yok diyerek çamura yatmasının hukuki bir değeri olmasa gerek diye yazdım.
Elbette bütün bunlar SÖZLEŞME kadar kısa ve emin yol değildir. En kestirme KANIT; SÖZLEŞMEDİR.
Demek ki; ASIL OLAN SÖZLEŞME yapmaktır. SÖZLEŞME olmadığı durumlarda Sözleşme yerine yukarıda sayılan her türlü yazışma belge ve kayıtları sizin KANITLARINIZDIR.
Bu bakımdan özgüradam kardeşimizin hukuki durumu archidesigner kardeşimizden daha avantajlı konumdadır.
archidesigner kardeşimiz ise, uğraşmış, didinmiş, bir çalışma yapmış, çalışma kullanılmamış. Müşteri de madem kullanmadık, para da vermeyiz demiş.
Türk ticaret kanununda satın alındığı halde kullanılmayan malın iadesi veya ücretinin iadesi konularındaki hükümler nelerdir bilmiyorum. Çünkü hukukçu değilim. Hukukçuların bazıları bile bunu ezbere bilmez, kitaptan araştırıp söyler.
Ticaret hukukumuzda ayıplı malın iadesi hükümleri vardır.Buna göre gözle görülebilecek kadar belirgin ayıp, gözle görülemeyen fakat kullanıldıkça zaman içinde ortaya çıkan ayıp (veya kusur) gibi çeşitleri vardır. Her ikisinin iade süreleri farklıdır.
Yasalarımızda bir ürün veya hizmet önceden parası ödenmeden satın alınır, müşteri beğenip kullanırsa parasını öder, beğenmeyip kullanmazsa parasını ödemez diye bir hüküm var mıdır, bunu bilmiyorum.
Ben sadece parasını ödeyip satın alınan bir malın beğenilip beğenilmesi konularının yasada yer aldığını biliyorum.
Beğenirsem para öderim gibi bir şart sanıyorum satıcı ve alıcı arasında olması gereken özel bir anlaşma gerektirir.
Buna benzer satışlara ticari deyimle KONSİNYE denir. Siz el emeğinizle bir yün kazak ördünüz veya yağlıboya bir tablo yaptınız. Bunu bir dükkana bıraktınız. Dükkan sahibi size dedi ki, ben buna para verip almam, ancak satılana kadar dükkanımda dursun, müşteriye 20 liraya satarım, üzerine de 5 lira ben kazanç payımı koyarım. İşte bu konsinyedir.
Ama siz bir pizzacıya pizza sipariş verip kapınıza gelen pizzacıya tadına bakayım beğenirsem parasını vereceğim diyemezsiniz.Ya da şimdi git yarın gel, şimdi param yok, yarın gel al dedikten sonra yarın gelen pizzacıya al pizzanı geri yemedim onu diyemezsiniz.
Peynirciden bir kalıp beyaz peynir alıp, eve götüreyim, beğenirsem yarın parasını vereyim diyemezsiniz.Derseniz, peynirci kabul etmez, size peynirden bir parça tattırır siz beğenirseniz bir kalıp peyniri satın alır ve parasını da paşa paşa ödersiniz...
"Bunlar maldır. Tasarım değildir, mal başka, tasarım başkadır, tasarım da zevkler uyuşmayabilir" diyenlere ise şunu diyebiliriz;
Sokaktaki bir ressama portresini yaptıran bir müşteri o yaptırdığı resim eğer kusurlu ve ayıplı bir hizmet ise, yani kendisine benzemiyorsa o resme para vermek zorunda değildir.
Yani ister resim olsun, ister mimari proje olsun, isterse grafik tasarım olsun;
1- En baştaki mesele sipariş verilmiş midir, verilmemiş midir, bu çok önemlidir. (Ressamın önünde poz veren kişi o siparişi vermiş, orada yazan ücreti ödemeyi kabul etmiş demektir)
2- Sonra; ne amaçla sipariş verilmiştir, bu önemlidir. (Ressamın karşısına oturan kişi o resim veya karikatür kendisine benzesin diye poz vermektedir.)
3- Sipariş bittiğinde amacına uygun mudur, değil midir (kusursuz veya kusurlu üretim) bu en son aşamadır. ( Siparişi veren kişi memnun değilse niçin memnun olmadığını belirtmek zorundadır. Resim kendisine benzemezse, kendisi çok yaşlı resmedilmişse, resim benziyor fakat gözler şaşı yapılmış yani poz vereni kızdıracak bir yorum eklenmişse, buna benzer haklı sebeplerle müşteri resme para ödemeyebilir ve çizilen resmi de almaz. Eğer çok ahlaksız bir resim ise o resmin teşhir edilmemesini, yırtılmasını veya yok edilmesini de isteyebilir. İşte HUKUK ve MAHKEMELER bu durumlarda devreye girer. Bir devlet büyüğüne karikatür yoluyla hakaret edilip edilmediğine dair açılan davalar bu konuyla benzerlik göstermekle birlikte, sipariş grafik tasarıma para ödemek veya ödememek olan ticari konumuzun ve emek sömürüsünün dışındadır.)
Grafik tasarım siparişine dönersek; sipariş verilen tasarım hiç kuşkusuz ol deyince bir saniyede olmamıştır, taslak aşaması olmuş, müşteriye sunulmuş, müşteri görüşlerini belirtmiş, muhtemelen üzerinde değişiklikler yapılmıştır.
Tüm bu süreç "OLUŞUM SÜRECİ veya ÜRETİM SÜRECİ"dir.Bu, birinci önemli noktadır.
İkincisi bu süreç yaşanırken, sadece tasarımcı tarafından kapalı kapılar ardında ve müşteriden gizli olarak yaşanmamış, aksine müşteriyle karşılıklı diyalog ve görüş alışverişi içinde yaşanmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Demek ki üretim süreci aynı zamanda müşteri ile "diyalog süreci" veya başka deyişle "MÜŞTERİ MEMNUNİYETi SÜRECİ"dir.
Bütün bunlar HUKUKEN İSPAT EDİLEBİLİRSE, KANITLAR ve BELGELER gösterilebilirse,
1-Sözleşme olmamasına rağmen
2-İş avansı veya ön ödeme alınmamış olmasına rağmen;
Müşterinin;
a) Sipariş vermedim,
b) Sipariş verdim ama kullanmadım,
c) Sipariş verdim ama beğenmediğim için kullanmadım,
d) Bu nedenlerle parasını ödemiyorum
tezleri çürütülmüş olur.
Bu kez müşteri SÖZLÜ anlaşmaya uymadığından, emniyeti ve güveni kötüye kullanmaktan vs gibi iddialarla mahkemeye verilebilir.
İkinci önemli husus;
Tasarımın genel tasarım kurallarına, uluslararası grafik sanatı normlarına uygun olması ve KUSURLU MAL SINIFINA GİRMEMESİ gerekir.
Yani acemi bir tasarımcının yaptığı, sıradan bir tasarım ise ve bunu da müşteri beğenmemiş ise, tasarımcı da çok iyi tasarım olduğunu iddia ediyorsa burada çıkacak olan uyuşmazlığı hakim değil, BİLİRKİŞİ ÇÖZER.
Bu nedenle bu gibi davalarda GRAFİKTEN ÇOK İYİ ANLAYAN BİZZAT USTA GRAFİKERLEDEN OLUŞMUŞ BİLİRKİŞİLERE ŞİDDETLE İHTİYAÇ VARDIR.
KLOZET RESMİ HIRSIZLIĞI başlığı altında anlatacağım bir olayda ben bu YANLIŞ BİLİRKİŞİNİN YANLIŞ KARARININ KURBANI oldum. BUnu da daha sonra anlatacağım.
SON SÖZ;
1-Türk hukuk sistemine GRAFİKERLİK DAVALARI, BOŞANMA DAVALARI, ÇEK-SENET DAVALARI gibi fazla miktarda yansımadığı için,
2-GMK veya Reklamcılar Derneği gibi dernekler grafik tasarım-reklam ve hukuk ilişkileri konularına uzak durdukları için,
3-GRAFİKER ve HUKUK konuları SADECE ve SADECE GRAFİKERLER.ORG sitesinde bu kadar kapsamlı ele alınmakta olduğu için,
4-Hukukun üstünlüğünün ve ADALETİN TECELLİSİNİN gerçekleşmesi yolunda avukat tutmak, dava açmak vs gibi hukuki mücadele ne yazık ki çok pahalı, uzun ve sıkıntılı olduğu için...
5-Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği (TGDD) ne yazık ki henüz tam faaliyete geçemediği için...
HUKUKÇULAR; grafik sanatları ve grafikerleri, grafik sanat terim ve deyimlerini bilmiyorlar... Sanatçı deyince şarkıcı veya film artistleri ve onları koruyan yapımcıların hukuki meseleleri akıllarına geliyor. Mesela bir şarkıcı ile besteci veya yorumcu arasındaki farkı biliyorlar da, bir logo ile bir piktogram arasındaki farkı bilmiyorlar. Mesela TOPLU MAİL göndermenin HANGİ HALLERDE SPAM OLUP OLMADIĞINA YORUM getiremiyorlar.
GRAFİKERLER; haklarını, hukuklarını ve yasaları bilmiyorlar. Ekmek yedikleri mesleklerine saygıları yetersiz. İki ayda grafiker olacaklarını sanıyorlar. Mesleklerini çok hafife alıyorlar. Ezme ve ezdirme önce kendi içlerinden başlıyor. Oysa iyi tasarımcı olmak çok güçlü olmak demektir.Kendi güçlerinin farkında değiller. Nasıl bir toplumda yaşadıklarının, hangi tehlikelere açık olduklarının farkında değiller. Bunun hukuksal önlemlerini alma konusunda isteksizler...
GRAFİKER VE HUKUK aslında GRAFİKER ve AVUKAT demektir.
Gönül isterdi ki, bu sitede, bu konu başlığı altında ben değil de bir AVUKAT yazsın.
Şu sitede 200 bin üye var deniyor. Bu üyeler içinde hiç birinin ailesinde HUKUKÇU yok mu? Demek ki yok...!
Selam ve sevgilerimle.
Sayın özgüradam a bundan 1 yıl önce yazdığım cavaptan bazı alıntıları yukarıya almak zorunda kaldım.
Çünkü; O cevabımda " sözleşme yapmaya gerek yoktur, noter tasdikine gerek yoktur, bilgisayar kayıtlarınız delil sayılır, müşteriyle yazışmalarınız delil sayılır" demişim.
Oysa dünkü yazımda sayın archidesigner'a ise "kesinlikle sözleşme yapın, hukuk yazılı sözleşmeyi delil olarak kabul eder" demişim.
Şimdi bazı kişiler çıkıp, diyebilirler ki;
"Birine sözleşmeye gerek yok diyorsun, ötekine de sözleşme gereklidir diyorsun, hangisi doğru ?"
Böyle diyenler, iki konu arasındaki benzerlik ve ayrılıkları dikkatlerinden kaçıranlardır.
İlk olayda grafiker çalıştırılmış, çalışma beğenilmiş, kullanılmış fakat parası ödenmemiş bir grafik tasarım konu edilmektedir.
İkinci olayda ise grafiker çalıştırılmış, çalışma beğenilmemiş veya kullanılmamış, bu gerekçeyle de parası ödenmemiştir.
Birinci olayda çalışmayı beğenip kullanan müşteri, aramızda yapılmış herhangi bir sözleşme yok diyerek bu bahane ile parayı ödemeyip çamura yatmaktadır. Yani sözleşme yoktur, ama kullanımda olan çalışma piyasada mevcuttur.
İkinci olayda ise hem sözleşme yoktur, hem de kullanımda olan bir çalışma yoktur.
Böyle olduğu zaman ikinci olayda tasarımcının hukuken işi çok daha zordur.
İşte zor olan bu hukuk işini kolay etmek için YAZILI SÖZLEŞME şarttır diyorum. Çünkü HUKUK=KANIT diyorum.
Eğer elinizde sözleşme yoksa onun yerine geçecek KANITLAR gereklidir diyorum.
Bunlar nedir?
Bunlar; müşteri ile yaptığınız her türlü yazışmalar, sesli ve görüntülü belgeler, en nihayetinde de şahitlerdir.
Birinci olayımızda müşteri diyor ki; evet bu çalışmayı kullanıyorum ve parasını da vermeyeceğim, çünkü;
1-Bu çalışmayı senin yaptığın nereden belli?
2- Hadi sen yaptın diye varsayalım, bu çalışmaya para ödeyeceğimi de nereden çıkarttın? Belki bedava yaptın, belki hediye yaptın, belki de ben parayı ödedim, sen bir daha istiyorsun.
3-Bu çalışmayı sana ısmarladığa dair, senin de para alacağına dair elinde bir yazılı belge, KANIT veya SÖZLEŞME var mı?
İşte bu durumda HUKUK=İSPAT= DELİL olmaktadır ve buna göre;
a) BU çalışmayla ilgili her türlü grafik tasarım dökümanın grafikerin bilgisayarında o günkü tarih ile kayıtlı olması art niyetli müşterinin art niyetini çürütür.
b) BU çalışmayla ilgili grafiker ve müşteri arasında geçen her türlü bilgisayar yazışması, konuşmaların ses kayıtları, matbaanın veya üçüncü kişilerin şahitleri önemli DELİLLERDİR ve bu delillerde şu kadar liraya yaparım, veya şu kadar lira veririm gibi ifadeler varsa bu işin BEDAVA yapılmadığının göstergesi olur. O halde bu, müşterinin BEDAVA tezini çürütür. İlla bir para ödeneceğini gösterir.
c) Bundan sonraki çamura yatma kısmı ise; müşteri evet para konusunda anlaştık ve parayı ödedim, şimdi tekrar istiyor, yalanı olur ki, bunun da çareleri vardır. Müşteri bunu banka ile mi yollamış? Elden mi vermiş, bu ödeme hangi defterinde kayıtlıymış, bunlar araştırılır. Ayrıca grafiker almadığını ispatlamak zorunda değil, müşteri verdiğini ispatlamak zorundadır.
İşte bu nedenle İLLA DA SÖZLEŞME GEREKLİ DEĞİLDİR, KANITLAR, BELGELER ve KAYITLAR da SÖZLEŞME YERİNE GEÇER, art niyetli müşterinin sözleşmemiz yok diyerek çamura yatmasının hukuki bir değeri olmasa gerek diye yazdım.
Elbette bütün bunlar SÖZLEŞME kadar kısa ve emin yol değildir. En kestirme KANIT; SÖZLEŞMEDİR.
Demek ki; ASIL OLAN SÖZLEŞME yapmaktır. SÖZLEŞME olmadığı durumlarda Sözleşme yerine yukarıda sayılan her türlü yazışma belge ve kayıtları sizin KANITLARINIZDIR.
Bu bakımdan özgüradam kardeşimizin hukuki durumu archidesigner kardeşimizden daha avantajlı konumdadır.
archidesigner kardeşimiz ise, uğraşmış, didinmiş, bir çalışma yapmış, çalışma kullanılmamış. Müşteri de madem kullanmadık, para da vermeyiz demiş.
Türk ticaret kanununda satın alındığı halde kullanılmayan malın iadesi veya ücretinin iadesi konularındaki hükümler nelerdir bilmiyorum. Çünkü hukukçu değilim. Hukukçuların bazıları bile bunu ezbere bilmez, kitaptan araştırıp söyler.
Ticaret hukukumuzda ayıplı malın iadesi hükümleri vardır.Buna göre gözle görülebilecek kadar belirgin ayıp, gözle görülemeyen fakat kullanıldıkça zaman içinde ortaya çıkan ayıp (veya kusur) gibi çeşitleri vardır. Her ikisinin iade süreleri farklıdır.
Yasalarımızda bir ürün veya hizmet önceden parası ödenmeden satın alınır, müşteri beğenip kullanırsa parasını öder, beğenmeyip kullanmazsa parasını ödemez diye bir hüküm var mıdır, bunu bilmiyorum.
Ben sadece parasını ödeyip satın alınan bir malın beğenilip beğenilmesi konularının yasada yer aldığını biliyorum.
Beğenirsem para öderim gibi bir şart sanıyorum satıcı ve alıcı arasında olması gereken özel bir anlaşma gerektirir.
Buna benzer satışlara ticari deyimle KONSİNYE denir. Siz el emeğinizle bir yün kazak ördünüz veya yağlıboya bir tablo yaptınız. Bunu bir dükkana bıraktınız. Dükkan sahibi size dedi ki, ben buna para verip almam, ancak satılana kadar dükkanımda dursun, müşteriye 20 liraya satarım, üzerine de 5 lira ben kazanç payımı koyarım. İşte bu konsinyedir.
Ama siz bir pizzacıya pizza sipariş verip kapınıza gelen pizzacıya tadına bakayım beğenirsem parasını vereceğim diyemezsiniz.Ya da şimdi git yarın gel, şimdi param yok, yarın gel al dedikten sonra yarın gelen pizzacıya al pizzanı geri yemedim onu diyemezsiniz.
Peynirciden bir kalıp beyaz peynir alıp, eve götüreyim, beğenirsem yarın parasını vereyim diyemezsiniz.Derseniz, peynirci kabul etmez, size peynirden bir parça tattırır siz beğenirseniz bir kalıp peyniri satın alır ve parasını da paşa paşa ödersiniz...
"Bunlar maldır. Tasarım değildir, mal başka, tasarım başkadır, tasarım da zevkler uyuşmayabilir" diyenlere ise şunu diyebiliriz;
Sokaktaki bir ressama portresini yaptıran bir müşteri o yaptırdığı resim eğer kusurlu ve ayıplı bir hizmet ise, yani kendisine benzemiyorsa o resme para vermek zorunda değildir.
Yani ister resim olsun, ister mimari proje olsun, isterse grafik tasarım olsun;
1- En baştaki mesele sipariş verilmiş midir, verilmemiş midir, bu çok önemlidir. (Ressamın önünde poz veren kişi o siparişi vermiş, orada yazan ücreti ödemeyi kabul etmiş demektir)
2- Sonra; ne amaçla sipariş verilmiştir, bu önemlidir. (Ressamın karşısına oturan kişi o resim veya karikatür kendisine benzesin diye poz vermektedir.)
3- Sipariş bittiğinde amacına uygun mudur, değil midir (kusursuz veya kusurlu üretim) bu en son aşamadır. ( Siparişi veren kişi memnun değilse niçin memnun olmadığını belirtmek zorundadır. Resim kendisine benzemezse, kendisi çok yaşlı resmedilmişse, resim benziyor fakat gözler şaşı yapılmış yani poz vereni kızdıracak bir yorum eklenmişse, buna benzer haklı sebeplerle müşteri resme para ödemeyebilir ve çizilen resmi de almaz. Eğer çok ahlaksız bir resim ise o resmin teşhir edilmemesini, yırtılmasını veya yok edilmesini de isteyebilir. İşte HUKUK ve MAHKEMELER bu durumlarda devreye girer. Bir devlet büyüğüne karikatür yoluyla hakaret edilip edilmediğine dair açılan davalar bu konuyla benzerlik göstermekle birlikte, sipariş grafik tasarıma para ödemek veya ödememek olan ticari konumuzun ve emek sömürüsünün dışındadır.)
Grafik tasarım siparişine dönersek; sipariş verilen tasarım hiç kuşkusuz ol deyince bir saniyede olmamıştır, taslak aşaması olmuş, müşteriye sunulmuş, müşteri görüşlerini belirtmiş, muhtemelen üzerinde değişiklikler yapılmıştır.
Tüm bu süreç "OLUŞUM SÜRECİ veya ÜRETİM SÜRECİ"dir.Bu, birinci önemli noktadır.
İkincisi bu süreç yaşanırken, sadece tasarımcı tarafından kapalı kapılar ardında ve müşteriden gizli olarak yaşanmamış, aksine müşteriyle karşılıklı diyalog ve görüş alışverişi içinde yaşanmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Demek ki üretim süreci aynı zamanda müşteri ile "diyalog süreci" veya başka deyişle "MÜŞTERİ MEMNUNİYETi SÜRECİ"dir.
Bütün bunlar HUKUKEN İSPAT EDİLEBİLİRSE, KANITLAR ve BELGELER gösterilebilirse,
1-Sözleşme olmamasına rağmen
2-İş avansı veya ön ödeme alınmamış olmasına rağmen;
Müşterinin;
a) Sipariş vermedim,
b) Sipariş verdim ama kullanmadım,
c) Sipariş verdim ama beğenmediğim için kullanmadım,
d) Bu nedenlerle parasını ödemiyorum
tezleri çürütülmüş olur.
Bu kez müşteri SÖZLÜ anlaşmaya uymadığından, emniyeti ve güveni kötüye kullanmaktan vs gibi iddialarla mahkemeye verilebilir.
İkinci önemli husus;
Tasarımın genel tasarım kurallarına, uluslararası grafik sanatı normlarına uygun olması ve KUSURLU MAL SINIFINA GİRMEMESİ gerekir.
Yani acemi bir tasarımcının yaptığı, sıradan bir tasarım ise ve bunu da müşteri beğenmemiş ise, tasarımcı da çok iyi tasarım olduğunu iddia ediyorsa burada çıkacak olan uyuşmazlığı hakim değil, BİLİRKİŞİ ÇÖZER.
Bu nedenle bu gibi davalarda GRAFİKTEN ÇOK İYİ ANLAYAN BİZZAT USTA GRAFİKERLEDEN OLUŞMUŞ BİLİRKİŞİLERE ŞİDDETLE İHTİYAÇ VARDIR.
KLOZET RESMİ HIRSIZLIĞI başlığı altında anlatacağım bir olayda ben bu YANLIŞ BİLİRKİŞİNİN YANLIŞ KARARININ KURBANI oldum. BUnu da daha sonra anlatacağım.
SON SÖZ;
1-Türk hukuk sistemine GRAFİKERLİK DAVALARI, BOŞANMA DAVALARI, ÇEK-SENET DAVALARI gibi fazla miktarda yansımadığı için,
2-GMK veya Reklamcılar Derneği gibi dernekler grafik tasarım-reklam ve hukuk ilişkileri konularına uzak durdukları için,
3-GRAFİKER ve HUKUK konuları SADECE ve SADECE GRAFİKERLER.ORG sitesinde bu kadar kapsamlı ele alınmakta olduğu için,
4-Hukukun üstünlüğünün ve ADALETİN TECELLİSİNİN gerçekleşmesi yolunda avukat tutmak, dava açmak vs gibi hukuki mücadele ne yazık ki çok pahalı, uzun ve sıkıntılı olduğu için...
5-Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği (TGDD) ne yazık ki henüz tam faaliyete geçemediği için...
HUKUKÇULAR; grafik sanatları ve grafikerleri, grafik sanat terim ve deyimlerini bilmiyorlar... Sanatçı deyince şarkıcı veya film artistleri ve onları koruyan yapımcıların hukuki meseleleri akıllarına geliyor. Mesela bir şarkıcı ile besteci veya yorumcu arasındaki farkı biliyorlar da, bir logo ile bir piktogram arasındaki farkı bilmiyorlar. Mesela TOPLU MAİL göndermenin HANGİ HALLERDE SPAM OLUP OLMADIĞINA YORUM getiremiyorlar.
GRAFİKERLER; haklarını, hukuklarını ve yasaları bilmiyorlar. Ekmek yedikleri mesleklerine saygıları yetersiz. İki ayda grafiker olacaklarını sanıyorlar. Mesleklerini çok hafife alıyorlar. Ezme ve ezdirme önce kendi içlerinden başlıyor. Oysa iyi tasarımcı olmak çok güçlü olmak demektir.Kendi güçlerinin farkında değiller. Nasıl bir toplumda yaşadıklarının, hangi tehlikelere açık olduklarının farkında değiller. Bunun hukuksal önlemlerini alma konusunda isteksizler...
GRAFİKER VE HUKUK aslında GRAFİKER ve AVUKAT demektir.
Gönül isterdi ki, bu sitede, bu konu başlığı altında ben değil de bir AVUKAT yazsın.
Şu sitede 200 bin üye var deniyor. Bu üyeler içinde hiç birinin ailesinde HUKUKÇU yok mu? Demek ki yok...!
Selam ve sevgilerimle.