@ece s. kaya
Ece Hanım Merhaba;
BİR)- Son 2-3 gündür bir özel üniversiteye ait iki farklı fakültedeki grafik eğitim müfredatını inceliyorum. Gördüğüm çarpıklıkları akademik tez gibi uzun bir yazı haline getirdim. Onu bu konuyla ilgilenen dostlarıma yollayacağım.
O incelemem sırasında işletme ve iktisat mezunu olup da halkla ilişkiler bölümü başkanı olan hocaları ve inşaat mühendisi olup da çizgi film bölümü başkanı olan hocaları gördüm ve hayret ettim, şaşırdım. Siyaset bölümü mezunu olup da sinemacılık bölümü başkanı olanlar bile var.
Ne alakası var anlayamadım.
Nasıl izin veriliyor onu da anlayamadım.
Sadece 2 aylık kurslardaki eğitim sakatlığını göüyoruz oysa buzdağının denizin altındaki göremediğimiz parçası da bunlar.
Zaten bu nedenle okuldan mezun olduğu halde eğitilmemiş grafiker kardeşlerimiz piyasanın acımasız koşullarına kurbanlık koyun gibi sürülmekteler.
İKİ)- Bahsetmiş olduğum İDEAL GRAFİK EĞİTİMİ konusunu ben biraz önce bu sitede açtım. Sizin "grafik fakülteleri sınav sistemi" konunuz da bu konunun içinde olmalı aslında.
ÜÇ)- Okulunu okuyana tasarımcı denmeli, okulunu okumayana operatör denmeli diyenler bir yana ayrıca çok garip bir şekilde ; okulunu okuyana tasarımcı okumayana GRAFİKER denmeli, demişlerdi.
Okuyan tasarımcı oluyor, okumayan grafiker oluyor, bu mantığa göre.
Tasarımcılığı yüceltmek bahanesi ile tasarımcı olmayanın grafiker sayılmasını yasallaştırma çabası.
Tasarımcının ise neyin tasarımcısı olduğu belli değil, mobilya tasarımcısı mı, endüstri tasarımcısı mı, tekstil tasarımcısı mı... Bunu muğlak bırakıyor ve sonra da tasarım ciddi iştir diyor.
Ve sonunda da grafiker tasarımcı olmak zorunda değildir, bilgisayarın önünde oturuyorsa grafikerdir, sonucuna varıyor...
Yani mac operatörü, yardımcı grafiker, uygulamacı grafiker gibi kavramları da kabul etmiyor.
Okul okumayan direkt olarak grafikerdir deyip işin içinden çıkıyor.
DÖRT)- Demişsiniz ki; "üniversitelerin grafik tasarım bölümlerinden mezun olmayan grafikerleri ne kadar çalışıp çabalarlarsa çabalasınlar tasarımcı olarak görmeyen oldukça fazla sayıda kişi var maalesef. Ağızlarıyla kuş tutsalar mümkün değil bu çevrelerce tasarımcı olarak sayılmayacaklar."
Ben ise tam tersini savunuyorum. Piyasada ya patronlar tarafından ya da kendi kendisini grafiker diye lanse eden ve TASARIM BİLMEYİP SADECE PROGRAM BİLEN o kadar çok yardımcı grafiker, uygulamacı grafiker veya operatör düzeyinde kişi var ki; bu kişiler hem kalitesiz tasarımlar yaparak grafik kirliliği yaratıyorlar, hem de ucuz çalıştıkları için grafik piyasasını düşürüyorlar.
Sizin dediğinizin aksine onlar itilip kakılmıyorlar, hor görülmüyorlar; onlar bu hareketleriyle asıl grafik tasarımcıların itilip kakılmasına ve hor görülmesine neden oluyorlar.
Yani ticari deyimle HAKSIZ REKABET YARATIYORLAR.
Herkes artık biliyor ki; iyi bir tasarımcıya 3 milyar maaş vermektense, 1 milyar maaşa iki tane tasarımcı olmayan kişi alıp onları işçi gibi çalıştırmayı tercih eden patronlar çoğunlukta.
Sizin dediğiniz doğru olsa piyasada iyi tasarımcılar iyi ücretlerle hemen iş bulabilmeleri mümkün olurdu. Oysa ucuz grafikerler veya grafik işçileri çok daha kolay iş bulabiliyor ve onlara kimse okul bitirdin mi , iyi tasarım yapıyor musun, yaptığın tasarımlarını göster filan demiyor. Filanca programı kullanıyor musun diye soruyorlar.
Yani siz, grafikerlik eğitimi almayı çok istediğiniz için içinizdeki yanan yangın ile böyle düşünüyorsunuz ama gerçekler hiç öyle değil.
Öyle olsaydı bu sitedeki 22.000 kişiden en az 200-300 tanesi "biz okul okumadık diye küçük görülüyoruz, okul bitirenler bizim ekmeğimizle oynuyor" diye yeri göğü inletmeleri lazımdı. "Haydi grafikerler birliği kurulsun, ne bekliyoruz, yeter bu çektiğimiz" diye can atmaları lazımdı.
Oysa durum tam tersi gibi geliyor bana. Onlar halinden çok memnun gibi, ne dersiniz?
BEŞ)- Grafiker-Graphic Designer kelimeleri ile apartment kelimesi arasında kurduğunuz benzerliğe de katılmıyorum.
Apartman kelimesi Türkçemize yanlış yerleşmiştir ama Grafiker kelimesi Türkçemize yanlış yerleşmemiştir.
Batıda Apartman bir daireye veya kata denir, bizde komple binaya denir. Evet burada bir yanlış yerleşme, yanlış Türkçeleşme vardır.
Ama Grafiker kelimesinde yanlış Türkçeleşme yoktur.
Şoför kelimesinde ve Kuaför kelimesinde de yanlış anlam yükleme yoktur. Aracı süren kişiye şoför, saç kesen kişiye de kuaför denir ve aslı Fransızcadır. Berber ise ingilizcedir ve yine saç kesen kişi demektir.
Grafiker ise ister Almanca olsun ister nece olursa olsun; yazı-çizi-baskı işi yapan sanatçı manasındadır ve tasarımcı kelimesini designer olarak telaffuz etmese de yapılan işin gereği sanat ve tasarım kavramları bu kelime içinde mevcuttur, eski deyimle mündemiç'tir, yeni deyimle içerilmektedir, ingilizce olarak includes'tir, daha yeni osmanlıca ile ihtiva etmektedir veya muhteviyatında vardır.
Bakınız bir delinin attığı taşı çıkarmak ne kadar zor değil mi?
1990 veya 95 yılları arasında tasarım bilmeyen bilgisayar kullanıcıları çoğalınca bir deli bir taş atmış ve kendi çıkarı doğrultusunda tanım yapmış.
Mademki grafik programları kullanıyorum öyleyse ben grafikerim demiş. Peki ya program bilmeyip de tasarım bilenler? diye sormuşlar... Onlar da tasarımcı grafiker demiş. Zamanla bilgisayar bilmeyenler bilgisayar kullanmayı öğrenmiş olsalar da, tasarım bilmeyenler yine kendilerine grafiker ünvanını vermekten vaz geçmemişler. Niye? Çıkarları gereği!!!
Herkesin 1990lara kadar hatta 95'lere kadar Grafiker olarak bildiği ve grafik yapan sanatçı diye algıladığı çok seçkin olan ve kültür gerektirdiğine, ince zevk gerektirdiğine inanılan bu mesleğin adı ; delinin birinin veya menfaatçi birilerinin tilki kurnazlığı sayesinde çorbaya çevrilmiş.
Tasarımcı grafiker, tasarımcı olmayan grafiker, yaratıcı grafiker vs. gibi art direktöre para ödemek istemeyen ucuzcu zihniyetlerce yeni ve saçma sapan deyimler türetilmiş ve yaygınlaştırılmış ve cahil kesimler inandırılmıştır.
Eski grafikerler bilir ve şikayet eder ki;
-Eskiden on parmak dizgici olanlar şimdi bilgisayarın yaygınlaşmasıyla grafiker oldu derler.
-Eskiden pikaj yapıp kesilmiş satırları yapıştıranlar (pikajör denirdi) şimdi grafikerim diyorlar derler.
-Eskinin yardımcı grafikerleri, uygulamacı grafikerleri şimdi bilgisayarın önüne oturunca grafiker olduklarını iddia ediyorlar derler.
-Eskiden onlar bilgisayarda bizim yap dediklerimizi yaparlardı, onları biz yönetirdik ve onlara mac operatörü derdik, şimdi onları müşteri yönetiyor, müşteri onlara yap dediğini yaptırıyor ama onların adı şimdi grafiker olmuş derler...
Dolayısı ile mesele sizin apartman örneğinizin çok dışındadır ve belli bir tarihe kadar grafiker kelimesi yozlaşmadan aynı berber gibi, kuaför gibi, kafeterya gibi, sinema gibi batıdaki anlamının aynısını bizde tıpa tıp korumuştıur ve çok sonraları KASITLI OLARAK DEJENERE EDİLMİŞ VE SAPTIRILMIŞTIR !!!
ALTI)- Gelelim dilde ÖZTÜRKÇE meselesine; diyorsunuz ki;
"Kaldı ki yabancı kelimelerin dilimize girmeleri zaten bence doğru değil ki. Herşeyin öz Türkçe karşılığı bulunmalı ve bu karşılıklar kullanılmalı ki milletçe dilimizi koruyabilelim."
Ece hanım Hadi Şoför kelimesinin öztürkçesini ıkına sıkına sürücü diye buldunuz, peki berber kelimesi Türkçe mi? Değil! İngilizce Barber'den geliyor. Peki Cafeteria (Kafeterya) kelimesinin Türkçesi ne, Sinemanın ne?
Her gelen yabancı kelimeye kucak açarak dilimizi yabancılaştırmak ne kadar kötüyse, saçma sapan öztürkçecilik yaparak dilimizi acayipleştirmek de hiç hoş değildir.
Yerleşen ve kabul gören kelime Türkçeleşmiş sayılmalıdır. Restaurant, restoran olmuştur... Hotel, otel olmuştur ve tartışma bitmiştir !!!
Cafe kelimesine Kahve derseniz, kahve zaten Cafe/Coffee den geliyor, Latin kökenli, Kahve ise Türkçe değil, Arapça bir kelime... Kahvehane ise Kahve (arapça) + Hane (ev) yine Arapça veya Farsça... O halde bunun neresi Türkçe?
Kitap kelimesi arapça, kalem ve kelam Arapça... Yani neresi Türkçe bunların?
Siz Arapça ve Farsçaya evet, İngilizce ve Fransızcaya hayır mı demek istiyorsunuz?
Öztürkçe dediğiniz şey; Özbeklerde başka,,, Tatarlarda başka... Türkmenlerde başka, Uygurlarda başkadır. Osmanlı devleti; Bizans, Ermeni, Laz, Kürt, Çerkez, Rus, Abaza, Gürcü, Arap ve Fars ile Fransız ve Latin uygarlıkları ve dillerini almıştır !!! Son 80 yıldır da İngilizce ile tanışmıştır.
Atatürk bile Güneş Dil Teorisinden vaz geçmiştir...
Grafiker kelimesi aynı sinema gibi, kafeterya gibi Türkçeleşmiştir ve kanımca grafik dizayner veya grafik tasarımcı kelimesinden çok daha fazla yerleşmiştir.
Yanlış olan Almanca diye Grafiker kelimesini dışlamak ve onun yerine grafik tasarımcı kelimesini yerleştirmeye çalışmaktır. Çünkü grafik tasarımcı kelimesinde biri latince diğeri Türkçe iki kelime yan yanadır ve daha heterojendir.
Ve yine yanlış olan grafiker kelimesine tasarım bilmeyen grafikçi anlamını yüklemek, tasarımcı grafiker kelimesini saçma sapan şekilde türetip ona da tasarım bilen grafiker anlamı vermektir ki bu külliyen saçmalıktır.
Çünkü grafiker zaten tasarımcı demektir, TASARIMCI OLMAYAN GRAFİKER OLMAZ!!! BUNU HERKES BÖYLE BİLSİN, KAFA BULANDIRMASIN !
(bakınız bir delinin taşı ne kadar derinde ve nasıl da zor çıkıyor değil mi?)
YEDİ)-Gelelim niçin kimse grafiker sorunlarıyla ilgilenmiyor, niçin katılım az? konusuna. Demişsiniz ki;
"Bu sorunlarla bu kadar az kişinin ilgilenmesini de burada bulunan birçok kişinin tecrübesizliğine, forumu iyi takip etmeyişine, ya da sorunları görseler de çözüm bulunacağına dair bir umut taşımamalarına bağlıyorum. Bir de çaba göstermekten çekinmelerine veya korkmalarına."
Ece hanım, Forumu iyi takip etmemek ve tecrübesizlik farklı şeyler ama ben sebep olarak bilinçsizlik, boş vermişlik veya umursamazlık veya menfaatlerinin olmaması diyeceğim.
Niçin böyle diyorum?
Çünkü bilinçli olsalardı, menfaatlerinin tasarımcıların ekmeği ile oynamak olmadığını onlarla birlik olmak gerektiğini görürlerdi ve günü kurtarmakla uğraşmazlardı, bana dokunmayan yılan bin yaşasın demezlerdi...
Eğer art niyetli değillerse, bilinçli iseler niçin sessiz kalıyorlar?
Tecrübesizliğin ve bilinçsizliğin olduğu yerde BAŞARI OLUR MU?
Diyorsunuz ki;
Çözüme dair umut taşımıyorlar...
Çekiniyorlar veya Korkuyorlar...
O zaman sindirilmişler ve korkaklar mı?
Korkunun ve umutsuzluğun olduğu yerde BAŞARI OLUR MU?
CESARETLE BİRLEŞMEYENLER GÜÇLÜ OLUR MU?
(Not; Okul bitirene grafiker, okul bitirmeyene operatör denmeli önermesi;
tasarım bilene tasarımcı grafiker, bilmeyene sadece grafiker denmeli önermesinden daha tutarlı ve mantıklıdır.
Ama bu da yüzde yüz doğru değildir.
Bunun doğru olması için grafiker olmak isteyen herkese eğitim imkanı verirsin, herkes üç aşağı beş yukarı bir grafik eğitimi disiplininden geçer, renk, leke, kontastlık, denge, tipografi, anatomi, 3 boyut vs gibi konularda mektep medrese görür, ve bununla birlikte dünya grafik tarihini, sanat tarihini ve kültürünü alır, yani cahil cühela olmaktan kurtulur, belli bir kültüre ve estetik bilince varır, bunun yanında gerekli dijital programları da alır, piyasaya alaylıların dalga geçmeyeceği şekilde tam bir grafiker olarak çıkar. İşte o zaman kartvizitlerinde diplomalı grafiker mahmut çamlıbel yazar ve diploma numarası ve tarihi belirtilir.
Almanyadaki grafikerlerde böyledir. Mühendislerde böyledir. Bir bilgisayar mühendisin kartvizitinde Dipl. Comp. Engineer Dipl. NR; 2009 / 2656 yazar. Tıpkı bizdeki doktor gibidir. Kartı alan müşteri grafiker hangi yıl mezun olmuş diye görür.
O zaman müşteri, bu diplomalı grafikerin yanına oturup da şu kırmızıyı mavi yap da bir göreyim diyemez, derse grafiker ona sen grafiker misin, değilsen işime karışma deme hakkı vardır. Müşteri o grafikerin o rengi oraya bilerek koyduğuna inanır.
İşte o zaman diplomasız grafiker de ekmek yemek için, tutkuyla bağlandığı sanatını icra etmek için grafiker diye kart bastırır ama diploma numarasını yazamaz... Yazamayınca yanına oturan ona kırmızıyı mavi yap derse ses çıkaramaz.
O zaman diploma sahibi olmak için dışarıdan sınava girer veya devlete başvurur, ben grafikerim işte tasarımlarım, bunlara bak bana belge ver der... Devlet de beğenirse verir... Nasıl verir?
Ya bu grafikerin yanında çıraklık yaptığı usta grafikerden onay kağıdı ister, ya da belli sınavlara sokar.
Usta, çırak ve kalfa ilişkisi canlanmış ve saygın yerine tekrar kavuşmuş olur, bu geleneksel yapı üniversite veya eğitim kurumlarıyla desteklenmiş olur.
Bizdeki gibi kör tuttuğunu öpmez !
Bizde inşaat mühendisi çizgi film hocası, siyaset uzmanı sinema hocası oluyor fakültelerde... Gazetecinin teki halkla ilişkiler ve reklamcılık dersi veriyor, reklamcılığın r sini bilmiyor. Matbaa hocası freehand dersi veriyor, çocuklar 1 yıldır kartvizit yapamıyor.
Bu okuldan çıkan genç, kendisine grafiker diye kartvizit bastırsa ne yazar?
Bizde Amerikanın ücra bir kasabasındaki bir okulda doktora yap (orada master yapmadan doktora oluyormuş) o doktora ile özel bir üniversitenin sanat fakültesinde bölüm başkanı olursun resmin r sinden anlamasan bile Pablo Picasso'ya niçin doktorası yok, niçin prof olamamış diye hükmetmeye kalkarsın.
Bu konuyu; İDEAL GRAFİK EĞİTİMİ NASIL OLMALI konusunda tartışalım, lütfen)