Sayın Melih bey,
Emek verip, bir hayli zaman harcayıp konu hakkındaki görüşlerinizi bildirmeniz beni olduğu gibi birçok ilgili arkadaşı da bilgi sahibi yapmıştır şüphesiz. Teşekkür ederim.
Sanattan ve eğitimden ödün vermemiz düşünülemez, söz konusu dahi edilemez.
İsmail beyin yazısındaki dikkatimiz çeken konu Türk Grafik Eğitim Sistemimizindeki bir eksiklik olarak tanımlanabilir. Nerden vardınız derseniz bu kanıya...
Grafik eğitimini akademik olarak tamamlayan arkadaşların, çalışmaya başladıkları ortamlarda zor durumlarda kaldıklarını -alay edilmeleri gibi veya sudan çıkmış balık gibi kalmaları şeklinde tasvir ediliyor- sanırım sizler de duymuşunuzdur. Bu okullardan mezun olanlar kaçınılmaz ki sonunda piyasadan geçimlerini sağlayacaklardır.
O zaman; bugünkü sistemi güncelleyip, sizlerin bahsettiği mevcut temel eğitimlerin yanında (kısacası bugünkü müfredat) piyasa ortamı da verilemez mi?
Bir logoyu yaparken, kullanılacak her bir rengin maliyet olduğu, renk artıkça işçiliğin arttığı ve buna bağlı olarak da yüksek baskı tirajı gerektirdiği, işletmenin kapasitesinin göz önünde bulundurulması, piyasada kullanılan malzemelerin bilgisi ve evsafı; matbaalarda öyle A4 kağıt kullanılma alışkanlığı olmadığı, bobin veya farklı ölçülerdeki sanayi formundaki kağıtların ölçüleri vs. gibi birçok şey.
Evet bunlar bir matbacıyı ilgilendiren konular, ama grafikerlik ve matbaacılık yakın temasdadır biliyorsunuz.
Sıradan bir esnafa dört beş renk logo yapmanın hem matbaa grafikeri ve hem de baskı esnasında nasıl sorunlar çıkaracağı; oysa bu gibi işlerde en fazla iki renk kullanılmasının müşteriye önerilmesi. İki spot renkle hazırlanmış bir logonun Anadolu'nun herhangi bir yerindeki matbaada
(bir Gestetner ofset yeterlidir ve hemen her matbaada vardır genelde) maliyet ve zaman sorunu yaşamadan kısa zamanda yaptırılabileceği öğretilmelidir. Ve tabi bunun gibi daha bir çok piyasa deneyimi gereken konular eğitim sistemimize neden adapte edilmesin.
Adam küçük esnaf, birileri yapmış bir logo, ama ne logo. Geliyor kapını çalıyor, aman diyor yarın bilmem nereye gidecem kartım yok. Aman diyor zarf ve başlıklı kağıdım bitmiş, ihaleye teklif verecem hemen istiyorum, en kısa zamanda. İstediği traja bakıyosunuz, logoya bakıyosunuz, işin içinden çıkamıyorsunuz. Zaten elinde flaşla logosuyla gelse neyse. Grafikeriniz ne kadar zaman harcıyacak onu baştan çizmek için?Ne yapacak, varsa basılmışı tarayacak ve öyle basacak matbaa. Taranmış işin sonucu ne olur hepimizin malumu. Buyrun müşterinize maliyet çıkarın, fiyat verin.
Ayrıca iki aylık grafikerlik kursu veren kurluşların da artık denetlenmesi zamanı gelmiştir ilgili resmi kurumlarca. Onların da eğitim sistemi yanlıştır, birtakım zorunlulukların getirilmesi lazımdır. Nihayetinde ordan çıkanlar sonuçta koşuyorlar matbaalara.
Tabiki piyasanın gerektirdikleri bunun çok çok üstünde. Olayı açıklayabilmek için basit bir iki örnek verdim.
İsmail beyin dikkat çektiği konu, birşekilde halledilip grafikerlik eğitiminden, sanat ve sanatçı olgusundan hiç bir ödün vermeden piyasa deneyimlerinin de oluşması sağlanabilir okuyan arkadaşların.
Bu güzel bilgi alışverişiniz beni oldukça memnun etmiştir. Bu site bilenlerle bilmeyenlerin sitesi olsun diyorum sona yaklaşırken. Sizin de yazınızda vurguladığınız gibi, bilenler öğretmek gayreti içinde, bilmeyenler de öğrenmek gayreti içinde olsunlar.
Saygılarımı sunarım... Tartışmaya ve bilgi alışverişine devam edelim. Kolay gelsin.
Emek verip, bir hayli zaman harcayıp konu hakkındaki görüşlerinizi bildirmeniz beni olduğu gibi birçok ilgili arkadaşı da bilgi sahibi yapmıştır şüphesiz. Teşekkür ederim.
Sanattan ve eğitimden ödün vermemiz düşünülemez, söz konusu dahi edilemez.
İsmail beyin yazısındaki dikkatimiz çeken konu Türk Grafik Eğitim Sistemimizindeki bir eksiklik olarak tanımlanabilir. Nerden vardınız derseniz bu kanıya...
Grafik eğitimini akademik olarak tamamlayan arkadaşların, çalışmaya başladıkları ortamlarda zor durumlarda kaldıklarını -alay edilmeleri gibi veya sudan çıkmış balık gibi kalmaları şeklinde tasvir ediliyor- sanırım sizler de duymuşunuzdur. Bu okullardan mezun olanlar kaçınılmaz ki sonunda piyasadan geçimlerini sağlayacaklardır.
O zaman; bugünkü sistemi güncelleyip, sizlerin bahsettiği mevcut temel eğitimlerin yanında (kısacası bugünkü müfredat) piyasa ortamı da verilemez mi?
Bir logoyu yaparken, kullanılacak her bir rengin maliyet olduğu, renk artıkça işçiliğin arttığı ve buna bağlı olarak da yüksek baskı tirajı gerektirdiği, işletmenin kapasitesinin göz önünde bulundurulması, piyasada kullanılan malzemelerin bilgisi ve evsafı; matbaalarda öyle A4 kağıt kullanılma alışkanlığı olmadığı, bobin veya farklı ölçülerdeki sanayi formundaki kağıtların ölçüleri vs. gibi birçok şey.
Evet bunlar bir matbacıyı ilgilendiren konular, ama grafikerlik ve matbaacılık yakın temasdadır biliyorsunuz.
Sıradan bir esnafa dört beş renk logo yapmanın hem matbaa grafikeri ve hem de baskı esnasında nasıl sorunlar çıkaracağı; oysa bu gibi işlerde en fazla iki renk kullanılmasının müşteriye önerilmesi. İki spot renkle hazırlanmış bir logonun Anadolu'nun herhangi bir yerindeki matbaada
(bir Gestetner ofset yeterlidir ve hemen her matbaada vardır genelde) maliyet ve zaman sorunu yaşamadan kısa zamanda yaptırılabileceği öğretilmelidir. Ve tabi bunun gibi daha bir çok piyasa deneyimi gereken konular eğitim sistemimize neden adapte edilmesin.
Adam küçük esnaf, birileri yapmış bir logo, ama ne logo. Geliyor kapını çalıyor, aman diyor yarın bilmem nereye gidecem kartım yok. Aman diyor zarf ve başlıklı kağıdım bitmiş, ihaleye teklif verecem hemen istiyorum, en kısa zamanda. İstediği traja bakıyosunuz, logoya bakıyosunuz, işin içinden çıkamıyorsunuz. Zaten elinde flaşla logosuyla gelse neyse. Grafikeriniz ne kadar zaman harcıyacak onu baştan çizmek için?Ne yapacak, varsa basılmışı tarayacak ve öyle basacak matbaa. Taranmış işin sonucu ne olur hepimizin malumu. Buyrun müşterinize maliyet çıkarın, fiyat verin.
Ayrıca iki aylık grafikerlik kursu veren kurluşların da artık denetlenmesi zamanı gelmiştir ilgili resmi kurumlarca. Onların da eğitim sistemi yanlıştır, birtakım zorunlulukların getirilmesi lazımdır. Nihayetinde ordan çıkanlar sonuçta koşuyorlar matbaalara.
Tabiki piyasanın gerektirdikleri bunun çok çok üstünde. Olayı açıklayabilmek için basit bir iki örnek verdim.
İsmail beyin dikkat çektiği konu, birşekilde halledilip grafikerlik eğitiminden, sanat ve sanatçı olgusundan hiç bir ödün vermeden piyasa deneyimlerinin de oluşması sağlanabilir okuyan arkadaşların.
Bu güzel bilgi alışverişiniz beni oldukça memnun etmiştir. Bu site bilenlerle bilmeyenlerin sitesi olsun diyorum sona yaklaşırken. Sizin de yazınızda vurguladığınız gibi, bilenler öğretmek gayreti içinde, bilmeyenler de öğrenmek gayreti içinde olsunlar.
Saygılarımı sunarım... Tartışmaya ve bilgi alışverişine devam edelim. Kolay gelsin.