Eskiden...
Değer vardı. Karşındakine saygı vardı. Büyükler geldiğinde bir yerden kızlar kendini düzeltir, ayağa kalkar babalarının, dedelerinin oturmasından sonra otururlardı. Hürmet vardı. Büyüklere, küçüklere, yaşıtlara bir davranılırdı.
Eskiden...
Güven vardı. Bir komşuya anahtar bırakılır, ev emanet edilirdi. İçindeki herşeyi rahatlıkla anlatıp derdini paylaşabileceğin insanlar vardı. Zor zamanlarda gidilecek dostlar, dertleşilecek arkadaşlar vardı. Sokaklarda saatlerce oturabilmek, oynayabilmek umursanmazdı.
Eskiden...
Sevgi vardı. Karşılıksız, saf, temiz. Herşeye, herkese aynı sevgiyle yaklaşmak vardı. Art niyet içermeden, arkadan kuyu kazmadan, insan ayırmaksızın eşit davranmak vardı.
Eskiden...
Umut vardı. Herkesin yüreğinde hep aynı heyecanla herşeyin iyi olacağına dair, tüm sıkıntıların çözüleceğine dair umutlar vardı.
Ne olursa olsun, ne yaşanılırsa yaşansın vazgeçmek yoktu.
Şimdi...
Değer yok, güven yok, sevgi yok, umut yok, hiçbişey yok.
Yalnız kalan insanlar değerden, güvenden, sevgiden, umuttan yoksunlar.
Şeker için ağlayan çocuk masumluğunda kalmalıydı herşey. Ve şekeri aldığındaki mutluluk tadında olmalıydı hayat.