hayattı ya teferrüatla yada sonuçlarıyla yaşarız
bizler ne yazıkki sonuçla yaşamamız gerekiyor, çünkü teferrüatla
uğraşacak kadar rahat değiliz.
xxxxxxxx
1-Hayatın teferruatlarını (detaylarını-ayrıntılarını) yaşamayan milletler (uluslar-kavimler) sadece sonuçlarını yaşarlarsa kendi markalarına, kendi ürünlerine sahip olamazlar. Başkalarının bulduğu sonuçları kabullenirler.
2-Bu nedenle Türkiye'de Renault, Opel, Hyundai, Toyota marka otomobil vardır da Osman markalı bir araba yoktur. Mesela Pelin markası otomobile ne güzel yakışır ama %100 Türk gücü ile üretilmiş saf kan Türk otomobili yoktur. Murat, Şahin, Doğan , Kartal filan biyorsunuz FIAT kuşlarıdır, sadece adı Türk kuşudur.
3-Yılanın yerde sürünmesine bakıp tren yapma detayını düşünemeyen bir millet, başka milletlerin yaptığı treni satın alır ve böylece sonucu yaşamış olur.
4-Uçan kuşun havada süzülmesini izleyip uçak teknolojisini kafasına takmayan bir kişi, uçağı icad etme teferruatına (detayına) kendini veremezse uçak icad edemez.
5-National Geographic veya Animal Planet adlı tabiat-doğa dizilerinde elin Fransızı, İngilizi, Norveçlisi her türlü hayvanın, böceğin, çiçeğin hayatını inceliyor ve devletine rapor ediyor. Devlet bunlara bu teferruatlar için para ödüyor. Bizde olsa adama deli derler. Çünkü bize o filmleri seyretmek daha kolay geliyor.
6-Siz hiç Afrika'da safari fotoğrafçısı olup aslan kaplan fotoğrafı çeken Türk fotoğrafçısı duydunuz mu? Ya da köpekbalıklarının arasına dalıp onları filme çeken Türkiyeli bir kameraman gördünüz mü? Ama Türk vatandaşı olarak olimpiyatlarda koşan zenci bayanı gördük değil mi?
7-Peki tüm bunları alt alta toplarsak; teferruatla (ayrıntıyla) ilgilenenlerin elde ettiği sonuçlar mı üstün ve değerlidir? Yoksa teferruatla ilgilenmeyip sadece sonuçlarla ilgilenenler mi daha üstün noktada olurlar? Bence teferruatla ilgilenenler daha zengin ve isabetli sonuçlara ulaşırlar ve bunun bir kısmını paylaşırlar.Diğerleri ise o paylaşılan kadarını aval aval seyrederler. Kaval eşliğinde...
8-Peki niye teferruatla (detayla-ayrıntıyla) ilgilenmeyiz, istesek de ilgilenemeyiz? Ve niçin maalesef (esefler olsun ki) diyerek ilgilenemediğimize hayıflanırız (üzülürüz), niye? Çünkü zaman fakiri edilmişizdir ! Nasıl? Şöyle;
9-Uyku dışındaki tüm zamanımızı neredeyse çalışmaya ve aç karnımızı doyurmaya ayırmışızdır. Çünkü birileri BİZİ KARINTOKLUĞUNA ÇALIŞMAYA MECBUR ETMİŞTİR.Mesela esnafımız sabah 8.00 de dükkan açar gece 23.00 de kapatır. Günde 15 saat işinin başında duramazsa 3 çocuğunun masraflarını karşılayamaz. Karısının yüzünü ya sofrada ya yatakta görür. Çocukların yüzünü ise sadece pazar sabahları...
10-Grafikerlik de böyledir. Maaşlı olarak bir işyerinde 4-5 yıl düzenli olarak çalışan bir grafiker çok ama çok azdır. Sabah 9.00 akşam 18,00 çalışan grafiker hemen hemen yok gibidir. İnanmayan gitsin baksın, bir grafiker sabah geldiğinde makinasını açar. Ancak yemek molasında, veya mutfağa çay almaya giderken gözünü monitörden ayırır. Bunun dışında bir grafikçiyi ister harika tasarımlar yapsın ister berbat, ister uygulama yapsın ister montaj... hep beyaz monitör ışığına dikatli dikkatli bakarken görürüz. Akşam tam çıkacakken ya yeni bir iş gelir, (özellikle o saatte gelmesi ayarlanmıştır), ya da şunu da bitir de git denir. Kimse gözün ağrıdı mı belin tutuyor mu demez. Hele hele tasarım gücün, yaratıcılık motivasyonun kaldı mı demez, çünkü... Onlara göre grafiker tasarımcı değildir ki... Kürek mahkumu gibi bilgisayar işçisidir... kurslar niçin 2 ayda grafiker yetiştiriyor sanıyorsunuz? Kürekteyken biri ölürse yerine hemen diğeri geçsin diye..
11-Dünyada hiç bir meslek, mesela bankacı, mesela hesap uzmanı, mesela bilgisayar mühendisi bu kadar çok monitöre yapışıp kalmaz. 2 saat arayla kalkar biraz dolaşır gelir. 15 dakika kahve molası verir. İş yerinin terasında kısa sohbetler eder, gülüşür, şakalaşır... Kimse de dön işinin başına demez.
12-Mesela bankacı 9.00-17.00 arası çalışır. Bu süre içinde kesintisiz monitöre bakmaz, bir saat-2 saat monitöre bakmak zorunda değildir. Müşterilerle konuşur. Not alır. Kağıt alır verir. Tuvalet ihtiyacı için yerinden kalkar ama, 2 saatten fazla fazla mesaiye kalmaz. Fazla mesai saat ücreti normalin 2 katı fazladır. Kısaca 10 saat 14 saat monitöre sürekli bakmak zorunda değildir ve en önemlisi işi bitirmek ve panik olmak diye bir derdi yoktur. Oysa bütün panik sıranın kendisine bir türlü gelmediğini düşünen banka müşterilerindedir. Siz hiç panik olmayan sakin sakin iş yapan grafiker ile panik olan müşteri gördünüz mü?Birileri hep daha hızlı, daha çabuk diye grafikere panik yaptırırır.
13-Demek istiyorum ki, grafiker hem bedenen yıpranır, hem de stres altında yıpranır.
14-Grafikerler birlik olmazlarsa daha çoook yıpranır...
15-Her kavim müstehak olduğu (hak ettiği- layık olduğu) idare şekli ile yönetilir...
Zulmü görüp de konuşmayan zulümden yanadır.
Ki onların gözüne perde inmiştir, duyar da anlamazlar, bakar da görmezler...
Saygıyla.