Hukuk İle İlgili Soru Ve Sorunlarınız

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Yazar Şükrü KIZILOT, işten çıkarılmayla ilgili şunları yazmış;

--------------------------------------------

İşten çıkartılanın yasal hakları
Şükrü KIZILOT

Yaşanan ekonomik kriz, onbinlerce işyerinin ve yüzbinlerce işçinin, işten çıkartılmasına neden oldu. Maalesef, işyeri kapatma ve işten çıkarmalar halen devam ediyor. İşten çıkarma olayında, işverenin bazı yükümlülükleri, işçilerin de birtakım yasal hakları var. İş Yasasında, işten çıkarmalar iki şekilde düzenlenmiş.

1) Olağan İşten Çıkarma : İşveren, herhangi bir neden bağlı olmaksızın, bildirim öneline uymak koşuluyla, işçisini her zaman işten çıkartabilir (İş Yasası Md.13).
2) Olağanüstü İşten Çıkarma : İşveren, belirli nedenlere bağlı olarak, işçisini bildirimsiz olarak işten çıkartabilir (İş Yasası Md.17). Sağlık nedenleri, ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller, buna örnek gösterilebilir.

Ekonomik nedenlerle işçi çıkartılması, olağan işten çıkarma sayılıyor ve işverenin de, işçiye olan yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor.

İhbar tazminatı
Ekonomik kriz nedeniyle, işçi çıkarmak zorunda kalan işverenlerin, işten çıkaracağı işçilere bu durumu önceden bildirmeleri gerekiyor. Buna göre, çalışma süresi;
* 6 aydan az olan işçiler için 2 hafta,
* 6 ay ile 1,5 yıl arasında olan işçiler için 4 hafta,
* 1,5 yıl ile 3 yıl arasında olan işçiler için 6 hafta,
* 3 yıldan fazla olan işçiler için, 8 hafta,
önceden bildirimde bulunulması gerekiyor. İşveren, sadece bildirimde bulunmakla kalmayacak ayrıca işçiye, yukarıda belirtilen süre zarfında, günde iki saat iş arama izni vermesi gerekecek. İşveren önceden bildirimde bulunmadan ve iş arama izni verme yoluna gitmeden, işçiyi hemen de işten çıkartabilir. Bu gibi durumlarda, işçilere, kıdem tazminatının yanısıra ayrıca ihbar tazminatı da ödenmesi gerekiyor.

Örneğin, beş yıl hizmeti olan bir işçiye "yarından itibaren işine son verildi" denilmesi, bu işçiye hem 5 yıllık kıdem tazminatı ödenmesini hem de 8 haftalık ücretinin "ihbar tazminatı" olarak ödenmesini gerektiriyor. Hemen belirtelim, ihbar tazminatı, normal ücret gibi gelir vergisi ve damga vergisi kesintisine tabi tutuluyor. Ancak, SSK primi ve işsizlik sigortası primi kesintisine tabi değil.

Kıdem tazminatı
İşçinin, ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller dışında işten çıkartıldığı durumlarda, hizmet süresi bir yıldan fazla olanlara "kıdem tazminatı" ödenmesi gerekiyor. Bir yıldan az hizmeti olan işçiye kıdem tazminatı ödenmez.

Kıdem tazminatı, işçinin işe başladığı tarihten itibaren geçen her tam yıl için 30 günlük ücreti esas alınarak hesaplanır. Bir yıldan artan süreler yani aylar için de, kıdem tazminatı ödenir. Kıdem tazminatının hesaplanmasında, işçinin en son brüt ücreti esas alınıyor. İhbar tazminatının aksine kıdem tazminatı, gelir vergisine tabi değil. Aynı şekilde, SSK primi ve işsizlik sigortası primi kesintisi de yapılmaz sadece damga vergisi kesintisine tabi tutulur.

Bu arada belirtilmesi gereken bir başka durum da, "kıdem tazminatı tavanı" ile ilgili. İşçiye ödenecek kıdem tazminatının yıllık tutarı için tavan belirlenmiş olup, bu tutar 646 milyon 560 bin liradır. Başka bir anlatımla, işten ayrıldığı sırada aylık brüt ücreti 900 milyon lira olan işçiye, her yıl için 900 milyon lira üzerinden değil, kıdem tazminatı tavanı olan 646 milyon 50 bin lira üzerinden kıdem tazminatı ödenebilir.

--------------------------

Grafiker kardeşlerimiz, işten çıkartılırlarsa bilgi sahibi olsunlar diye buraya aldık.

Daha sonra, bu yazılanlar doğru mudur ? diye İŞ HUKUKU UZMANI ve GRAFİKER DOSTU Avukat Ali EŞKİ'ye sorduk.

Kendisi, işten haksız yere çıkartılan işçinin İŞE İADE DAVASI AÇMA HAKKINININ OLDUĞUNU SÖYLEDİ.

Kendisinin cevabı aşağıdadır;

--------------------

Doğrudur faruk hocam. sadece yazının sonunda yazılan kıdem tazminatı tavanı konusu dönem dönem değiştiği için bu zamanın kıdem tazminatı tavanını nedir bilmiyorum.

Fakat bu tavan meselesi de malesef 12 eylül den hemen sonra getirilmiş bir düzenleme olup asıl olarak şu şekilde düzenlenmiştir kanunda: bir işçinin kıdem tazminatı tavanı, bir memurun emeklilik ikramiyesini geçemez. bunun miktarı takdir edersiniz ki her altı ayda bir değişmektedir. tabii işten atılan işçilerin hakları konusunda yazılan madde numaraları eski kanun madde numaralarıdır. ama önemli değil içerik aynı. ayrıca işçinin sadece ihbar ve kıdem tazminat hakkı değil ayrıca işe iade davası açıp, işine geri dönme hakkı da mevcuttur.

1475 sayılı eski kanunda bu düzenleme yokken, bir nevi ileride kıdem tazminatını kaldırma gibi bir niyetin ürünü olarak yeni iş kanununa bir nevi iş güvencesi olarak işe iade davası müessesesi getirilmiştir. fakat bilinidiği gibi aslında gerçek bir iş güvencesi şeklinde getirilmediği ve hükümette kıdem tazminatını kaldırmaya henüz cesaret edemediği için iş güvencesine alternatif olarak görülen -oysa ayrı amaçları taşıyan düzenlemelerdir bunlar- kıdem tazminatı henüz kaldırılmamıştır.

işe iade davası da şu hallerde açılır; kıdemi altı aydan fazla ve işyerinde çalışan sayısının 30 u geçen işyerlerinde iş akdi feshedilen işçinin işe iade davası açma hakkı, iş akdi feshedildiği tarihten itibaren 30 gün içinde mümkündür.

daha ayrıntılı yazarsak; iş akdi haklı nedenle feshedilmiş olup da bu haklı nedenin aksi kanıtlanırsa veya iş akdi geçerli nedenle feshedilirse ve bu feshin geçersiz neden olduğu mahkemece yerinde görülürse işe iade kararı verilecektir. işçinin yetersizliği gibi nedenle geçerli neden sayılmıştır. ya da ekonomik nedenler, işyerinin tadilattan geçirilmesi, teknolojik nedenler gibi nedenle işverene işçinin iş akdini haklı nedenle olmasa bile geçerli nedenle iş akdini feshetmesine imkan tanımaktadır. yine en önemli konu da şudur: her halde işçinin iş akdi sendikal nedenlerle feshedilemez. bu nedenle yapılan fesih sadece haksız bir fesih olmakla kalmaz, geçersiz bir fesih de olur. işte bu düzenleme normalde sendikalaşmayı teşvik etmesi gerekirken, tam tersi kanunun bu düzenlemesinin çıktığı 2003 yılından sonra sendikalı sayısı garip bir şekilde düşmüştür. işin bu yönü siyasal ve sosyololik açıdan gerçekten irdelenmeye değerdir. velhasıl şükrü kızılotun yazısına bir de işe iade hakkı konusunda bir ek yapmak icap ederdi. hoşçakalın.
av.ali eşki
------------------------------

Verdiği değerli bilgiler için iş hukuku uzmanı Avukat Ali EŞKİ'ye teşekkür ederiz.

Faruk ÇAĞLA
 

fogbird

Üye
Kayıt
31 Temmuz 2008
Mesaj
76
Tepki
1
her halde işçinin iş akdi sendikal nedenlerle feshedilemez. bu nedenle yapılan fesih sadece haksız bir fesih olmakla kalmaz, geçersiz bir fesih de olur. işte bu düzenleme normalde sendikalaşmayı teşvik etmesi gerekirken, tam tersi kanunun bu düzenlemesinin çıktığı 2003 yılından sonra sendikalı sayısı garip bir şekilde düşmüştür. işin bu yönü siyasal ve sosyololik açıdan gerçekten irdelenmeye değerdir.
Bir işyeri tam anlamıyla sendikal olarak örgütlenememişse, işveren istediğini sendikal ana sebeple ama yazılı olarak ilgisiz bir gerekçeyle işten çıkarır. Bunu isterse sendikal gerekçeyle de yapar. Bütün maliyeti ödemeyi göze almışsa, bugünkü ortamda her şeyi yapar. Burada amaç gözdağıdır. Bir kişinin normal kıdem haklarının üzerine 12 maaş sendikal tazminat ödemek işverene koymaz.
Bunun önüne geçmenin tek yolu sendikal ya da benzeri başka örgütlenmelerde çalışanların birbirini satmaması, kenetlenmenin güçlü ve sarsılmaz olmasıdır.
Kişiliksizleştirilen ve günümüz iktidarında iki lokmaya muhtaç edilen çalışanlar zorlu mücadeleyi iki kuruş için satıyorlar.
Bu kişiler -ki çoğunluk böyle- yarın aldıkları iki kuruşu da kaybediyorlar ama önlerine konan havuç başarıya ulaşmıştır. İki kilo bulgur ve bir çuval kömürle ömürlerinin sonuna kadar böyle sızlanıp dururlar. Yasaları okumaz ve kenetlenmenin gücüne de inanmazlar.
NY
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23


Değerli üyeler,

Grafikerlerin birlik ve dayanışma içinde olmaları konusunda çeşitli görüşler öne sürülüyor.

Grafikerler, grafik emekçileridir, kesinlikle sendikalı olmalıdır, sendikalı olmadan kurtuluş yoktur diyenler var.

Grafiker; fikir ve sanat eseri sahibidir, Kültür Bakanlığına bağlı olarak bağımsız Meslek Birliği halinde örgütlenmelidir diyenler var.

Grafikerler bağımsız değildir, grafikerlik güzel sanatlar mesleği içindedir, bu yüzden bağımsız bir Meslek Birliği kuramazlar, ancak Güzel Sanatlar Meslek Birliği içinde örgütlenebilirler diyenler var.

Grafikerler esnaftır, esnaf odası şeklinde örgütlensin diyenler var.

En geniş, en kolay ve en esnek örgütlenme biçimi dernektir, işe dernekle başlayalım diyenler var. ( Ben bunu savunuyorum ve facebook'ta Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği grubunu bu nedenle kurdum)

Dernek bir işe yaramaz, Grafikerler Meslek Kuruluşu Derneği var, ne işe yarıyor ki diyenler var;

Her kafadan bir ses çıkınca biz de bunu hukukçulara soralım dedik.

Avukat Ali beye şunu sorduk;

Grafikerler;
a_ işçi ve emekçi olarak nasıl örgütlenmelidirler?
b_esnaf ve serbest meslek sahibi olarak nasıl örgütlenmelidirler?
c_ Fikir ve sanat eseri sanatçı olarak nasıl örgütlenmelidirler?
d_Bunların hepsi olarak nasıl örgütlenmelidirler? (meslek odası, dernek, esnaf odası, sendika, meslek birliği, federasyon vs, vs??? )

Bu konularda bizlerin sizin aydınlatıcı ve yol gösterici görüşlerinize ihtiyacımız vardır.

Saygılarımla.
Faruk Çağla
Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği grubu kurucusu

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Avukat Ali EŞKİ şu cevabı verdi;


HEP BİRLİKTE İSEK BİR ŞEYİZ. AKSİ HALDE HİÇ BİR ŞEYİZ.


Grafikerler için öncelikle bir üst örgütlülük olarak bir dernek olmalıdır; TÜSİAD gibi.

Örneğin TÜSİAD bir dernektir. üst örgütlülüktür. Fakat beri yandan her sektörde işveren sendikaları vardır. (MESS, tekstil, kimya işverenler sendikası gibi-)

Bu dernek tüm grafikerlerin hak ve çıkarlarını ister sendikada, ister meslek örgütünde, isterse de her alanda savunmalıdır. Grafikerlik çalışma koşulları ve niteliği gereği özel bir meslek olması nedeniyle; bu dernek, örgütlü grafikerlerin uzun vadeli çıkarlarını- ister sendikada ister başka yerde - sağlama alacak politik vizyon ortaya koyabilir.

Diğer taraftan grafikerler ayrıca bir sendikada örgütlenebilirler. Çalışan herkes -mesleği ve niteliği ne olursa olsun- sendikalarda örgütlenebilir. Grafikerler için yeni bir sendika kurmak sendikayı Grafikerler Meslek Sendikasına dönüştürecektir.

Bu yönüyle de grafikerlerin durumu avukatların örgütlenmesi sorunlarına benzemektedir.

Bizde de örneğin İstanbul'da 25 bin avukatın en az 3000-4000 � sigortalı olarak çalışmaktadır. Bir 2000 kadarı kurum avukatlığını yapmaktadır. Bunlar hizmet işkolunda kurulu herhangi bir sendikaya üye olabilirler. DİSK'in sosyal iş sendikasında veya Türk -İş in Tez Koop -İş veya Koop - İş sendikasında.

Bu türden bağımlı yerlerde çalışan arkadaşların kendi meslek sendikasında örgütlenmesi yerine çalışmakta oldukları işyerinin bağlı bulunduğu işkolunda kurulu sendikada örgütlü olması mümkündür, daha faydalı ve gereklidir.

Çünkü işyerinde çalışan diğer personelin bağlı olduğu sendikaya üye olduklarında tüm işçilerle birlikte olmalarından dolayı daha güçlü olacaklar ve toplu iş sözleşmelerinde kendi çalışma koşullarını da düzeltebilme ve geliştirebilme imkanı olacaktır.

Örneğin petrol iş kolunda kurulu bir fabrikada çalışan grafikerin durumu budur. Veya; genelde grafikerler hizmet sektöründe yoğunlaştığı için örneğin genel iş veya belediye iş kolunda veya bu tür genel işlerin dışında tamamen büro işleri söz konusu ise o işyerinde, yukarıda saydığım Tezkoop-iş gibi sendikalarda grafikerlerin örgütlenmesi mümkündür.

Avukatlardan bir örnek vermek gerekirse; avukatlar da bir yandan pek çok dernekte örgütlüler. Barolarda zaten üye olmadan meslek icra edilemiyor. Bir yandan da bir yerde sigortalı çalışan avukatların Sosyal-iş, Tezkoop-iş gibi sendikalarda örgütlenebilmesi mümkün.

Biz de uzun bir süredir avukatlık sendikasını tartışmaktayız avukatlar olarak. Ben o konuda da meslek sendikası yerine işkolu sendikacılığının daha iyi olduğunu düşünerek buna (avukatlar sendikası fikrine) karşı çıkmaktayım. Bu düşünceyi üyesi olduğum çağdaş avukatlar derneğinin ortaya atması da ilginçtir. Kulağa hoş geliyor tabii.

Özellikle sigortalı çalışan veya resmi kurumlarda çalışan avukatların diğer çalışanlarla aynı sendikalarda örgütlenmesi ve aynı işyerindeki diğer işçilerle aynı kaderi paylaştığını düşünmesi onlar tarafından kompleks yapılması yerine tam tersine uzun erimli düşündüğümüzde aslında avukatların hak ve çıkarlarının yararına olacaktır.

Avukatların örgütü barolar tüm avukatlar için bir asgari ücret tarifesi yayınlamaktadır ve onlar için ister sigortalı ister kurum vekilliği yapsınlar asgari bir ücretin altında çalıştırılamayacağına ilişkin kararlar almaya çalışmaktadır.

Grafikerler için de aynı şey söylenebilir.

Mesleğin geleceğine ilişkin bir vizyon belirlemek bir sendikanın işi olmayabilir, ama bir derneğin işidir. Bu dernek üyelerinin çalışmakta olduğu işyerlerinde diğer işçilerle örgütlenme çalışmasına katkı sunabilir. Örneğin orada çalışan üyelerinin toplu iş sözleşmelerinden yararlanmalarını teşvik edebilir.

Son zamanlarda benim genişçe üzerinde durduğum, geliştirmeye çalıştığı bir şey var; aslında sendikalı olup barajları aşmadan da, fiilen toplu iş sözleşmesi yapabilmenin pratikte imkânı vardır.

Bu; hukuken mümkün ama kanunda açıkça tanımlanmamıştır. Buna ben fiili TİS ( TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ) diyorum. Bunu ne memur olan ne sözleşmeli olan, ama dershanede çalışan yüz binleri bulan öğretmenler için de uygulamaya çalıştık. Eğitim Emekçileri Derneğinin bu konudaki tecrübelerinin hep içinde oldum. Fiili TİS demek, sizin gibi düz işçi olmayan (Grafik işçisi olan) pek çok kesimi özellikle kapsar. Bu kesimler (grafik emekçileri ), örneğin, daha işyerine giderken tüm grafikerler için-işte burada dernek devreye girer- asgari bir ücret haddi belirler, hangi şartlarda çalışması gerektiğini belirler ve tip sözleşmeler hazırlayabilir ve Türkiye'deki tüm grafikerlerin bu standardın altında çalışmayacağını ilan eder, hiç bir üyesinin de bu standardın altında çalışmasına onay vermez.

İşte bu bir nevi fiili TİS'tir.

Her şeyin başı örgütlülük olduğu için ve fakat sizin ve örneğin bizim gibi veya dershane öğretmenleri gibi kesimlerin tek bir yerde örgütlenmesi çoğu zaman yetersiz kalmaktadır.

Çünkü sendikalar işkolu temelinde örgütlendiklerinden ve de her bir mesleğin özel sorunlarına eğilmeyip genel bir kitle olarak herkesi algıladıklarından eksik örgütlenmeler olmaktadır bu kategorideki çalışanlar (grafikerler, dershane öğretmenleri, avukatlar vs) için.

Bunu öncelikle de dernekle başlatmak ve şartları oluşan yerlerde sendika ve dernekle birlikte sendika olmasa bile, yukarıda da değindiği gibi fiili TİS lerle kendi çalışma yaşamımız üzerinde söz sahibi olabiliriz, olmalıyız da. Aksi halde patronların kendi koyduğu kuralların dışına çıkamama baskısını hep yaşayacağız.

Tabii ki mesele sadece bu açıdan ele alınmayabilir. Fikir ve sanat icra eden sizin gibi insanların bu durumlarının da bir özgüllük taşıdığı açıktır.

Fakat öncelikle aynı kategoride yer alabilecek sinemacılar, tiyatrocular gibi kesimler de aynı şekilde örgütlenebiliyor. Veya aynı düşüncelerimin onlar için de geçerli olduğunu düşünüyorum.

Bir kısım sinema emekçisinin Sine-Sen�e örgütlü olduğunu biliyorsunuzdur. Bunlar büyük setlerde bazen TİS imzalayacak denli geniş bir örgütlenmeyi de başarabiliyorlar. Bu açıdan fikir ve sanat işçisinin de aslında örgütlenme konusunda biçim olarak diğer işçilerden farkı yoktur.

Farkın olduğu yerde bunu dernekle kapatmak gerekmektedir. Zaten benim daha baştan dernek fikrinin daha uygun olduğunun düşünmemin nedeni budur. Bu dernek grafikerlik mesleğinin geleceğini, vizyonunu, grafikerlerin hak ve çıkarlarının nasıl korunabileceği üzerine ciddi çalışmalar yapmalıdır.

İşte bu mevzuda, örneğin odalardan ayrılır dernek ve yine bu nedenle herhangi bir sendikada örgütlenmekle elde edilemeyecek olan şey de budur.

Bu düşüncelerimi tartışmaya ve daha geniş paylaşmaya hazırım. Öncelikle hangi örgütlenmeden başlayarak; nasıl bir vizyon ve örgütlenme stratejisi ortaya konulacağı grafikerlerin ezici bir çoğunluğunun tartışmasıyla ortaya çıkartılabilir ve öncelikle bu yapılmalıdır.

Kendi içimizde bir rekabete girmekten kesinlikle kaçınıp, mümkün olduğunca nesnel ve pek çok açıdan olayı ele alarak genişçe değerlendirme yaptıktan sonra bir işbölümü ile tüm bu işlerin kotarılması mümkündür.

İş, bu tarafıyla ele alınırsa kendi içimizdeki kiminin biz fikir işçiyiz ona göre örgütlenmeliyiz demesi, kiminin meslek itibariyle oda�a örgütlenmeliyiz, kiminin dernek, kiminin sendika tartışması doğru bir zemine oturur sanırım. Çünkü bu örgütlenme stratejisi hiçbirini dışlamıyor, hepsini uygun tarzda ve zamanı gelince kullanmayı düşünmelidir.

Burada önemli olan ne istediğimiz ve nereye varmak istediğimizdir. Buna da hep birlikte karar vermektir. Çünkü ancak hep birlikte isek bir şeyiz. Aksi halde hiç bir şeyiz. Hoşça kalın.

Av. Ali Eşki
 

hakan1378

Üye
Kayıt
15 Mayıs 2010
Mesaj
1
Tepki
0
Merhaba

Bizim şöyle bir sorunumuz var

Benim babam 2 evlilik yapmış iki evliliktende 3 çocuk sahibi olmuş

Babam tüm mal varlıgını ( 1 ev hariç ) ilk evliliginden yaptıgı bir bir çocuga verdi
(1 arsada 3 nün ortak (ilk evliliginden olanların) )

Diger evliliginden yaptıgı cocuklara hiç bir şey vermedi

Ve babam sag

BU durumda mal vermedigi çocukları yani biz ne yapabiliriz ?

Yani daha dogrusu hakkımızı alabilirmıyız ?
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@hakan1378

Anlattığınız problem, MİRAS HUKUKUNA ve MEDENİ KANUN kapsamına girer. Biz burada GRAFİKER HUKUKU ve HAKLARI ile ilgiliyiz.

Anlattığınız konu Grafiker haklarıyla ilgili olsaydı az buçuk elimizden gelen yardımı yapmaya çalışırdık.

Başınız ağrıyorsa doktora, hukuğunuz ağrıyorsa avukata gideceksiniz. Kazaya uğradıysanız hastaneye, haksızlığa uğradıysanız adlliyeye gideceksiniz.

Size tavsiyemiz, bulunduğunuz ildeki bir Avukata gidip danışınız.

Bazı avukatlar danışma ücreti alır, bazıları almaz.
Genellikle müşteriyi kaçırmamak için danışma ücreti almayanlar çoğunluktadır.

Ama babanız sağ iken dilediği kişiye dilediği malını verebilir gibime geliyor. Yine de avukat daha iyi bilir.

Bol şans ve babanızdan pay almanız dileğiyle.
 
Kayıt
23 Nisan 2010
Mesaj
20
Tepki
0
Merhaba bir firmaya freelance olarak katalog işi ve kurumsal kimlik çalışması işleri yaptım. Fakat dolandırıldım. Normalde kapora ve para almadan iş teslim etmiyordum. Web sitesi yaptırmak için aramıştı firma arada biri iki resim yollayıp kenarlarını dekupe etmemi istedi daha sonra katalog olacağını söyledi. Yani tam ne istediğini söylemeden olaylar geliştiği için böyle oldu. Fakat ben resim başına olan fiyatı söyledim. fiyatlarımı verdim. Tamam dedi. Onayladı mailleşmeler mevcut. Telefonla konuşmalar mevcut. 6 aydır 100 TL alabildim. Freelance çalıştığım için yasal olarak bir hakkım mevcut mu? Haklıyken haksız duruma düşer miyim? Elimde dosyaların ana dosyaları falanda var firmaya onları vermedim. yaptığım tasarımları sitede kullanıyor. vs. 750TL ydi toplam borcu.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Sayın Eyüp Tezcan,
1-Elinizde haklı olduğunuzu ve alacaklı olduğunuzu kanıtlayacak yazışmalar, belgeler varsa kavgaya 2-0 önde başlarsınız.
2-İstanbulda oturuyorsanız, İstanbulda oturan çok iyi bir avukat var, kendisi yıllar önce grafikerdi, bu gibi sorunları çok iyi bilir ve çözer. Size onun telefonlarını özelden yazarım. Selamımı söyleyerek danışın. Telefonla danışmaya para almaz. Ama herşeyi eksiz anlatın. Endişe ve çekincelerinizi de paylaşın.
3-Avukat önce bir ihtar mektubu yazar, itiraz gelmezse dava açar.Muhtemelen alacağınız olan 750 lirayı bu yolla önce siz harcamış olacaksınız. Ne yazık ki Türkiye'de hukuk böyle çalışlıyor ve kötüler bunu biliyor ve kötülük yapmaktan bu nedenle çekinmiyor.Bence kanıtlarınız sağlamsa siz bu 750 lirayı harcasanız bile geriye aynı miktarı ve daha fazlasını alabilme ihtimaliniz var. Yeter ki işin ucunu bırakmayın.

Tüm Grafikerler Dayanışma Derneğimiz yasal olarak kuruldu. Dernek Avukatımız ve muhasebecimizle aylık maaş üzerinden bir anlaşma yapacağız ama henüz üyelerimiz aidat ödemeye başlamadıkları için bu anlaşmayı yapamıyoruz. Üyeler aidat ödemeye başlarsa, çok daha ucuz ücretlerle grafikerlerin bu gibi soruları ile avukat ilgilenmeye başlayacaktır.

Avukatın telefonunu özelden yazacağım, görüşüp sonucu bana yine telefonla bilgilendirin.
 

apdi159

Üye
Kayıt
4 Ağustos 2012
Mesaj
2
Tepki
0
Merabalar ben 5.5 senedir hafta 59 saat çalışıyorum 5.5 senedir aldığım ücret asgari ücret resmi tatillerdede çalışıyoruz mesaimizi hiç ödemediler açıkcası ben o işten çıkmak istiyorum onun için kendim çıkıp hem kıdem tazminatı vede fazla mesai ücretlerimi alabilirmiyim bunun için ne yapmam gerekir?

Vede bunları alabilirsem ortalama ne kadar alacağım olucak?
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Benim mail adresime yazın. Yazarken burada yazdığınız probleminizi de yazın. Ben o mektubunuzu avukata ileteyim, avukattan sizin mail adresinize cevap vermesini sağlayayım. Ne yazık ki burada sorularınıza cevaplamak için hazır bekleyen avukat mevcut değil. Bunun için çok çabaladık ama olmadı... Bir çok avukat ücret almadan bilgi bile vermiyor, yalnız bazı hukuk sitelerinde sorunuza ücretsiz cevap verecek avukatlar bulabiliyorsunuz. Tanıdığım bir kaç avukattan birinden ben sizin için ücretsiz bilgi almaya çalışacağım. Veya sizi avukatla direkt olarak görüştürmeye çalışacağım.
 
Yukarı Alt