İsmail (Arkası Yarın)

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Ben teşekkür ederim Dilek Hanım, zaman ayırıp okuduğunuz için...
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Abdullah ofisten koridora çıktı, az önce karşısındaki adamın şimdi yok olduğunu düşündüğünde hüzünlendi. Allah kahretsin diye söylenerek koridorda ilerledi, binanın içine bakan balkona yaklaştığında, içeriye doğru koşan ve silahlarını ateşlemeye başlayanları gördü. Hemen silahına sarıldı, kapı önünde duranlar daha ne olduğunu anlayamadan ateş altında kalmışlardı, kapıdan giren ikisini indirdi yere ama adamlar çıldırmış gibi içeriye saldırıyorlardı ve kalabalıklardı. Kafasını bile çıkartamadı, ağır silahlarla taranıyordu her yer ve barut kokusu sarmıştı binayı. Balkona düştüğünü gördüğü el bombasını fark ettiğinde, artık her şey için çok geçti ve büyük bir patlama oldu.

İsmail sesleri duymasıyla birlikte koridora çıkmış, sonrasında tekrar ofise girmek zorunda kalmıştı. Birkaç dakika içerisinde binanın duvarları kevgire dönmüştü. İsmail’in yapabileceği hiçbir şey yoktu, henüz okuyamadığı dosyayı eline aldı ve ofisin arka tarafındaki pencereye koştu. Oradan çıkabileceğini düşünüyordu ama yanılmıştı, camdan görünmesiyle birlikte kurşun yağmaya başlamıştı. Aynı anda ofisin kapısı açıldı, Abdullah sürünerek her yeri kanlar içerisinde, ortak ben bittim dedi ve yıkıldı olduğu yere. Kardeşim diye koştu İsmail ama artık Abdullah için yapılacak hiçbir şey yoktu.

Aynı dakikalarda Zehra’nın oturduğu villa basılmış, korumalar etkisiz hale getirilmiş, hizmetçiler dahil herkes öldürülmüştü. Böyle bir katliam ülke tarihinde belki de ilk kez yaşanmaktaydı. Zehra haberi alır almaz İsmail’i aramıştı. Hıçkırarak ağlıyor, İsmail bir şeyler yap diyordu, İsmail bu hengamede, beklide ilk kez Zehra’ya “seni seviyorum” dedi. Devamında hemen saklanmasını istedi Zehra’dan. Bu birkaç saniyelik konuşma sonrası Abdullah’ı içeriye çekti, ofisin kapısını kapatıp, masa, sandalye, dolap ne bulduysa kapının ardına doldurdu. Dışarıda sağ kalan birkaç arkadaşının direniş gösterdiğinin farkındaydı ve bir şeyler yapmalıydı. Hazırlıksız yakalandıkları bu baskından ne pahasına olursa olsun sağ çıkmalı ve hesabını sormalıydı. Şu an kahramanlık yapabilecek bir konumda değildi, belki içi kan ağlıyordu ama buradan sağ çıkması her şeyden daha önemliydi. Silahlarını kontrol etti, ofisin sağ köşesinde yer alan dolabı yere yıktı ve arkasına geçti.

Kapıyı ve diğer giriş noktası olan camları görebileceği bir konumda beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra ofisin kapısı kurşun yağmuru altında kalmıştı. Hiç tepki vermeden sadece bekliyordu, dışarıdan gelen konuşmaları ve sesleri dinledi. Adamlar kapıyı zorluyorlardı, küçük bir sessizlik sonrası, ayak seslerinin uzaklaştığını hissetti, tam kafasını çıkartıyordu ki, müthiş bir patlama oldu. Ortalık toz duman içerisinde kalmıştı, olduğu yerden ok gibi fırladı, kapının olduğu yer yok olmuştu, karşısına çıkan kim varsa vurmaya başladı. Bir, iki, üç, dört sağ kaval kemiğinde bir yanma hissettiğinde kurşun çoktan İsmail’in ayağına isabet etmişti.

Yere düştü, sürünerek koridorun köşesine yanaştı ve kendisini vuran adamı aynı şekilde önce ayağından, sonra anlının ortasından vurdu. Duyduğu silah sesiyle birlikte, sırtında, az önce ayağında hissettiği yanmayı hissetti, arkasına döndü ve bastı tetiğe, yere doğru düşen adama ikinci kez ateş etti, arkasından gelen ve görünen kafayı da tek atışla avladı. Ardından çıkan iki kişiden birisini daha vurmayı başardı ama üçüncüsü hafif makinalı silahla taradı koridoru, İsmail’in kulağından kanlar akmaya başlamıştı, eli yüzü kan içerisindeydi, vücudunun titrediğini hissetti, can pazarının tam ortasındaydı ve son anlarını yaşıyordu. Kafasına basan ayağı hissetti ve o pis gülüşü duydu son olarak.

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Tek el silah sesi ve polis sirenlerini duydu kulakları, duymakla hissetmek arası bir duyguydu yaşadıkları bu zaman diliminde. Komiser Burak jet hızıyla daldı koridora, yerde kanlar içerisinde yatmakta olan İsmail’i gördü, hemen yanı başında kanlar içerisinde kalan dosyayı aldı. Nabzını kontrol etti, çabuk olun, çabuk diye bağırdı sağlık ekiplerine, yaşıyor diye bağırdı. İsmail palas pandıras yüklendi sedyeye ve ambulansa atıldı, Burak Hakkı İsmail’e baktı ambulansın kapıları kapatılırken, keşke böyle olmasaydı, hayatta kalmalısın, dedi.

Burak Hakkı daha önce haber aldıkları, suikast girişiminden, burnu bile kanamadan sıyrılmayı başarmış, caddeye çıktıklarında ilk ışıklarda, yanına gelen panelvan araca geçmiş ve böylece hayatta kalmıştı. Fakat anlamadığı konu, kendisine yapılacak bu suikast ihbarcısının, neden İsmail’e yapılacak saldırıyı haber vermemiş oluşuydu. Aklı son derece karışmış ve yaşanan olaylar karşısında şoke olmuştu.

İsmail hariç, ekibinden sağ kalan olmamıştı, İsmail’in de ne sağ olduğu belliydi, ne öldüğü, cihazlarla hayata tutunmaya çalışıyordu. Vücudundan on bir kurşun çıkarılmış kafatasında olan kurşuna ise müdahale edilememişti. Doktorlara göre, yaşaması mucizeydi ve yaşayabilirse, kafasında bu kurşunla devam edecekti hayata. Zehra on yedi gündür bir an olsun ayrılmamıştı yanı başından, hiçbir hayat emaresi görülmese de, dualarını ve umutlarını eksik etmiyordu hayat arkadaşından. Doktor Murat, Nuri hoca ve Ayşe teyze en büyük destekçisiydi Zehra’nın. Burak Hakkı da sürekli ziyaret ediyor ve hastaneyi sıkı koruma altında tutuyordu.

Zehra tüm bu olayların başlangıcı olarak kendisini suçlu ilan etmiş ve gece gündüz ağlamaktan, isyan etmekten bitap düşmüştü. Doktor Murat girdi odaya, lütfen Zehra hanım, en azından uyumalısınız, sizi anlıyorum fakat kendinize dikkat etmelisiniz dedi. Zehra, kafasını kaldırdı, cama doğru baktı ve İsmail ölürse, ben yaşayamam dedi. Doktor Murat, kafasını İsmail’in bağlı olduğu cihazlara doğru çevirerek, biliyorsunuz bu cihazlar olmasa, İsmail bey zaten çoktan ölmüş olacaktı, belki yaşıyor olduğunu söylemek bile doğru değil, Zehra ayağa kalktı ve yaşayacak dedi, yaşamalı, yaşamak zorunda diye bağırdı, anlıyorum Zehra hanım diyerek ayrıldı odadan doktor Murat.

İki ay on üç gün sonra…

Zehra arabasına bindi, önce villaya gitti, üzerini değiştirip tekrar dışarıya çıktı. İsmail’in iş yerine vardığında, kapıya koyduğu bekçi Zeki karşıladı, merhaba efendim, dediğiniz gibi kimseleri sokmadım içeriye dedi. Zehra olay sonrası ilk kez geliyordu buraya, içeriye girdiğinde gördüğü manzara karşısında, yüreğinin parçalandığını hissetti, yukarıya çıktı, ofise doğru ilerlerken, koridordaki tahribat ve yıkımı yeniden yaşarcasına hüzünlendi ve ürperdi. Ofisin olduğu yere geçti, masalar, koltuklar, tablolar darmadağın vaziyetteydi. Camdan dışarıya doğru baktı, gözlerini kapadı, İsmail’in o an kendisini aradığında neler hissettiğini yaşarmışçasına sıktı yumruklarını. Esen soğuk rüzgar yaladı yanaklarını, uçuştu saçları, telefonu çalıyordu, arayan Nuri hocaydı…


Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Doktorların koşuşturmaya başladığını, bir şeyler olduğunu ama anlayamadığını söyledi Zehra’ya, hemen geliyorum diyerek kapattı telefonu. Ofis bölümünden çıkıp koridorda ilerlerken, başının döndüğünü hissetti, yere düştü, canı çok acımıştı, dizi kanıyordu, çantasından kağıt mendil çıkartıp dizine bastırdı. Doğrulmaya çalıştı fakat yapamadı, bulanık bir görüntü vardı baktığı her yerde, sadece, Zeki diye bağırabildi.

Yoğun bakım ünitesinde müthiş bir mücadele veriliyordu, Zehra yaşamış olduklarını artık kaldıramamış ve sıkıntılarının sonunda beyin damarlarında meydana gelen kanama sonrası bekçi tarafından hastaneye yetiştirilmişti.

Zehra dokuz gündür yoğun bakımda yaşam mücadelesi vermekteydi, hastaneye getirildiği gün İsmail yaşamını yitirmişti ve ertesi gün sevenleri tarafından toprağa verildi. Nuri hoca doktor Murat’la konuşuyordu, nasıl olacak peki, hiç mi şansı yok dedi, Murat başını önüne eğdi, dua etmekten başka çaremiz yok…

Yağmurlu bir geceydi, Ekim ayının son günü, Zehra’da yaşamını yitirdi. Karmaşık hayatlar üzerine kurulmuş bir yaşamın hazin sonuydu yaşananlar. Zehra ihtirasları ve intikamı için çıktığı yolda, sahip olduğu birçok şeyi kaybetmişti, sonunda kendi canından da olmuş ve sessizce çekip gitmişti….

SON
 
Yukarı Alt