Sevdiğimiz Sözler

Şener CANÖZ

Altın Üye
Altın Üye
Uzman Üye
Kayıt
2 Nisan 2009
Mesaj
2.954
Tepki
1.573


Ateş sözcüğü ateşin kendisi değildir. O sözcüğün üzerinde yemek pişiremezsin.
Bunu yapabilir misin yoksa ? Yemek pişirmek istediğin zaman bir kağıda ateş sözcüğü yazıp
tavayı onun üzerine koyamazsın. Böyle yapmak işine yaramaz.
Ama simgeler gerçeklerin yerini alma eğilimindedir...

Sevgi sözcüğü sevginin kendisi değildir. Bunu bilirsin.
Ama eğer sevgi sözcüğünün sevginin kendisi demek olduğunu düşünürsen ve
hiçbir hisse sahip olmamana rağmen insanlara '' seni seviyorum '' dediğin için
onları seviyor olduğunu zannedersen, sevginin ne demek olduğunu asla bilemeyeceksin.
Bu bir sorundur...

OSHO
 

Şener CANÖZ

Altın Üye
Altın Üye
Uzman Üye
Kayıt
2 Nisan 2009
Mesaj
2.954
Tepki
1.573
İçinde rekabet olandan ben çok uzağım,
Tarafgirlik, hiddet ve şehvet ise dikkat etmem gereken tuzağım...
_________________________________________________



İnsan tarafgirlik, hiddet ve şehvetten şaşı olur.
Hiddet ve şehvet ruhu Hak’tan ayırır.
Garez gelince, hüner örtülür.

Mevlana/Mesnevi
...
Müsenna Zerendûd Levha:Yâ Ğaniyyü
Hat:Celî Sülüs-Osman Çiçek
 

Şener CANÖZ

Altın Üye
Altın Üye
Uzman Üye
Kayıt
2 Nisan 2009
Mesaj
2.954
Tepki
1.573


"Ölüm hayattaki en büyük kayıp değildir.
En büyük kayıp, yaşarken içinizde ölenlerdir."

-Tupac


Hadi canlan ...
 

Murat Vardar

Uzman Üye
Uzman Üye
Kayıt
14 Ocak 2012
Mesaj
4.332
Tepki
1.051
* İnsan hayatında iki feci olay vardır:
Biri insanın çok istediği şeyi elde edememesi,
diğeri de etmesidir.

(George Bernard Shaw)
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
@Şener CANÖZ

Çok önemli, hikmetin ta kendisi... Nitekim birinci sınıf ariflerden Gazali'nin de müthiş tepsitleri vardır:

İnsanların arasına karışmakta, en azından onlara hevesli olduğunu göstermek ve bu hususta mübalağa etmektir. Bu kimse yalandan kurtulamaz. Yalan ya bunun temelinde veya mübalağalı kısmında vardır. Rastladığı kişinin hâlinden sormak suretiyle şefkatini izhar etmek ise katıksız münafıklıktır. Meselâ 'sen nasılsın!', 'Aile efradın nasıl? dersin. Oysa kalbin adamın durumuyla zerre kadar ilgilenmemektedir.
***
Biri şöyle demiştir:
Ben birtakım insanlar biliyorum. Bir araya gelmezler. Fakat onlardan biri diğerine 'Bütün servetini ver' dese, tereddüt etmez verir. Şu anda ise bir kısım insanlar tanıyorum ki, hergün bir araya gelirler, birbirlerinin hâlini sorarlar, hatta bazısı evdeki tavuğu bile sorar, fakat hâlini sorduğu insan malından bir taneye muhtaç olursa onu dahi ondan esirger. Bu riya ve nifaktan başka birşey değildir.
Böyle bir sualin riya ve nifak olduğunun delili şudur. Sen adamı görürsün ki, karşısındaki adama 'Nasılsın?' der. Soran, sualinin cevabını beklemez sorulan da cevap vermekle değil, soru sormakla meşgul olur. Bunun hikmeti şudur: Onlar bilirler ki, bu sual ve cevaplar riya ve tekellüften başka birşey değildir. Onlar kalpleri kin ve nefretten uzak olmadığı halde dilleriyle sual sormaktadırlar!
***
Şüphe yoktur ki, insanlara karışan, çalışmalarında onlara ortak olan bir kimse, hakkında hased eden ve su-i zan yapan düşmandan kurtulamaz ve insanlara karışan bir kimse vehmeder ki, karşısındaki düşman daima düşmanlık için hazırlanmakta, kendisi için tuzak kurmakta, tehlike ve desise ile arkasında gezmektedir. Çünkü insanlar birşey hakkında muhteris oldukları zaman, her bağırmayı korkularından kendi aleyhlerinde sanırlar!
İnsanların hırsı dünya için kabardıkça kabarmış olduğundan onlar başkasının da dünyaya haris olduğunu sanırlar. Nitekim Mütenebbî şöyle demiştir: 'Kişinin yaptığı kötü olduğu zaman zanları da kötü olur. Âdet edinmiş olduğu vehmi derhal şüphenin kapkaranlık bir gecesine dalar ve devam eder'.
***
Uzlet sayesinde halkın senden ümitleri ve senin de halktan beklediklerinin kesilmesidir. Halkın senden ümitlerinin kesilmesine gelince, burada birçok faydalar vardır. Çünkü halkın rızası öyle bir uzaklıktır ki, bir türlü kavuşulmaz. Bu bakımdan kişinin kendi nefsinin ıslahıyla meşgul olması daha iyidir.
***
Bu sırra binaen hukemadan biri şöyle demiştir: İnsanoğlu faziletten uzak olduğu için nefsinden nefret eder ve böylece halk ile karışması çoğalır. Onlarla bir araya gelmekle nefsinden vahşet ve nefreti uzaklaştırır'.
***
Ahmakları görmekten kurtulmaktır. Onların ahmaklıklarının ve ahlâklarının ağırlığını çekmekten kurtulmaktır. Zira bunun gibi insana ağırlık veren şeyleri görmek küçük bir körlüktür.
http://www.ihya.info/node/413

Yine Fudayl şöyle der: 'Kişinin çok tanıdığının olması, akılsızlığına işaret eder.
http://www.ihya.info/node/410

Evlenmenin bu ikinci mahzuru da birinci mahzur gibi geneldir. İkinci felâketten de akıllı, hikmet sahibi, güzel ahlâklı, kadınların âdetlerini bilen, onların düşük çenelerine karşı sabırlı olan, şehvetlerine tâbi olmaktan nerede durulacağını bilen, haklarını yerine getirmede titiz davranan, kusurlarına göz yuman ve aklı ile onları idare eden bir kimse paçayı kurtarabilir. Oysa insanların çoğu sefahet, katılık, hiddet, akılsızlık, kötü ahlâk ve insafsızlığın zebunudurlar. Böyle bir kimse ise evlendiğinde daha da bozulur. Bu bakımdan böyle bir insan için tek başına yaşamak daha selâmetli bir yoldur.
http://www.ihya.info/node/295
 
Son düzenleme:

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Eğlenceliklerin hayatın yerini aldığı, insan olma gayretinin hobileştiği bir acayipliğin ortasındayız.

'Bugün' bulanık bir su gibidir, duruluğunu kazanması için sabırla beklemek gerekir.
(GökhanÖzcan)
 
Yukarı Alt