Sevdiğimiz Sözler

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
@Murat Vardar

Bir Meksika sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı işadamı, kıyıya yanaşan kayıktaki balıkçıyla konuşur.

Kayığın içinde, henüz tutulmuş birkaç ton balığı bulunmaktadır.

Amerikalı iş adamı balıkların iriliğinden dolayı balıkçıyı över ve bu birkaç balığı ne kadar zamanda yakaladığını sorar.

Balıkçı, "Fazla sürmedi, senyör" der.

Amerikalı hayretle sorar: "Öyleyse neden daha fazla denizde kalıp da daha çok balık tutmadın?"

"Bu kadarı bugünlük aileme yeter."

"Peki", der Amerikalı iş adamı.

"Geri kalan zamanın nasıl dolduruyorsun?"

"Sabahları geç kalkıyorum. Sonra birkaç balık tutuyorum. Sonra çocuklarla oynuyorum. Öğleden sonra eşimle biraz şekerleme yapıyorum. Akşamları da kasabaya iniyorum; Amigolarla birşeyler içip gitar çalıyoruz. Böylece hayatı dolu dolu yaşıyoruz, senyör."

Amerikalı iş adamı bu hayatı son derece sevimsiz bulur.

"Ben Harvard mezunuyum, sana yardımım dokunabilir" der.

"Herşeyden önce, daha fazla balık tutmalısın."

Balıkçı hayretle sorar: "Niçin senyör?"

"Artan balıkları satar, daha çok kazanırsın."

"Sonra senyör?"

"Zamanla kendine daha büyük bir tekne alırsın."

"Sonra senyör?"

"Daha büyük tekneyle daha çok balık tutar, daha çok kazanırsın."

"Sonra senyör?"

"Daha başka tekneler alır, bir filo kurarsın."

"Sonra senyör?"

"Sonra balıkları işlemek için kendin konserve tesisleri kurarsın. Böylece kârın önemli bir kısmını başkalarına kaptırmamış olursun."

"Sonra senyör?"

"Tabii, bütün bu işleri böyle küçük bir sahil kasabasında yürütemezsin. bu arada Los Angeles veya New York gibi büyük bir dünya kentine taşınmış olursun."

"Sonra senyör?"

"Yeteri kadar büyüyünce halka açılır, hisse senetlerini satarsın. Büyük zengin olursun. Milyonlarca doların olur."

"Sonra senyör?

"Bu kadar paran olduktan sonra çalışmana gerek kalmaz. Emekliye ayrılır, bir sahil kasabasında kafanı dinlersin. Sabah geç saatlere kadar uyursun. Biraz balık tutar, çocuklarla oynar, öğlenleri de şekerleme yaparsın. Akşamları ise amigolarınla birşeyler içip gitar çalarsın."

"Bunları yapıyorum zaten senyör!.."

Bu tüketim ekonomisinin mantıksızlığını göstermek için örnek olarak anlatılan çok ünlü bir hikayedir.

İş dünyasında görüştüğüm yönetici ve işadamlarına, bir günlerini nasıl geçirdiğini mutlaka sorarım.

Ve birçoğundan aldığım cevaplar aşağı yukarı aynı.

Sabahın erken saatlerinde işe gelirler. İşyerini en geç terkedenler arasındadırlar. Haftada en az bir iki akşam iş yemeklerine giderler.

Eve ancak çocuklar uyuduktan sonra gelirler. İşin benim açımdan kötü tarafı şu: işadamı ve yöneticiler bunları anlatırken de övündüklerini gizlemezler.

Sosyal faaliyet denilince de bir sosyal kurumun etkinliğine katılmayı, spor organizasyonlarını takip etmeyi ve üye olmayı anlarlar.

Ya akraba, ya komşu, mahalle sakinleri, ya çocuklar ve eş.. deyince cevap şu:

"İşler o kadar yoğun ki vakit bulamıyorum."

Oysa teknoloji bize o kadar çok boş zaman hediye etti ki farkında mı değiliz? Yoksa boş zamanı kullanma konusundaki tercihlerimiz mi yanlış?

Bu hızlı hayata, daha çok şeye sahip olmak için kendimizi mecbur biliyoruz. Fakat hızlı hayat, gittikçe bizi daha çok şeyden yoksun kılıyor.

Kazandıkça yoksullaşıyoruz.

Yoksullaştıkça daha çok çalışmak zorunda kalıyoruz ve daha da yoksullaşıyoruz.

Üstelik bu yarışa şimdi çocuklarımızı da hazırlıyoruz.
(Yusuf Kaplan)
 
Son düzenleme:

Murat Vardar

Uzman Üye
Uzman Üye
Kayıt
14 Ocak 2012
Mesaj
4.332
Tepki
1.051
@muratamam

“İki şey vardır, insanların çoğu onun değerini bilmezler: Sıhhat ve boş vakit” (Hadis-i Şerif)*

"İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır" buyururken O, her türlü başarı, gelişme ve ilerlemenin zamanı en iyi, en planlı bir şekilde kullanmanın gereğini ifade etmiştir



” Zamanın iyi ve üretken olarak kullanımı konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyor. İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen, çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine, “Haydi, küçük bir deney yapalım” demiş.

Masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış,
dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş.

Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş; “Kavanoz doldu mu?”

Sınıftaki herkes, “Evet, doldu” yanıtını vermiş.

“Demek doldu ha” demiş hoca. Hemen eğilip bir kova küçük çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş. Kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler.

Yeniden sormuş öğrencilerine; “Kavanoz doldu mu?”

İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler; “Hayır, tam da dolmuş sayılmaz” demişler.

“Aferin” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir kova dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş.

Ve sormuş yeniden; “Kavanoz doldu mu?”

“Hayır dolmadı” diye bağırmış öğrenciler.

Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış.

Sormuş sonra; “Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?”

Atılgan bir öğrenci hemen fırlamış; “Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz.”

“O da doğru ama” demiş zaman kullanma hocası; “Çıkartılması gereken asıl ders şu; Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız.”

Ve ardından herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş;

“Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri,onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor musunuz?

Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyorsunuz?” ”

Peki ya siz değerli forum üyeleri... ?
 

Bahtınur YILDIZ

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
19 Haziran 2008
Mesaj
1.141
Tepki
456
Kavanozumdaki büyük taşlar sanırım işim. Bu devirde geçinebilmek önemli, eşler sırt sırta verip bu zor görevi beraber üstlenmek zorunda kalıyor.

Orta taşlar çocuklarım olmalı. İşimden sonra uzun vakitlerimi vediğim yegane hediyelerim.

İnce kumlar kitaplarım olmalı. Onlarla deşarj oluyorum, okumak oturduğun yerden başka hayatlara misafir olmak gibi.

Ve su... Benim için dost sohbetleri. Ötelediğim ama hep boşluğunu hissettiğim kavanozu boş bırakan şey.
 

ZxxxE

Uzman Üye
Uzman Üye
Kayıt
17 Eylül 2008
Mesaj
1.974
Tepki
1.621
Bazıları da özledim der ama duyan olmaz (benim gibi) offffffffffff.............ffffffffff...........fffffffff ...
 

Şener CANÖZ

Altın Üye
Altın Üye
Uzman Üye
Kayıt
2 Nisan 2009
Mesaj
2.954
Tepki
1.573


"Dışarısı kirli ve sürekli kirletiliyorsa ,
içine , kalbine ve yüreğine doğru yürüyüşe geç ...
gün ağardığında
üzülmeyeceksin ..."

...
Pürtaksir Dede
 
Yukarı Alt