@M.Vehbi
Vehbi bey,
Öncelikle içten sorularınız teşekkür ederim.
Konu karışık ve iç içe görünmekte fakat aslında çok basittir.
Ancak benzetmelerle anlatılırsa anlaşılabilir. Fakat benzetme yaptığımızda da doktorlukla, otomobil tamirciliği ile grafikerliğin ne ilgisi var diye karşı çıkılmaktadır. Bunlar mevcut karşıklıktan çıkar sağlayan kişilerin çarpıtmalarıdır.
Vehbi bey; herkes doktor olmak zorunda değildir... Hemşireye, hastabakıcıya, röntgen teknisyenine de ihtiyaç vardır. Herşeyi doktor yapamaz.
Oto tamirhanesinde herkes usta olacak diye kural yoktur. Herkes usta olsa çekici ustaya kim getirecek?
Bizim karşı çıktığımız şudur;
Öyle bir silindir gelmiştir ve grafik piyasasını öylesine dümdüz etmiştir ki; , kimin profesör, kimin doçent, kimin asistan, kimin uzman doktor kimin hemşire, kimin hastabakıcı olduğu belli olmaz hale gelmiştir. Herkesin beyaz gömleği vardır. Ya da otomobil tamirhanesinde kimin çırak kimin kalfa kimin usta olduğu belirsiz hale gelmiştir.
Bu gün bilgisayar önüne her oturan grafikerdir. Beyaz gömleği her giyen doktor, mavi tulumu her giyen usta olmuştur.
Burada diploma, sertifika, uzmanlık belgesi, eğitim, tecrübe vs. önemsiz hale gelmiş, tek ölçü "yeteneğin varsa grafikersin, gerisi hikaye" noktasına gelinmiştir.
Bunları yazmaktan amacım alaylı grafikerleri imha etmek filan değil, aksine alaylı grafikerlerin mektepli grafikerlere olan haksız rekabetine dikkat çekmektir.
Ama elbette haksız rekabet yapanlar, "evet biz mektep medrese görmedik, görenler kadar iyi tasarım bilemeyiz" deme dürüstlüğünü gösterememektedirler. Aksine "biz mekteplilerden daha iyiyiz, daha hızlı ve ucuza çalışıyoruz, hem piyasa da bizi tercih ediyor, hem tasarımı da müşteri söylüyor, alan memnun satan memnun, sen bize düşman mısın?", yaklaşımı içindedirler.
Bütün bunların nedeni serbest piyasa değil, serbest hukuk, yani hukuksuzluktur.
Kanunun olmadığı yerde orman kanununun hüküm sürmesidir.
Evet iddia ediyorum; bu gün grafik piyasasını yönlendiren dersaneler ve kurslar grafik tasarımcısı değil grafik operatörü yetiştirmeye yöneliktir.
Bunda en büyük suç devletin, milli eğitim bakanlığının ve üniversitelerindir. Çünkü onlar piysayı başıboş bırakmışlardır ve boşluk da zararlı bir biçimde doldurulmuştur.
Durum şuna benzemektedir;
Avukatlık eğitimi görmeyen ancak dilekçe yazan kişilere arzuhalci denir. Bu arzuhalciler Avukat cübbesi giyip duruşmalara çıkmakta, hakim cübbesi giyip mahkeme yönetmektedirler.
Siz ameliyathaneye girdiğinizde herkesin yeşil önlüğü dolayısıyla kimin doktor kimin hastabakıcı olduğunu anlayamazsınız. Yeşil önlük giydi diye hastabakıcıya ameliyat yaptırılırsa orada meslek kuralları yok demektir.
Doktorluğa yeteneği var diye kişilere doktorluk yaptırılmaz, ancak doktor yardımcılığı yaptırılır, ona da yardımcı tıp personeli denir.
Avukatlığa yeteneği var diye avukatlık yaptırılmaz, mübaşirlik veya zabıt katipliği veya arzuhalcilik yaptırılır.
Askerlik eğitimi almadan asker elbisesi giyen kişi asker değil milis veya gerilla olur, gerillanın bile eğitimi vardır.Subaylar yıllarca okur, erler 4 aylık eğitim alır. Erler elbette lazımdır ama erlere albay muamelesi yapılırsa albaylar kızar. Orduda 20 yıl erlik yapan er, artık komutan olur ve bu komutana da mektepli değil, alaylı denir. Bir ordu alayında bile 2 sene erlik yapan öyle kolay kolay alaylı olamaz. (Alaylı terimi ordu kültürümüzden gelmiştir, alayda yetişen pişen ve mektep görmeden subay olan tecrübeli komutan demektir. Şimdi bunu duyduktan sonra ben alaylıyım lafını kolayca edebilecek misiniz?)
Sayın Vehbi,
Ben 3 yaşımdan beri resim yapıyorum.İlk çizgi romanım 1970 yılında Hürriyet Gazetesinde yayınlandı. 1973 yılında Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle yaptığım afiş Istanbul liseler arası yarışmada ödül aldı ve gazetelere basıldı. Ben o zamanlar güzel sanatlar eğitimi almamıştım ama yetenekliydim.
Ama gördüm ki yetenek, kesinlikle eğitimle birleşirse çok daha verimli olmaktadır.
Sonra kader beni eğitim almaya itti ve 35 yıldır bu meslekteyim.(Ben hem alaylı hem mektepliyim.)
Hep kendi açınızdan bakmayınız, bir az da benim ve benim gibilerin açısından bakmaya çalışınız. Yılların usta grafikerleri artık 2-3 yıllık grafikerlerle bir tutulmaya başlanmıştır.
Çırak düzeyindekilere ustasın gazı verilmekte ve piyasanın (sanatın-mesleğin) değeri düşürülmektedir.
Genç kardeşlerimiz bu gaza inanmakta, gaza gelmekte ve bize siz alaylıların düşmanısın demektedirler.
Oysa kendileri bilmeden ustalara düşmanlık etmektedirler, bunun farkında değillerdir ve hatta bunu da savunmaktadırlar.
Bütün mesele yetenek, serbest piyasa vs değil, hukuksuzluktur. Mesleğin kuralsız ve disiplinsiz hale gelmesidir.
Yani ordunun disiplini bozulmuştur. 2 yıllık asker, 20 yıllık komutanla eşit hale getirilmiştir.
Ben yetenekli doktorun yerime geçmesinden ve bana rakip olmasından gocunmuyorum. Aksine tıp eğitimi almış genç doktora yardımcı oluyorum. Benim üniversitede 110 tane öğrencim var. Bu yıl mezun oldular ve onlara halen yardımcı oluyorum.
Ama tıp fakültesi mezunu öğrencileri küçümseyen hastabakıcıların kendilerini yetenekli doktor olarak gösterme niyetlerine ve kötü niyetli hastane patronlarının desteğini alarak doktor önlüğü giymelerine karşıyım.
Ben ustasının yanında çıraklık ve kalfalık eğitimi almadan kendisini usta gibi gösteren çıraklara ve onlara usta tulumu giydirip oto tamir servisine ucuz eleman diye alıp oto sahiplerine usta diye yutturan tamir servisi sahiplerine karşıyım.
Yoksa ben karşı dükkanda bileğinin hakkıyla usta olmuş, ustalık sertifikasını duvarına asmış önüne gelen her aracı tamir edebilecek ustalıkta olan tamirciye saygı duyarım.
Vehbi bey, umarım bu yazdıklarımı anladınız ve kabul ettiniz.
Anlamadıysanız veya kabul etmediyseniz yapabileceğim bir şey yoktur.
Herkes kendi bildiği yolda gidecektir, ama kimse sanmasın ki bu bozuk düzen böyle gidecektir.
Haksızlık elbet bir gün hak dediğimiz o müthiş güç ile karşılaşacaktır.
------------------------------
Kopya tasarımlara gelirsek, elbette çıraklar ustaları kopya eder. Bu doğaldır ve eğitimin gereğidir.
Ama bir usta, usta olduktan sonra başka ustadan kopya ederse o usta başkasının malını çalmış gibi olur.
Bir usta sürekli kendi tasarımlarını tekrar eder ve kendi kendine kopya ederse, bu kez A müşterisi için yaptığını B müşterisi için yapar hale gelir ki, bu kez A müşterisinin malını çalmış gibi olur.
Kısaca; kopya eden yetersiz olduğu için kopya eder.
Ama kopya edilerek ekmek parası kazanmaya alışılmış bir grafikerlik mesleğini; ne yapalım müşteri böyle istiyor gerekçesi ile hoş göremeyiz.
Bu kuralsızlıktır, ahlaksızlıktır, ekmek parası kazanmanın hırsızlığa eşitlenmesidir. Hırsızın çalma eylemine ne yapsın garibim ekmek parası mücadelesi denmesidir.
Tasarım bilmeyenlerigrafiker diye piyasaya sürenler; kopya etmeyi bile normal hale getirmeye çalışılıyor. Bu meslek bu kadar ayağa düşürülmemeli...
-----------------------------------------------------------
Meslek bırakıp bırakmamaya gelince...
Siz elbette ekmek yediğiniz ve 2 yıl emek verdiğiniz bu mesleği bırakamazsınız. Grafik sektöründen menfaatiniz vardır. Kimse menfaatini bırakmaz.
Ama siz "ben grafikerim" diyorsanız başka, "yardımcı grafikerim" diyorsanız başkadır.
Kimse size "otomobil tamirciliği ile uğraşmayın, bu mesleği bırakın" diyemez. Ama siz "ben usta bir tamirciyim ve dükkan açacağım" derseniz o zaman başkadır, "ben oto tamirciliğini seviyorum, ilgim var bu mesleği öğrenip usta olacağım" derseniz başkadır.
Kimse size "tıpla ilgilenmeyin, hastanede çalışmayın" diyemez. Kimse size "hukukla ilgilenmeyin, adliyede çalışmayın" diyemez.
Ama siz "ben doktorum, ben hakimim, ben avukatım" diye ortaya çıkarsanız; bunu ispat etmek zorundasınız, bu ispat patronların veya müşterilerin demesiyle olmaz, dünyanın her yerinde bu ispat devlet veya meslek teşkilatlarından alınan belgelerle yapılır. O belgelerin üzerinde mesleğe yıllarını vermiş kişilerin onayı vardır.
Siz bu kişileri sizi imha edecek düşmanınız olarak görürseniz ve sanatınızı hiç bir yasaya bağlı olmadan ispat etmeye çalışırsanız hatta ispatlamaya mecbur değilim derseniz; bu ustaların size "benim ekmeğimle oynama" demeye hakkı vardır ve siz de o zaman "bizi imha etmek istiyorsunuz" diyemezsiniz.
Çünkü ustalar imha olmak istemiyorlar.
Her meslek erbabı, mesleğinin şeref ve haysiyetini korumak ve mesleğini geliştirmek zorundadır. Her meslek içinde belirli kurallar ve hiyerarşiler olmalıdır. Her meslek tek tip elemanlardan oluşmuş değildir, uzmanıyla, yardımcısıyla bir ekip çalışması içinde ahenkli olarak çalışmalıdır.
Bir orduda herkes albay değildir, bir adliyede herkes hakim değildir, bir hastanede herkes doktor değildir. Doktor hastabakıcıya, albay çavuşa düşman olamaz. Yeter ki hastabakıcı doktora, çavuş albaya düşman olmasın.
Herkes yerini ve görevini bilmelidir, bir alt görevden bir üst göreve geçmenin kuralları olmalıdır.
Asıl olan ekip çalışmasıdır. Şimdiki sistem BU EKİP ÇALIŞMASINI YOK EDİP ağır silindiriyle HERKESİ DÜMDÜZ ETMİŞTİR !
Bilmem anlatabildim mi?
Anlayana saygılar.