@Zerdem
Zerdem kardeş,
Türk insanı Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyor ama Türkçe anlaşamıyor. Anlaşabilmesi için önce karşısındakinin ne dediğini ANLAMASI lazım. Anlaması için ise önce DÜŞÜNMESİ lazım. Düşünmeden anlama olmaz, Anlamaya çalışmadan anlaşma olmaz. Ne olur? YANLIŞ ANLAMA olur. Yanlış anlama ise ANLAŞMAZLIĞI ve giderek küskünlüğü doğurur. Nasıl mı şöyle;
Sen diyorsun ki;
"Hocam, benim işi kış tutmaktan kastım saydıklarınız değil,"
Peki hangi saydıklarım değil? Ne saymışım;
"Kendi Grafik tasarımlarını beğenmediğini,bilginin sıfır olduğunu, paranın olmadığını, grafik eğitimi okuldan, dersaneden vs yerlerden parasıyla almaya imkanının olmadığını ..."
Bu saydıklarım işi kış tutmak değil mi? Bunun neresine DEĞİL diye karşı çıktın?
Diyorsun ki;
" işi değil kendimi küçümsemem. İşi büyük, kendimi küçük görmem."
Soruyorum; kim sana işi küçük görüyorsun dedi?
Demek ki senin kendini grafik sanatına uygun görmediğini ifade etmişim ama sen yine o değil, bu değil diye benim seni yanlış anladığımı ifade ederek (veya kendinin yanlış anlaşıldığını zannederek) itiraz edip düzeltme yoluna gitmişsin. Oysa ortada ne sen kendini yanlış anlattın, ne de ben seni yanlış anladım.
Peki yanlış anlayan kim? SEN!
İşte Zerdem; bir grafiker önce yanlış anlamayacak... Sonra yanlış anlatmayacak... Niye? İşi iletişim, yani görsel iletişim... Önce iyi iletişim kurmayı bilecek, sonra bu iletişimi nasıl görsel hale getireceğini bilecek.
Yani doğru algılayacak, doğru düşünecek ve doğru algılatacak.
Türkçe konuştuğunu sanan halbuki ama Türkçe düşünemeyip Türkçe anlayamayan biri, Türkçe anlaşamaz. Olmayan bir yanlışı düzeltmeye kalkar, oysa yanlışı kendi yaratmaktadır ve doğru düşünemediği için bunu göremez.
Diyorsun ki;
"Sizin lafınız değerli demem, görüşünüze önem vermem işte bu yazdıklarınız yüzünden."
Gerçekten böyle düşünüyorsan yukarıdaki dediklerime de değer verirsin.
Yazdıklarında o kadar vahim şeyler var ki, her biri üzerinde ayrı ayrı durmak gerek. Şimdi cümleleri tek tek alıyorum;
-Biz de Erdem'e iş arıyorduk, anlıyor bilgisayardan... (Bilgisayardan anlayan herkesin grafiker olma şansı var mıdır? Ben yıllardır feryat ediyorum, iyi bilgisayar kullanmak tasarımcı olmak değildir, bilgisayar programcıları web tasarımcısı değillerdir diyorum. Madem Erdem bilgisayardan anlıyor, niye mahallede BİLGİSAYAR tamircisi dükkanı açmıyor, niye bilgisayarla ilgili bir başka iş yapmıyor da GRAFİKERlik yapmak istiyor. Bu arada Erdem; grafikerliği küçümsemediğini de söylüyor.)
-"Ben de bilmiyorum, elemanlarıma yaptırıyorum" (bunu diyen reklam ajansının patronu! Grafikerlikten anlamıyor ama reklam ajansı açıyor. Eminim bu kardeşimiz de grafik tasarıma saygılıdır. Bilmediği bir konuda dükkan açmış, almış 2-3 grafikeri koymuş önüne bilgisayarları, onlar çalışıyor, bu kazanıyor ve reklamcılık yapıyor. Bu iş bu kadar basit yani... Müşteri ile de çoğunlukla grafiker görüşür... Kendisi ne işe yarar? Finansör ve organizatör! Grafikerle müşteri anlaşamazsa ne olur? Arayı kim bulur? İşten kim anlar? Orayı karıştırma Faruk hoca! İşte memleketimden REKLAMCI manzarası.)
-"Şimdiye kadar çok kişinin lafını dinleyip gönlünü yaptım. Bir kere de onun gönlünü yapsam, lafını dinlesem bir yerim eksilmez deyip ..." (Erdem kardeş, kendinde grafikerlik konusunda bu kadar eksiklik olduğunu söylediğin halde sevgilin sana grafikerlik yap deyince hevesleniyorsun ama beceremeyince de moralin bozuluyor, eğer sana muslukçuluk yap, eczacılık yap deseydi yine yapmaya heveslenecek miydin? Hem şimdiye kadar niye onun bunun gönlünü yapıyorsun ki? Hiç kendi sesini dinleyip kişiliğine, yeteneğine en uygun şeyi sırf sen istediğin için, başkasının ne dediğine aldırmadan yapmayı denedin mi? Sen kendi kendini yönetme ve belirleme kararlılığına sahip misin? Kısaca en yukarıda dediğim gibi, Türkçe düşünüp Türkçe anlıyorsan kendini de sağlıklı anlayıp sağlıklı karar verebilmelisin.)
Erdemcim, daha da üzerinde duracağım şeyler var. Ama bu kadarı yeterli sanıyorum.
Umarım doğru anlatabilmişimdir, umarım doğru anlaşılmışımdır.
Grafiker kültürlü olmalıdır, kültürlü olmazsa bilgisayar amelesi veya grafik işçisi olur. Onlara grafiker diyenler olabilirse de sen inanma. Onların çoğuna yanlarına oturan müşteri veya patron şu rengi şöyle yap, şu resmi böyle koy diye tasarım yaptırırlar. Senin reklam ajansı sahibi dostun da garanti böyle yapıyordur. Bilgisayardan anlamayanlar, bilgisayardan anlayan ama tasarımdan anlamayanlara işte böyle davranırlar. Bilgisayar işçileri veya grafik ameleleri de duvarcılık, sıvacılık yapmaktansa grafikerlik yaparım, rahat ve temiz iş diye bu mesleği tercih etmiş ve heves etmişlerdir.
Bunları çok iyi düşünmeni, ben ne olmak istiyorum? ben neye yatkınım, grafikerlik nedir? diye iyi düşünmeni, bir karara varamıyorsan en iyisi kendini iyi bir grafik ustanın yanında test etmeni şiddetle öneririm. Ama ustanın kalitesi de çok önemlidir. Bir bilgisayar amelesi tecrübeli bir kişinin yanında tasarım değil, grafik programları kullanmayı ve teknik grafiker olmayı öğrenirsin. Ama yaratıcı ve tasarımcı bir ustanın yanında tasarımcı gibi düşünmeyi, kolayca yaratmayı ve tasarım bulmayı, bununla birlikte hangi tasarımı hangi bilgisayar programıylayapmak gerektiğini öğrenirsin.Bu ise uzun ve zahmetli bir yoldur.
Eskiden deri kalfaları, terzi kalfaları, demirci çırakları yeni bir işe girecekleri zaman onlara ustan kim? derlerdi. İyi ustanın yanından gelmişse tercih edilirlerdi.
Bir atasözü vardır,
bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim derlerdi, ben de sana diyorum ki;
"bana ustanı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim".
Bu durum Tıp fakültesi mezunu doktorlar için de geçerlidir. Çapa tıp fakültesinden iyi doktorlar çıkar. Mühendisler için ise ODTÜ (Ortadoğu Tekn. Üniv.) den iyi mühendis çıkar. Dolayısı ile burada da bana fakülteni söyle sana kim olduğunu söyleyeyim lafı önemlidir.
Buradan hareketle; iyi ve ünlü bir kaliteli matbaaya girersen, orada kesinlikle birden çok iyi grafiker usta bulursun. Bunların bazıları grafik amelesidir ama iyi teknik bilgilerle donatılmıştır, bunlardan teknik şeyler öğrenirsin, bazısı tasarım yönü güçlüdür onlardan da estetik bilgiler alırsın, bazen her ikiyönü güçlüler vardır, bunlar az bulunur ama şanslıysan onu da bulursun. Matbaa için dediklerim daha zor olmakla ajanslar için ve grafik tasarım ofisleri için de geçerlidir. Oralara istersen çaycı ve ofisboy diye gir zamanla grafik departmanına sızarsın.
Ama önce kendini tanı ve eğilimlerini anla.
Bir de; benim tüm yazılarımı gerek face'de gerekse burada okursan grafikerlik eğitimine başladın demektir. Tekrar ediyorum, grafiker kültürlü olmalı, iyi anlamalı, iyi düşünmeli ve iyi anlatmalıdır. Zaten yazı da bir tasarımdır, konuşma da... O halde iyi tasarımın temeli iyi düşünmedir.
İyi düşünmeyi öğrendiğin zaman, iyi düşünemeyen kişilerle bir arada olduğunda acı çekersin, mutsuz olursun, buna da AYDIN YALNIZLIĞI denir. Bu kez aydınlanmış insanlarla bir arada olmak istersin. En yüce tasarımcı tanrıdır ve giderek Tanrıyı özler hale gelirsin ki TASAVVUF budur, Filozofi (felsefe) budur. Osmanlıca buna mütefekkir (fikir düşünen adam) denir. Grafik tasarımda ise en yüce makam FİKİR BULMA makamıdır. Türkiye'de ise Fikre ve düşünceye değil işçiliğe para ödendiğini gördüğün anda hayallerin yıkılabilir. Buna hazırlıklı olmalısın.
Kısaca Erdem kardeş (oğlumun adı da Erdem) , Kur'an'ın ilk emri IKRA (OKU) dur. Önce okuyacaksın, bileceksin. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu hadisini, emaneti ehline veriniz hadisini bileceksin ve ona göre düşünüp, hayatını da mesleğini de buna göre yaşayacaksın.
Yolun açık, gazan mübarek olsun.