Grafikerliği NEREDE ve NASIL BİR EĞİTİM alarak öğrendiniz?

Kayıt
9 Eylül 2008
Mesaj
1.562
Tepki
25
üniversiteden mezun olduktan sonra birgün bir resim atölyesinde yağlı boya yaparken bir grafiker abim çalışmalarıma baktı ve bana benimle çalışmak istermisin dedi ben sana program öğretirim dedi (külliyen yalan) ozamanlar sıcak bakmıyordum bilgisayara çok mantıksız geliyordu... kalem, rengarenk boyalar, fırça herhangi bir kağıt parçası benim vazgeçilmezimdi... o an için kabul etmedim teklifi çok sonra kabul ettim ve çalışmaya başladım hiç bir bilgim yoktu bilgisayarın inanın b' sini bilmiyordum çünkü anabilim dalım grafik olmasına rağmen bilgisayar destekli bir eğitim almamıştım. sürekli patronumun ve grafiker arkadaşın yaptıklarını takip ediyordum ellerine bakıyordum klavyeyi mausu nasıl kulandığını inceliyordum hiçbir zaman sorduğum soruya yanıt alamadım. bana basit işler veriliyordu birgün pc başına oturdum ve öğrendiklerimi uygulamaya başladım ilk freehand programını kullandım çeşitli resimler çiziyordum bana çok zevk veriyordu renklerle ilgili bişeyler yapmak orada pen tool hakimiyetini çok geliştirdim yapabileceğim konusunda kendime güvenim yoktu ve 10 ay geçti aradan ben hala parasız çalışıyordum, birgün patronum şehir dışına çıktı ve grafiker arkadaşım bana hiç unutmam tabela işi vardı onu yapmamı istedi dilekcim bir dene kendini istersen diye teşfik etti ilk defa photoshopta tasarım yapacaktım daha önce sadece decube yapmıştım photoshopta ama mantığını biliyordum cesaretim yoktu bişeyler yapmaya ben çok güzel bir tasarım yaptım patronum geldiğinde monütörü açtım ve oradan ayrıldım yanımda telefon vardı görüşme yapacakken monütöre takıldı bunu kim yaptı dedi nolduki abi dedim diğer arkadaşın ismini vererek ....mı yaptı dedi hayır ben yaptım dedim inanamadı o günden sonra kavgalı bir şekilde oradan ayrılmak zorunda kaldım ve bana dediği tek şey yine o tasarımı senin yaptığına inanmıyorum dilek dedi o kadar çok ağladım ki inandırmak zorunda değildim ve ayrıldım. ilk tecrübem o oldu sonra bir başka reklam ajansında çalıştım orada da yine maddi olarak sıkıntı çektim ve yaptığım tasarımlar gerçekten fena değildi orada da benim yaptığım tasarımlar direkt olarak müşteriye sunulmadan patronum tarafından müdahale edilirdi örneğin rengi değişirdi ya da bir çizgi eklerdi vs. bu benim çok canımı sıkardı sunulduğu zaman beğenilirdi adı patron yaptı olurdu beğenilmezdi dilek bunu değiştir vs vs .... en sonunda Çorum'da eğitim alabileceğim bir kurum yoktu alabileceğim eğitim ii olmalıydı diye düşünerek istanbula gelmeye karar verdim netten araştırdım benden yaptığım çalışmalardan örnekler istendi ve beni kursa çağırdılar 2.5 aylık bir eğitim sürecim olacakken 7 aylık bir eğitim sürecim oldu bu zaman içersinde kolay kavradım programları zaten biraz olsun hakimiyetim vardı ama birbirne benzer programlar çok olunca zorlanmadım iki program biliyorken şimdi çok çok fazla program kullanabiliyorum kursumdan oldukça memnun kaldım amacım öğrenmekti ve bunun için gerçekten çabam oldu. en büyük zevkim programlar arası geçişler yaparak tasarımlar yapmak tek programa bağlı kalmıyorum. iş tecrübesi ve eğitimle nacizane bişeyler yapabiliyorum hala grafiker adını layık görmüyorum kendime zamanla hala bişeyler öğreniyorum araştırıyorum ve uygulamaya çalışıyorum bunu y aparakta bazı püf noktalar yakalıyorum..... ben çok uzattım galiba faruk bey kusuruma bakmayınız paylaşmak istedim sadece benim serüvenim böyle halada devam etmekte öğrenme ve nacizane öğretme azmini yaşıyorum....
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
"ben çok uzattım galiba faruk bey kusuruma bakmayınız paylaşmak istedim sadece benim serüvenim böyle"

Dilek hanım,
Gayet zevkle okudum. Hatta kendimden benzerlikler de buldum anlattıklarınızda.

Keşke herkes sizin gibi paylaşabilse.

Bazı sorularım olacak;

1-Gazi Ünv. resim öğretmenliği bölümünü bitirmişsiniz. Almış olduğunuz bu eğitim grafikerliğinize olumlu veya olumsuz etki yaptı mı, yaptıysa ne yaptı?

2-Bildiğiniz üzere sadece program kursları grafik eğitiminin hepsi demek değildir. Grafik TASARIM EĞİTİMİNİ nerede ve nasıl aldınız?

3-Resim öğretmenliği eğitimi ile, Grafikerlik eğitiminin benzer ve farklı noktaları nelerdir?

Cevaplarsanız sevinirim.
 
Kayıt
9 Eylül 2008
Mesaj
1.562
Tepki
25
Faruk bey zevkle okumanıza sevindim... cvp vermeye çalışıcam sorularınıza.

1- Resim öğretmenliği mezunuyum ancak bana üniversitem inanınki öğretim adına çok fazla bişey katmadı ben üniversiteye donanımlı gitmiştim ve orada yaptıklarımı ben lise dönemimde zaten yapmıştım. Öğretmen olarak yetiştirildim grafiker olarak değil olumlu olumsuz etki mutlaka yapmıştır en önemlisi yeteneğimi konuşturabildim gerek renk bilgim gerek kompozisyon vs birde belki akademik kariyer çalıştığım yerde bana artı getirmesini beklerdim ama malesef olmadı sizce bu durum olumlu mudur olumsuz mudur siz düşünün...

2- Tabiki ii bir program kullanmak ii bir tasarımcı ya da grafiker olmak anlamına gelmez. Ben ajans adı altında iki yerde çalıştım ve kendimce bişeyler yapmaya çalıştım ben tasarım yapabilme yeteneğine sahibim zaten bunun için gazi üniversitesinde okumaya hak kazandım. işin teorik kısmı hazırdı bende sadece teknik kısmıyla ilgili bilgilenmek adına kurs eğitimi aldım.

3- benzer ve farklılıklar mutlaka çoktur ama... benzer yanı ikisininde düşündüklerini yüzeye aktarma kabiliyeti buna eskizde denebilir, renk uyumu, kompozisyon, oran orantı, vs. farklı yanı ise; öğretmenlikte pedagojik eğitim varken grafikerlikte tamamiyle ticari boyut ön planda bana göre. ikisindede kurallar var öğretmenlikte milli eğitimin koyduğu kurallar belli müfredat sistemi olur dışına çıkamazsınız, grafikerlikte de patronun ve müşterinin koyduğu kurallar var. Özgürlük yok tamamiyle yönlendiriliyorsunuz başkaları tarafından...

umarım cvplarım tatmin edici olmuştur Faruk bey...
 
Kayıt
12 Aralık 2008
Mesaj
184
Tepki
3
Marie Claire dergisinin eski tasarımcısı hakan bey'in deteği ile başladım, ilk dersimi ondan aldım daha sonra kendimi kitaplar, cd'ler okuyarak geliştirdim.İlk olarak matbaa üzerine grafikerlik yapıyordum, son 8 senedir serigraf, tampon, yuvarlak baskı üzerine çalışıyorum.Yani promosyon ürünlerine vektorel renk ayrımı konusunda uzmanlaştım.Şu matbaa ortamından çok uzaktayım.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Dilek hanım görüyorsunuz; herkes sizin gibi DOĞRUSÖZ'lü değil ve 3-5 kişiden başka kimse cevaplamıyor bu sorumuzu. Oysa burada 22.000 üye var.

Grafik eğitimini nasıl ve nereden aldın diye sorulunca susanlar çeşitli yerlerde rahatlıkla "ben grafikerim" diye konuşabiliyorlar.

Bu nedenle cevap veren herkese teşekkür ediyor ve diğer üyelerden de böyle DOĞRUSÖZLÜ açıklamalar bekliyorum.

Herkes yazsın ki, doğrular ortaya çıksın, yeni çözümlere doğru ilerleyebilelim.

Şimdi geleyim yazdıklarınıza;

1-Üniversite eğitiminin insana bir şey katmadığını yazmışsınız, inanın bu çok üzücü. O zaman üniversiteye ne gerek var ben sanatı kendi kendime de öğrenirim diyenler haklı çıkıyor.

Oğlum da 2 yıldır meslek lisesinin grafik bölümünde okuyor, onun da almış olduğu eğitim tam bir oyalamaca ve avutma. Oğlum ve arkadaşlarına 2 yıldır Grafik adına sadece renkli degradeleri fırçayla ve guaş boya ile yaptırmaktan başka bir şey öğretmediler.

Oğlumun hocaları bile oğluma "baban okulumuzda seminer versin, bize piyasayı anlatsın" diyorlarmış. Hatta içlerinden birisi "baban bana özel ders versin" diyormuş.

Üniversitenin grafik bölümleri ise daha da acayip. Çizgi film bölüm başkanı inşaat mühendisi, güzel sanatlar dekanı mimar mühendis, sinema bölümü başkanı iş idaresi mezunu, halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümü başkanı gazetecilik mezunu, tasarım bölümü başkanı matbaacılık mezunu...

Çoğu doçent doktor ve profesör ama grafiği bilmiyor. Grafik bölümü başkanları ise genellikle yağlı boya tablo yapan ünlü ressamlar. Ünlü oldukları için bölüm başkanı olmuşlar ama grafiğin g sini bilmiyorlar.

İşte durum böyle olunca da meydan 2 ayda photoshop öğretip sonra da grafiker yetiştiriyorum diyen dersanelere kalıyor. Buradan mezun olanlar da ben tasarımcıyım diyor.

Yazdıklarınızdan öyle şeyler çıkar ki sayfalar tutar. Mesela renk bilginiz ve kompozisyon bilginizin ve okul bitirmiş olmanızın size işyerlerinde artılar kazandırması gerektiğini ama kazandırmadığını söylemişsiniz. Bu bile ayrı bir tartışma konusudur.

Bunu müşteri veya patron takdir etmemiş olabilir ama size şimdi ben soruyorum; bu resim eğitiminden gelen renk ve kompozisyon bilginiz grafikerliğinize olumlu katkı yaptı mı? Yoksa ressamlığınız grafikerliğinize engel mi oldu? Yani ressamlık yerine grafikerlik eğitimi alsaydınız daha mı iyi olurdu? Yani resim eğitimi başkadır, grafik eğitimi başkadır mı diyorsunuz?

Buna bağlı olarak yazdıklarınızdan çıkardığım sonuç şudur; Patronlar veya piyasa resim eğitimi alanların bu eğitimini umursamıyorsa, onlar için sanatçı değil de zenaatçi, yani yaratıcı ve tasarımcı değil de işçi ve uygulayıcı önemlidir sonucu çıkıyor. Gerçekten öyle midir?

2-Tasarımın teorik kısmının hazır olması ve sadece teknik bilgi için kursa gitmiş olmak ifadelerinizden sanki resim öğretmenliği bölümüne devam etmiş olmasaydım da yine grafik tasarım yapabilecek yeteneğim vardı şeklinde bir sonuç çıkardım, ki buna katılmıyorum.

Bu yazdıklarınız, tasarım yapmaya yetenekli kişiler sadece program dersleri alırlarsa grafik tasarımcı olurlar şeklinde bir sonuca bizi götürür ki, bu son derece yanlıştır.

Bu sonuç; grafik tasarım eğitiminin gereksiz olduğu noktasına kadar varır. Her ne kadar üniversite ve liselerde grafik eğitimi berbat ise de, grafiker adayı olan öğrenci; tipografi eğitimi almadan iyi bir logo, leke-renk-kompozisyon eğitimi almadan iyi bir afiş, reklam grafiği tasarımı dersi almadan basın ilanları ve dergi ilanları yapamaz. İllüstrasyon ve desen eğitimi almadan iyi photoshop ve Adobe İllüstrator kullanamaz. Yazı ve kompozisyon dersleri almadan kartvizit yapamaz. Freehand ve Corell kullanamaz. Sayfa dizaynının temel kurallarını öğrenmeden Quark veya Indesign'ı başarılı kullanamaz.

Bu eğitimlerden geçmeyen grafiker her öğreneceği şeyi kendi kendine ve el yordamıyla deneye yanıla öğrenmeye kalkar ki, bu da ona hem yeterli gelmez hem de uzun süre alır ve daha pahalıya mal olur.

Ama ülkemizde eğitim kurumları iyice yozlaştırıldığı için ve grafik bölüm başkanları grafikerlerden seçilmediği için bu yazdığım temeller üzerinde grafik eğitimi verilmiyor ve sisli havada, bulanık suda patırtı gürültü içinde ve bir kaos ortamında kimin eli kimin cebinde belli olmadan bir acayip sistem daha doğrusu sistemsizlik içinde eğitim denilen acayip uygulamalarla öğrencilerin parası ve zamanı israf ediliyor.

Bu yanlışın karşısına da bir başka yanlış, sanki onun alternatifiymiş gibi sunuluyor. Bu alternatif de ne yazık ki grafik tasarım eğitimi eşittir grafik programları eğitimi şeklinde ortaya konuyor.

Geçen dönem ders verdiğim üniversitede bile bana "görsel iletişim tasarımı" dersinde öğrencilere sadece freehand, photoshop ve corell öğretmemi istediler. Bu programları öğretirsem "görsel iletişim tasarımı" dersi vermiş oluyormuşum. Bunları öneren bölüm başkanlarının biri gazeteci diğeri matbaacı. Grafik tasarımı ne iyi biliyorlar değil mi? Kendilerinden daha iyi bilene de tahammülleri yok.

Halbuki görsel iletişim tasarımı demek; visual communication demek olan göze dayalı tüm iletişim biçimlerinin tasarımı demek. Yani çocuklara billboard tasarlatmam gerekiyordu, web sayfasının ara yüzlerini tasarlatmam gerekiyordu, banner reklamı tasarlatmam gerekiyordu. Afiş, kitap kapağı, araç üstü giydirme tasarlatmam gerekiyordu. Bunları bırakıp program öğretmem gerektiğini söylediler. Yılda üniversiteye 7 milyar-9 milyar para ödeyen öğrenciye piyasadaki kurslarda 600 milyon ödeyerek öğreneceği şeyleri ve üstelik tasarım bilmeyen herhangi sıradan bir öğreticiden öğreneceği şeyleri, benim gibi 30 yılını bu işe vermiş bir adamın öğretmesini istediler.

Bu zihniyetle eğitim olur mu?

Olursa, 2 aylık kursa giden adam da grafiker olduğunu iddia eder işte böyle.

3-Gelielim müfredat sisteminin ve piyasanın koyduğu çarpık kurallara; ben eminim ki bozuk eğitim sistemi bozuk piyasa kurallarını doğurmaktadır.

Benim eğitim aldığım 1975 ve 1980 yıllarında grafik bölümünü bitirmiş olmak bir ayrıcalık ve imtiyazdı. Daha yüksek maaş almanızı sağlayan bir etkendi. Bindiğimiz taksiciye grafikerim deyince taksici trafikerim anlıyordu ve kimse grafikerin ne olduğunu bilmiyordu ama, patronlarımız biliyordu ve okul mezunu adamları tercih ediyordu.

Ne olduysa bilgisayarlı tasarım döneminde oldu. Cavit Nogay adlı üye kardeşimizin pek isabetle dediği gibi eski dizgiciler, sayfa sekreterleri, kes yapıştır yapan yardımcı grafikerler, film montaj yapanlar yani grafik ameleleri bilgisayar kullanmaya başlayıp, işler daha hızlı çıkmaya başlayınca tasarımı grafiker değil, bilgisayar yapıyormuş zannedildi. (Eli görmeyen yazıyı kalem yazdı sanırmış, ya)

Zaten bu yanlış kanaatin sonucu grafik programları öğretme işlemine grafik tasarım kursları, grafik programları bilene de grafiker denir yanlışı ve üniversitelerde bile tasarım adı altında program öğretme kepazeleği yaşandı ve halen de yaşanıyor. Bunu benden bile istediler.

Güzel sanatlar fakültelerinin bilgisayar kullanmasını bilmeyen hocalarının cehaleti ve umursamazlığına ilave olarak onların yeni teknolojiye ayak uydurmaya direnmesi ve koltuklarını kaptırmak istemeyişleri nedeniyle eski yönetim biçimi yeni teknolojik gelişmelerin, yeni sanat akımlarının ve değişime açık piyasa koşullarının başında nesli tükenmiş dinazorlar veya kelaynak kuşları gibi kaldı ve değişimi, gelişimi tıkadı...

Yenilik adına sadece doçent ve profesör olmak algılandı ve bu yüzden siyasal bilgiler profesörü sinema TV bölüm başkanı yapıldı.

Buna karşılık; şu anda sağ olsalardı, mesela Pablo Picasso veya Salvador Dali Profesör veya Doçent Doktor olmadıkları için kimse üniversite onları bölüm başkanı yapmazdı... İlla Amerikadaki bilmemne kıytırık üniversitesinden doçentlik ünvanı alması istenirdi.

İşte bu yüzden doçent olan bir siyasal bilgiler mezunu sinema ve TV bölümünün başına sırf doktorası var diye getiriliyor.

(Mesela Ali Poyrazoğlu gibi dev bir tiyatrocu doçent veya profesör olmadığı için öğretim kadrosunun en alt sıralarında yer alıyor. Müfredatta ise söz hakı sahibi midir, onu bilmiyorum.)

İşte bu yüzden 2 aylık kurslara gün doğdu. Program bilip tasarım bilmeyen kişiler kendilerini grafik tasarımcı ilan edip dersler verdiler, seminerler verdiler, Cd çıkardılar, kitap yazdılar, dersane açtılar, parayı buldular, köşe oldular...

Bu uyanıklar bilgisayar kullanmasını bilmeyen eski ve büyük grafik tasarımcıların yanında tıpkı aslanların avını kapmaya çalışan veya aslanların artıklarıyla beslenen sırtlanlar gibi yer alarak dayanışmaya girdiler, bu sayede kendilerine grafik tasarımcı ünvanı verdiler, grafik tasarım eğitmeniyiz dediler oysa grafik tasarım PROGRAMI eğitmeniyiz demeleri gerekirdi.

İşin garibi, bu kişilere grafikerlerin örgütleri ve dernekleri de sahip çıktı, birlikte davranmaya başladılar, çünkü iyi bir pazarı paylaştılar ve grafik tasarımcının sorunları kimsenin umurunda olmadı.

Bu modanın rüzgarı da 2 aylık kursları da etkiledi, program bilen ama tasarım eğitimi almamış kişiler hergün kum gibi çoğalarak grafiker yetiştiriyoruz diyen dersanelerde dersler verdiler.

Bunun karşısında grafik liseleri veya fakülteleri ise temel sanat eğitimi adı altında çocuklara guaş boya ile degrade tonlamaları yaptırmakla veya binlerce noktayı bir santimlik kağıt yüzeye kalemle vurdurarak açık koyu tonlar yaptırmayı marifet saydılar.

Fakültelerin Grafik bölümü başkanları ise taa 500-600 yıl öncesinin gravür baskılarını basan, Albert Dürer dönemi taş baskıları ve Jan Gutenberg dönemi klişe baskıları basan ve bunlardan sergi açan, her sergilediği resime 3-4 milyardan başlayan fiyatlar koyan sanat sosyetesi diyebileceğimiz, piyasa ve teknolojiden uzak kalmış, adeta fanusta veya yüksek duvarların ardında fakülte adını verdikleri köşkler ve saraylarda yaşayan , soylu-senyör-kont diye nitelenebilecek günümüzün prens veya prensesleri hatta kralları haline geldiler.

Bir tarafta üniversitelerdeki bu soylu krallar... Bir tarafta piyasada grafik tasarım programlarını öğreten ama tasarım bilmeyen başka krallar...

Bunun bir değişik versiyonu da web krallığıdır. Web tasarım ve grafik tasarım eğitimi almamış, sadece asp veya diğer programlama dillerini bilen, az buçuk photoshop öğrenmiş bazı bilgisayar programcıları, yazılımcılar, hatta bilgisayar tamircisi teknisyenler ve mühendisler; kendilerini WEB TASARIMCISI ilan etmişlerdir. Her mahallede bulunan bilgisayar tamircilerinin camında bile Web Sayfası Yapılır ilanları mevcuttur. İnternet Cafeler bile Web Tasarımcısı olmuştur.

Böyle KRALLIKLAR kurulmuştur.

Bunların egemenliği altında kalan grafiker milleti veya grafiker amelesi olmuştur. Tarla veya bağ bahçeye benzetebileceğimiz matbaalarda, irili ufaklı tasarım ofislerinde, etiketçilerde, webçilerde ve hatta ajanslarda çalışan ırgatlaştırılmış, köleleştirilmiş grafik işçilerine, artık;
Ne mezunusun, tasarım bilir misin diye sorulmamakta...
Kaç program bilirsin, ne kadar hızlısın diye sorulmaktadır!

Tasarımı ise ya müşteri, ya da patron yönlendirmektedir.
Sizin tasarım bilginiz, eğitiminiz ve yeteneğiniz onlar için önemli değildir. Onlar için önemli olan sizin İTAATİNİZDİR.!

Ya müşteriye, ya da patronunuza itaat edeceksiniz, yani aklını kullanan değil, bilgisayarı kullanan KÖLE olacaksınız, AKIL ise sadece ONLARINDIR!

Peki öyleyse niçin sadece PROGRAM ÖĞRETEN KİŞİ ve KURUMLAR "biz GRAFİK TASARIM öğretiyoruz" yalanını hala ISRARLA söylemeye devam ediyorlar?

KAHRAMAN yetiştiriyoruz yalanı ile KÖLE ve ESİR yetiştirmeye devam ediyorlar.

Şu soruyu sorunuz;
Onlar, o krallar eğer tasarımcı yetiştirmiş olsalardı; piyasadaki patronlar veya müşteriler gerçek tasarımcının ne olduğunu görüp hadlerini bilip, tasarımı tasarımcıya bırakmazlar mıydı? Tıpkı ilac alırken kararı eczacıya, ameliyat olurken kararı doktora, araba sürmeyi soföre, elbise diktirmeyi terziye, banyo tamiratını su tesisatçısına bırakmayı bildikleri gibi.

Terziye nasıl bir kostüm istediklerini bildirirler ve provaya kadar çekip giderler... Dikim süresince hep terziye şunu böyle yap diye emir vermezler değil mi?

Öyleyse niye bir grafikerin bir terzi kadar veya bir oto tamircisi kadar değeri yok?

BUNUN NEDENİ, GRAFİK TASARIMCI YETİŞTİRİYORUZ YALANI İLE ASLINDA HİÇ DE BAŞARILI BİR TASARIM EĞİTİMİ VEREMEYEN VE TASARIMCI YETİŞTİREMEYEN ve aslında tasarımcının dışında bireyler mezun eden KİŞİ ve KURUMLAR DEĞİL MİDİR?
 
Kayıt
9 Eylül 2008
Mesaj
1.562
Tepki
25
"Dilek hanım görüyorsunuz; herkes sizin gibi DOĞRUSÖZ'lü değil ve 3-5 kişiden başka kimse cevaplamıyor bu sorumuzu. Oysa burada 22.000 üye var.

Grafik eğitimini nasıl ve nereden aldın diye sorulunca susanlar çeşitli yerlerde rahatlıkla "ben grafikerim" diye konuşabiliyorlar.

Bu nedenle cevap veren herkese teşekkür ediyor ve diğer üyelerden de böyle DOĞRUSÖZLÜ açıklamalar bekliyorum.

Herkes yazsın ki, doğrular ortaya çıksın, yeni çözümlere doğru ilerleyebilelim."

Benim hakkımdaki güzel düşüncenize teşekkür ederim Faruk bey...

"Şimdi geleyim yazdıklarınıza;

1-Üniversite eğitiminin insana bir şey katmadığını yazmışsınız, inanın bu çok üzücü. O zaman üniversiteye ne gerek var ben sanatı kendi kendime de öğrenirim diyenler haklı çıkıyor.

Oğlum da 2 yıldır meslek lisesinin grafik bölümünde okuyor, onun da almış olduğu eğitim tam bir oyalamaca ve avutma. Oğlum ve arkadaşlarına 2 yıldır Grafik adına sadece renkli degradeleri fırçayla ve guaş boya ile yaptırmaktan başka bir şey öğretmediler.

Oğlumun hocaları bile oğluma "baban okulumuzda seminer versin, bize piyasayı anlatsın" diyorlarmış. Hatta içlerinden birisi "baban bana özel ders versin" diyormuş.

Üniversitenin grafik bölümleri ise daha da acayip. Çizgi film bölüm başkanı inşaat mühendisi, güzel sanatlar dekanı mimar mühendis, sinema bölümü başkanı iş idaresi mezunu, halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümü başkanı gazetecilik mezunu, tasarım bölümü başkanı matbaacılık mezunu...

Çoğu doçent doktor ve profesör ama grafiği bilmiyor. Grafik bölümü başkanları ise genellikle yağlı boya tablo yapan ünlü ressamlar. Ünlü oldukları için bölüm başkanı olmuşlar ama grafiğin g sini bilmiyorlar.

İşte durum böyle olunca da meydan 2 ayda photoshop öğretip sonra da grafiker yetiştiriyorum diyen dersanelere kalıyor. Buradan mezun olanlar da ben tasarımcıyım diyor.

Yazdıklarınızdan öyle şeyler çıkar ki sayfalar tutar. Mesela renk bilginiz ve kompozisyon bilginizin ve okul bitirmiş olmanızın size işyerlerinde artılar kazandırması gerektiğini ama kazandırmadığını söylemişsiniz. Bu bile ayrı bir tartışma konusudur.

Bunu müşteri veya patron takdir etmemiş olabilir ama size şimdi ben soruyorum; bu resim eğitiminden gelen renk ve kompozisyon bilginiz grafikerliğinize olumlu katkı yaptı mı? Yoksa ressamlığınız grafikerliğinize engel mi oldu? Yani ressamlık yerine grafikerlik eğitimi alsaydınız daha mı iyi olurdu? Yani resim eğitimi başkadır, grafik eğitimi başkadır mı diyorsunuz?"

Renk bilgisi ve kompozisyon düzeni tabiki bu sektördeki olumlu katkı yaptı ben bu noktada ikisini farklı görmüyorum neticede elle yapılan tasarımla pc de yapılan tasarım da bir kompozisyondan ibarettir sadece teknik olarak farklılar şunu açıklamam gerekiyor ben ressam değilim. Anabilimdalım grafikti ancak logo çalışması, afiş çalışması vs...onları pc yoluyla değilde el yordamıyla çalışırdık. Ha şunu diyebilirsiniz grafik adına teorik ders olarak ne aldığnız derseniz size cvp veremem bu konuda çünkü almadım sadece logo nasl yapılır
bir afiş nasıl hazırlanır bu ve benzeri çalışmalar ben üniye hazırlanırken doğru kişiler tarafından doğru yönlendirilme olmadığı için eğitim fakültesini tercih ettim güzel sanatlar fakültesiyle olan veya mesleki eğitim fakültesiyle olan ayrımı bilmiyordum. Tek bildiğim şey eğitim fakültesinden öğretmen olarak mezun olunduğu idi. Bu bağlamda güzel sanatlar okumak daha ii olabilirdi diye düşünüyorum ayrıca üniversite değil dersi alacağımız hocalarımız önemli tabi çünkü benim okuduğum okul ile bir başka okul arasında eğitim öğretimi çok çok farklıydı o konuda kendimi şanssız hissediyorum. Bunuda okulumda başka bir üniversiteden dikey geçiş yapan bir arkadaşımdan ve yine başka bir arkadaşımın başka bir üniversitede aldığı eğitimleri yaptığı çalışmaları inceleyerek farkettim. Hani dedinizya
bölüm başkanları diye benim hocam gerçekten çok iyiydi ancak bölüm başkanı olduğu için bizlere çok fazla zaman ayırdığını düşünmüyorum onun eksikliğini yaşadığımıza inanıyorum...


Buna bağlı olarak yazdıklarınızdan çıkardığım sonuç şudur; Patronlar veya piyasa resim eğitimi alanların bu eğitimini umursamıyorsa, onlar için sanatçı değil de zenaatçi, yani yaratıcı ve tasarımcı değil de işçi ve uygulayıcı önemlidir sonucu çıkıyor. Gerçekten öyle midir?

2-Tasarımın teorik kısmının hazır olması ve sadece teknik bilgi için kursa gitmiş olmak ifadelerinizden sanki resim öğretmenliği bölümüne devam etmiş olmasaydım da yine grafik tasarım yapabilecek yeteneğim vardı şeklinde bir sonuç çıkardım, ki buna katılmıyorum.

Bu yazdıklarınız, tasarım yapmaya yetenekli kişiler sadece program dersleri alırlarsa grafik tasarımcı olurlar şeklinde bir sonuca bizi götürür ki, bu son derece yanlıştır.


kesinlikle anladığınız tarzda düşünerek yazmadım. sadece gözlem yeteneğimin olduğuna düşündüğümü aktarma yetisine sahip olduğuma inandığım için öyle bir cümle kullandım güzel sanatlar okumak isterdim tabi iyi hocalar olması kaydiyle ancak bunu bizler tayin edemiyoruz ne yazık ki...

Bu sonuç; grafik tasarım eğitiminin gereksiz olduğu noktasına kadar varır. Her ne kadar üniversite ve liselerde grafik eğitimi berbat ise de, grafiker adayı olan öğrenci; tipografi eğitimi almadan iyi bir logo, leke-renk-kompozisyon eğitimi almadan iyi bir afiş, reklam grafiği tasarımı dersi almadan basın ilanları ve dergi ilanları yapamaz. İllüstrasyon ve desen eğitimi almadan iyi photoshop ve Adobe İllüstrator kullanamaz. Yazı ve kompozisyon dersleri almadan kartvizit yapamaz. Freehand ve Corell kullanamaz. Sayfa dizaynının temel kurallarını öğrenmeden Quark veya Indesign'ı başarılı kullanamaz.

Bu eğitimlerden geçmeyen grafiker her öğreneceği şeyi kendi kendine ve el yordamıyla deneye yanıla öğrenmeye kalkar ki, bu da ona hem yeterli gelmez hem de uzun süre alır ve daha pahalıya mal olur.

Ama ülkemizde eğitim kurumları iyice yozlaştırıldığı için ve grafik bölüm başkanları grafikerlerden seçilmediği için bu yazdığım temeller üzerinde grafik eğitimi verilmiyor ve sisli havada, bulanık suda patırtı gürültü içinde ve bir kaos ortamında kimin eli kimin cebinde belli olmadan bir acayip sistem daha doğrusu sistemsizlik içinde eğitim denilen acayip uygulamalarla öğrencilerin parası ve zamanı israf ediliyor.

Bu yanlışın karşısına da bir başka yanlış, sanki onun alternatifiymiş gibi sunuluyor. Bu alternatif de ne yazık ki grafik tasarım eğitimi eşittir grafik programları eğitimi şeklinde ortaya konuyor.

Geçen dönem ders verdiğim üniversitede bile bana "görsel iletişim tasarımı" dersinde öğrencilere sadece freehand, photoshop ve corell öğretmemi istediler. Bu programları öğretirsem "görsel iletişim tasarımı" dersi vermiş oluyormuşum. Bunları öneren bölüm başkanlarının biri gazeteci diğeri matbaacı. Grafik tasarımı ne iyi biliyorlar değil mi? Kendilerinden daha iyi bilene de tahammülleri yok.

Halbuki görsel iletişim tasarımı demek; visual communication demek olan göze dayalı tüm iletişim biçimlerinin tasarımı demek. Yani çocuklara billboard tasarlatmam gerekiyordu, web sayfasının ara yüzlerini tasarlatmam gerekiyordu, banner reklamı tasarlatmam gerekiyordu. Afiş, kitap kapağı, araç üstü giydirme tasarlatmam gerekiyordu. Bunları bırakıp program öğretmem gerektiğini söylediler. Yılda üniversiteye 7 milyar-9 milyar para ödeyen öğrenciye piyasadaki kurslarda 600 milyon ödeyerek öğreneceği şeyleri ve üstelik tasarım bilmeyen herhangi sıradan bir öğreticiden öğreneceği şeyleri, benim gibi 30 yılını bu işe vermiş bir adamın öğretmesini istediler.

Bu zihniyetle eğitim olur mu?


tabiki olmaz Faruk bey... bir örnek vermek istiyorum ben kurs eğitimi aldığım dönemde yeditepe üniversitesi grafik bölümü öğrencisi geldi kurs için size yeminle söylüyorum maus kullanımını kavrayamamış hele hele pen tool aracını bilmeyen biri hiç bişey bilmiyor "hocam bu nedir şu nasıl oluyor" artık sormasından rahatsızlık duyup siz grafik öğrencisisiniz bilmeniz gerek dediğimizde "bize bunları göstermediler ki" yanıtını aldık. peki burada suç
kimin acaba bu öğrenci öğrenme azmini mi taşımıyo yoksa üniversite demeyelimde üniversite hocası mı yetersiz hangisi? işte bu yüzden kursa gerek duymuş bu tıpkı şuna benziyor öss ye hazırlanırken dersaneye gidilirya oda okulda öğrendiklerinden bişey anlamıyor sınavları kötü geçiyor destek amaçlı program öğrenmeye kursa geliyor...

Olursa, 2 aylık kursa giden adam da grafiker olduğunu iddia eder işte böyle.

3-Gelielim müfredat sisteminin ve piyasanın koyduğu çarpık kurallara; ben eminim ki bozuk eğitim sistemi bozuk piyasa kurallarını doğurmaktadır.


kesinlikle çok doğru söyleminize katılıyorum.

Benim eğitim aldığım 1975 ve 1980 yıllarında grafik bölümünü bitirmiş olmak bir ayrıcalık ve imtiyazdı. Daha yüksek maaş almanızı sağlayan bir etkendi. Bindiğimiz taksiciye grafikerim deyince taksici trafikerim anlıyordu ve kimse grafikerin ne olduğunu bilmiyordu ama, patronlarımız biliyordu ve okul mezunu adamları tercih ediyordu.

Ne olduysa bilgisayarlı tasarım döneminde oldu. Cavit Nogay adlı üye kardeşimizin pek isabetle dediği gibi eski dizgiciler, sayfa sekreterleri, kes yapıştır yapan yardımcı grafikerler, film montaj yapanlar yani grafik ameleleri bilgisayar kullanmaya başlayıp, işler daha hızlı çıkmaya başlayınca tasarımı grafiker değil, bilgisayar yapıyormuş zannedildi. (Eli görmeyen yazıyı kalem yazdı sanırmış, ya)

Zaten bu yanlış kanaatin sonucu grafik programları öğretme işlemine grafik tasarım kursları, grafik programları bilene de grafiker denir yanlışı ve üniversitelerde bile tasarım adı altında program öğretme kepazeleği yaşandı ve halen de yaşanıyor. Bunu benden bile istediler.

Güzel sanatlar fakültelerinin bilgisayar kullanmasını bilmeyen hocalarının cehaleti ve umursamazlığına ilave olarak onların yeni teknolojiye ayak uydurmaya direnmesi ve koltuklarını kaptırmak istemeyişleri nedeniyle eski yönetim biçimi yeni teknolojik gelişmelerin, yeni sanat akımlarının ve değişime açık piyasa koşullarının başında nesli tükenmiş dinazorlar veya kelaynak kuşları gibi kaldı ve değişimi, gelişimi tıkadı...

Yenilik adına sadece doçent ve profesör olmak algılandı ve bu yüzden siyasal bilgiler profesörü sinema TV bölüm başkanı yapıldı.

Buna karşılık; şu anda sağ olsalardı, mesela Pablo Picasso veya Salvador Dali Profesör veya Doçent Doktor olmadıkları için kimse üniversite onları bölüm başkanı yapmazdı... İlla Amerikadaki bilmemne kıytırık üniversitesinden doçentlik ünvanı alması istenirdi.

İşte bu yüzden doçent olan bir siyasal bilgiler mezunu sinema ve TV bölümünün başına sırf doktorası var diye getiriliyor.

(Mesela Ali Poyrazoğlu gibi dev bir tiyatrocu doçent veya profesör olmadığı için öğretim kadrosunun en alt sıralarında yer alıyor. Müfredatta ise söz hakı sahibi midir, onu bilmiyorum.)

İşte bu yüzden 2 aylık kurslara gün doğdu. Program bilip tasarım bilmeyen kişiler kendilerini grafik tasarımcı ilan edip dersler verdiler, seminerler verdiler, Cd çıkardılar, kitap yazdılar, dersane açtılar, parayı buldular, köşe oldular...

Bu uyanıklar bilgisayar kullanmasını bilmeyen eski ve büyük grafik tasarımcıların yanında tıpkı aslanların avını kapmaya çalışan veya aslanların artıklarıyla beslenen sırtlanlar gibi yer alarak dayanışmaya girdiler, bu sayede kendilerine grafik tasarımcı ünvanı verdiler, grafik tasarım eğitmeniyiz dediler oysa grafik tasarım PROGRAMI eğitmeniyiz demeleri gerekirdi.


doğru söze ne denir...

İşin garibi, bu kişilere grafikerlerin örgütleri ve dernekleri de sahip çıktı, birlikte davranmaya başladılar, çünkü iyi bir pazarı paylaştılar ve grafik tasarımcının sorunları kimsenin umurunda olmadı.

Bu modanın rüzgarı da 2 aylık kursları da etkiledi, program bilen ama tasarım eğitimi almamış kişiler hergün kum gibi çoğalarak grafiker yetiştiriyoruz diyen dersanelerde dersler verdiler.

Bunun karşısında grafik liseleri veya fakülteleri ise temel sanat eğitimi adı altında çocuklara guaş boya ile degrade tonlamaları yaptırmakla veya binlerce noktayı bir santimlik kağıt yüzeye kalemle vurdurarak açık koyu tonlar yaptırmayı marifet saydılar.

Fakültelerin Grafik bölümü başkanları ise taa 500-600 yıl öncesinin gravür baskılarını basan, Albert Dürer dönemi taş baskıları ve Jan Gutenberg dönemi klişe baskıları basan ve bunlardan sergi açan, her sergilediği resime 3-4 milyardan başlayan fiyatlar koyan sanat sosyetesi diyebileceğimiz, piyasa ve teknolojiden uzak kalmış, adeta fanusta veya yüksek duvarların ardında fakülte adını verdikleri köşkler ve saraylarda yaşayan , soylu-senyör-kont diye nitelenebilecek günümüzün prens veya prensesleri hatta kralları haline geldiler.

Bir tarafta üniversitelerdeki bu soylu krallar... Bir tarafta piyasada grafik tasarım programlarını öğreten ama tasarım bilmeyen başka krallar...

Bunun bir değişik versiyonu da web krallığıdır. Web tasarım ve grafik tasarım eğitimi almamış, sadece asp veya diğer programlama dillerini bilen, az buçuk photoshop öğrenmiş bazı bilgisayar programcıları, yazılımcılar, hatta bilgisayar tamircisi teknisyenler ve mühendisler; kendilerini WEB TASARIMCISI ilan etmişlerdir. Her mahallede bulunan bilgisayar tamircilerinin camında bile Web Sayfası Yapılır ilanları mevcuttur. İnternet Cafeler bile Web Tasarımcısı olmuştur.

Böyle KRALLIKLAR kurulmuştur.


birgün kral çıplak, kral çıplak, kral çıplak diyen birileri olurmu acaba... farkedilirmi dersiniz... bu krallık boş denilebilecek mi?...

Bunların egemenliği altında kalan grafiker milleti veya grafiker amelesi olmuştur. Tarla veya bağ bahçeye benzetebileceğimiz matbaalarda, irili ufaklı tasarım ofislerinde, etiketçilerde, webçilerde ve hatta ajanslarda çalışan ırgatlaştırılmış, köleleştirilmiş grafik işçilerine, artık;
Ne mezunusun, tasarım bilir misin diye sorulmamakta...
Kaç program bilirsin, ne kadar hızlısın diye sorulmaktadır!

Tasarımı ise ya müşteri, ya da patron yönlendirmektedir.
Sizin tasarım bilginiz, eğitiminiz ve yeteneğiniz onlar için önemli değildir. Onlar için önemli olan sizin İTAATİNİZDİR.!

Ya müşteriye, ya da patronunuza itaat edeceksiniz, yani aklını kullanan değil, bilgisayarı kullanan KÖLE olacaksınız, AKIL ise sadece ONLARINDIR!

Peki öyleyse niçin sadece PROGRAM ÖĞRETEN KİŞİ ve KURUMLAR "biz GRAFİK TASARIM öğretiyoruz" yalanını hala ISRARLA söylemeye devam ediyorlar?

KAHRAMAN yetiştiriyoruz yalanı ile KÖLE ve ESİR yetiştirmeye devam ediyorlar.

Şu soruyu sorunuz;
Onlar, o krallar eğer tasarımcı yetiştirmiş olsalardı; piyasadaki patronlar veya müşteriler gerçek tasarımcının ne olduğunu görüp hadlerini bilip, tasarımı tasarımcıya bırakmazlar mıydı? Tıpkı ilac alırken kararı eczacıya, ameliyat olurken kararı doktora, araba sürmeyi soföre, elbise diktirmeyi terziye, banyo tamiratını su tesisatçısına bırakmayı bildikleri gibi.

Terziye nasıl bir kostüm istediklerini bildirirler ve provaya kadar çekip giderler... Dikim süresince hep terziye şunu böyle yap diye emir vermezler değil mi?

Öyleyse niye bir grafikerin bir terzi kadar veya bir oto tamircisi kadar değeri yok?

BUNUN NEDENİ, GRAFİK TASARIMCI YETİŞTİRİYORUZ YALANI İLE ASLINDA HİÇ DE BAŞARILI BİR TASARIM EĞİTİMİ VEREMEYEN VE TASARIMCI YETİŞTİREMEYEN ve aslında tasarımcının dışında bireyler mezun eden KİŞİ ve KURUMLAR DEĞİL MİDİR?

kesem dolsun gerisi önemli değil mantığındalar az önce örnek vermiştim hocam şimdi bir örnek daha veriyorum yine aynı kursta bir kız öğrencimiz vardı yaşıda ufak imamhatip lisesi terk... bilgisayarın b sini bilmiyor açıp kapama biliyor sadece ne maus hakimiyeti ne klavye ve en önemlisi office programı bilmiyor onuda geçtim artık veri kayıt etme internetten image aratma daha bunun gibi bir çok şeyi bilmiyor... eğitmenime dedim ki hocam bu arkadaşı
nasıl alırlar buraya neden yönlendirme yapılmıyor önce office alması gerekmezmiydi dediğimde hocam şunu söyledi dilek bende senin gibi düşünüyorum ancak bizlerin buada söz hakları malesef yok ve idari kısımda bu kişileri kursa kabul eden kişiler meğer prim alıyorlarmış nasıl oluyorsa aslında o kişiler bile kursa aldıkları öğrencinin neye ihtiyacı olduğunu bile bilmiyor kursumu kötülemek adına söylemiyorum benim kayıt dönemimdeki kişiler farklıydı beniçokgüzel yönlendirdiler yaptığım çalışmalardan örnekler istediler ve temel yada ileri düzey program almamı sağladılar... bu paykaştıklarımda ayrı bir muamma zaten. hocam diyorum kusuruma bakmayınız buda bir saygı ifade eder benim için... yazdıklarınızı büyük bir itina ile defalarca okudum ve bazı noktalarda cevap vermeye
çalıştım size. Sizin bilgi ve tecrübenize ayak uydurmak imkansız benim için keşke sizin gibi bir hocadan ders almış olsa idim o zaman daha farklı düşüneceğime inanıyorum bilgi adına. ama burada öğrenebileceğimi düşünüyorum iyiki bu forumda sizi tanıdım takipçinizim hocam eksik olmayınız...











 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Dilek hanım,
Ayrıntılı cevabınıza teşekkür ederim.

Önce şunu belirtmeliyim ki bu sitenin bazı üyeleri benim hakkımda "Faruk hoca bize çok sert eleştiriler yapıyor, küçük bir hatamızı büyütüyor, onunla tartışmaya korkuyoruz, bu yüzden ona yazmamayı tercih ediyoruz, kendisini desteklediğimiz halde bile bizi kırıyor" diyorlarmış.

İnşallah siz böyle bir endişe içinde değilsinizdir. Öyle olsaydınız zaten yazmazdınız... Benim yazılarımı burada izliyorsunuz, okuyorsunuz.... Ben öyle herkesi kırıp küstüren, hataları affetmeyip büyüten, herkeste kusur arayan bir kişi miyim? Yoksa bu iddialarda bulunanlar eğriye doğru dememi mi bekliyorlar, anlamış değilim.

Herkes yerine herkez, yanlış yerine yalnış yazıyorlarsa, -de ve -da eklerinin nerede ayrı nerede bitişik yazmaları gerektiğini bilmiyorlarsa, ben tasarım bilmiyorum ama grafikerim diye iddia ediyorlarsa, eğitim önemli değildir yetenek önemlidir, eğitim yeteneği geliştirmez diye tutturuyorlarsa ve ben bunlara doğruları anlatmak için parmaklarım uyuşarak sayfalar dolu yazıyorsam ve cahilliği, eğitimsizliği, gecekondu grafikerliğini kabullenmiyorsam suç benim mi?

Bakın dediklerim nasıl çıkıyor;

Demişsiniz ki;

"kurs eğitimi aldığım dönemde yeditepe üniversitesi grafik bölümü öğrencisi geldi kurs için size yeminle söylüyorum maus kullanımını kavrayamamış hele hele pen tool aracını bilmeyen biri hiç bişey bilmiyor "hocam bu nedir şu nasıl oluyor" artık sormasından rahatsızlık duyup siz grafik öğrencisisiniz bilmeniz gerek dediğimizde "bize bunları göstermediler ki" yanıtını aldık."

Evet; Adını andığınız üniversitenin grafik bölümü başkanını tanırım.1975-1980 yıllarında üniversitede okurken bize özgün grafik baskı (aslında eski baskı türleri olmalı bu dersin adı) derslerine asistan olarak gelirdi.

Siz mouse ile path çizmesini bilmeyen grafik bölümü öğrencisi örneğini verip Yeditepe üniversitesinin adını belirtince bu örneğiniz önceki mektubumda yaptığım genellemelere cuk diye oturdu ve dediklerimi kanıtlamış oldu.

Peki ben ne demişim bir önceki mektubumda;

"Çoğu doçent doktor ve profesör ama grafiği bilmiyor. Grafik bölümü başkanları ise genellikle yağlı boya tablo yapan ünlü ressamlar. Ünlü oldukları için bölüm başkanı olmuşlar ama grafiğin g sini bilmiyorlar.

...ülkemizde eğitim kurumları iyice yozlaştırıldığı için ve grafik bölüm başkanları grafikerlerden seçilmediği için bu yazdığım temeller üzerinde grafik eğitimi verilmiyor...

...bir acayip sistem daha doğrusu sistemsizlik içinde eğitim denilen acayip uygulamalarla öğrencilerin parası ve zamanı israf ediliyor....

...Fakültelerin Grafik bölümü başkanları ise taa 500-600 yıl öncesinin gravür baskılarını basan, Albert Dürer dönemi taş baskıları ve Jan Gutenberg dönemi klişe baskıları basan ve bunlardan sergi açan, her sergilediği resime 3-4 milyardan başlayan fiyatlar koyan sanat sosyetesi diyebileceğimiz, piyasa ve teknolojiden uzak kalmış, adeta fanusta veya yüksek duvarların ardında fakülte adını verdikleri köşkler ve saraylarda yaşayan , soylu-senyör-kont diye nitelenebilecek günümüzün prens veya prensesleri hatta kralları haline geldiler...

Dilek hanım, sadece bu hoca değil, bir çok profesör var ki hepsi yağlıboya resim yapıyor. BU profların içinde bizim yaptığımız broşür tasarımına "bu tasarım değil ki, basit piyasa işi" deyip küçümseyenler var. Grafikerliği muslukçuluk, sıvacılık gibi görüp sanat olarak değil zenaat olarak değerlendirenler var. İşte onun için sarayların ve yüksek duvarların ardındaki şatoların ve köşklerin içinde halktan uzak hatta grafik piyasasından uzak yaşıyorlar diyorum.

Benim ders verdiğim okulda grafik bölüm başkanı bir bayan vardı, benim web sitemi gezmiş, "nasıl buldunuz?" diye sordum, "tasarım değil ki, piyasa işleri" dedi. "Peki" dedim "dünyanın en iyi metro amblemi olduğu söylenen İstanbul Metrosunun amblemini de ben yaptım, sitemin ilk sayfasında yer alıyor, o da mı piyasa işi?" dedim.... Cevap veremedi.

İşte grafik tasarıma bakış tarzları böyle olursa piyasaya yolladıkları her öğrenci, kurtlar sofrasına sunulmuş bir kuzu gibidir. Piyasada öğrenciye çinko baskı, taş baskı veya yağlıboya tablo yaptırılmıyor. O gençin yaptığı veya yapacağı yağlıboya resime veya özgün baskıya da kimse 5 milyar para ödemiyor, çünkü o daha doçent değil. O gencin arkasında koskoca devlet de yok üniversite de yok. O genç o kurumlardan maaş da almıyor... Peki ne yapacak bu genç?

Ben bunları yazarsam o köşebaşlarını tutmuş hocalar beni kadrolarına alır mı?

İşte o genç 4 yıllık grafik bölümünde okuduğu yetmemiş gibi bir de grafik programı öğrenmek için özel kursa para verecek... Buna da milli eğitim denecek! Bunun neresi eğitim, neresi milli?

Siz ne demişsiniz;
"bu öğrenci öğrenme azmini mi taşımıyo yoksa üniversite hocası mı yetersiz hangisi? işte bu yüzden kursa gerek duymuş bu tıpkı şuna benziyor öss ye hazırlanırken dersaneye gidilir ya; o da okulda öğrendiklerinden bişey anlamıyor sınavları kötü geçiyor destek amaçlı program öğrenmeye kursa geliyor..."

Ne demişim?
"öğrencilerin parası ve zamanı israf ediliyor...."
Yalan mı demişim?

İşte siz doğruladınız.

Benim fakültemde ise benden önceki yıl öğrencilere 1 yıl freehand gösterilmiş, öğrenciler ikinci sınıfta daha kartvizit yapamıyorlardı. Ben onları aldım 3 ayda freehandde yazıyı convert etmesini, resmi past inside yapıp embed olarak gömmesini gösterip kartvizit ve antetli kağıt yaptırdım, photoshopta yılbaşı ve kurban bayramı tebriği yapmasını gösterip yarıyıl tatili öncesi öğrenci çalışmalarından sergi açtım.

Sonuç ne oldu biliyor musunuz? Okulda ikinci dönem bana ders verdirilmedi. Öğrenciler imza toplayıp beni istediler ama sonuç getirmedi. Öğrencilerin sevdiği hoca tehlikeli hoca oldu... Başarılı hoca, zararlı hoca oldu. Öğrencilere yararlı olan, onlara zararlı oluyor.

Şimdi bu tip idareciler beni ister mi? Bunların derdi öğrencinin iyi eğitilmesi filan değil.

Demişsiniz ki;
" kesem dolsun gerisi önemli değil mantığındalar "

Eh, tüm göstergeler bunu gösteriyor.

Biliyorsunuz, bir başka grafikerler sitesinden kovuldum, ama kovdukları adamın yani benim fikir yazılarımı halen kullanıyorlar, silmemişler. Bir de "buraya yollanan yazılar artık bizim malımızdır" diye hukuk dışı ifadelerle benim yazılarımı kendi malları yapıp gasp etmişler.

Siz grafikerler.org'da bana "Faruk hocam takipcinizim" diyorsunuz, beni faydalı buluyorsunuz.

Oysa aynı amaca hizmet eden bir başka site beni zararlı buluyor.
Ben zararlıysam yazılarım da zararlı, onları niye silmiyorsun?
Kendisi zararlı, yazıları faydalı... öyle mi?

Böyle bir şey olabilir mi? Oluyor.

Öğrencilerine 3 ayda sergi açtırıp iki programı öğreten, üstelik sadece programın kısa yollarını değil tasarımın da kısa yollarını öğreten hoca kovulur mu, kovuluyor.

Neden? Yine bir önceki yazıma dönersek onlar İTAAT istiyorlar... Karşılarında onlardan korkan boynu bükük KÖLEler istiyorlar. Boynunu bükemezlerse bileğini bükecekler.

Kimse onların bileğini bükemez, kimse ellerine su dökemez...

Onlar yeryüzünün ilahları...
İşgal ettikleri koltuk da tek silahları!

Tek istedikleri şey itiraz etmeyeceksin ve tartışmasız İTAAT edeceksin...

Bükemediğin eli öp diye atasözü vardır. Onların aklında bükemediğin eli ısır diye kalmış demek ki.

Emaneti ehline vermedikçe,
bilenle bilmeyen bir görüldükçe,
layık olan değil, sadık olan ödüllendirildikçe,
ayaklar baş, başlar ayak edildikçe...
zulüme boyun eğildikçe...

Bu konular ve bu sorunlar hiç bitmez...

Tekrar başa dönersem, bu sitedeki bazı sıradan üyeler bile onların yanlışlarını görmemden dolayı rahatsız oluyorlar demiştim.

Kardeşim; haklıysan çıkarsın ortaya Dilek hanım gibi fikirlerini yazarsın, ben adam yemiyorum. Haklı olduğuna dair kuşkuların varsa, kendinden emin değilsen, fikirlerine ve düşüncelerine güvenemiyorsan bir kenarda uslu uslu oturur, yazıları okur, öğrenir ve ders alırsın. Ahkam kesip rezil olmak korkusu yaşayacağına bilmediğin şeyleri adam gibi sorarsan da faydalı olur, öğrenirsin. Bu arada millet de öğrenir, hayırlara vesile olursun.

Katılmadığın görüşler olursa hakaret etmeden itiraz edersin, niye korkuyorsun ki? Benden değil de kendi yetersizliğinden korkmuş olmayasın sakın?

Kaldı ki ben de burada bir çok kişiden yeni şeyler öğrendim ve teşekkür ettim.

Söylemeyip, söylenmek... doğrudan değil dolaylı şikayette bulunmak olgun insan işi değildir.

Olgun insanın dostluğunu kazanmak istiyorsan onu eleştir, olgun olmayan insanın düşmanlığını kazanmak istiyorsan yine onu eleştir diye bir Çin atasözü vardır.

Hatırlatırım.

Olgun olabilenlere, emaneti ehline verebilenlere, güc ünü kötüye kullanmayanlara, haktan yana olanlara selam olsun. Saygılarımla.


Not; Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde çalışan Prof. Emre Becer; bir işe yaramayan sadece dekor olarak kullanılan üniversiteler ile bunların hocalarını yansıtan bir karikatür çizmiş. Yani üniversitelerin ve hocaların ismi var cismi yok, cismi var işlevi yok, hepsi bir tiyatronun dekoru gibi kartondan yapılmış ve arkadan destekle duruyor... Hani görüntü var icraat yok derler ya, öyle.

Ne ilginç bir raslantıdır ki, ben bu karikatürü az önce buldum ve tam da benim ve Dilek hanımın görüşlerimizi destekler özellikte. Sanki bu yazı için özellikle çizilmiş.

Emre bey vaktiyle çizdiği bu karikatürünün profesör olarak görev aldığı fakülteden bahsedildiği bir yazıya cuk oturduğunu görseydi ne derdi acaba?

İlahi adaletin tecellisi mi?

Sizlerle paylaşmak istedim.










 
Kayıt
21 Mart 2009
Mesaj
193
Tepki
1
bir eğitim almadım
kendimi internetten indirdiğim
ders anlatımları sayesinde geliştirdim
hala eksiklerim var tabi
 
Kayıt
23 Mart 2009
Mesaj
21
Tepki
0
BilgeAdam'dan aldım eğitimi çok başarılılar tavsiye ederim...

Grafik tasarım kısmınıda güzel sanatlar mezunuyum üni söylemesem iyi olur :)

herkese başarılar..
 
Kayıt
8 Eylül 2008
Mesaj
2.540
Tepki
31
grafikerliği Üniveristeden mezunsanız hocanızın ve üniversitenizin iyi olması, dışarıda çalışarak öğrendiyseniz Ustanızın iyi olması, internetten öğrendiysenizde sitenizin iyi olması gerekiyor
tabi en önemlisi yetenek lazım bütün programları bilseniz bile yetenek şart
 
Yukarı Alt