Grafikerlikte usta çırak ilişkisi nasıl olmalı, alaylı mektepli ilişkisi nasıl olmalı

Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

Burada önemli bir nokta var. Bu noktayı ya ben göremedim ya da sizler değinmemişsiniz...

- Sözde grafik tasarım eğitimi verdiğini belirten kursçu vatandaşlar öğrenci alımında " Genel Yetenek Sınavı " yapıyorlar mı..?

- Fakülteye girecek olan grafik tasarımcı aday adayı bu sınavdan başarı ile çıktıktan sonra grafik tasarım öğrencisi olmaya hak kazanıyor. Grafik tasarım sanatına dair her tür bilgiyi yeterli şekilde öğrencisine veya katılımcı kişiye ( adını her ne koyarsanız artık ) aktardığını belirten bu kurslar bu temel yöntemi neden es geçiyor..?

- Bu saydığım herşeyi yapıyor da katılımcı öğrencinin kafası almıyorsa eğer ona neden sertifika veriyor..?

Uzun bir süredir bu ve buna benzer bir çok şeyi düşünmeden edemiyorum. Yoksa ben mi fazla ince eleyip sık dokuyorum.

- Saldım çayıra mevlam kayıra... modunda biçimlenmiş olan grafik tasarımcıların sektör içerisinde olduğu söylenen boşlukları bir şekilde doldurmalarının daha mı iyi olacağı düşünülüyor..?

Sırada bekleyen çok soru var ama cevaplayacak herhangi bir kurum, ilgili ya da şahıs ne yazık ki yok. Gittiği kursu bitirdiği zaman karşısında bütün kapıların ardına kadar açılacağı vaatleri ile resmen kandırılan ve bir şekilde dolandırılan kişilerin içerisine katıldığı bu çark bir şekilde dönmeye devam ediyor. Döndürenler mutlu, kendisini bu çarkın dışında görenler kaygılı, konuya " Adam sende " yaklaşımı gösterenler ise mevcut duruma saygılı olarak zamanlarını tüketiyorlar. Bu şekilde tüketilen insanın ve zamanın karşılığı hesap olarak kimden sorulacak o belli değil.

Muhatap yok, mercii yok, hatta ortada elle tutulur gözle görülür bir şey bile yok. Çünkü bu mantalite insanı oyalamaya, zaman geçirmeye ve boş hayallerle, boş vaatlerle soymaya yöneliktir. Çarklar dönüyor arada kıyma niyetine kullanılan ve gelecekten çok şeyler bekleyen insanlar bu şekilde tüketiliyor.

- Yazık, hem de çok yazık...

Saygılar...
 

Ömer Ayar

Üye
Kayıt
20 Haziran 2008
Mesaj
168
Tepki
15
sayın melih bey

öncelikle evet haklısınız demek istiyorum. Ama şuda vardır ki grafik kursu derken öyle her önüne gelen bilgisayrcının açtığı kurstan bahsetmiyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığının Onayladığı Grafik kursları var ve bu kurslar belki üniversiteler gibi sınavla öğrenci almıyor ama sınavla belge veriyor ve bunun yanısıra şunun üstüne basa basa söylemek isterimki ben burda ne kursları nede üniversiteleri savunuyorum benim deyindiğin nokta eğitim.
Biz alışmışız bir şeyi tam yapmadan diğerine atlamaya.
Saygılarımla...
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

Sn. Ömer Ayar arkadaşıma;

Yukarda yazdığım yazıyı herhangi bir kişiyi konuya direkt taraf gördüğüm için yazmadım. Burada sözü edilen konu bence kişisellikten uzak genel eğitim politikasının topluma yansımasının sorgulanması olarak ele alındığı zaman anlamını bulacaktır. Kişilerin kişisel duruşları ya da kişisel tekil bakış açıları sorunu çözme noktasında ilgili konuya ancak parmak basmak anlamında yararlı olabilir.

Sorun büyük ve içerisinden çıkılmaz bir aşamaya geldiyse eğer bu noktadan sonra kişilerin kişisel duruşları, bakış açıları ve en önemlisi de yaklaşım şekillerinin çözüm noktasında herhangi bir yararı olmaz. Çünkü sorun kişisel değil toplumsal bir duruma dönüşmüştür. Konusu edilen grafik tasarımcının eğitim süreci de tam bu noktada anlamını buluyor.

Eğitim kişisellik öncelikli olmaktan çok devletin politik yaklaşım biçimi ve toplumsal yarar noktasında ele alınması zorunlu olan bir durumdur. Kişilerin kişisel eğitimleri öncelikli olarak niteliksel bağlamda yönlendirmenin sonrasında nicelik ve nitelik olarak donanması sonrasında yaşamsal sürecin sonraki aşamalarına yönelik bir durumdur. Toplumsal eğitim politikasının yerlerde süründüğü bir yapıda kişilerin eğitim düzeylerinin toplam eğitim kalitesine yansıması da bir o oranda yetersiz olur.

Öğrenime bakış açısının sığ, eğitime yaklaşım biçiminin ilkel olduğu toplumlarda bireylerin kişisel bilgilenme donanımı da genel politikanın kurbanı olur. Toplumsal gelişmeyi önceki yıllarla kıyaslamak ve gelinen noktayı olduğundan daha iyi olarak göstermek gibi ilkel bir yaklaşım biçimini izleyen bir bakış açısı ve bunun savunucusu ilgili yöneticiler globalleşmeyi ekonomik anlamda yorumlamayı kendilerine maharet olarak gösterip, aktardıklarını düşündükleri üç kuruşluk bilgiyi bile sınırlama becerisini gösterdikleri zaman gelinen nokta ne yazık ki bu oluyor.

Beyinleri boş bilgi yerine yaklaşımda objeklif, incelemede derinlik, araştırmada niteliksel bir bakış açısına sahip yorumlama becerisine kavuşmuş kişiler yetiştirmek yerine bu unsurları kamufle edilmiş ezbercilik yaklaşımı ve sahip olunan yoz kültürle bezeli olan bilgisizliğin derin kuyusuna atmaktadırlar. Kuyuya düşen kişilerin kişisel kurtuluş yöntemi olarak gördükleri bireysel kurtuluş çabalarının son sığınağı olan ve adına " Grafik Tasarımcı Yetiştirme " kursları da oluşan bu boşluğun mirasını hamuduyla götürmektedirler.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın kendisinin gelişen teknolojinin kültür düzeyine sahip olmadığı bir yapı içerisinde denetlemekten uzak, tamamen taraflı yaklaşıma yönelik " Bizden olanı kollayalım " mantığı içerisinde yaklaştıkları bu durum gelinen noktada dört duvar, bir bilgisayar ve kendisini eğitimci sanan birilerinin sözde gaza getirme yöntemlerini kendi cebinden para vererek gittikleri kurslarda deneme tahtası konumunda olan kişilerin üzerinde yaptıkları deneylere dönüşmüştür.

Bulundukları noktada kendilerine iş imkanı yaratmak adına içerisine düştükleri bu aldatıcı sanal tasarımcı yetiştirme noktalarına " Denize düşen yılana sarılır " yaklaşımı izlemek zorunda kalan kişiler son çare olarak bu noktalara güçlükle topladıkları paralarını da kaptırmaktadırlar. Sektör içerisine girdikleri andan geldikleri noktanın ayırdına varıncaya kadar geçen süre içerisinde düşürüldükleri tuzağı anladıklarında kendilerini gaza getirenlerden tutun da, yaşamsal bu durumun oluşumuna katkı sağlayanlara kadar bir çok kişiye rahmet okumaya başlamaktadırlar.

Grafik Tasarımcılığı bir sanat değil de bir zanaat, bu işi yapan kişiyi de zanaatçı olarak niteleyen ve bu işi iyi yaptığını iddia eden hatta bu noktada kurumsallığın sınırlarını zorladığını her yerde bangır bangır bağıran kurumların kendilerine eğitimci adını taktıkları yerlerdeki kişileri yanlış yönlendirmekten tutun da, kişileri ayakları havada boş vaatlerle kandırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Yaşamın gerçekliğinin ne olduğunun farkında olmayan kursiyerlerin bu tür at hırsızı eğitimcilere teslim edilmesi artık acınacak bu duruma kızgınlığın son sınırlarına dayanmıştır.

Yazık... Bu insanlara ve kaybettikleri boşa savurdukları bu paralara ve harcadıkları emeklerine yazık. Kendilerine bu durumdan menfaat sağlamaya çalışan kişilere de artık ne söylenir bunu sizler anlamışsınızdır. Kendisini eğitimci sanandan tutun da bu işi en iyi yapan kişiye kadar herkesin genel duruma yaklaşım şekli, düşünce biçimi ve gelinen bu noktada içerisine düştükleri durumun çaresizliği içerisinde boğulup kalan kişisine kadar hemen herkesin üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir.

Sorumluluğun bir kısmının bu alanda bizim de üzerimize düştüğünü unutmamak adına bu ve buna benzer konulardaki hassasiyetimizi ortaya sermemiz en azından bazı kişilerin şu an içerisinde bulundukları duruma bir noktada çözüm getirebiliyorsa bundan mutlu oluruz.

Saygılar...
 
Kayıt
26 Eylül 2008
Mesaj
49
Tepki
0
Öncelikle merhabalar FAruk bey ve değerli üyeler ben Sakarya üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları- Halı kilim ve eski kumaş desenleri ana sanat dalı 2007 mezunuyum. Herzaman yazmaya fırsatım olmadığı için anca vakit bulabildim. 2007 yılında öğrencilik döneminde gelen bir rica sonucunda gönüllü öğretmen oldum. Çok kutsal bir meslek fakat bi eğitimci kesinlikle gerçek anlamda iyi eğitim almış bu işin ehli olmalıdır.Ancak devletin malesef pekte umurunda değil.1 buçuk sene sınıf öğretmenliği yaptım.Eğitimim iyi olmasaydı asla bu işi yapamazdım.Ancak bi eğitimci ruhu olmayan onca üniversite mezunu şuanda iş bulamadığı için ücretli öğretmenlik yapıyor.Yazık diyorum geleceğin gençlerine.Ne kadar kendime güvensemde bu konuda o çocukların gerçek bir sınıf öğretmenine ihtiyaçları var.Biz ne kadar iyi olabilirizki.Burada işte devreye hep eğitim giriyor .Hangi meslekte olursa olsun o işi iyi bilmek gerekmektedir.Bir çok fabrikaya iş başvurusu yaptım.Bursaya gittim, İstanbula gittim tanıdığım bildiğim heryere ulaşmaya çalıştım ama bir Allahın kulu geri dönmedi.Bursa'ya gittiğimde nerden geldin sakaryadan nerde kalacaksın gibi buna benzer bi sürü soruyla karşılaştım git önce ev bul dediler. tecrüben var mı dediler, deneyim yoksa olmaz dedilerr malesef ben güzel sanatlar 5. le kazandım ve eğitimim sırasında her dönem evime yüksek onur belgesiyle döndüm.çok zor şartlarda ailem tarafında okutuldum fakat bunu asla kullanmadım hep kafam dik onların gururlanacağı bi evlat olabilmek için çalıştım.Stajlarımı naylon değil gerçek emek vererek yaptım. Eat, jacquard styler,booria, ramsette,portraid cad/ cam sistemleri hakkında çalışmalar yaptım bu programlara tezimde yer verdim.Yani 4 sene boyunca elimden gelenin en iyisini yapmak için çabaladım. Fakat gel gelelim gittiğim her yerde tecrübem olmadığı için malesef kapı dışarı edildim.okul döneminde kesinlikle piyasaya yönelik hiç bir çalışma yaptırılmıyor.Sürekli elle tasarım hayalindekileri canlandır diye bi sürü ders konu verildi.Hepimize öyle bir gaz verildi ki mezun olduğumda işte dedim bütün piyasanın bana ihtiyacı var.Pimi çekilmeye hazır bomba gibiydim yani.Taki iş başvuruları gerçekleşmeye başlayıncaya kadar. Bütün hayallerim suya düştü uzun süre kendime gelemedim iş bulamayınca daha çok üzüldüm.Psikolojim alt üst oldu.Bunun sorumlusu kim desek herkez geri adım atar kimse duymaz umursamaz.Me yani tecrübem yoksa minareye çıkıp atmalımıyım kendimi :) Bilmiyorum ne kadar yanlış yapıyorum ama şuan ufak çaplı bi matbaada işe başladım.gerçektende usta çırak ilişkisi gibi bişey işi mi çok sevdim ve dört elle sarıldım. Allah sonumuzu hayır etsin.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Zeynep Tüfekçi


Sayın Zeynep Hanım, alıntınızda altını çizdiğim satırlar çok dikkatimi çekti ve bana aşağıdaki mektubu yazdırdı.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.

Faruk ÇAĞLA

xxxxxxxxxxxx

Eğitim şart ise nasıl bir eğitim şart?

Eğitim nasıl olmalı?
Diploma için mi?
Öğrenmek için mi?

Yoksa her ikisi için mi?

Bir okuldan süper öğrenmiş biri de çıkar, kafası kalın öğrenmemişler de çıkar.

Okulda vasat olan öğrenci piyasada süper de olabillir.

Ama bunlar istisnadır.

Biz genel kuralları konuşalım.


Nasıl bir eğitim? Öğrenmek? Diploma?

1980 de fakülteyi bitirdim, 28 yıl geçti bu güne kadar kimse diploma sormadı.
(15 gün önce üniversiteye hoca olarak girerken sordular, bir tek o oldu, başka yok)

Ama CV’lerimde belirttim ve diplomalı grafiker isteyenler oldu, diploma istediler ama hani göster diplomanı demediler, inandılar.

Hiç bir şey bilmeden okul mezunu olup da diplomanın arkasına sığınanlara da karşıyım, diploma gereksizdir diyenlere de...

Bunun ortası, makul ve mantıklı orta yolu yok mudur...?

Sanırım Ali Tekin Çam bunu söyledi de kimse dikkat etmedi...

Mektepli olmak da bir eğitimdir, alaylı olmak da...

Ama bizde okullu okulda tam olarak eğitilmekte midir?

Ya da alaylı, 2 aylık kurslardan çıkınca eğitilmiş mi olmaktadır? Okul veya piyasa birbirinin rakibi midir, yoksa birbirinin tamamlayıcısı mı olmalıdır?

Değerli grafik tasarımcısı Ali Tekin Çam; alaylı-mektepli konusunda şunları söylüyordu, iki – üç mektup öncesinde yazmıştım.;

Tekrar birlikte okuyalım (yazı Gra-list.yahoogroups.com'dan alınmıştır);

Kavram kargaşasını önleme adına minik bir katkıda bulunmak istiyorum:
Alaylı ile kurs mezunları sakın ha sakın birbirine karıştırılmasın lütfen. Aynı şey değildir çünkü.

Alaylı demek, birinin alayından yetişenlere denir.

Kelimenin kökenine değinecek olursak eğer; Osmanlı'nın son dönemlerinde Avrupa'da ki ilerlemeler görülünce, artık askeri eğitimin de okullaşması gerektiği anlaşıldı. 20.yy. başında osmanlı ordusunda harp okullarından mezun subaylar ile ordu içinde kalarak ilerlemiş fakat herhangi bir okul eğitimi olmayan subayları ayırt etmek için kullanılmış; harp okullarından mezun olmamış subaylar alaylı olarak adlandırılmıştır. (Alaylı; Antalya ilinin Merkez ilçesine bağlı bir köydür,.. gibi bir tanım da vardır, ama konumuz dışı olduğundan değinmeyeceğim.)))

Asker bir millet olmamızdan mıdır, nedir? Bu başlık; sanat ve zenaat içeren meslekler için de benimsenmiş ve kullanılmıştır. Bir ustaya cıraklık etmiş, mesleginin inceliklerini o ustadan öğrenmiş, usta-çırak ilişkisiyle çekirdekten yetişmiş olanların tanımıdır alaylılık. Bizim kültürümüzde de önemli bir yere sahiptir.

Mesleğimizle ilgili olarak; mektepli ustaların genelinin de alaylı bir geçmişe sahip oldugunu parantez içinde belirteyim.

Kurs mezunları ise bu tanıma uygun değildir.

Saygılarımla

Ali Tekin Çam



Değerli arkadaşlar;
Bir öğretmenden feyz almak da eğitimdir, bir ustanın çıraklığını yapmak da...


Otobüs, minibüs ile elde çanta okula gidip derse girip, kitap, defter kalem ile de eğitim var...


İnternet ile, evinden, vapurdan bağlanarak grafikerler.org gibi sitelere girerek de eğitim almak var.

O mu bu mu, yoksa ikisi de mi?


Evet, Mektepli olmak da bir eğitimdir, alaylı olmak da...

Ama birbirini tamamlamıyorlarsa arada bir SORUN var demektir.


Aslında, eğitimin nasıl olmasını tartışmalıyız...

Alaylı mektepli konusunu ayrı ayrı değil. İkisi bütün olarak ele alınmalıdır.

(İsmail Ev kardeşime de sordum, eğitim nasıl olmalı ? diye. İyi bir cevap yazmış özelden, umarım buraya da yazar.)

Sayın Zeynep Tüfekçi kardeşim haklıdır, ben bizzat şahit oldum;
Bir grup üniversite öğrencisi üniversitede geçen yıl freehand okumuşlar 1 yıl boyunca... Ne freehand kullanabiliyor ne tasarım yapabiliyorlar.

2 aylık kurs bitiren programı biliyor ama tasarım bilmiyor, bu üniversiteliler ikisini de yarım biliyor, ya da hiç bilmiyor.

Bu kimin suçudur? Bunun sorumlusu kimdir?

Zeynep hanıma bütün bir yüksek okul eğitim dönemi boyunca sürekli piyasadan kopuk eğitim yaptıran eğitim sisteminini hocaların ve nihayet sonunda devletin hiç mi sorumluluğu yoktur?

Arkadaşlar, grafikerler.org sitesinde geçen aylarda bir anket yapıldı.
Bakınız;
Grafiker veya Reklam Ajansı Niçin Emir Eri Olmaktadır?

Bu ankete katılanlar ;

Güzel Sanatlar Fakültelerinin konuya ilgisizliğinin etkisi vardır. Maddesine yüzde 14.63 oranında oy vermişler,

Mac operatörü üretim fabrikaları olan özel grafik kurslarının etkisi vardır. Diyenler de yüzde 14.63’tür.

Grafikerler Meslek Birliği Kuruluşu Yoktur. Diyenler % 21,95,

Bilinçsiz olarak mesleğe giren insanlar sebep olmaktadır. diyenler % 39,02’dir.

Kendini Grafiker ve Ajans sahibi sanan kişilerin eseridir. Diyenler % 51,22% dir.

Ama , Devlet bu konuda ilgisiz ve kayıtsız kalmaktadır. diyenler ise ancak; % 14,63 oranında kalmaktadır.

Bundan şu sonuç çıkmaktadır;

1-Üniversiteler ilgisizdir diyenler de yüzde ondört’tür, geride yüzde 86’lık bölüm üniversiteyi hiç dikkate almamıştır.

2-Grafikerlerin bir çatı altında birleşmesini isteyenler yüzde 22 dir, yüzde 78 grafikerlerin birleşmesini düşünmemektedir.

3-Grafik eğitimi almamış ama kendini grafiker zanneden kişilerde kabahat görenler yüzde 39, grafik kültüründen yoksun reklam firması patronlarının yaptıklarının yanlış olduğunu düşünenler yüzde 51’dir. İkisini toplarsanız; yüzde 96 ORANINDA MESLEĞE BİLGİSİZ, BİLİNÇSİZ VE EĞİTİMSİZ KATILANLARIN VE YÖN VERENLERİN KUSURLU BULUNDUĞU ANLAŞILACAKTIR !

Çok ilginçtir;
BU KUSURDA DEVLETİN, bakanlığın ve RESMİ KURUMLARIN sanki hiç sorumluluğu YOKMUŞ gibi;

“devletin ilgisizliği ve kayıtsızlığı” maddesine yine yüzde 14 oy verilmiştir.
Sanki bu insanlar, bu devletin çatısı altında yaşamıyorlar, sanki devletin varlığını hiç hissetmiyoruz, sanki devleti olmayan, bürokrasisi olmayan, bakanlıkları olmayan bir sistemde ve başıboş bir şekilde yaşayan devletsiz bir millet gibiyiz gibi düşünenler de yüzde 86.

Şimdi; Sayın Zeynep Tüfekçi’nin yakınmalarına tekrar temas ediyorum;

1-Sadece grafik sektöründe değil, plastik imalatçıları sektöründe, demir çelik sektöründe, ahşap işleme ve mobilya sektöründe ve daha bir çok sektörde bütün sanayiciler diyor ki;
“YETİŞMİŞ KALİFİYE ELEMAN BULAMIYORUZ. MİLLET İŞSİZ ama ELEMAN BULAMIYORUZ. HER işi YAPARIM diyen ELEMAN çok AMA, bir işi İYİ YAPARIM diyen eleman YOK.

2-BU durum aynen GRAFİK TASARIM sektöründe de böyledir. İYİ ve KALİTELİ TASARIMCI yok denecek kadar azalmıştır.

3-BUNUN NEDENİ 2 AYDA GRAFİKER YETİŞTİRDİĞİNİ iddia eden kurslar değildir. O KURSLARA , O BOŞLUĞU doldurma şansı veren ve grafik eğitiminde BOŞLUK YARATAN yanlış EĞİTİM SİSTEMİDİR.

Demek ki; üniversiteler, meslek yüksek okulları grafik sanatını layık olduğu şekilde ele alıp mükemmel bir eğitim verseler Zeynep hanımın yakındığı şeyler olmayacak bu bir.

Anketimizde karşı çıktığımız grafikten anlamayan grafikerler yetişmeyecek bu iki…

Yine anketimizdeki grafikten anlamayan cahil patronlar bu kadar etkili olmayacak bu üç.

2 ayda grafiker yetiştirdiğini iddia eden Grafik kursları bu kadar çoğalmayacak ve daha kontrollü ve disiplinli eğitim verecekler bu dört.

Kendilerini grafiker sananlar azalınca, onların usta grafikçilerin ekmekleriyle oynama meselesi de azalacak, gerçek grafiker gerçek değerini bulacak bu beş.

Gerçek usta ustalığına tekrar kavuşunca, yanına gerçek çıraklar alabilecek ve gerçek bir usta-çırak ilişkisi TEKRAR sağlıklı olarak KURULABİLECEK, bu da grafik eser kalitesini daha da yükseltecek, bu altı…

Okullarda daha kaliteli öğretmenler ile, daha kaliteli eğitim verilmesi sayesinde; saçma sapan kursların azalması, eksik ve yarım grafiker mezun edilmesi, denetimsiz kurslara piyasanın terk edilmesi son bulacak ve iyi grafiker mezun edilmesiyle iyi usta adayları oluşturulacak, bu iyi eğitimli kişiler cahil patronlar ve geleneksel yanlışları devam ettiren piyasayı da etkileyerek GRAFİK SANATINDA TOPTAN BİR KALİTE ve ÜCRET ARTIŞINA neden olacaktır bu YEDİ…!

Unutmayalım her millet, layık olduğu devlet ile yönetilir.

Grafiker milleti, bu sıkıntılarını devletine anlatmalıdır ve benim yaptığım gibi çözüm yollarını göstermelidir.

Bunu yapmazsa şikayet eder durur, bir şey değişmez.
Grafiker milleti, birbiriyle uğraşacağına bu sorunların çözümüyle uğraşmalıdır.

Küçük adamlar kişilerle, büyük adamlar fikirlerle uğraşır.

Saygılarımla…
Faruk ÇAĞLA
 
Kayıt
26 Eylül 2008
Mesaj
49
Tepki
0
Faruk bey ilginiz için teşekkür ederim.

Öncelikle şunu açıklamak isterim eğitimci gerçek anlamda eğitimci olmalıdır derken yani bizlerde tabiki biyere kadar eğitimimizi tamamladık.Ancak kendi dalımıza eyrıldık ve mesleğe yöneldiğimiz için malesef okul bilgileri teorik bilgiler tekrarlanmadıkça illaki gerileme yaşanacaktır.Demek istediğim ben sınıf öğretmenliği yaptım.Ama güzel sanatlar mezunuyum bir sınıf öğretmeninin öğrencilereine verebileceklerinin kaçta kaçını tam anlamıyla verebilirim.Devletse bunu sadece kendi çıkarı için diyorum çünkü bir kadrolu öğretmenin almış olduğu maaş 1500 Ytl yi bulurken aynı mesleği yapan bir ücretli öğretmen ise 600 Ytl yi zor zahmet alıyor. Ve her tatilinde saat ücreti olarak kesiliyor. Ve gönüllü öğretmenlik bi dereceden sonra maalesef hakkını alamadığı için farklı düşüncelere yer veriyor. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Ancak kişi zaten bu eğitimi almamış ki bu mesleğide seçmemiş en ufağından söyleyeyim hiç alakasız mesleklerden mezun olan arkadaşları devlet sınıf öğretmenliğine kabul ediyor. (örnek ben) Onlar kabul ediyor ve tabiki boş kalan arkadaşlarda bu fırsatı değerlendiriyorlar. Anlatmak istediğim yani hangi meslekte olursa olsun insan hangi işte tecrübeli ve bilgiliyse o mesleği yapmalıdır.Bu benim fikrim katılır mısınız bilemiyorum.

Diğer konuya gelince Usta çırak gibi derken kesinlikle bu işin ehli gerçekten tecrübeli arkadaşların konumuna sokmamak için söylemek istemiştim.Bizler daha çoooooook yollar kat etmeliyiz haddimi asla aşmam yerimi de bilirim.Bi nevi alınan eğitimler birazda olsa birbirlerine benziyor olsa bile sonuçta ben matbaaya çok uzak bir yerden geldim. Bu konuda sıfır bilgim vardı.Ama azmettim bu uğurda çırak olmam gerekiyorsa olmalıyım dedim ve asla da ben üniversite mezunuyum diye böbürlenmem. Gerekirse karşımdaki insan kim olursa olsun karşısında eğilmeyide bilirim bi küstahlık ettiysem affınıza sığınıyorum.
 
Kayıt
17 Ekim 2008
Mesaj
34
Tepki
0
hocam

öncelikle size sonuna kadar katıldığımı söylemekle başlamak istiyorum

ben lise muhasebe mezunuyum ve sekreterlik yapıyorum ama sürekli grafikerliğe ilgi duydum ama maddi durumumdan dolayı üniversite okuyamadım...
bir reklam firmasına girene kadar bu benim için bir hayal diye düşündüm ve internetten bazı dersleri takip ederek kendiimce çalışmalar yaptım...
ama orada art direktör(10 senedir bu işi yapıyor) nihat bey bana bu mesleğe yeteneğim olduğunu söyledi...kendimi geliştirmem için elinden geleni yaptı...ama işten çıkmak zorunda kaldım...
şimdi bir (devlet kursu yeterlilik sınavıyla giriş yapıldı) grafikerlik kursuna yazıldım...kendimi geliştirmem ve gerçek bir meslek edinmem gerekiyor...ve bu meslek benim gerçekten istediğim bir meslek..
şu devirde bir sekretere nasıl bakıldığını bilirsiniz az - çok...mesleği 9 senedir yapıyorum ama sevmiyorum...

tekrar söylüyorum haklısınız...ama..

sizce ne yapmalıyım...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Zeynep Tüfekçi

Aman Zeynep hanım, siz güzel güzel yazarken küstahlık ettiysem affınıza sığınıyorum diyorsunuz. Rica ederim ne küstahlığı... ? Sizin bu edepli, saygılı ifadeleriniz küstahlık edenlere ibret olmalı, ders olmalı.

Siz haddinizi de aşmıyorsunuz, yerinizi de biliyorsunuz, bilenlere de saygı gösteriyorsunuz. Keşke herkes sizin gibi olsa...

Evet, öğretmenlik konusunda haklısınız. bir ülkenin kalkınmasını istemiyorsanız eğitimini bozacaksınız. Zaten öyle de yapılıyor. Dünyanın hiç bir yerinde üniversite giriş sınavları, liselere giriş sınavları falan yoktur. Dünyanın hiç bir yerinde kadrosuz öğretmenler bu kadar düşük ücretle çalıştırılmaz. BU kadar geçici işçi olarak görülmez.

Şimdi bizim konumuz grafikerlikte usta-çırak ilişkisi olduğuna göre nasıl ki öğretmenlikte alakasız kişiler sınıf öğretmenliğinden anlamadığı halde devletin göz yummasıyla sınıf öğretmeni olabiliyorlarsa, grafikerlik mesleğini de her meslekten kopup gelmiş kişiler yapabiliyor ve ustaya saygı göstermiyor. Kendileri usta olmadan, ustaymış gibi gözükerek grafik sanatına layık olmayan işler üreterek mesleğin ve sanatın değerini düşürerek ustalara da kötülük ediyorlar.

Sizin gibi saygılı ve edepli kişiler çırak olursa ustalar onlara büyük bir zevkle yardım eder. Ama saygı sınırları aşılınca araya düşmanlık veya haksız rekabet giriyor ve usta da gençlere bir şey vermek istemiyor...

Herkes yerini bilirse sorun kalmaz. Yerini bilmeyenler kibir ve hasetin kurbanı olur, aynı öküze özenen kurbağa masalındaki gibi şişip şişip sonunda çatlar.

Siz başarılı olacaksınız, eminim.

Eğitim sistemimizdeki eksiklikler ise saymakla bitmez. Grafikerlik eğitimindeki usta çırak ilişkisinin düzenlenmemiş olmasından tutun da üniversite ve lisedeki grafik eğitimin eksikliklerinden, özel grafik kurslarının çarpık noktalarına kadar uzar gider.

Siz grafikte başarılı olmak istiyorsanız;
1-Grafikerler.org gibi siteleri izleyin, anlatılan bilgisayar kullanım teknikleri hakkındaki dersleri takip edip uygulamaya çalışın.
2-500-600 milyona 2 aylık program kursları var, onlardan birine kesinlikle devam edin.
3-Elbette bir orta kalite bir bilgisayarınız olmalı.
4-En önemlisi, kendinize bir usta bulun, onun çıraklığını yapın, ondan tasarım öğrenin...
5-Az maaşlı da olsa grafik ile ilgili bir işe girin, bu iş yerini bir staj, bir okul olarak görün.

Edebinizle, kültürünüzle, görgü ve terbiyenizle başarılı olacağınıza dair inancımı tekrar eder, saygılar sunarım.

Faruk Çağla

(Not; BU YAZDIKLARIM SAYIN selda yıldırım İÇİN DE GEÇERLİDİR. Selda hanım siz de bu 5 maddeyi uygulamaya çalışın, sizin de başarılı olacağınıza inanıyorum.

Her ikiniz de; usta -çırak konusu dışında kalan eğitimle ilgili sorularınız varsa, özel mesaj yoluyla sorabilirsiniz, elimden geldiğince yanıtlamaya çalışırım.)
 
Kayıt
26 Eylül 2008
Mesaj
49
Tepki
0
İlginiz gerçekten beni çok sevindiriyor faruk bey. Kendi kendime düşünüp gerçekten çok üzülüyordum böyle insanlar kaldımı acaba diye sizleri tanımak beni gerçekten çok mutlu ediyor. Bana büyük bir güç verdiniz bana inanarak. Teşekkür ederim.

Beş maddeye gelince Bu site ve buna benzer siteleri her fırsat bulduğum zamanlarda takip etmekten vazgeçmiyorum.Bilgisayarım var. Her an öğrendiklerimi tekrar edebileceğim bir yardımcı.Az maaşlı :) bir matbaada bir haftadır çalışmaya devam etmekteyim. Çevremde çok şükür bu konuda bilgili olan kişiler var onların engin bilgilerinden yararlanmaya çalışıyorum.Ama malesef sürekli değil. Bu konuda aslında sizden de yardım almak isterim birebir fakat malesef haftanın altı günü çalışıyorum. Ve en yakın zamanda inş. grafik kurslarınıda araştırıp mutlaka kursa başlayacağım.
 
Kayıt
2 Ekim 2008
Mesaj
13
Tepki
0
Sn. Arkadaşlar ve Kıymetli Faruk hocam merhaba;

Sn. Hocam yukarıda belirtmiş olduğunuz yazıları okudum, gerçekten bu konuda fikir sahibi olmak isteyenler için çok değerli yazılar bunlar. Bence bu yazıların anlamlarını kendilerine alabilecek istekli arkadaşlarım yoluna devam ederken daha sağlam bir yapı içerisine girecek ve buna göre hareket edeceklerdir. Siz ve Melih Bey gibi değerli hocalarımızın her konuda düşüncelerine ihtiyacımız olduğunu belirtir, iyi çalışmalar dilerim.

Saygılarımla
 
Yukarı Alt