@Zeynep Tüfekçi
Sayın Zeynep Hanım, alıntınızda altını çizdiğim satırlar çok dikkatimi çekti ve bana aşağıdaki mektubu yazdırdı.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
Faruk ÇAĞLA
xxxxxxxxxxxx
Eğitim şart ise nasıl bir eğitim şart?
Eğitim nasıl olmalı?
Diploma için mi?
Öğrenmek için mi?
Yoksa her ikisi için mi?
Bir okuldan süper öğrenmiş biri de çıkar, kafası kalın öğrenmemişler de çıkar.
Okulda vasat olan öğrenci piyasada süper de olabillir.
Ama bunlar istisnadır.
Biz genel kuralları konuşalım.
Nasıl bir eğitim? Öğrenmek? Diploma?
1980 de fakülteyi bitirdim, 28 yıl geçti bu güne kadar kimse diploma sormadı.
(15 gün önce üniversiteye hoca olarak girerken sordular, bir tek o oldu, başka yok)
Ama CV’lerimde belirttim ve diplomalı grafiker isteyenler oldu, diploma istediler ama hani göster diplomanı demediler, inandılar.
Hiç bir şey bilmeden okul mezunu olup da diplomanın arkasına sığınanlara da karşıyım, diploma gereksizdir diyenlere de...
Bunun ortası, makul ve mantıklı orta yolu yok mudur...?
Sanırım Ali Tekin Çam bunu söyledi de kimse dikkat etmedi...
Mektepli olmak da bir eğitimdir, alaylı olmak da...
Ama bizde okullu okulda tam olarak eğitilmekte midir?
Ya da alaylı, 2 aylık kurslardan çıkınca eğitilmiş mi olmaktadır? Okul veya piyasa birbirinin rakibi midir, yoksa birbirinin tamamlayıcısı mı olmalıdır?
Değerli grafik tasarımcısı Ali Tekin Çam; alaylı-mektepli konusunda şunları söylüyordu, iki – üç mektup öncesinde yazmıştım.;
Tekrar birlikte okuyalım (yazı Gra-list.yahoogroups.com'dan alınmıştır);
Kavram kargaşasını önleme adına minik bir katkıda bulunmak istiyorum:
Alaylı ile kurs mezunları sakın ha sakın birbirine karıştırılmasın lütfen. Aynı şey değildir çünkü.
Alaylı demek, birinin alayından yetişenlere denir.
Kelimenin kökenine değinecek olursak eğer; Osmanlı'nın son dönemlerinde Avrupa'da ki ilerlemeler görülünce, artık askeri eğitimin de okullaşması gerektiği anlaşıldı. 20.yy. başında osmanlı ordusunda harp okullarından mezun subaylar ile ordu içinde kalarak ilerlemiş fakat herhangi bir okul eğitimi olmayan subayları ayırt etmek için kullanılmış; harp okullarından mezun olmamış subaylar alaylı olarak adlandırılmıştır. (Alaylı; Antalya ilinin Merkez ilçesine bağlı bir köydür,.. gibi bir tanım da vardır, ama konumuz dışı olduğundan değinmeyeceğim.)))
Asker bir millet olmamızdan mıdır, nedir? Bu başlık; sanat ve zenaat içeren meslekler için de benimsenmiş ve kullanılmıştır. Bir ustaya cıraklık etmiş, mesleginin inceliklerini o ustadan öğrenmiş, usta-çırak ilişkisiyle çekirdekten yetişmiş olanların tanımıdır alaylılık. Bizim kültürümüzde de önemli bir yere sahiptir.
Mesleğimizle ilgili olarak; mektepli ustaların genelinin de alaylı bir geçmişe sahip oldugunu parantez içinde belirteyim.
Kurs mezunları ise bu tanıma uygun değildir.
Saygılarımla
Ali Tekin Çam
Değerli arkadaşlar;
Bir öğretmenden feyz almak da eğitimdir, bir ustanın çıraklığını yapmak da...
Otobüs, minibüs ile elde çanta okula gidip derse girip, kitap, defter kalem ile de eğitim var...
İnternet ile, evinden, vapurdan bağlanarak grafikerler.org gibi sitelere girerek de eğitim almak var.
O mu bu mu, yoksa ikisi de mi?
Evet, Mektepli olmak da bir eğitimdir, alaylı olmak da...
Ama birbirini tamamlamıyorlarsa arada bir SORUN var demektir.
Aslında, eğitimin nasıl olmasını tartışmalıyız...
Alaylı mektepli konusunu ayrı ayrı değil. İkisi bütün olarak ele alınmalıdır.
(İsmail Ev kardeşime de sordum, eğitim nasıl olmalı ? diye. İyi bir cevap yazmış özelden, umarım buraya da yazar.)
Sayın Zeynep Tüfekçi kardeşim haklıdır, ben bizzat şahit oldum;
Bir grup üniversite öğrencisi üniversitede geçen yıl freehand okumuşlar 1 yıl boyunca... Ne freehand kullanabiliyor ne tasarım yapabiliyorlar.
2 aylık kurs bitiren programı biliyor ama tasarım bilmiyor, bu üniversiteliler ikisini de yarım biliyor, ya da hiç bilmiyor.
Bu kimin suçudur? Bunun sorumlusu kimdir?
Zeynep hanıma bütün bir yüksek okul eğitim dönemi boyunca sürekli piyasadan kopuk eğitim yaptıran eğitim sisteminini hocaların ve nihayet sonunda devletin hiç mi sorumluluğu yoktur?
Arkadaşlar, grafikerler.org sitesinde geçen aylarda bir anket yapıldı.
Bakınız;
Grafiker veya Reklam Ajansı Niçin Emir Eri Olmaktadır?
Bu ankete katılanlar ;
Güzel Sanatlar Fakültelerinin konuya ilgisizliğinin etkisi vardır. Maddesine yüzde 14.63 oranında oy vermişler,
Mac operatörü üretim fabrikaları olan özel grafik kurslarının etkisi vardır. Diyenler de yüzde 14.63’tür.
Grafikerler Meslek Birliği Kuruluşu Yoktur. Diyenler % 21,95,
Bilinçsiz olarak mesleğe giren insanlar sebep olmaktadır. diyenler % 39,02’dir.
Kendini Grafiker ve Ajans sahibi sanan kişilerin eseridir. Diyenler % 51,22% dir.
Ama , Devlet bu konuda ilgisiz ve kayıtsız kalmaktadır. diyenler ise ancak; % 14,63 oranında kalmaktadır.
Bundan şu sonuç çıkmaktadır;
1-Üniversiteler ilgisizdir diyenler de yüzde ondört’tür, geride yüzde 86’lık bölüm üniversiteyi hiç dikkate almamıştır.
2-Grafikerlerin bir çatı altında birleşmesini isteyenler yüzde 22 dir, yüzde 78 grafikerlerin birleşmesini düşünmemektedir.
3-Grafik eğitimi almamış ama kendini grafiker zanneden kişilerde kabahat görenler yüzde 39, grafik kültüründen yoksun reklam firması patronlarının yaptıklarının yanlış olduğunu düşünenler yüzde 51’dir. İkisini toplarsanız; yüzde 96 ORANINDA MESLEĞE BİLGİSİZ, BİLİNÇSİZ VE EĞİTİMSİZ KATILANLARIN VE YÖN VERENLERİN KUSURLU BULUNDUĞU ANLAŞILACAKTIR !
Çok ilginçtir;
BU KUSURDA DEVLETİN, bakanlığın ve RESMİ KURUMLARIN sanki hiç sorumluluğu YOKMUŞ gibi;
“devletin ilgisizliği ve kayıtsızlığı” maddesine yine yüzde 14 oy verilmiştir.
Sanki bu insanlar, bu devletin çatısı altında yaşamıyorlar, sanki devletin varlığını hiç hissetmiyoruz, sanki devleti olmayan, bürokrasisi olmayan, bakanlıkları olmayan bir sistemde ve başıboş bir şekilde yaşayan devletsiz bir millet gibiyiz gibi düşünenler de yüzde 86.
Şimdi; Sayın Zeynep Tüfekçi’nin yakınmalarına tekrar temas ediyorum;
1-Sadece grafik sektöründe değil, plastik imalatçıları sektöründe, demir çelik sektöründe, ahşap işleme ve mobilya sektöründe ve daha bir çok sektörde bütün sanayiciler diyor ki;
“YETİŞMİŞ KALİFİYE ELEMAN BULAMIYORUZ. MİLLET İŞSİZ ama ELEMAN BULAMIYORUZ. HER işi YAPARIM diyen ELEMAN çok AMA, bir işi İYİ YAPARIM diyen eleman YOK.
2-BU durum aynen GRAFİK TASARIM sektöründe de böyledir. İYİ ve KALİTELİ TASARIMCI yok denecek kadar azalmıştır.
3-BUNUN NEDENİ 2 AYDA GRAFİKER YETİŞTİRDİĞİNİ iddia eden kurslar değildir. O KURSLARA , O BOŞLUĞU doldurma şansı veren ve grafik eğitiminde BOŞLUK YARATAN yanlış EĞİTİM SİSTEMİDİR.
Demek ki; üniversiteler, meslek yüksek okulları grafik sanatını layık olduğu şekilde ele alıp mükemmel bir eğitim verseler Zeynep hanımın yakındığı şeyler olmayacak bu bir.
Anketimizde karşı çıktığımız grafikten anlamayan grafikerler yetişmeyecek bu iki…
Yine anketimizdeki grafikten anlamayan cahil patronlar bu kadar etkili olmayacak bu üç.
2 ayda grafiker yetiştirdiğini iddia eden Grafik kursları bu kadar çoğalmayacak ve daha kontrollü ve disiplinli eğitim verecekler bu dört.
Kendilerini grafiker sananlar azalınca, onların usta grafikçilerin ekmekleriyle oynama meselesi de azalacak, gerçek grafiker gerçek değerini bulacak bu beş.
Gerçek usta ustalığına tekrar kavuşunca, yanına gerçek çıraklar alabilecek ve gerçek bir usta-çırak ilişkisi TEKRAR sağlıklı olarak KURULABİLECEK, bu da grafik eser kalitesini daha da yükseltecek, bu altı…
Okullarda daha kaliteli öğretmenler ile, daha kaliteli eğitim verilmesi sayesinde; saçma sapan kursların azalması, eksik ve yarım grafiker mezun edilmesi, denetimsiz kurslara piyasanın terk edilmesi son bulacak ve iyi grafiker mezun edilmesiyle iyi usta adayları oluşturulacak, bu iyi eğitimli kişiler cahil patronlar ve geleneksel yanlışları devam ettiren piyasayı da etkileyerek GRAFİK SANATINDA TOPTAN BİR KALİTE ve ÜCRET ARTIŞINA neden olacaktır bu YEDİ…!
Unutmayalım her millet, layık olduğu devlet ile yönetilir.
Grafiker milleti, bu sıkıntılarını devletine anlatmalıdır ve benim yaptığım gibi çözüm yollarını göstermelidir.
Bunu yapmazsa şikayet eder durur, bir şey değişmez.
Grafiker milleti, birbiriyle uğraşacağına bu sorunların çözümüyle uğraşmalıdır.
Küçük adamlar kişilerle, büyük adamlar fikirlerle uğraşır.
Saygılarımla…
Faruk ÇAĞLA