Sayın Ahmet bey,
Uzun ve nazik mektubunuz için teşekkürler.
Yazdıklarınızdan benden daha duygusal ve nazik biri olduğunuzu anladım.
Genel anlamda yazdıklarınıza katılıyorum fakat 1-2 konu dışında...
Önce şu Herrn Alex meselesi. Ben kendisinin Almanya'da yaşadığını ve Türkçeyi geç ve güç anladığını önceden bilseydim daha başka davranırdım.
Siz beni ona sert davranmakla suçluyorsunuz ama ben daha ilk mektubunda selamunaleykum derken küt diye Alexe kızmadım ki. Konuyu öyle dramatize ediyorsunuz.
Ben Alexi Türkiyede yaşayan Rum veya Ermeni vatandaşımız sanıyordum. Çünkü çok düzgün Türkçe yazıyordu.
Ayrıca ben ana dilimin dışında bir dilde hele de bir tartışma forumunda hele de sanat ve bilim gibi günlük konuların dışındaki özel uzmanlık ve özel dil terminolojisi ile özel mantık kurgusu gerektiren konularda yazacak olsam....önce
"arkadaşlar kusuruma bakmayın bu dil benim ana dilim değildir, bazı yanlış anlama ve anlatımlarım olabilir" diye baştan söyler ve önlemini alırdım.
Çünkü burası, "
naaber tatlımm ... Hiiiç, canım sıkıldı daaa" diye geyik muhabbetlerinin olduğu sıradan günlük konuşma dili kullanılan bir site değil.
Hukuk sitesine giriyorsanız hukuk literatürünüü, tıp sitesine giriyorsanız tıp literatürünü az buçuk bileceksiniz.
Bilmezseniz sıkıştığınızda
benim dil bilgim yetersizdi anlamadım deyiverirsiniz.
Dikkat ettiyseniz: nasıl ki grafikerliğe balıklama dalınmışsa Türkçe tartışmaya da böyle balıklama dalınmış...
Demek ki ne lazımmış, kişinin özel durumuna göre özel bir önlem ve tedbir alması lazımmış.
İkinci bir husus, sevgili Alex bir paragraf alıntı yapıyor ve o aldığı yerden öyle sonuçlar çıkartıyor ki, kastetmediğim şeyleri bana mal ediyor.
Artık bunun Türkçeyi az bilmekle, okuduğunu anlamamakla filan ilgisi yok bana göre ve bence ana dilin Türkçe olmaması burada geçersiz bir gerekçe.
Bakın ne diyor;
"yanliz benim takildigim bir husus bu siteye üye olanlar illa da grafiker olmak zorundami?"
Ben
bu siteye üye olanlar grafiker olmak zorundadır demiş miyim? Hayır!
Grafiker olduğunu iddia edip de bu siteye üye olanlar demişim.
Grafik öğrenmek için bu siteye üye olanlar grafikerliğini ispat etsin hiç dememişim.
Bu siteye üye olanlar grafikerliğini ispat etsinler deseydim haklıydı.
Her kim ki bu siteye üyedir artık grafiker sayılır ve bunu ispat etmelidirler deseydim yine haklıydı.
Ama İfademi şöyle yazsaydım daha anlaşılır olurdu ve yanılgıya neden olmazdı;
Bu siteye üye olanların içinde grafiker olduğunu iddia edenler bunu ispatlamalıdır.
Grafiker olduğunu iddia edip de bu siteye üye olanlar deyince, bu siteye sadece grafiker olduğunu iddia edenler girebilir diye bir anlam mı çıkıyor? Bence hayır ama öküz altında buzağı ararsan veya benim ana dilim Türkçe değil dersen EVET.
Hani çok gözde deyimle,
velevki öyle bir anlam çıksa...
grafikerim iddiasında bulunanlar bu iddialarını gerek çalışmalarıyla gerekse fikir ve teorik katkılarla ispatlasınlar dersem, bunun neresi yanlış?
Yani sen avukatlar com, avukatlık okulu adlı siteye girecen ve ben avukatım diyecen ama bunu ispatla deyince bozulacan... Var mı böyle bi şi?
Veya sen aşçılar.org sitesine girecen, ben aşçı değilim diyecen ama aşçılarla yemek tarifi konusunda utanmadan tartışacan, yılların aşçılarıyla laf yarıştıracan sonra şef aşçının biri çok biliyorsan yaptığın yemeği yiyelim dese bozulacan.
Sonra Ahmet kardeşim gibi gidiyom gidemeyom diye Türkü çığıracan. Nerde bu yoğurdun bolluğu kardeş?
Sonra da aşçılık için okul mu lazım, yemek pişirmek sanattır, adamın içinden gelir, benim anam güzel yemek yapardı, açşılık okuluna mı gitti, ibrahim tatlıses de konservatuar mı okudu ama güzel türkü çığırır deyip aklınca özgürlük ve demokrasi maskesi altında çizgiyi geçecen. Tasavufta böyle yapanlara EDEP yahu derler, bilirsiniz.
Kimse bu edepsizliği yaptı demiyorum. Genelde böyle yapılıyor diyorum.
Bir meclise girmenin de adabı kuralı vardır değil mi? Hani güler yüzle girersin de sonra ver minderi kıçıma yer edeyim, sonra sana neler edeyim dersin, işte bu olmaz. Bunu yiyen var, yemeyen var.
Sonra forum yöneticilerine şikayet filan, hep bunlar minder kavgası...
Şimdi bay Alexe dönersek, diyor ki;
"
bu meslege ilgi duyan acemi arkadaslarimizi hice sayarak burasi sadece grafiker olanlarin yeridir kardesim dercesine yazmissiniz"
Buyur buradan yak.
Yani burası öncelikle acemi grafikerlerin sitesi demek mi istiyor?... Ya da en az usta grafikerlere duyduğun hisleri acemilere de duyacan mı demek istiyor. Ama acemi grafikerleri unutma, onları dışlama, onlar grafiker değil ama hor görme garipleri diyor. Sonra da onlardan grafiker oldukarını ispatmalarını isteme diyecek ama zaten onlardan bi şi istemedik ki...
Boş yere tartışma işte. Maksat itiraz olsun... Sonra da niye kızıyor Faruk bey, ben fikrimi açıkladım, forum diyorsun, forum yapıyoruz kızıyorsun.
Adamın biri demiş ki "ilk baharda çiçekler açar", öteki demiş ki, ne yani sen şimdi "son baharda yapraklar dökülür" deyip bizi hüzünlendirmek mi istiyorsun? Bunun adı tartışma oluyor. Aslında bunun adı dam üstünde saksağan vur beline kazmayı demek oluyor da, "bu ne demek şimdi ?" derler. Adam "yok yahu nereden çıkardın son baharı ?" deyince de "niye kızıyorsun ki sakin sakin tartışıyorduk şurada sen de çok asabisin, çok sertsin ha" demişler işte böyle.
Diyor ki acemi grafiker;
Ben bu mesleği buradan öğreneceğim, okuluna gidemedim üniversite yetenek sınavına giremedim. Dersaneye gidemedim param ve vaktim olmadı.Ben grafiker olmak için geldim buraya bana kibar davran beni üzme...
Haklı...
Çünkü başlığın altında
online grafiker okulu diyor.
Haksız...
Çünkü başlıkta da
Grafikerler.org diyor...
Grafiker okulu org demiyor...
Demek bilerek bilmeyerek bir
yanılgı yaratılmış. Ya o , ya bu ! Peki hangisi? Sanırım problem orada başlıyor.
Demek ki kişi işine geleni görüyor... Tıpkı
GRAFİKER OLDUĞUNU İDDİA EDİP kelimesini görmek istemediği gibi.
Sonra da Faruk Çağla niye kızıyor, kızmasın, bütün ana kuzularıyla tek tek ilgilensin. Bir dediğini yüz kere tekrarlasın. bunun adı da forum olsun.
Olur, başka emriniz?
Ana kuzusu emdiği yeri ısırmazsa kimse kızmaz. Ana kuzusu ana kuzuluğunu bilirse ona analık da yapılır babalık da.
Niçin yazmıştım,
fare olmadan çuval dibi delmek isteyenler var diye?
Bir kere;ana kuzusu diyor ki,
ben grafikerin sorunları varmış yokmuş anlamam. Benim sorunum okul, tahsil falan görmeden buradan alacağımı almak. Bana grafiker sorunlarından, birlikten, örgütlenmekten falan bahsetme. Bana ayda 600 milyon para lazım, onu da buradan kazandığım kulaktan dolma bilgilerle yapacam. Grafikersen şöyle ispat et, grafikersen yazı yaz, tartışmaya katıl falan deme. Ben grafiker olsam bu siteye niye gireyim ki, buraya grafiker olmak isteyenler giriyo. Tantana etme, bizi de küçük görme, öyle hemen sinirlenme, biz buraya bilmediğimizi öğrenmeye geldik. Acemiysek acemiliğimizi yüzümüze vurma.
Doğru, kendi içinde haklı...
Ama
grafiğin felsefesini de bilmek lazım... sadece buradan alınacak bilgilerle iyi grafiker olunmaz, bunu bilmiyor. Sadece grafik programlarının nasıl kullanıldığını öğrenir.
Yani
keman çalmasını öğrenir de beste yapamaz.
HER YENİ GRAFİK TASARIM YENİ BİR BESTEDİR.
Zaten dikkat edin, kemanın şu telinden nasıl ses çıkar, bu perdesinden ne notası çıkar. Hep konu budur...
Bir de şöyle beste yaptım nasıl olmuş? Eline sağlık çok güzel. Do notası yerine re bassaydın. Niye? Öyle daha güzel çünkü. Kime göre? bana göre... Hangi kurala göre, bilmem ki kural yok, sanat var. İşte bu olmadı!
Şimdi müzisyenlerin sorunları deyince hoop diyorlar.
Müzisyen misin bestekar mısın deyince hoooop müzik okulundayız diyorlar...
Hadi siz TIP ÖRNEĞİNİ KABUL ETMEDİNİZ diye SANAT DİYE TUTTURDUĞUNUZ için MÜZİKTEN örnek verdim.
Umarım bu kez ıskalamadım...
Şimdi Mr. Alex konusunu burada kapatıp yine ana okulu yavrulları için teorik sanat derslerine başlayalım, dersimizin konusu şu olsun; RESİM TIP BİLİMİ İÇİNDE SANAT MIYDI BİLİM MİYDİ...? SANAT NEREDEYE KADAR BİLİMLE İÇ İÇEDİR?
Hazır mısınız Ahmet bey? Bakın bu dersi iyi dinleyiniz, aşçılık zenaat midir, sanat mıdır,
aşçılık ve beslenme bilimi ile diyetisyenlik ilişkileri ve aşçılık zenaati ile diyetisyenlik biliminin ortak noktaları kadar ilginç gelecektir size.
Ama artık yoruldum. kısa keseceğim.
Tıp biliminin ilk yıllarında hemen hemen her doktor ressamdı. Kadavraları keser iç organların resimlerini yapardı. İlkel kavimlerde şaman ve büyücü hem doktor, hem kimyager, hem sihirbaz hem de dansçıydı, hem de tiyatrocuydu.
Resim dediğimiz sanat, tıp dediğimiz bilimle uzun yıllar iç içe yaşadı, doktor ressamlar veya ressam doktorlar bilim-sanat tarihinde önemli bir yer tuttu.
Hatta Leonardo'nun Mikelanjın tıp kitapları için anatomik iç yapı resimleri çizdiğini, hem de köprü, baraj ve klise mimari çizimleri yaptıklarını, hem de makine mühendisi gibi denizaltı çizimlerini yaptıklarını biliriz. ( Hey grafikerler bunlar Indesign veya Photoshop programında yazmıyor değil mi? Bunları bilmeden grafiker olacaksınız değil mi?) Demek ki ressamlığın altında tıp ve anatomi bilgisi, matematik ve mühendislik hesapları da yatardı.
O halde bu eski ustalar sanat adamı mıydı, bilim adamı mı?
Günümüzde dijital (sayısal) teknoloji denilen modern kompüter teknolojisi aslında nokta ve çizgiden oluşan mors alfabesinin bir benzeri olan 0 ve 1 rakamlarından oluşan matematik bir kopyasıdır.
Morstaki nokta dijitalde 0, morstaki çizgi de dijitalde 1 dir. Aslında Mustafa Kemalin telgrafçıları, günümüzde cumhurbaşkanının msn chat memurlarıdır.
Şimdi a tuşuna bastığımızda 01 sayısı, b tuşunda ise 10 sayısı, c tuşunda ise 001 sayısı elektronik olarak harfleri oluşturmaktadır.
Bu itibarla her kullandığımız bilgisayar tasarım programı aslında bir matematik harikasıdır ve
bilim adamları tarafından sanat yapılsın diye yazılırken, yazan bilim adamı da
sanatsal kaygıları ve kuralları bilerek yazmaktadır. O halde burada da
sanat ve bilim iç içedir.
Ak kağıda kurşun kalemle yapılan bir resimde bile
perspektif gibi matematik ve optik kurallaR, hacim- oran- orantı ve denge gibi geometrik ve fizik ölçüler gözetilir. (Heyyy, burayı okul belleyen gençler! İstediğiniz kadar program bilin bunları bilmeden grafik tasarımcı olamazsınız, ancak grafik operatörü olursunuz...Size grafikersin diyenlere de inanmayın.)
Dolayısı ile
sanat; bilimden bağımsız, tümüyle kuralsız kaidesiz ve herkesin kafasına göre serbestçe at oynattığı sahipsiz bir alan değildir.
Grafik sanatı da özünde trade-arttır ve onun da kuralı, kaidesi, disiplini ve uluslararası normları vardır.
Bu konuda
10 maddede grafik tasarım adlı bana ait olan tanıma bakınız.
Grafik sanatını bu anlattığım sanat-bilim ilişkisi bağlamının dışında görmek özgürlük filan değil, aksine grafik sanatına ve onun sanatçı-veya zenaatçılarına yapılmış en büyük haksızlıktır.
Özgür sanat adına kuralsızlığa, disiplinsizliğe ve sanattaki kirliliğe davetiye çıkarmak, bilim ve sanatı savunuyormuş gibi yaparak cehaleti savunmaktır.
Grafik sanatı resim sanatı gibi değil, ekonomi ve endüstri ile içiçe bir sanattır.
Mikelancelo bile klise için incilden sahneler çizmiştir. Onlara ressamlar resim sanatı der ama biz grafikçiler ilk çizgi romanlar ve ilk reklamlar diyoruz, çünkü ilk resimden son resime kadar incilden hikayeleri anlatmakta ve dinin ve siyasetin emrinde olan bir sanattır. (Bu da SANAT VE İDEOLOJİ BAHSİNE GİRER.)
Görsel mesaj ne demek, ideogram ile ideografi arasındaki farkla grafik arasındaki farkı da izninizle gelecek derste anlatayım, şimdi teneffüs zili çaldı.
Yine mi sert oldu Ahmet bey.?
Valla artık gülünü seven dikenine katlanacak.
Daha iyisi özel üniversitelerde yıllığı 15 milyara... Ucuzdur vardır bir illeti işte Ahmet bey. Bedava verince eleştiriliyoruz, sanki kıymet bilinmiyor, kusur bulunuyor. Para alsak baş tacı ediliriz. Bundan sonra parayla, belki o zaman daha farklı olur.
(
5 kilo fındığa logo yaptırıyorlar da 5 kilo ders anlatınca çay bile ısmarlamıyorlar. Geçen günü biri sordu logonun kilosunu gaça yapıyon ağbi? diye. Ben de 3 metre ders dinleyene yarım kilo logo bedava veriyom dedim. Dersin metresi gaça demez mi? Atatürkün
Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür dediği şu cennet vatanda, bak neler oluyor, iyi mi? Sahte doktorun sahte doktorluğu anlaşılıyor be Ahmetcim,
esas grafikerin sahtesini anlamak zor, sanat deyip çıkıyorlar işin içinden işte...Ondan sonra gel de ayıkla pirincin taşını
hangisi gerçek hangisi sahte... Maksat sanat olsun torba dolsun, yeter ki
Faruk sakin olsun.)
Saygılar sunarım.