Grafik tasarımcı için Diploma (Belge-Sertifika-Ehliyet) Gerekli mi? ( Tartışma )

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Arkadaşlar;
Grafik tasarımcı için Diploma Gerekli mi?

Yani grafiker olduğunu gösteren bir belgeye, bir ehliyete ihtiyaç var mı?

Varsa neden var? Yoksa neden yok?

Gelin bunun tartışalım. Fikri olan yazsın.

Kolay gelsin



-----------------------

Tartışmanın önceki yazılarını okumak için tıklayınız.

@M.Vehbi


Vehbi kardeşim,

Sabahın üç buçuğunda yazdığın için teşekkür ederim.
Son okuduklarını daha iyi anladığına da çok ama çok sevindim.
Bazı okurların asla hoşlanmadığı hiciv ve yergi içeren üslubumu sevdiğin için de ayrıca teşekkür ederim.

Sanıyorum bir çok konuda anlaşıyoruz fakat diplomalı-diplomasız grafiker konusunda biraz daha netleşmeye ihtiyacımız var.

Şimdi diploma niçin alınır diye sorsam, bir çok kişi işe girmek için, askerlik için diyecek.

Ben Güzel Sanatlar Fakültesini 1980 yılında bitirdim. O günden bu güne 29 yıl geçti işe girerken kimse bana diploma sormadı. Sadece Kadir Has Üniversitesinde grafik hocalığı yapacağım zaman diplomamı görmek istediler. Yani resmi kurumlarda lazım oldu.

Bu açıklamayı hem senin için hem de bazı tuhaf sorular soran kişiler için yapıyorum.

Neden dersen, şöyle açıklayayım;
Ben diploma, sertifika, ehliyet belgesi veya icazet almak diye yazdıkça buna sinirlenip bir çok mesleği diplomasız yapmak isteyen birileri bana şöyle saldırılarda bulunmuş;

--------------------------------------------
Sor bakalım, kendine, ya sen "grafiker" misin?
Nerde senin "icazetin"?
Ustan kim senin?
Hani nerede ustalık belgen, TSE damgan?
Seni kim, hangi meslek odası tescilledi ve onayladı?
------------------------------------------
Bu soruları Faruk Çağla'ya soran insana, senin akıl sağlığın yerinde mi? diye sormak gerekir.

Sevgili Vehbi; işte görüyorsun, böyle sorulara muhatap olduğun zaman bu gibi soruları soran kişilerin gözüne ( “z” harfiyle yazıyorum, yanlış anlaşılmasın) sokacağın bir diploman olmalı.

Demek ki diploma, sertifika veya ehliyet denilen belge; önce resmi daireler için ve sonra toplumdaki itibar için, bir anlamda bana yapıldığı gibi iftira ve aşağılamalardan kurtulmak için gerekli...

Diploma veya ehliyet denilen belge; bütün bunların dışında temel olarak; senin o meslek için yetkin olduğunu, yetkili olduğunu ve ehil olduğunu gösteren bir belgedir. Ehliyet kelimesi “ehil ellerde olmak” tan gelir, İslam dinindeki “emaneti ehline vermek” gibi.

(Vehbi kardeş, İslam ve Osmanlı kelimelerini kullanmaktan korkar oldum, çünkü hemen “gerici“ damgasını yapıştırıyorlar. Hem de kimler yapıştırıyor, “insanlara diploma vermek onları sığır gibi damgalamaktır” diyenler… Ama kendileri de insanları “gerici” diye damgalıyor.)

Diploman varsa, ehliyetin varsa senin usta olduğun veya en azından çırak olmadığın tescillenmiş demektir.

Diploma, ehliyet, sertifika vs. bunlar ONAY BELGESİ’dir.

Yine gerici diyecekler ama anlatmaya mecburum;
Eskiden usta çırak ilişkilerinin geçerli olduğu LONCA teşkilatı varmış. Lonca; Osmanlı'daki meslek teşkilatları demektir. Kökleri Ahi'lik teşkilatına ve tarikatına dayanır, eşine, aşına ve işine sahip ol prensibini savunur, “ne yaparsan yap en iyisini yap” felsefesine bağlıdır. Mesela pabucunu dama atmak deyimi buradan gelmiştir. Kusurlu pabuç üreten ayakkabıcının hatalı üretim yaptığı pabuç onun dükkanının damına atılırmış. Damında pabuç görülen kunduracıdan kimse ayakkabı almazmış.

Hele hele bir bakırcı esnafın komşu esnafın bulduğu bir bakır motifini çalması veya onun rızasını almadan kullanması, yani kopya tasarım yapması affedilmez suç sayılırmış ve kul hakkını yemek diye nitelenirmiş. Günümüzde HAKSIZ REKABET denilen şey.

Bakınız;
http://www.buzlu.org/ahilik-ve-lonca-teskilati/
linkinde ne diyor;

--------------------------------------------------------------------------
Lonca üyeleri arasındaki eşitliği bozmamak temel gâyeydi. Tüketiciyi de korumak göz önünde tutulurdu.

Ustaların kullandığı bütün âlet ve edevât devamlı denetlenirdi. Üretilen malların fiyatlarının nisbetini loncalar denetlerdi. Denetimden geçen mal damgalanır ve pazara sunulurdu. Bozuk mal çıkaran esnaf cezalandırılırdı. “Pabucu dama atıldı.” deyimi buradan kalmadır. Düşük kaliteli mallar da fakirlere dağıtılırdı.

Çırakların mesleğe girmeleri, meslekte ilerlemeleri ve yükselmeleri, loncaların koyduğu kâidelere ve âdete bağlıydı. Lonca mensupları arasında rekabet yasaktı.

Kalfaya, usta olduktan sonra, pîri, bir törenle ustalık belgesi verirdi.

Dükkân açacak olup da parası olmayana lonca para ve sermâye verip, dükkan bulurdu. Evlenmek isteyenleri evlendirir, masraflarını görürdü. Yoksul cenâze sâhiplerinin cenâzesini kaldırır, hastalara yardım ederdi.
(..)

Osmanlı Devletinde loncaların ekonomik vasıfları yanında, onlara husûsiyet (özellik) kazandıran, iç kuruluşları ve sosyal faaliyetleridir.

Osmanlı Devletinin kuruluşunda önemli olan ahîlikle yakın bağları bulunan loncaların da, ahîliğin; yiğit, ahî ve şeyh olmak üzere üç derecesine karşılık çırak, kalfa, usta, nakib vekili, nakib, baş nakib, şeyh halifesi, şeyh ve şeyh-üş-şuyûh olarak dokuz kademesi vardı.

(...)

Lonca teşkilâtı, Osmanlı Devletinin en ücrâ köşelerine kadar yayılmıştı. Avârız sandıkları sistemiyle üyelerini, her türlü kazaya ve ölüme karşı aileleriyle berâber sigortalamıştı.

Lonca teşkilâtı, Osmanlı Devletinin sosyal yapısında büyük güç, düzen, âsâyiş ve ahlâk unsuru olmuştur. Kendi bünyesi içerisinde denetlendiği gibi, devletin de kontrolü altında bulunuyordu. On yedinci yüzyılda İstanbul’da 1109 Loncaya bağlı, 126.000 üye tespit edilebilmişti.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında, sanâyileşme hareketlerinin ve fabrikalaşmanın başlaması neticesinde el sanatları giderek önemini kaybetti. İttihat ve Terakki Fırkasınca 1913 târihinde loncalar kaldırıldı.

--------------------------------------------------------------------------

Sevgili Vehbi kardeşim;
Yukarıdaki alıntıda bold ile işaretlediğim yerlere dikkat edilirse; LONCALARDAKİ üyelerin eşitliğinin bozulmaması, üretimin denetlenmesi, bozuk mal çıkaranın cazalandırılması, düşük kaliteli malın fakirlere dağıtılması gibi eylemler GÜNÜMÜZÜN SOSYAL DEVLET anlayışındaki ekonomik dayanışma ve sosyal adalet, tüketici haklarının korunması kavramlarına girer. Yine her türlü kazaya ve ölüme karşı aileleriyle berâber sigortalanmak da evlilik ve cenaze yardımı da BU GÜNÜN SOSYAL GÜVENLİK kurumlarının işleri arasındadır.

Dolayısı ile LONCA'lardan ve AHİ'likten bahsetmek, GERİCİLİK DEĞİL, Grafikerlerin Meslek Örgütü olarak birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalarına TARİHSEL bir örnek vermektir.

Bunu GERİCİLİK diye nitelemek insafla ve vicdanla bağdaşır mı?

Buna gericilik demek için, insafsızlık ve vicdansızlık bir kenara; yaşadığı toprakların geleneği ve kültüründen habersiz olup, loncaların günümüz meslek örgütlerinin temeli olduğunu bilmemek gerekir.

Bir aydın kişinin bunları bilmemesi imkansızdır, o halde çamur at, izi kalsın gayesi ile iftira etmek istenmektedir.

Sevgili Vehbi;
Yine senin dediğin noktaya geldik; hani "Kirletmek kolay, temizlemek zordur" demiştik ya, senin dediğin gibi "yazmak zor, okumak kolaydır."

Adamın biri; çamur atıp; “loncalardan bahsetmek gericiliktir” diyebilir. Sen loncalardan ders almak gerektiğini, eskiden çok iyi bir şey olduğunu, koskoca Osmanlı imparatorluğunun ahilik ve loncalık teşkilatları sayesinde o gün şimdiki Amerika Birleşik Devletleri kadar güçlü bir devlet olduğunu anlatmaya çalışırsın.

Meslek dayanışmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmaya uğraşırsın.
Sen temizlemeye uğraştıkça çamur atan zevklenir.

Çünkü amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmektir. Bu kadar olsa neyse, bir diğer amaç bağın orta yerine etmektir. Maksat, onun yiyemediği üzümü kimse yemesin.

Niyet; grafikerlerin birliğini sağlamak değil, bozmak olunca doğru söylenen her söz, bu kişilerin yalan kalesine atılmış bir “bomba” tesiri yaptığından, yalan kalesinden de gerçekleri dile getirenlere ancak yalan ve iftira atılmaktadır.

Adamın biri; “grafikerlikte diploma şart değildir, grafikerler arasında yardımcı grafiker, grafiker, art direktör, web tasarım grafikeri, masaüstü yayıncılık grafikeri vs gibi ayrımlar yapmak şart değildir. Bunları savunmak insanları sığır gibi damgalamaktır” diyebilir.

İşte bu adama da yukarıda bold ile işaretlenen aşağıya tekrar aldığım satırları göstermek lazımdır.

----------------------------------------------------------------------
Meslek içinde “çırak, kalfa, usta, nakib vekili, nakib, baş nakib, şeyh halifesi, şeyh ve şeyh-üş-şuyûh olarak dokuz” kademe vardı.

Kalfaya, usta olduktan sonra, pîri, bir törenle ustalık belgesi verirdi.
--------------------------------------------------------------------

Neymiş? Kalfalara törenle ustalık belgesi verilirmiş. Kim verirmiş? Ustası ! Nasıl verirmiş? Törenle!

Kaç kademe varmış? Dokuz !

Demek ki yardımcı grafiker de olacak, dizgici de olacak, 3D modellemecisi de olacak, multimedya grafikeri de olacak, masaüstü grafikeri de olacak, ambalaj grafikeri de olacak… Grafikerlik çeşit çeşit uzmanlık dallarına da ayrılacak, her uzmanın ustası, kalfası, çırağı olacak.

BUNA İTİRAZ EDERSEN; bir grafikerden 10 program kullanmasını isteyip yine 2 program kullananlara verilen parayı vermek isteyen zalimlerin ekmeğine yağ sürersin.

SON KEZ SÖYLÜYORUM;
Grafikerlikte belge sunmaya karşı olanlar grafik mesleğini ucuzlatır, köle grafiker yaratır.

Grafikerliğin uzmanlığa göre dallara ayrılmasına karşı olanlar bir kişiden 3 kişilik iş istenmesine ve grafikerin ezilmesine sebep olurlar.

Bunları savunanlar grafikerin dostu değil düşmanıdır!

Grafikerlerin daha fazla kazanıp, ezilmemeleri ve daha mutlu olmaları için dayanışma içine girmeleri, kimin ne olduğunun bilindiği belgeli, onaylı usta-kalfa-çırak sistemine geçmeleri şarttır!

Bazıları diyor ki;
“Bunu söylemek gericilik, insanlara damga vurmaktır. Grafikerin ehliyeti olmasa da olur, grafiker şoför değildir, musluk tamircisi değildir, grafiker SANATÇIDIR. Sanatçının diploması veya belgesi veya ehliyeti olmaz!”

Bunu diyenler bunları nerelerinden uyduruyorlar?

Sen kalk bir yıl önce “grafik tasarımcı grafik sanatçısıdır, sanat eseri ve fikir eseri sahibidir, o halde sanat eseri meslek birliği kurmalıdır” de.

Fikir eseri birliğini en iyi ben bilirim, ben bunun babasıyım elimden gelen yardımı yapacağım” de.

Grafikerlerin katkısıyla eski tüzüklerden uyarlayarak bir tüzük hazırla. Sonra gruptakiler senin davranışlarını beğenmeyince, “bu tüzük benim fikir eserimdir geri alıyorum” de.

“Niçin alıyorsun?” diye sorulunca, “bu soru insan haklarına aykırıdır, ister alırım ister almam, sana ne?” deyip, “insan hakları evrensel beyannamesi çiğneniyor, zorla fikir ve kanaat beyan etmeye zorlanıyorum, imdat” diyerek sanki işkence altında ifade vermeye zorlanmış gibi mahkemeye başvur.

Grafikerlerin Fikir eserini savunmak için yola çıkanlara “fikir eserimi çaldılar, tüzüğüme tecavüz ettiler” diye dava aç. Onları daha dava sonuçlanmadan Fikir Eseri Savunucularını Fikir Hırsızı ilan et. Sonra bu davadaki iddialarını ispat edemeyince “barış ve dostluk elimi uzatmak için davayı bilerek kaybettim” de…

Karşılıklı fikir tartışmasında yenemediğin kişilere o temiz barış ve dostluk duygularınla hakaret davası aç, onlara hapis veya para cezası verdirmeye çalış.

Sahibi olduğun tek kişilik sitede rakiplerine temiz dostluk duygularınla küfür ve hakaretler et.

Önceden kurulması için gerçekten çaba sarf ettiğin Grafikerler Meslek Birliği’nin dağılmasına neden olduktan sonra “valla ben dağıtmadım, ben mahkemelere başvurmasaydım da zaten bu birlik kurulamayacaktı” diye günah çıkarmaya çalış.

Günahtan kurtulamadığını anlayınca da “bu birlik yasal sebeplerle ve sanatçı olmayan cahil grafikerler nedeniyle kurulamaz” diye fetvalar ver. Bu site ve benzeri sitelerdeki 200 bin grafikeri aşağılayıp cahil diyerek, dün “ak” dediğine bu gün “kara” de.

Şimdi “grafikerlerin kurtuluşunun sendikalı olmaktan geçtiğini” iddia et.

Rakiplerine hakaret etmek için “Papaz Lermit” gibi yakıştırma isimler tak. Loncalardan bahsedenleri “gericilikle” suçla.

Bu güne kadar sanatsal ve kültürel çalışmalarınla, mesleki başarılarınla meşhur olacağın yerde, açtığın davalar ve yaptığın suçlamalarla tanınmaktan memnun ve mutlu ol.

Ve bu yaptıklarından zerre kadar üzüntü duyma. Aksine övünç ve kıvanç duy. Bu övüncü de tek kişilik sitende 2 kişiyle paylaşmaktan mutlu ol. Bu mutluluk sağlıklı mutluluk mudur?

İnsanlara gerici diyen bu zihniyetin bu yaptıkları İLERİCİLİK midir?

Son olarak yılların grafik tasarımcısı Faruk Çağla’ya “hani diploman nerde, sen grafiker misin, senin ustan kim” diye sor!


Vehbi bey;
LONCA’dan bahseden kişileri gericilikle suçlayanlara sormak gerekir;
Osmanlı bu kadar mı geriydi?
Osmanlı Devleti loncalara sahip olduğu için mi yıkılmıştır, yoksa loncalar olduğu için mi 600 yıl ayakta kalabilmiştir?

Vehbi bey kardeşim, bu tip kişilere verilecek cevap şudur;

Günümüz Avrupa’sında TIPKI OSMANLI LONCASINDAKİ GİBİ MESLEK ÖRGÜTLERİ VARDIR. BUNLAR DA MI GERİCİDİR?

Bakalım şimdiki Alman Grafikerler Birliği ne diyor;

--------------------------------------------------------------
BDG : Alman Grafik Tasarimcilar Birligi
BDG : Bund Deutscher Grafik-Designer e.V.

Meslek Kurulusu olarak BDG

BDG, grafik tasarim alanindaki ilk Alman meslek kurulusudur. 1919 yilinda “Bund der Deutschen Gebrauchsgraphiker” (Alman Uygulamali Grafikerler

Birlik 1968’den bu yana “BDG : Bund Deutscher Grafik-Designer e.V.” (Alman Grafik Tasarimcilar Birligi) adi altinda devam etmektedir.

Niyet, görevler, amaç;

BDG, farkli formlarda bulunan tüm iletisim tasarimcilari temsil eder. Üyelik icin secim kriteri mesleki ehliyettir.

Üyelerini mesleki anlamda korumak ve desteklemek birligin amacidir.
---------------------------------------------------------------------------


Birligi) olarak kurulmustur. Vehbi kardeş;
Dikkatinizi çekerim; Bu birlik önce;
Alman UYGULAMALI GRAFİKERLER birliği olarak kurulmuş. Demek ki GRAFİK SANATÇILARI olarak değil UYGULAMACI GRAFİKERLER olarak kurulmuş.

Zaten bu amaçla da İstanbuldaki Güzel Sanatlar Akademisi kendi bünyesinde 1978’de ayrıca bir UESYO adlı Uygulamalı Endüstriyel Sanatlar Yüksek Okulu açmıştı. Yani; endüstri ve teknolojinin istediği sanatçıyı yetiştirecek. Şair ve ressam yetiştirmeyecek. Piyasaya dönük iş yapan adam yetiştirecek. Sanatçı ama aynı zamanda endüstri ve sanayi için sanat yapan adam, yani teknoloji ve bilimi de işin içine katan sanatçı… Yani ŞİMDİKİ DEYİMLE TASARIMCI !!!

Sonra;
1968’de Grafikerlik mesleğinin tasarımcılık olduğuna kanaat getiren Almanlar dernek adlarını Alman Grafik Tasarımcılar Birliği olarak değiştirmişler. Ama Designer demişler, yani tasarımcı demişler. Asla Künstler (sanatçı) dememişler. Grafik Sanatçıları Birliği dememişler, Grafik Tasarımcıları Birliği demişler.

Devam edelim;
“BDG, farkli formlarda bulunan tüm iletisim tasarimcilari temsil eder. Üyelik icin secim kriteri mesleki ehliyettir.“

Ne diyor; Farklı formlardaki iletişim tasarımcıları diyor. Demek ki; benim dediğim gibi içinde çeşitli formasyonda grafiker olacak. Mesela yine yardımcı grafik tasarımcı, grafik tasarımcı, ambalaj grafik tasarımcı, multi medya grafik tasarımcı vs. olacak. Farklı formlar bu demek.

Bu ne demek; sığır damgalamayı seven Amerikan Kovboyu dostumuzun anladığı dilden konuşursak; Almanlar da kendi grafikerlerini farklı farklı damgalıyorlarmış, demek.

Demek ki çizgi roman kovboyu zihniyetiyle bakmazsak, bu sığır damgalamak değil, çağdaş ekonomik ihtiyaçların dayatmasıyla mesleki işbölümünden doğan bir zorunluluk.

İşte bunu savunmak gericilik oluyor, sığır damgalar gibi grafiker damgalamak oluyor.

Demek dünyanın en ileri teknolojisine ve grafik sanatına sahip Almanlar bu kovboy zihniyetine göre gerici.

Dünyayı Amerikan çiftliği olarak görmeye alışmış, atlarla çok yaşadığı için dünyaya at gözlüğü ile bakan kovboylar çağdaş ekonominin gereği olan bilim ve sanatta uzmanlaşmayı da elbet sığır damgalamakla eşdeğer göreceklerdir.

Vehbi kardeşim; sen benim yazılarımı beğeniyorsun ama, herkes beğenmiyor. Bana “uzun yazıyorsun, vaaz veriyorsun”, diyenler oluyor. Kimi hocalıkla, kimi papazlıkla suçluyor, “boş teneke tangırdıyor” diyorlar, çamur atıyorlar. Uzanamadıkları ciğere “mundar” diyorlar.

Ben de onlara diyorum ki; Bir deli kuyuya bir taş atar 40 akıllı çıkarmak için uğraşırmış. Çamur atmak kolaydır, temizlemesi zordur. Bir çuval pirince bir avuç taşı karıştırmak kolaydır, pirincin taşını ayıklamak zordur. Bir su kuyusunun içine edip ve sonradan “hadi temizleyin” demek kolaydır.

Bu nedenle; iftira etmek ve yalan söylemek kolaydır ama iftiraya karşı çıkmak ve o çamuru temizlemek daha zordur.

Netice itibariyle o çamur herkesi kirletmesin diye, çamuru temizlemek istememizden dolayı, yazılarımız biraz uzun oluyor.


Yine Alman Grafikerler Birliğine dönersek;
“tüm iletisim tasarimcilari” diye bir yepyeni deyim kullanıyor. Dikkatinizi çekerim; grafiker demiyor, grafik tasarımcı da demiyor… İletişim Tasarımcısı diye yepyeni bir kavramı kullanıyor. Bunun içinde bildiğimiz grafikerlik uzmanlık alanlarının dışında belki de videographer (video ve film grafikleri) veya multimedya grafikerleri yer alıyor.


Yine devam edersek;

Üyelik icin secim kriteri mesleki ehliyettir. diyor.


Vehbi kardeş, bak gördün mü EHLİYET diyor. Yani BELGE, ONAY BELGESİ diyor. Yani şoföre “ehliyetsiz trafiğe çıkma, trafiği birbirine katma” diyor.


Grafikerden belge istemek SIĞIR DAMGALAMAKTIR diyen terbiye sahibi kişilere bu mesleki ehliyet belgesi deyimini iftiharla sunarım.


“Grafiker belgesiz olur “diyenler grafikerden diploma sormazken bana gelince “diploman nerede ustan kim?” diye soruyorlar.


Bir de beyaz eşya ile insan denilen varlığı karıştıracak kadar bilgi noksanı oldukları için hani “TSE damgan nerede?” diye soruyorlar. Buzdolabına da gidip “hani diploman nerede, hangi okulu bİTirdin” diye sorar, bunlar. Sorar mı sorar, Allah ıslah etsin.


Diyor ki BDG’nin tüzüğünde;

“BDG : Alman Grafik Tasarimcilar Birligi’nin yeri Düsseldorf’da, federal yetki yeri ise Berlin’dedir. BDG bagimsiz gruplar olarak bulunduklari bölgelerde temsil edilmekte.

Iletisim tasarim alanindaki her ehliyetli grafiker “düzenli üye” olabilir. Devlete bagli ya da özel egitim enstitütüne kayitli ve iletisim tasarimi alaninda mesleki ehliyet sahibi olarak mezun olmayi amaclamis herkes “ögrenci üyesi” olabilir.”

Demek ki ister devlet, ister özel okulda okuyan ve mesleki ehliyet almayı amaçlamış her öğrenci; profesyonel olmadığı için ve henüz ehliyet almadığı için düzenli üye olarak değil, öğrenci üye olarak girebiliyor bu birliğe.

Peki illa da ehliyet şart mı?

Bak ne diyor;
----------------------------------------------
Üyelik icin ön sartlar
Ehliyetlilik, üyelik icin aranan temel özellik. Belge olarak ya mesleki ehliyetini gösteren yüksek örgenimden alinmis bir belge (diploma ya da o ayarda bir sertifika) ya da meslek hayatinda yillar icinde ortaya konmus calisma örnekleri istenmektedir.
-----------------------------------------------
Lütfen dikkat;
Diploma veya ona denk bir belgen olacak diyor. Ama illa yüksek öğrenimden olacak. Öyle lise falan olmuyor. 2 aylık kurs, 1 yıllık kurs da olmuyor.

O da yoksa; yıllar içinde ortaya konmuş çalışma örnekleri istiyor.

Ne demek bu? “2 yıldır grafikerim işte yaptıklarım budur beni üye olarak al” dersen olmuyor.


Ya ne olacak? Yıllar içinde demek en az 3-5 yıl demek. Yani; meslek hayatı denilen bir süreci yaşamış olman gerek. Sonra bu meslek hayatında yaptığın tasarımların tasarım niteliğinde olması gerek.


Kısaca “Adobe kurslarını bitirdim, ben program biliyorum, öyleyse grafikerim” demek yok.

Sen istersen en büyük grafikerim de, piyasada şakır şukur iş yap, kimse sana "sen bu mesleği yapamazsın" diye engel olmuyor Almanya’da.


Ama kartvizitine diplomalı grafiker yazamıyorsun.

Sana “Grafik Tasarımcı Meslek Birliği üyesi misin” diye sorduklarında “hayır” diyorsun ve 3 liraya yapacağın işi 1 liraya yapıyorsun. Alman yasalarını incelemedim, belki de dükkan bile açamıyorsun.


Kısaca BDG üyesi grafik tasarımcıların yararlandıkları bazı ayrıcalık ve haklardan yararlanamıyorsun.


Peki Meslek Birliği ne avantaj sağlıyor?

Diyor ki;
---------------------------------------------------
Üyelerini mesleki anlamda korumak ve desteklemek birligin amacidir.

Görevleri arasinda özellikle:
• Kamuoyundaki iletisim tasarimi ile ilgili yapilan calisma ve faaliyetleri, kültürel ve ekonomi politik anlami hakkinda bilgilendirmek;
Yargilama hakkina sahip ve tecrübeli bilirkisiler tahsis etmek;
• Dogrudan ya da cati organizasyonlar ve politik iliskiler üzerinden yasalari etkilemek;
• Iletisim tasarimcilari, calismalarina yapilan suiistimallere ve yarismalarda olabilecek haksizliklara karsi korumak;
• Yeni nesli mesleki anlamda tesvik etmek ve bu alanda ögrenim almalari dogrultusunda etkilemek.
• Mesleki dalda ve ticari alandaki sorulara danismanlik yapmak ve mesleki durum hakkinda bilgilendirmek;
• Diger dernek ve enstitütlerle bilgi ve fikir alisverisinde bulunmak, özellikle görsel iletisim alanindaki gelismeleri takip etmek;
• Ulusal ve uluslararasi meslek kuruluslari ile isbirligi yapmak.

---------------------------------------------

Demek ki önce grafikeri KORUYACAK ve DESTEKLEYECEK. Birinci amaç bu, yani DAYANIŞMA.


Bu DAYANIŞMAYI sendika yaparsa yapsın, yapma dediğimiz yok. Meslek Odası yaparsa yapmasın diyecek halimiz yok. Meslek Birliği yaparsa o da yapsın, niye yapamaz diyorlar?


Sen grafikerlerin selametini, birliğini ve dirliğini istiyorsan adı BİRLİK olmuş, ODA olmuş, YUVA olmuş mühim değil, bu DAYANIŞMAYI desteklemelisin.


Desteklemeyeceksen de KÖSTEK olmayacaksın. Yarım hukuk bilginle şu olmaz, bu olmaz demeyeceksin.


Ya da daha iyisini biliyorsan grafik tasarımcı Melih Yongacı’ nın 1 yıldır dediği gibi “elini taşın altına koyup” bu birliği sen kuracaksın, Fikir Eserim dediğin Tüzüğü alıp bakanlığa kabul ettireceksin.


Grafikerler Birliğinden çok önce canlandırmacılar birliği’ni kurmak için yola çıkanlara sormak lazım, “Grafikerler Birliği ile uğraşmayı bırakın, kendi birliğinizi kurdunuz mu?” Buna cevap verin. Yoksa onun da mı tüzüğünü çaldılar? Belki de canlandırmacılar kendilerini canlandırmanızı bekliyordur. Belki de canlandırmacıları canlandırayım derken canlarından bezdirdiniz, olamaz mı?


Tek başına turşu bile kuramayanlar, şimdi grafikerlere “cahil” deyip, “bu grafikerler ile sanat eseri birliği kurulmaz, bunlar işçidir, bunlarla en iyisi sendika kurulur. Sendikayı da yeniden kuracak halimiz yok, hazır kurulmuş sendikalardan birine giriversinler” deyip kolayca işin içinden sıyrılıyorlar.


Dedik amaç ya üzüm yemek değil, bağın içine etmek diye.


Sevgili Vehbi;

Umarım diploma denen şeyin öyle zararlı bir madde olmadığını, her eve lazım bir ihtiyaç maddesi olmasa bile her grafikerin “olursa iyi olur zararı olmaz diyerek keşke olsaydı” diyeceği bir onay belgesi olduğunu, bunu da usta grafikerlerin onaylaması gerektiğini sanıyorum anlatabildim.


Bunu anlatmak için taa loncalardan kalkıp Alman Grafik Tasarımcılar Birliğine kadar geldim. Yani kuyunun derinliklerinden aldığım taşı, kuyunun ağzına kadar getirdiğimi zannediyorum.


Sen uyanık, akıllı ve zeki bir kardeşimizsin. Ne dediğimi, leb derken leblebiyi kastettiğimi umarım anlamışsındır.


Anlamayanlar ve hala itiraz edenler varsa onu da onların cahilliğine vermek lazım.


Yazının başında diyorsun ki;
“sizin fikirlerinizle çatıştığım nokta (anlamadığım yada anlayamadığım nokta ) usta grafiker ile usta olmayan ama grafiker(!) olan kişiler...”


Ben de sana çırak grafiker, kalfa grafiker, usta grafikeri anlatmak için loncalardaki törenlerden, Alman Derneğindeki ehliyet veren usta grafiker kurulundan bahsettim.
Grafikerler arasındaki mesleki iş bölümünden bahsettim.


Sen berber çırağı ile berber kalfası arasındaki farkı bilirsen, usta grafikerle usta olmayan grafiker arasındaki farkı da bilirsin.


Zaten bildiğin için cin olmadan adam çarpanlar demişsin.


Şu Alman Grafik Tasarımcılar Birliğinin üyelerine ne faydalar sağladığını tekrar okursan orada kültür-ekonomik ve politik iletişim tasarımı diyor… Üye grafikerlerin Yargılama hakkı ve bilirkişi olması diyor. Politik ilişkiler kurup yasaları etkilemek diyor. Tasarımcıların çalışmalarına yapılacak suistimalleri (kötüye kullanıp istismar etme, haklarına saldırıları) engellemek diyor. Üyelerinin fikir ve sanat hakkını, ticari ve sınai hakları savunur demek istiyor.. Ticari danışmanlık yapmak diyor. Diğer derneklerle işbirliği yapmak diyor.


Sence cin olmadan adam çarpmaya kalkanlar bunları becerebilir mi ?


Bir de lonca konusundaki ustasından ustalık belgesini alan kalfa cümlesini tekrar oku.

Sence usta olmadan grafik tasarımcı olmak mümkün mü?


Senin yaptığın bir grafik tasarımı Alman Grafik Tasarım Meslek Birliği beğenmezse “ben grafik tasarımcıyım” diyebilir misin?


Yoksa “patronum beğendi ya, Alman kim oluyor ki”, veya “müşteri beğeniyorsa ben usta grafik tasarımcıyım” mı diyeceksin?


Peki niye yabancı grafik tasarımları çok beğeniyoruz?


Hadi yabancıyı boş ver, senin yaptığın bir grafik tasarımı Türkiye’deki bir üniversitenin grafik bölümü hocaları beğenmezse, “hadi ya bunlar da bi halttan anlamıyorlar” diyebilir misin?


Hadi üniversite hocasını da boş ver; senin yaptığın bir tasarımı İstanbul’daki büyük bir reklam ajansına götürsen, oradaki bir art direktör, bir kreatif yönetmen beğenmezse, “bunlar benim değerimi bilmiyor, aslında ben usta bir grafik tasarımcıyım” der misin?


Yani kısaca Vehbi;


Her grafiker kendi değerini kendisi biçip, kendi ustalığına kendisi karar verip, kendi diplomasını kendisi mi vermeli?


Böyle bir meslek dünyanın hangi ülkesinde var, bana söyler misin?


Güzel Sanatlar Fakültesini 1980 yılında bitirmiş, Almanya’da 1 yıl grafik eğitimi almış, 30 yıldır yüzlerce karikatürü, illüstrasyonu, grafik tasarımı, logosu Türkiye’nin her yerine dağılmış, amblem-logo ve karikatürde bir sürü ödüller kazanmış, İstanbul Metro’sunun logosunu yapmış, Üniversitede dersler ve konferanslar vermiş bir kişi olan Faruk Çağla’ya dünyanınhangi ülkesinde; hangi kendini bilmez “sen grafiker misin, diploman nerede, ehliyeti nerden aldın” diye sorma cesaretini gösterebilir?


Bunu Almanya’da yapsalar, adama mesleki itibarı zedelemekten ceza verirler.


Diplomayı ve belgeyi savunan bir kişiye; böyle bir hakaret dünyanın hangi ülkesinde yapılabilir? Türkiye’de ancak diploma düşmanı diplomasızlar tarafından yapılıyor işte.


Vehbi kardeş;
Sen hala usta grafiker ile usta olmayan ama grafiker(!) olan kişiler...” arasındaki farkı anlayamadın mı?


Vehbi kardeş usta olmadan araba tamircisi, usta olmadan berber olunabiliyorsa, usta olmadan da grafiker (grafik tasarımcı-İletişim Tasarımcısı) olunabiliyor demektir.


Bu sitede usta bir grafikerin yaptığı bir logoyu yayınladım, ona bak da usta grafiker neymiş gör.


Sevgiyle kal.
 

M.Vehbi

Üye
Kayıt
29 Mayıs 2009
Mesaj
55
Tepki
0
sevgili Faruk Çağla ağabey;

yazdıklarınızı okudum gercekten uzun ama yazılması gerektigi gibi yazmıssınız..
bırakın size veya bir başkasına vaaz veriyorsun desinler emin olun bunu diyenlerden daha cok bıkmadan bu yazıyıo okuyanlar vardır. yoksa "milletin ağzı torba değil ki".

BDG'yi Almanyada kaldığım yıllarda duymustum ama amacı hakkında bir bilgiye vakıf değildim. ben yazdıklarızdan kendi payıma pay cıkaıyorum ve hatta sizinle tartısırken bile bilgi edinmeye biliyorsam tazelemeye calısıyorum.

sizin yazılarınızda benim en cok gözlemlediğim grafiker tasarımcı veya grafiker(!) olanlara karşı değil daha cok onları GRAFİKER YETİŞTİRDİĞİNİ ZANNEDENLERE karşı olduğunuzdur (ben böyle algıladım ).

ama yazdığınız yazıda BDG kuruluşunun üyelerinden istediği ilk şart bu iş ile ilgili olduğunu belgeleyen bir bir diploma veya bu iş için belge vermeye sahipo bir kuruluşun sertifikası (herkesin verebildiği bir sertifika değil).

bunlardan biri olmadıgı takdirde de yıllardır bu işin içinde olması şartı...

bu şart ise sizin ifade ettiğiniz gibi 3 -5 yıl bu işi yapan çalışmaları özgün olan kişilerin kendi çalışmalarıyla kuruluşa üye olabileceği...

şimdi kendimi baz alacak olursam bu işin okulunu okuma gibi bir şansım yok...
böyle bir cemaate üye olmak için yaptıgım işleri sunmam gerekiyor
ozaman benimde usta bir grafiker oldugum o kuruluş tarafından tescilleniyor...

eger yanlış analiz etmediysem buda sizin tezinisi kendi elinizle imha ettiginiz anlamına geliyor...

nasıl, bugün herhangi bir kursta eğitim aldıktan sonra o işi yapabildiğine (yapamasa dahi) dair belgeyi alan veya i 5 - 6 yıl bu işin içinde olan bir kişi kendine has işlerle o kuruluşa girebilir.

Faruk Çağla Ağabey
ben yazdıklarınıza çogunlukla katılıyorum ve bundan da mutluluk duyuyorum ama siz ne olursa olsun
kim çamur atarsa atsın
kim gerici derse desin
kim size kovboy derse desin
doğru bildiğinizden sasmayın derim çünkü haklı yönünüz cok.

Sevgili Faruk Ağabey
maalesef bizim insanlarımız için aşagılamak çok kolay bir iştir aşagılarlaar ve birde utanmadan karşınıza geçip yaptıklarınızla ve yazdıklarınızla alay eder pişkin pişkin sırıtırlar.
onlar için kolaydır aşagılamak tıpkı emek hırsızlıgı gibi kolaydır..
onların mayasında vardır CCP (cut,copy,paste / kes, kopyala, yapıştır) kimse düşünmek için vakit harcamaz ama düşünen birileri oldumu onları yaftalamaktan da cekinmez.

ve böyle insanlar yüzünden bizde sizinle hem tartışıyor hem dertleşiyoruz :)

ben tartışma ve dertleşme dedim ama siz buna


Biz Kuyudan Taş Çıkartmaya Çalışıyoruz
Pirinç Çuvalından Taşları Ayıklamaya çalışıyoruz
Kirletilen suyu temizlemeye çalışıyoruz
yada atılan çamurları temizliyoruz da diyebilirsiniz zira bunlar sizin haklı oldugunuz konular...

her ne kadar bazı konularda fikir ayrılıgına düşsekte varmak istediğimiz nokta aynı bana göre

şimdilik bana ii geceler size iyi günler

Bu arada unutmadan
Doğru Söylediğiniz İçin 9. Köyden kovuluyor da olabilirsiniz Bazı İnsanlara(!) göre
(beyaz esya kafalı desem daha iyi olur sanırım... Sonucta TSE'ye Uygun insanlar ;) )

selamatle
sevgiyle kalın
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@M.Vehbi
Sevgili Vehbi,

Herşey için teşekkürler, tek karıştırdığın nokta 2-3 aylık kurstan alınan sertifika.

Sen bunu grafikerlik onay belgesi diye düşünüyorsun. Bu belgeyle Alman Grafikerler Birliği üye kabul etmiyor.

Yüksek öğrenimden diploma veya onun yerine geçecek belge diyor.

Sen 2 yıl-3 yıl kursa da gitsen kurstan aldığın sertifikayı Alman Grafik Birliği kabul etmeyebilir.

Her kurstan alınan belge senin grafiker olduğunu göstermez. Mesela 10 program bilirsin de grafik tasarımı beceremezsin.

Türkiyede şu yanılgı var;
Program dersi aldım, öyleyse grafikerim.

Hep Türkiyenin çarpık şartlarına göre düşündüğümüz için dünya standartlarına kafamız basmıyor.

Bu birliğe üye olmak için;
Senin diploman, sertifikan veya ehliyetin senin tasarımcı olduğunu kanıtlamalı bu bir.

Eğer bunlar yoksa ainesi iştir kişinin diplomaya bakılmaz deyip işlerini göstereceksin. Sen konuşmayacaksın işlerin konuşacak. İşlerin eğer uluslararası standartta grafik tasarım ise birlik seni kabul edecek. Bu iki.

Geçerli diploman yoksa; Birlik senin program bilgine, kaç program bildiğine, nerde kurs gördüğüne bakmayacak. Sadece yaptığın işler tasarım mı değil mi ona bakacak. Bir de yıllar içindeki mesleki gelişimine göre değerlendirecek.

Şimdi bana sen grafiker misin diyenlerde bu iki özellik de yok, ama onlar kendilerinin grafiker olduklarını iddia ediyorlar.

Türkiyede ben grafikerim diyeni grafiker kabul ediyorlar.

Daha uzun yazamayacağım.
Dedin ki kendi kendinle çelişiyorsun.
Bu yazdıklarımdan sonra da aynı fikirde misin?
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
bu konunun alaylı mı mektepli mi? tartışmalarına doğru uzayacağı kesin.
lakin bu işin yine siyasi cenahta çözülebileceğini ısrarla savunuyorum.
piyasalarda kalifiye eleman alımını ve ülke şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda
ne kadar haklı olduğum görülecektir.

düşünün bir kere, okullarda yığınla matematkçi, coğrafyacı ya da edebiyat öğretmeni yetiştirip sonra onları tekrar yeterlilik sınavına tabii tutanlar yine onları yetiştiren düzen değil mi?
yetiştirirken yeterli eğitimi veremediklerini sonradan mı anlıyorlar acaba? tabii ki değil.

meslek liselerinden yetişen kalıpçı yada dökümcü buldukları işlerde ne kadar başarılılar.
her gittikleri iş kasında kapış kapış mı oluyorlar? ya da bu işçilerin kaçı meslek lisesi mezunu... meslek lisesi mezunu ise zaman içerisinde kendilerini geliştirmezlerse ne kadar o işte tutunabilirler. işveren onları kapı dışarı etmesini aldıkları belge mi engelleyecek...

velhasıl çözüm siyasi cenahta...
saygılar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Emine Şahin

Emine hanım.
Geçmişte yaşanan kişisel tartışmaları ve olmuşsa kişisel kırgınlıkları bir tarafa bırakalım.

Gördüğüm kadarıyla bırakmışsınız ki bu konuya yazmışsınız, iyi de etmişsiniz.

Elbette siyasi cenah ifadenize katılmamak elde değil.

Zaten Alman Grafik Tasarımcılar Birliğinin görevleri arasında POLİTİK İLİŞKİLER KURARAK YASALARI ETKİLEMEK bulunuyor.

Bu ne demek? İKTİDARDAKİLERİ (sizin deyiminizle SİYASİ CENAHI) etkileyerek veya kullanarak GRAFİKERLERİN FAYDASINA OLABİLECEK YASALAR, yönetmelikler, KARARLAR, uygulamalar ÇIKARTMAK demek.

Peki bu ne demek? GRAFİKERLERİN HAYIRINA işler yapmak demek.

Hadi yine soralım, nedir bu hayırına işler? İşte bunun içine;
-Grafikerlerin diplomalı/diplomasız oluşlarına olumlu formül,
-Grafik meslek liselerini bitirenlerin iş bulup bulamaması,
-Grafik Yüksek okul ve fakülteleri mezunlarının iş durumları,
-Dersane bitirmiş diplomasızların statüsü
-Üniversite ve liselerdeki grafik eğitiminin boşluklarının özel dersane ve kurslarca ne kadar doldurulabildiği.
-Grafikerlerin sosyal güvenliği
-Meslek içi eğitimleri
vs.vs. gibi. Bunlara siz ve diğer üyeler çeşitli maddeler ekleyebilirsiniz.

Şimdi siz diyorsunuz ki BU MESELE SİYASİ CENAHTA ÇÖZÜLÜR.
Ben de diyorum ki EVET HAKLISINIZ, SİYASİ CENAHTA ÇÖZÜLÜR !
Hiç unutmam sevgili İsmail EV dostumuz da diyor ki DEVLETİ YANIMIZA ALARAK ÇÖZÜLÜR.

PEKİ, SİYASİ CENAH veya DEVLET;
Sevgili Grafiker kardeşlerim, ben siyasi cenahınız ve devletiniz olarak sizin sorunlarınızı hemen çözeceğim, dile benden ne dilersen diyor mu?

Yani herkes bunu SİYASETÇİLER, Meclis, HÜKUMET (hükmedenler, hüküm yetkisini elinde tutanlar), İKTİDAR (muktedir olanlar, yapabilme gücü olanlar) YAPMALIDIR diyor da.... NASIL YAPMALIDIR? bunu söylüyor mu?


Size asla karşı değilim ve hatta katılıyorum, lakin konuyu anlamak için soruyorum;
Diyorsunuz ki;
"lakin bu işin yine siyasi cenahta çözülebileceğini ısrarla savunuyorum.
piyasalarda kalifiye eleman alımını ve ülke şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda ne kadar haklı olduğum görülecektir."

Bu yazdıklarınız ile siyasi cenahta çözülmesi konusunda haklı olduğumu göreceksiniz diyorsunuz ama, niçin haklı olduğunuzu anlatmıyorsunuz.

Niçin siyasi cenahta çözülecektir, bunun gerekçelerini yazmanızı rica ediyorum.

Piyasalarda kalifiye eleman alımı ve ülke şartlarında gördüğünüz aksaklıklar nelerdir, bunun grafikerlere yansıması nasıl olmaktadır?

Bu yansımanın diplomalı-diplomasız meselesindeki olumlu-olumsuz yanları nelerdir?

Biraz bu açılardan derinlemesine irdelerseniz aydınlanmış olacağım.

Yoksa sebep ve gerekçe göstermeden sadece böyle olduğuna inanıyorum derseniz, yalnızca inancınızı ifade etmiş olursunuz. Oysa sebep sonuç ilişkisi içinde daha açıklayıcı anlatırsanız benim gibi anlamayanlar da anlar ve inancınız paylaşılarak bizlerin de ortak inancı olur.

Ortak işler de ancak ortak inançla yapılır.

Saygılarımla.

(Not;Öğretmen sınavları veya meslek liselerinden bahsetmişsiniz. Bu ifadeleriniz sadece sistemden veya düzenden şikayet düzeyinde kalıyor. Sanki bu düzenin neresi doğru ki, der gibisiniz. Biraz karamsar ve umutsuz gördüm sizi. O ifadeleriniz sebep, sonuç ilişkisi içinde gerekçeli açıklamalar içermiyor ve yol göstermiyor. Sadece sıkıntılardan örnekler... Daha gerekçeli ve çözüme yönelik fikirlerinizi rica ediyorum. )
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
merhaba faruk bey;
geçmişte bir takım kişisel takışma ya da kırgınlık olduğunu sanmıyorum.
tartışma olmuşsa olmuştur. bu da doğaldır. bu konuda ki anlayışınızdan ötürü teşekkür ederim.

karadenizli oluşumdan mıdır nedir? kısa ve net cümlelerle bir konuya işaret ettim. (belkide kıvrak zekamızdandır, bilemeyeceğim...) parmak bastığım konuya anlaşılabilir olması için örnekleme de yaptım. tabii ki, kesinlikle bu tek ve yegane çözüm yolu değildir.

siyasi cenah hangi konuya el atmışsa o konu içler acısı olmuştur. aman bu konuya da ivedi olarak el atsınlar, sorun kalmaz(!)

yukarıdaki ifadenizdeki gibi; siyasileri harekete geçirecek bu konuya eğilim göstermelerini sağlayacak bir döngü olması gerek. yine iş dönüp dolaşıp
grafikerlerin birlik olması, bir dernek bir çatı altında güçbirliği yapması anlamına gelmektedir. bu birlik gündem belirleyerek gerek radyo televizyon reklamları gibi popüler iletişim araçlarını kullanarak sesimizi duyurmalıdır...
bizden (grafikerlerden) daha iyi reklam içeren sansasyonel projeleri çıkarabilecek başka kim var ki?
uzun lafın kısası sesimizi duyurabilmek adına yasalar çerçevesinde her türlü hakkımızı kullanmalıyız...

ama herşeyden önce, güçbirliği yapabilmeliyiz...
saygılarımla...
 

yakan

Üye
Kayıt
15 Haziran 2009
Mesaj
232
Tepki
0
Grafik tasarımcı için Diploma Gerekli mi?

Yani grafiker olduğunu gösteren bir belgeye, bir ehliyete ihtiyaç var mı?

Varsa neden var? Yoksa neden yok?

Gelin bunun tartışalım. Fikri olan yazsın.

Kolay gelsin.



Merhaba Faruk abi;
Ben bu sitede yenilerdenim.Grafiker değilim ama( Photoshop sevdam beni buralara getirdi, iyikide getirmiş:)).

Ben kendimizde bir takım örnekler vericem izinizle, İnşaat firmasında çalışıyorum.Bildiğiniz gibi konut sektörü son yıllarda baya bi ilerleme gösterdi( Bu sıralar durgun olsada son 6-7 sene öncesine göre baya hareketli günler yaşadık ülke olarak.

Konuttaki bu hızlı artış beraberinde Şirketlerle, Mahalle arası kalfaları karşı karşıya getirdi bi bakıma.Eline keser'i çivi yi alan bu işe girişti.(Daha doğrusu parası olan ve eline keseri çiviyi alan bu işi yapmaya başladı).
Biz büyük projelere teklif verirken maaliyet çıkarıyoruz ..vergilerinden, ssksına, stopajına, mühendis maaşlarına kadar herşeyi hesaplıyoruz. Ama mahalle arası kalfaların resmi kayıtları olmadığı için, onların fiyatları bizim baya altımızda oluyo ve dolayısıyla onlar karşısında şansımız az oluyo.

Maalesef üzülerek belirteyim ki, ülkemizin büyük yatırımcıları bile bu oyuna geliyo.Vergi veren stopaj ödeyen şirketleri cezalandrıma yoluna gidiyolar.

Bütün bunlardan çıkardığım sonuç eğer bir mesleği icra edeceksen önce belge olmalı, kaydınız olmalı...Bu işi kaydıyla belgesiyle yapanlar cezalandırılmamalı.
 

M.Vehbi

Üye
Kayıt
29 Mayıs 2009
Mesaj
55
Tepki
0
@farukcagla


Sevgili Faruk Çağla Ağabey
yazdığım cümleyi defalarca okumama rağmen yanlış yazdığımı şimdi fark ettim ben 2 3 aylık kursların verdiği program bilgisinden sonra kendisine grafiker diyenlerin bu birliğe giremeyeceğini ama piyasada yaptıgı işlerle daha sonra girebileceğini söylemek istemiştim ama yanlış yazmısım özür dilerim.

burada çelişilen nokta şudur BDG bile okumuş olma şartını kesin kılmıyor yani okumadıysa diplaması yoksa belli şartlarda yine kabul yapıyor...
yani diplama olmasada olur diyorum fakat herkez grafiker olmaz diyorum
sevgi ile kalın
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Sevgili Vehbi,

Alman Grafikçiler Birliği kuralları Türkiyede geçmiyor. Ben keşke geçse derim ama, geçerse kendine grafiker diyen bir çok Türk grafikeri memnun olmaz sanıyorum.

Bir kere Alman Grafikçiler birliği kesinlikle diploma istiyor ve kesinlikle güzel sanatların üniversite diplomasını istiyor. Burada anlaştık değil mi?

İkincisi bu diploma yoksa bu diplomaya eşdeğer kabul edilecek başka yüksek okulların özel eğitim kurumlarının diplomasını kabul ediyor ama bir şartla; grafik fakültesi diplomasına eşit ayarda olacak. Yani sertifika istiyor, belge istiyor, ehliyet istiyor.

Sen kestirip atıyorsun;
"Diploma olmasa da olur" diyorsun ve konuyu oldu bittiye getiriyorsun.

Alman, önce diploma sonra diploma yerine geçecek ehliyet belgesi istiyor.
Asla diploma olmasa olur demiyor.

Eğer diploma yoksa, sertifika yoksa, belge yoksa, ehliyet yoksa o zaman EN BÜYÜK BELGE yaptığın işlerdir, bir görelim bakalım diyor.

Şimdi sana bir soru; Alman Grafik Birliği TÜrkiyeye gelse, üye kabul etmeye başlasa...

Diplomasız da olur, diyen grafikerlerin yaptığı tasarımlar üye olmalarına yeter mi dersin?
Madem diplomasız da oluyor muş, madem grafik tasarımı eğitimi almadan da tasarımcılar birliğine giriliyormuş öyleyse Alman salak mı, önce diploma sonra onun yerini tutan belge isteyip duruyor?

Baştan "diploma önemli değil, herkes çalışmasını göstersin üye olsun" derdi, değil mi?

Çalışmalarını görelim dediği kişiler bizdeki gibi binlerce diplomasız, eğitimsiz grafiker olduğunu iddia eden kişiler değil, onların arasında çok az sayıda bulunan kendini gerçekten yetiştirmiş üstün yetenekli, azimli, tecrübeli kişiler.

Yani diploması ve ehliyet belgesi yoksa da, çok başarılı olup kendi kendisini yetiştirmişse yazıktır dışarıda kalmasın onları da alalım zihniyeti ile eklenmiş bir maddedir.

Dediğin bir tek şeye katılıyorum, evet herkes grafiker olamaz ve yukarıda söylediğim binlerce diplomasız ve eğitimsiz grafikerin içinde kendi kendini yetiştirmiş ve gerçekten ustalık seviyesine ulaşıp grafiker birliğine girmeye hak kazanmış çok ama çok az kişi vardır.

Bunu anladığını ümit ediyorum.

Diplomasız grafikerleri savunmak uğruna beni ne diye yoruyorsun Vehbi?

Sana tavsiyem; herkez yerine herkes yazman. Grafiker önce eğitimli ve kültürlü olmalıdır. Genellikle akü şarj yerine akü şarz, herkes yerine herkez, kibrit yerine kirbit yazıyorlar. Bir de; "sen de katıl" yerine "sende katıl" yazıyorlar. -de ve -da eklerini nerede ayrı, nerede bitişik yazacaklarını bilmiyorlar. Böyle olunca da yaptıkları afiş ve broşür kapağı da hatalı oluyor.

Yani grafiker; "grafik programları" öğrenirken "kültürü ve sanatı" da öğrenmeli.
Ne demek istediğimi anladın. Hani cin olmadan adam çarpma meselesi, ayakkabı köselesi değil...

Sen yine diploma şart değil de. Ama ben aynı görüşte değilim.

Şimdi bir soru sorayım; cin kimi çarpıyor görelim;

Diploma şart değilse; kimin çırak, kimin kalfa, kimin usta grafiker olduğuna kim karar verecek?

Sen mi?

Müşteri mi?

Patron mu?

Kim?

Gözlerinden öperim.
 

M.Vehbi

Üye
Kayıt
29 Mayıs 2009
Mesaj
55
Tepki
0
Sen yine diploma şart değil de. Ama ben aynı görüşte değilim.

Şimdi bir soru sorayım; cin kimi çarpıyor görelim;

Diploma şart değilse; kimin çırak, kimin kalfa, kimin usta grafiker olduğuna kim karar verecek?

Sen mi?

Müşteri mi?

Patron mu?

Kim?

Gözlerinden öperim.




sevgili Faruk ÇAĞLA Ağabey

gel senle şu konuda da anlaşalım ozaman

grafiker kime patronuna
patron kime çalışır müşteriye
müşteri diplomaya mı bakar yoksa işemi?

ben demiyorum diplomasız olmaz diye ben diyorum ki diploma ustalık belgesi olarak kalsın ve kimin usta oldugu anlaşılsın ama diploması olmayanlarıda bu meslekten kestirip atmak olmasın...

kültür meselesine gelince
kimse kültürsüz değildir bence
bana göre az kültürlü ve çok kültürlü vardır...

zira benimde burada yazarken yanlış harfleri kullanmam işimde de yanlış kullandığım anlamına gelmez baska insanlar için nasıldır bilmem ben yazılarımı defalarca gözden geçiririm...

alman birliğine gelince Faruk Ağabey
böyle bir kurum burada kurmanız evet gerçekten zor ama size yazdıklarınızla çelişiyorsunuz dediğim zaman bana sitem ediyorsunuz
bakın sizin yazdığınız yazıda ne diyor

Üyelik icin ön sartlar
Ehliyetlilik, üyelik icin aranan temel özellik. Belge olarak ya mesleki ehliyetini gösteren yüksek örgenimden alinmis bir belge (diploma ya da o ayarda bir sertifika) ya da meslek hayatinda yillar icinde ortaya konmus calisma örnekleri istenmektedir.


bold yazı ile yazılan yer sizin yazdığınız yazıdan alıntıdır
benim bu işi yapabilecek bir sertifikam yok bu işin kursuna da gitmedim üreterek öğrendim 4 yılımı verdim bizzat yarın birisi bana bu iş diploma gerekli ya iş yerini kapat yda belge al dediği vakit kıyameti kopartırım zira benim emek verip öğrendiğim bir işi hiç ama hiç kimse elimden alamaz benim ofisimin kapısından tabelamı kimse indiremez kapıma kilidi kimse vuramaz...

elleriniziden öperim






 
Yukarı Alt