Grafikerler Birlik Olmalı mı?

Ömer YILDIZ

Admin
Yetkili Kişi
Kayıt
29 Temmuz 2007
Mesaj
2.320
Tepki
92
Sayın Genç Mehmet Kapısız,

Yine sinir kat sayınız yükselmiş olacakki kullandığınız kelimelere dikkat etmiyorsunuz. Yazmış olduğunuz kelimedeki o harfini ben değiştirmek zorunda kaldım sinirlerinize hakim olmanız dileği ile...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Genc Memet KAPISIZ

Sayın M.Kapısız;

1- Bu sitede 27 bin kişi varmış. Evet 27 bin kişiye mail atılmalıdır ama mailde ne diyeceğiz? Biz Meslek Birliğimizi kuruyoruz, gelin üye olun mu diyeceğiz?

2-Meslek Birliği mi kuralım, meslek odası mı kuralım, esnaf mıyız, sanatkar mıyız, zenaatkar mıyız, işçi miyiz ? Biz neyiz, nasıl bir meslek oluşumu kurmalıyız, hangisi bize hukuk olarak uyar? diye avukatlarımıza soru sorduk, henüz cevap almadık.

3-Bunlar netleşmeden, bir tüzük bir yönetmelik belli olmadan nasıl "haydi hep beraber" diyeceğiz?

4-Kaldı ki; bu 27 bin kişi içinde kaç tane sorumlu ve duyarlı kişi bu sizin-benim yaptığım tartışmalara katılıyor? Kaç kişi fikir beyan edip sorunlara sahip çıkıyor ve çözüm üretiyor?

5-Ayrıca bu 27 bin kişi içinde grafiker gibi gözüküp de grafiker olmayan... bu yüzden grafikerlerin ekmeği ile oynadığını bilip de buna ses çıkarmayan... ucuz ve berbat tasarımlarlarla mesleği yerlerde süründüren... dolayısı ile bu grafikerler birliği kurulursa kimin ne olduğu netleşeceği için bundan zarar göreceğini düşünüp bu birliğe razı olmayan kişiler YOK MUDUR?

6-Bence bu birlik veya meslek örgütü 5-10 bilinçli ve tecrübeli kiş tarafından kurulma aşamasına getirilmeli ve daha sonra geniş bir grafiker kitlesine çağrı yapılarak KURUCU ÜYE KAYDI yapılmalıdır. O zaman paralar toplanmalı, herkes ELİNİ CEBİNE ATMALI, ANKARAYA gidilmeli, RESMİ BAŞVURU YAPILMALI, AVUKAT MASRAFLARI, YOL PARALARI vs. bu KURUCU ÜYELEDEN SAĞLANMALIDIR. BU KİŞİLER DE EN FAZLA 30-50 kişi arasında bir sayı olmalıdır. 27 bin kişiden 1000 kişi katılsa bu bir rekor olur, ÇÜNKÜ GMK (Grafikerler Meslek Kuruluşu) tam 30 yıllık bir DERNEKtir ve onca yıldır topu topu 300 üyeye ulaşmıştır.

7-Terzi kendi söküğünü dikemez diye bir söz vardır, doğrudur ama TERZİLERin üye olduğu esnaf ve sanatkarlara ait MESLEK ODASI vardır. Her terzinin dükkanında "filanca doğumlu, filanca kişi filanca kurumun düzenlediği Terzilik kursunu bitirip bu Terzilik Ustalık BELGESİni alma hakkına kavuşmuştur, mesleğini serbestçe icra edebilir" diye bir diploma benzeri sertifika asılıdır. Terzilerin tarifeleri vardır, meslek prensipleri vardır. GRAFİKERİN NESİ VARDIR? Demek ki TERZİ SÖKÜĞÜNÜ ÇOKTAAAN DİKMİŞTİR !

8-Grafikerler ASOSYAL(sosyal olmayan) değildir ! Kullandığımız kelimeleri yerli yerinde ve gerçek anlamlarıyla kullanalım, yanlış anlamaya meydan vermeyelim. Grafikerler; sinema, tiyatro, sosyal ve kültürel faaliyetler, internet forumları vs ile bal gibi de SOSYALdirler. Fakat BİLİNÇSİZDİRLER. Yani çıkar ve menfaatleri doğrultusunda ortak karar almayı, dayanışma içinde olmayı, dostunu ve düşmanını tanımayı bilmemektedirler. Biz bu satırları yazarken, bu mesaiyi harcarken; bu uyuyanları, bakıp da görmeyenleri GERÇEKLERLE İLGİLENMEYE DAVET ETMEK amacındayız. Bunun için zahmet çekiyoruz, klavyeye basmaktan parmaklarımız uyuşuyor. Anlatmaktan dilimizde tüy bitiyor. Anlayışsızlık ve cehalet karşısında sabrımızın sınırlarını zorluyoruz, ama sizin gibi SİNİR KATSAYIMIZ ÇABUCAK ARTMIYOR ! Sabır ve azimle yarı cahil ve cahilleri eğitmek için mücadele veriyoruz. Onlara bırakın dayanışma içinde olmayı öğretmeyi, doğru Türkçe bile öğrettiğimiz oluyor.

9-Sayın Kapısız; meslekdaşlarınızın vurdumduymazlığı ve devletimizin ilgisizliği sizdeki KIZGINLIĞI epey arttırmış, sinir katsayınızı yükseltiyor, fakat bunlar hoş görülebilir ve ben hoş görüyorum. Lakin bu durum sizde UMUTSUZLUK yaratmış... Yani "terzi söküğünü dikemez" ve "işimiz bu devlete kaldıysa B*K'a battık" gibi ifadeler UMUTSUZLUK VE ÇARESİZLİĞİ GÖSTERİYOR. Böyle gelmiş böyle gider demek istiyorsunuz ki BU TAVIR bir MÜCADELE ADAMINA YAKIŞMAZ. BU teslim olmaktır, vazgeçmektir. Bir köşede oturup biz adam olmayız deyip hayıflanıp, onu bunu eleştirip çözüm yolunda bir şey yapmamak DOĞRU AYDIN TAVRI DEĞİLDİR. Hakir gören, küçümseyen ve sekte vuran, engel olan bir tavırdır.

10-Doğru tavır; sayın İsmail Ev'in tavrıdır. Sağlıklı tahliller yapmak, sağlıklı sonuçlar üretmek ve doğru önerilerde bulunmak en DOĞRU tavırdır. Ben Sayın M.Kapısızdan ve diğer üyeleden bu sağlıklı tavrı bekliyorum. Mesela M.Kapısız'ın 27 bin üyeye mail atalım tavsiyesi önemlidir, ama mailde ne yazmamız gerektiği kısmı çok önemlidir. Bu bakımdan Sayın Kapısızın önerisi doğru fakat noksandır. Ama işimizin B*ka battığı konusuna katılmıyorum, tamamen karamsarlıktır.

11- Mehmet Kapısız'ın dediği devlet sanatçısı ve grafikerlik konusu ise;
Grafikerlikte devlet sanatçısı olma ünvanını hak edecek büyük tasarımcılar vardır. Rahmetli İhap Hulusi Görey ve Mengü Ertel bunlardan iki tanesidir. Daha sonra benim favorim Erkal Yavi'dir. Fakat sayın Kapısızın da işaret ettiği FİKİR EMEĞİnin VERGİLENDİRİLMESİ KONUSU ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR. Şöyle ki;

Bir grafik sanatçısı 5 milyara logo yapsa ve buna fatura kesmiş olsa bunun üzerine yüzde 18 KDV ekleyecek ve bu fiyat 5.900 lira olarak müşteriye yansıyacaktır. Burada fikir emeğinden bu kadar çok KDV alınması fikir emeğini sipariş veren müşteriye de cezadır bu bir !

İkincisi; logoyu yapan grafiker eğer vergi dairesine kayıtlıysa (ki fatura kesmesi için kayıtlı olması gerekir) bu 5.000 TL nin hepsi gelir ve kar olarak gözükecektir ve bu gelirinden masraf gösteremeyecektir ve dolayısı ile vergiden düşemeyecektir. Ama bir matbaa, 5.000 TL ye broşür tasarımı yapsa, bunu faturada çıplak olarak broşür dizaynı olarak göstermemekte, kurnazlık yaparak 2.000 TL lik broşür basım faturasının içine ekleyerek toplam 7.000 TL 1000 adet broşür diye fatura etmektedir. 7.000 liranın hepsi kar olduğu halde kar gibi gözükmesin diye buna kağıt, film, kalıp, mürekkep, mücellit vs. gibi ek giderler göstererek bu giderleri de vergiden düşebilmektedir. İşte bu nedenle MATBAALAR SADECE ÇIPLAK olarak TASARIM FATURASI KESMEYE YANAŞMAZLAR. ve GRAFİK TASARIMI MATBAA BASKISININ İÇİNE KATARLAR ve MÜŞTERİYE DE zaman zaman TASARIMDAN PARA ALMIYORUZ DERLER.

Oysa bir Grafik Tasarımcı 5 bin TL nin yüzde 40 veya elllisini neredeyse vergi olarak ödemekte ve fikir emeği için yaptığı hiç bir masrafı vergiden indirememektedir.

İşte bu noktada FİKİR VE SANAT DEVLET TARAFINDAN ADETA CEZALANDIRILMAKTADIR !

Mesela bir özel doktor da aynı sıkıntıları yaşamaktadır. Adam yıllarca tıp tahsili yapmış profesör olmuştur, muayene ücreti olarak 200 milyon alır. Hastası ondan fatura isterse doktorun yüzü asılır. Çünkü fatura keserse neredeyse yarısını devlete gelir vergisi diye verecektir. Ama profesörün tıp fakültesinden maaşı vardır. Devlet hastanesinde yaptığı ameliyatlardan 10-15 milyar bıçak parası diye faturasız ve yasal olmayan gelirleri vardır ve bu yüzden muayene parasının yarısını devlete vergi diye vermekten pek gocunmaz.

Ama grafik tasarımcının bu şansı yoktur.

Benim yıllardır tanıdığım ve yıllardır devlet hastanesinde KBB (kulak burun boğaz) doktoru olarak çalışan ve profesör filan olmayan sıradan bir doktor arkadaşım vardır. Kendisi havuzlu bir villada oturmakta ve 2-3 yılda bir sıfır araba almaktadır. Her yaptığı kulak ve bademcik ameliyatından 2-3 milyar almakta ve fATURA FİLAN KESMEMEKTEDİR. Devlet hastanesinden de maaşı işlemektedir. Yılda 3-4 kez tatile gitmektedir, Mısır'ı 9 kez gezmiştir. Kübaya, Meksikaya, Haitiye, Parise gitmiştir. Neredeyse gitmediği ülke kalmamıştır.

O da fikir ile para kazanmaktadır, grafik tasarımcı da.

Siz hiç sigortasız çalışan doktor duydunuz mu? Ama sigortasız çalışan yüzbinlerce grafiker olduğunu söyleyen kişi vardır. Ekonomik kriz doktora yok da niye grafikere vardır?

Siz Almanyada grafik tasarımcıların en az doktor kadar saygın olduklarını ve onlar kadar gelir elde ettiğini biliyor musunuz?

Siz 15 liraya logo yapan grafiker duydunuz da 15 liraya bademcik ameliyatı yapan doktor duydunuz mu?

Şimdi bana birisi kalkıp da hiç doktorluk ile grafikerlik kıyaslanır mı demesin. O zaman mühendislik ile kıyaslarım. Berberlik ile kıyaslandığında bile grafikerin hali içler acısıdır !

Doktorların Tabip odası vardır, Avukatların Barosu vardır da Grafikerlerin nesi vardır? M.Kapısız soruyor; GMK ne işe yarar diye? Haklıdır. Grafiker kimsesizdir, sahipsizdir, birbirinin ekmeğine göz diker hale getirilmiştir. Birileri bu dalaşmadan kazançlı çıkmaktadır, ama kazançlı çıkan grafiker değildir. Grafikeri birbirine kırdıranlar kazançlı çıkmaktadır!

12- Sayın Kapısız diyor ki; "Bu ulkede sanatcı olsan ne olur olmasan ne olur..Emege saygısı olmayan bir ulkede..."

Emeğe saygısı olmayanları, emeğe saygılı hale getirmek bizim görevimizdir.

Kaplumbağa hacca gidiyormuş. Demişler ki "bu hızla sen hacca ancak otuz yılda gidersin." Demiş ki "olsun, gidemezsem bile yolunda ölürüm ya!"

Biz de başamazsak bile başaracak olanlara yol açarız, örnek oluruz. Az da olsa yapmak, hiç yapmamaktan iyidir. Bir deniz yıldızını bile suya kavuştursak, o da bir kazançtır.

İşte; "Bu ulkede sanatcı olsan ne olur olmasan ne olur..Emege saygısı olmayan bir ulkede..." karamsarlığına en iyi cevabı sayın İsmail Ev veriyor; bu zalim düzeni değiştirmek için devleti arkamıza(yanımıza) almalıyız diyor. Bence yapılması gereken budur ve bundan başka hiç bir yol meşru ve haklı değildir. Biz haklıysak haklılığımızı herkese ve DEVLETE anlatmalıyız.

İşte önce bunu ANLATACAK ve hukuki zeminini oluşturacak AVUKAT LAZIMDIR !!!! Hukuk adamı desteği yoksa hiç bir şey başarılmaz, çünkü biz hukukçu değiliz.

Devlete gitmek; "Sonu b*ka batan bir olay..." değildir. Çünkü gitmediğin takdirde yine pisliğin içindesin. O halde gitmeli.

Devleti reddetmek anarşizmdir ve doğru bir yol değildir. Devletin yerine başka bir devlet koymaya gücün varsa buyur yap, ama gücün yoksa devlete gitmeyi "Sonu b*ka batan bir olay." olarak değerlendirmek yanlıştır, demokratik mücadelenin boş olduğunu savunmak anlamına gelir ki hukukla bağdaşmaz.

Şimdi İsmail beyin aşağıdaki yazısını bir daha ve defalarca okumak lazımdır, ezberlemek lazımdır;


@İsmail Ev

İsmail bey'in yazdıklarından hareket edersek;

1-Grafikerlik mesleğinin niteliklerini, statüsünü, haklarını, ödevlerini, esaslarını DEVLET belirlemelidir. (Ben ilave ediyorum;bunun için devlete yardımcı olacak kurum GRAFİKERLERİN BİR ÇATI ALTINDA TOPLANACAĞI KURUMDUR)

2-Grafikerlik tanımını DEVLETE KABUL ETTİRMELİYİZ. Ben bunun için 10 maddede grafiker ve GRAFİK TASARIM TANIMI yaptım. Bu tanımı devlet aynen kabul ederse bir çok SORUNUMUZ HALLOLUR. Bu linkte bu tanımı yapmışım buyrun bakın;
https://www.grafikerler.org/grafiker-ve-grafik-ile-ilgili-tanimlar/9517-grafik-sanati-nedir-grafiker-nedir.html


3-Bu amaçla Sn. Av. İnan beye grafikerler hangi statüye bağlı olmalıdır, nasıl bir meslek çatısı altında toplanmalıdır diye soru sordum. Hukuki olarak ayağımızı sağlam zemimne basmak için buna mecbuıruz ama halen cevap alamadım.

4-İsmail bey pek haklı olarak diyor ki;
"Bütün iş kollarında olduğu gibi, grafik sektöründe de maalesef orman kanunları hüküm sürmektedir."

Aynen katılıyorum ve ilave ediyorum;

a)-Grafik amelesi olup da, tasarımın T sini bilmediği halde 15 liraya logo yapan, 100 liraya 8- 12 sayfalık katalog yapan kişiler bu itiraflarda bulunamıyorlar, biz grafiker değiliz ve grafikerliği de ayağa düşürüyoruz diyemiyorlar. Biz ustaların ekmeği ile oynuyoruz diyemiyorlar.

b)-BU kişiler;"Ne yapalım aç mı kalalım, ekonomik kriz var, bu yüzden düşük fiyata iş yapıyoruz, mecburuz, buna serbest piyasa derler ve bu çok normaldir" diyebiliyorlar. Böylece mesleği yerlerde süründürmelerine kendilerine göre haklı gerekçeler bulmaya çalışıyorlar. Haksız rekabeti ve orman kanununu serbest piyasa olarak yutturuyorlar, kendilerini grafiker olarak yutturdukları gibi.

c)-Yaptıkları kalitesiz tasarımları da savunarak; " müşteri beğeniyorsa yaptığımız iş, tasarım sayılır, önemli olan müşterinin beğenmesidir" diyerek cahil müşteri beğenilerini temel ölçü alıyorlar.

d)-Tasarım eğitimi almadıklarını itiraf edemiyorlar ve eğitimin gereksiz olduğunu öne sürerek asıl olanın yetenek olduğunu iddia ediyorlar ve "yetenek varsa eğitime gerek yok, eğitim yetenek kazandırmaz" diyerek kendi cahilliklerine kılıf buluyorlar ve doğru gibi görünen sözlerle kafa bulandırıyorlar. Oysa; yeteneğin eğitimle daha da güçleneceğini kasıtlı olarak göz ardı ediyorlar.

e)-Bu bozuk düzenden yararlanan bazı matbaalar "grafik tasarıma para almıyoruz yeter ki baskıyı biz basalım" demekte, grafikere "müşterinin istediği kompozisyonu aynen yapacaksın" diyerek müşteriyi sanat yönetmeni konumuna çıkarıp grafikeri operatör konumuna düşürmektedir. Mesleği reklamcılık olmayan kişiler grafik bürosu açmakta... Program dersi verenler kendilerini grafik tasarımcı saymakta...her önüne gelen ben grafikerim diye ortaya çıkmaktadır...

f)-Bunun gibi daha başka olumsuzluklar piyasayı ve mesleğimizi daha da bozmakta , BU KONULARI DÜZENLEYEN DEVLETİN KANUNLARI OLMADIĞI İÇİN, GRAFİKERLER MİLLET MECLİSİNE KANUN TEKLİFİ SUNAMADIKLARI için, GMK bu işlerle hiç ilgilenmediği için, Üniversiteler bana ne dediği için İsmail Ev'in dediği ORMAN KANUNLARI HÜKÜM SÜRMEKTEDİR.

5-İsmail bey diyor ki;
"Yani güçlü olan, kendi yaşamını sürdürmek için zayıfların sırtına basmakta; kendisinden güçlü olanın(yaptırımcı yasaların) ise önünde eğilmektedir."

Katılıyorum ve diyorum ki;

Sigortasız grafiker çalıştırmaya, fazla mesaisiz grafiker çalıştırmaya, grafiker amelesini grafiker diye yutturmaya, fikir emeğinden aşırı vergi almaya karşı çıkmazsak ve bunların yanlış olduğunu ve doğrusunu açıklamazsak... bu konularda devleti yanımıza almazsak HAKSIZ OLANLAR GÜÇLÜ OLMAYA, ZULÜM YAPMAYA VE YASALARI KENDİ ÇIKARLARINA KULLANMAYA DEVAM EDERLER.

6-Mehmet Kapısız diyor ki;
"Grafikerler Meslek Kuruluşu var da ne oluyor?" Evet çok haklı olarak soruyor. Ne oluyor biliyor musunuz? Tüm grafikerlerin sorunlarından kopuk vaziyette bir kaç sosyete grafikeri ile ilgileniyor.

Son olarak diyorum ki;
Burada yazılan sorunlarla ilgili olarak;

Grafikerler Meslek Kuruluşu bu sorunlar karşısında ses çıkarmamakta, hiç bir usta ve deneyimli grafiker bu duruma itiraz etmemektedir.

Devlet? Devlet seyircidir. Kimse bu konuları devlete şikayet edip önlem alınmasını istememekte ve çözüm yolları göstermemektedir.

Üniversiteler? Güzel Sanatlar bölüm başkanları doçent iseler profesörlüklerini beklemekte, uslu uslu oturmakta, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, dertsiz başıma dert almayayım demekte ve mezun ettikleri yarı eğitilmiş, yarı eğitilmemiş yeni mezun grafikerleri piyasada ne gibi vahşi koşulların beklediği onları hiç ama hiç ilgilendirmemektedir.

Burada görev sadece ve sadece;
Bilinçli, aydınlanmış, uyanık, kültürlü ve farkına varmış grafikerlere düşmektedir.

Burada karamsarlığa ve yılgınlığa yer yoktur.

Reklamcılık sektörü niye KÖTÜLERİN elinde sorusuna belki de verilecek TEK CEVAP VARDIR;

Grafikerlerin hakkını ARAYACAK AVUKATları ve GRAFİKERLERİN GÜÇ BİRLİĞİ EDECEĞİ BİR Meslek BİRLİKLERİ YOKTUR !!!

Bunlar VAR olabilse bu kötülükler olmayacaktır.


Kısaca formül budur. Avrupada bu formülün hayata geçmesi çok kolay, ama Türkiye'de çok zordur. Çünkü Türk insanı için bu site üyesi kardeşimiz Süleyman Köklü demiştir ki;

"Avrupada fiyatlara yüzde bir zam olsa yer yerinden oynar, bizde yüzde 25 zam oluyor, milletin kılı kıpırdamıyor"

bakınız;
https://www.grafikerler.org/cafe-org/11560-krizin-sorumlusu-bulunur-bekci.html

Artık grafikerlerin kılı kıpırdamalıdır.

Saygılarımla.
 
Kayıt
9 Ekim 2008
Mesaj
19
Tepki
0
Tekrar Merhaba..

Oncelikle su bk olayı icin ozurlerimi sunuyorum gene argo oldu:)) Su dilimi tutabilsem braz daha normale donebilsem bende ozur dilemek zorunda kalmayacagım..Sayın hocamın ve avukatımızın goruslerine sonuna kadar katılıyorum fakat ben artık 36 yasıma geldim ve 6 yasından beri bilgisayar basındayım..Yuzlerce binlerce iş yaptım..binlerce kez bu olayları tartıştım defalarca çozum aradım binlerce kez girisimlerde bulundum fakat sonuc olarak hep artı sıfır da kaldı..GMK baskanından tutun ki bu isi mahkemelere kadar tasımama ragmen destek olarak sadece arkamda ailemi buldum..Benim babam da 1934 doğumlu adı Sadi KAPISIZ google a girip yazarsanız tanırsınız senelerce bu davalarına devam etti..Ben ondan devraldıgım bu bayragı artık tasımaktan yoruldugumdandır bu savası bıraktım ve reklamcılık sektorunun ulkemizde avrupa normlarına ulasmasının mumkun olmayacagına karar verdim kanımca..Kaplumbaganın hac yolunda olmesi gibi bi benzetme cok dogru bir benzetme..Ben bu yolda olmektense oturur evimde rahat rahat zamanımı aileme harcarım..Reklamcılık ne olacak mı? Artık ilgilenmiyorum çünkü küstüm ve kabuguma cekildim..Size savasınızda basarılar dilerim..Saglıcakla kalın..Tüm iyi dileklerim sizinle...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Genc Memet KAPISIZ

Mehmet Bey,
İyi dileklerinize teşekkür ederim.

1-Babanızı internette arattırdım, 1977 yılında CHP den Elazığın Ağın ilçesinde politikaya atıldığını gördüm.

2-Babanız gibi mücadeleci bir adamın oğlu olarak mücadeleyi terkedip yılgınlık gösterdiğinize çok üzüldüm.

3- Yılgınlık göstereceğinizi şu yazdıklarım ile bir önceki mektubumda anlayabilmişim;
"Sayın Kapısız; meslekdaşlarınızın vurdumduymazlığı ve devletimizin ilgisizliği sizdeki KIZGINLIĞI epey arttırmış, sinir katsayınızı yükseltiyor, fakat bunlar hoş görülebilir ve ben hoş görüyorum. Lakin bu durum sizde UMUTSUZLUK yaratmış... Yani "terzi söküğünü dikemez" ve "işimiz bu devlete kaldıysa B*K'a battık" gibi ifadeler UMUTSUZLUK VE ÇARESİZLİĞİ GÖSTERİYOR. Böyle gelmiş böyle gider demek istiyorsunuz ki BU TAVIR bir MÜCADELE ADAMINA YAKIŞMAZ. BU teslim olmaktır, vazgeçmektir. Bir köşede oturup biz adam olmayız deyip hayıflanıp, onu bunu eleştirip çözüm yolunda bir şey yapmamak DOĞRU AYDIN TAVRI DEĞİLDİR. "

4-Babanız hayattaysa ona saygılarımı iletiniz ve bu mesajımı ona okuyunuz.

5- 36 yaşınızda olduğunuzu ve 6 yaşından beri bilgisayarla haşır neşir olduğunuzu yazmışsınız. Türkiyede bilgisayar 30 yıldan beri mi vardır? Belirtmiş olduğunuz yıl hesabında yanlışlık olmasın?

Babanıza ve size saygılar, tekrar iyi dilekleriniz için teşekkürler.

F.Çağla
 

fogbird

Üye
Kayıt
31 Temmuz 2008
Mesaj
76
Tepki
1
Grafikerler Meslek Birliği bugünkü hukuk tanım ve yasaları çerçevesinde kurulması zor -çok zor- bir oluşumdur.
Bunun için öncelikli olarak meslekle ilgili yasal düzenleme gerekmektedir.
Grafikerlik tek başına bir meslek değil, güzel sanatlar başlığı altında bir alt dal olarak kabul görmüş ve bu şekilde yasalaşmıştır. Bunu değiştirmeden hiç bir şey yapılamaz.
Bir yol vardı. Fikir ve sanat eserleri yasasından yararlanıp, ürettikleri "eser" sayılan 56 "sanatçı" kişiyle başlangıç yapılabilirdi.
Ama bunu o tarihteki GMB yönetim kurulunun büyük çoğunluğu anlamadı.
Mavi boncuk dağıtılarak herkes davet edildi.
Bunun böyle olmadığını, olamayacağını anlatmaya çalışan sayın Levent Elpen illegal yollarla gruptan uzaklaştırılmış, gerilim tırmanmış, mahkemelere yansımıştır.
Mahkemelerin nihai durumunu Levent Elpen, yorumsuz olarak ve yorum yapılmaması ricasıyla
https://www.grafikerler.org/grafiker-ve-hukuk/11883-istanbul-4-nolu-fshm-dosya-no.html
linkinde yayınlamıştır.
Sayın Levent Elpen bilgilendirme amaçlı yazdığı bu başlık altında cevap yazılmasını istememiştir.
"anası" ima edilecek düzeyde cevaplar yazılmış ve başkaları tarafından bu hakaret tasdiklenme aşamasına getirilmiştir.
Çok üzüldüm.
Takdir ve yorum okuyanlarındır.
...
Her neyse dönelim Grafikerler Meslek Birliği meselesine.
Burada yazılanları okuduğum kadarıyla "bu web sitesi" çatısı altındaki üye arkadaşların sorunları direkt olarak bir sendikayı ilgilendirmektedir.
Türkiye'de bugün itibarıyla belli bir kesimin ama yarın (ya da yakında) itibarıyla hemen her sektördeki grafikerin üye olabileceği bir sendika vardır.
Basın-iş sendikası.

Az önce Basın iş sendikası başkanı sayın Kamil Kartal ve Gazeteciler Sendikası başkanı sayın Ercan İpekçi ile görüştüm. Yaptığım görüşme sonucu, yarın 2822 sayılı yasa mecliste görüşülecek. Bu sendikaların iş kollarını genişletiyor ve meslek gruplarını yeniden tanımlayıp sınıflıyor.. Bu durumla Gazeteciler Sendikası grafikerlerin çalıştığı işkollarının bir kısmını çatısı altına alacak. Basın iş sendikası kapsam genişletecek.
Kısaca basın, haberleşme, matbaa ve büyük olasılıkla reklam ajansı çalışanları bu iki sendikadan birine üye olabilecekler.
Matbaa ve ajans çalışanları halihazırda basın iş sendikasına üye olabiliyor.
Sendika başkanı sayın Kamil Kartal sorunu olan bütün grafiker arkadaşları bekliyor.
Basın iş sendikası adresi
Muratpaşa mah. Sadi çeşme sok. No: 25/1Yusufpaşa aksaray.
Buyrun, gidin konuşun, örgütlenin.
Yasa çıktığı zaman Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafında sizlere yandımım dokunabilir.
...
Sayın Faruk Çağla sizlere yardımcı oluyor. Bunu sevinerek izliyorum.
Ancak verdiği bazı bilgileri düzeltmem gerekiyor.
örneğin bir yazısında:

"Oysa bir Grafik Tasarımcı 5 bin TL nin yüzde 40 veya elllisini neredeyse vergi olarak ödemekte ve fikir emeği için yaptığı hiç bir masrafı vergiden indirememektedir.
İşte bu noktada FİKİR VE SANAT DEVLET TARAFINDAN ADETA CEZALANDIRILMAKTADIR !"
bu yanlış bilgidir.
doğrusu aşağıdaki gibidir
1-"Telif kazancı elde eden serbest meslek sahibi"

Serbest Meslek tanımı:
Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya uzmanlığa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin, bir işverene bağlı olmaksızın, şahsi sorumluluk altında, kendi nam ve hesabına yapılması.

Telif Hakkı'nın tanımı:
Fikir ve sanat ürünü olarak ortaya konan eserler üzerinde sahibinin hakkını ifade eden kavram.”

Telif Kazancının tanımı:
Eser sahiplerinin; eserleri ile ihtira beratlarını satmak veya bunlar üzerindeki mevcut haklarını devir ve temlik etmek veya kiralamak suretiyle elde ettikleri gelirler.

Son olarak:
Telif kazançlarının vergilendirilmesi ile ilgili olarak, GVK’ nın 18. maddesinde yer alan, “serbest meslek kazançlarında istisna” başlığını taşıyan düzenleme ile; “ fotoğraf, film gibi eserlerini, gazete, dergi, bilgisayar ve internet ortamı, televizyonda yayınlamak veya kitap, CD halindeki eserleri ile ihtira beratlarını satmak veya bunlar üzerindeki mevcut haklarını devir ve temlik etmek veya kiralamak suretiyle elde ettikleri hasılat GELİR VERGİSİNDEN ISTISNA edilmiştir yani MUAFtır.”

Kaynak : http://www.alomaliye.com/mehmet_ozkara_serbest_mes_istisna.htm


2- "...193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde, "Müellif, mütercim, heykeltraş, hattat, ressam, bestekar, bilgisayar programcısı ve mucitlerin ve bunların kanuni mirasçılarının şiir, hikaye, roman, makale, bilimsel araştırma ve incelemeleri, bilgisayar yazılımı, röportaj, karikatür, fotoğraf, film, video band, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserlerini gazete, dergi, bilgisayar ve internet ortamı, radyo, televizyon ve videoda yayınlamak veya kitap, CD, disket, resim, heykel ve nota halindeki eserleri ile ihtira beratlarını satmak veya bunlar üzerindeki mevcut haklarını devir ve temlik etmek veya kiralamak suretiyle elde ettikleri hasılat Gelir Vergisi'nden müstesnadır. Eserlerin neşir, temsil, icra ve teşhir gibi suretlerle değerlendirilmesi karşılığında alman bedel ve ücretler istisnaya dahildir. Yukarıda yazılı kazançların arızi olarak elde edilmesi istisna hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmez. Serbest meslek kazançları istisnasının , bu Kanunun 94 üncü maddesi uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye şümulü yoktur." hükmü yer almıştır.
Buna göre, söz konusu çalışmaların, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine göre eser niteliği taşıması ve bu durumun kişiler tarafından tevsik ve ispat edilmesi şartı ile söz konusu çalışmalardan elde edilecek hasılata münhasır olmak üzere, Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde yer alan istisnadan faydalanması mümkün bulunmaktadır.
Ayrıca, yukarıda belirtilen koşulları taşıyan, söz konusu serbest meslek erbablarına yapılacak ödemelerden ise anılan Kanunun 94/2-a maddesi gereğince %17 (10.12.2003) tarih ve 2003/6577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere) nispetinde gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Ancak, yukarıda belirtilen koşulları taşımayan, söz konusu serbest meslek erbablarına yapılacak ödemelerden anılan Kanunun 94/2-b maddesi gereğince %22 (10.12.2003) tarih ve 2003/6577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.01.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere) nispetinde gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekir.
Öte yandan, Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde, "Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler," in katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Ayrıca, 19 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamalara göre, telif hakkına konu olan hususlarda devamlılık arz edecek şekilde faaliyette bulunulmaması ve bu işin mutad meslek haline getirilmemesi, başka bir ifade ile aynı yılda veya birbirini takip eden yıllarda birden fazla eser meydana getirilmemesi şartıyla, yapılan faaliyet arızi serbest meslek faaliyeti kapsamına gireceğinden, söz konusu çalışmaların satışları katma değer vergisinin konusuna girmeyecektir.
Fakat bu faaliyet devamlılık arz edecek şekilde yapılırsa, gerçek usulde katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekecektir. Ancak, teslimlerin tamamının Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde sayılanlara yapılması halinde, başka bir nedenle gerçek usulde katma değer vergisi mükellefiyeti de bulunmuyorsa, teslimden doğan katma değer vergisi 94 üncü maddede sayılanlar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilecektir. Bu durumda, işlemden önce ilgili vergi dairesine yazılı olarak başvurulması şartıyla , katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesine ve beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Kaynak: Gelirler İdaresi Başkanlığı

Biraz uzun oldu ama, ilgilenen vardır diye uzun kaynak koydum.

BU başlık altındaki konu çok uzamış.
Satır aralarında zoru görünce kaçanlardan, düşmanla işbirliği yapan hainlerden, hazıra konmayı düşünen bedavacılardan sözetmeyi bırakın artık. Ona buna çamur atmak kimseye yaramaz.
Buyrun sendikaya.
Bekliyorum.
Saygılarımla
Naci Yavuz
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@fogbird


Değerli Arkadaşlar;

Sayın Naci Yavuz'un yazdıklarında gerçek dışı ve çelişkli ifadeler vardır. Yazılarımı sevinerek izlediğini bildirmekle birlikte; yanlış bilgi verdiğimi söylemiştir.

Bu bakımdan bazı yanlışları düzeltmek amacıyla cevap hakkımı kullanıyorum.

Uzun mesajındaki cevap vermeyi gerekli gördüğüm yerleri alarak numaralandırdım, maddeler halinde cevap veriyorum:

1))) Grafikerler Meslek Birliğinin kurulamayacağını şimdi söyleyenler bir yıl önceki kurulma faaliyetleri sırasında bu meslek birliğinin kurulması için hiç bir yasal engel yok diyorlardı. Dolayısı ile olamayacağına değil, olacağına inanmışlardı. Zaten aynı inançla mahkemelere başvurmuşlardı. Mahkeme sonuçları ortadadır.

Bunun mahkeme dışındaki belgeleri şahitleri de vardır. O günlerde Meslek Birliği Kurulamaz değil, kurulur deniliyordu. Ya o günkü tavır yanlıştır, ya da bu günkü...

Şu anda en yakınımızdaki şahit ve belge şu bağlantıda yer alan;

https://www.grafikerler.org/grafiker-ve-hukuk/11883-istanbul-4-nolu-fshm-dosya-no.html

şu sözlerdir;
"ama yine de hayırlı bir iş yaptığını düşünerek, destek olmaya karar verdim."

Demek ki bu gün GMB yasal olarak kurulamaz diyenler 1 yıl önce kurulması için destek vermiştir.

Bu bakımdan Naci beyin yazdıkları gerçek dışı ve yanıltıcıdır.

Ayrıca kimse illegal yoldan gruptan uzaklaştırılmamıştır. Ben gidiyorum ve hizmetlerimi de geri alıyorum diyenler olmuştur. Gidene de aman kal diye yalvarılmamıştır.

Bu nedenle Naci beyin bu ifadesi de gerçek dışıdır.

Gerilimi tırmandıranlar, Naci beyin iddiasının aksine illegal yoldan uzaklaştırıldığını iddia edenlerdir.

İllegal yol, legal yol ne demektir, legal olarak kurulmuş bir Birlik var mıdır ki illegali olsun? Bu ifadeler çamur at izi kalsın ifadeleridir.

Naci bey buraya hep gerçek olmayan ifadeler öne sürmeye mi gelmiştir?

Naci beyin adını zikrettiği şahıs mahkeme sonuçlarını yorumsuz olarak değil, aksine yorum katarak yazmıştır.

Şu cümleler yorum değil de nedir;

"Her ne kadar gripten yatıyor isem de, davaya kasıtlı olarak katılmadım ve düşmesini sağladım."

Kendi isteğim ile davayı kaybettim, ilgilenmedim, davayı düşürdüm demek sanki yorum değil Naci beye göre.

"Açmış olduğum davanın açılmasının da, düşmesinin de, aslında grafik tasarımcıların sorunlarının çözümü ile hukukî meselelerinin yoluna koyulması açısından hiçbir önemi bulunmuyor. "

Madem ki, bu davanın grafik tasarımcılarının hukuk meselesi ile ilgisi yok... Grafiker ve hukuk başlığı konusu altında konuyla ilgisi olmadığı söylenen düşmüş bir mahkemeden bahsetmenin ne gereği var? Bu da mı yorum değil Naci bey?

Hele şu cümlelere yorum değil diyebilir misiniz;

"Mahkeme, buna rağmen, benden bilirkişi incelemesi yapılması için gereken ücreti yatırmamı istedi.

Birkaç ay boyunca, mahkeme ile aramda bu yüzden karşılıklı itiraz yazışmaları yaşandı. Bu arada, 11 Şubat’taki duruşmaya gelen Bay Lermit, hakkımda ilginç suçlamalarla dolu itiraz dilekçesini veriyor, buna karşılık hâkim, duruşmada beni susturuyordu. "

Vicdanı olan söylesin lütfen, bu cümlelere yorumsuz demek hangi vicdana sığar?

Resmen hakim taraf tuttu demek istiyor ve yorum yapıyor ve bunu görmeyip yorum yapmıyor diyorsuınuz... Pes !

Hem suçlama yapıp dava açacaksın, hem de savunma yapan kişiye suçlama yapıyor diyeceksin.

Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması bu kadar olur. Bunu da Naci bey gibi bir kişi nasıl olur da görmez? Hayret!

Adam yorumsuz diye hikaye yazacak, her şeyin gerekçesini kendi bildiği gibi anlatacak, buna yorum değil diyeceksin... biri çıkıp da öyle değil böyle demek isterse yazılanlara yorum yapılmasın diyeceksin. Konuyu kilitle diyeceksin, neden? Barış sürecine girilsin! Sen yazmadan sen yorum yapmadan barış sürecine girilmiyor mu? Veya senin yorumuna cevap verilirse savaşa mı giriliyor?

Naci bey bu masala nasıl ortak olabiliyor, geçen bunca zaman Naci beye bazı yanlışlıkları göstermiştir sanmıştım ama, yanılmışım.

Naci bey bu konu başlığı altında Grafikerleri sendikaya davet edebilir, bu normaldir ve hakkı da vardır.

Hatta bunu desteklerim, memnun olurum. Grafikerlerin ezilmemesi için yazdıklarım ortadadır.

Ama Grafiker Meslek Birliği kurulmalı mı konusu altında

https://www.grafikerler.org/grafiker-ve-hukuk/11883-istanbul-4-nolu-fshm-dosya-no.html

konusunu açan kişiye burada arka çıkmak adına gerçek olmayan ifadelere tenezzül etmesini yaşına ve bulunduğu mevkiiye yakıştıramadığımı ifade etmek zorundayım.


2))) Adı geçen kişinin adı geçen linkinin ve konusunun direkt olarak buradaki konuyla bağlantısı yoktur. Bu bakımdan Naci bey bu kişiyi savunacaksa adı geçen linkteki konu başlığı altında yapmalıdır.

Ayrıca yine adı geçen linkte;
"anası" ima edilecek düzeyde cevaplar yazılsa da bunun hakaret olup olmadığına ikide bir tehdit unsuru olarak kullanılan mahkemeler karar verir. Naci bey değil.

Yine ayrıca, "başkaları tarafından bu hakaret tasdiklendi" demek iftiradır.

Bu iftiranın gayesi; Baştan o ifadenin hakaret olduğu havası yaratarak, sonuçta kendi var ettikleri hakarete de kurnazca suç ortağı yaratmak çabalarıdır.

Anasına bak, kızını al. Hay anasını satayım. Anan güzel mi? Anamı ağlattınız. Ananı al da git. Anası ne ki kızı ne olsun?... gibi sözler hakaret değildir.

Neyin hakaret olduğuna mahkemeler karar verir. Böyle sinsi tehditlerle yıldırma ve sindirme siyaseti gütmeyelim, lütfen.

İçindeki her ana ve anne geçen sözü kutsal sayıp, hakaret var deyip, hakaret de tasdiklendi şeklinde propaganda yapmak adalete sığmaz.

Kaldı ki orada kimse "hakareti onaylıyorum", dememiştir. "Hayırla yad edilelim" , "iyiye yoralım ve barış ortamına katkı sağlayalım, arkasından kötü konuşulanlardan olmayalım" denilmiştir.

Hatta bunu açıklar nitelikte bir fıkra da anlatılmıştır.

Bu fıkrayı da mı anlayamadınız?

Eğer her kelimenin altında hakaret arayacak kadar kılı kırk yarıyorsanız, önce şu "Ortaçağdaki Haçlı seferlerinin kışkırtıcısı, Müslüman düşmanı, gözünü kan bürümüş, elleri kanlı cani Papaz Piyer Lermit kimmiş, açıkla bakalım, sen bu kod'u (rumuzu) kime taktın yahu, ayıp değil mi?" diye sormanız gerekmez mi?

Bu soruyu sormamış olmanız da taraflı davrandığınızı gösteriyor.
Yine adalet ibresi şaşmaya yanlış yönleri göstermeye başladı galiba.

Naci bey bu siteye gerçekleri gün ışığına çıkarmaya mı gelmiştir, yoksa gerçekleri bozmaya mı?

3)))-Sayın Naci Yavuz'a katıldığım tek konu bu sendika konusudur. Kendisi basın ve gazetecilik sektöründe uzun süre grafikerlik ve yönetici grafikerlik yapmış, üstelik sendikal faaliyetle bulunmuş grafik sanatçısı ve grafik zenaatçisinin haklarını savunma mücadelesini yürütmüştür.

Yukarıdaki 1))) ve 2))) no lu konular yerine; GMB kurulmalı mı konu başlığı altında bu sendika konusunun tartışılmasının çok daha isabetli olacağı fikrimi bir kez daha tekrar ediyorum.

Naci bey, ilginç kişilerin mahkemeler tarafından haklı bulunmayan iddialarını savunmak yerine, GRAFİK EMEKÇİLERİNİN HAKLARINI SAVUNURSA çok daha hayırlı iş yapar.

Bu bakımdan, küçük adamlar kişilerle, büyük adamlar davalarla uğraşır diyerek, sevgili Naci Yavuz'un büyük davaların adamı olduğunu bildiğimi buradan tüm grafikerler.org üyelerine duyuruyorum. Ama 1))) ve 2))) no lu maddelerde haksızlık yaptığını tekrar ediyorum.

O haksızlıkları da madde madde ispatladığımı düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar;
Naci beyin dediği gibi bu sitenin üyeleri, daha çok grafik emekçilerinin sitesidir. Sadece bu site değil adı grafik okulu olan bir çok site böyledir. Gelişen teknolojinin Türkiye gibi bir ülkede yanlış değerlendirilmesi sonucunda program öğrenip de tasarım öğrenmeyen kişinin grafiker sayıldığını bir yıldır burada yazıp çiziyorum. Konuyu uzatmayacağım.

Art direktör de olsanız, grafik bölümü şefi de olsanız, hiç tasarım bilmeyen yardımcı grafiker de olsanız, üniversite mezunu da olsanız, ilk okul mezunu bile olsanız KESİNLİKLE SENDİKAYA ÜYE OLUN.

O zaman sigorta, fazla mesai , sosyal haklar, işten çıkarılma, resmi bayramda çalışıp çalışmama vs gibi sorunlarınızda çok daha güçlü olursunuz. Naci beyin dediği adrese gidin, oraya baş vurun.

Grafikerler Meslek Birliği veya başka bir çatı ayrıca kurulursa ona da üye olursunuz. Ama kesinlikle sendikalı olun, birlikten kuvvet doğar.

Ben kendi adıma Naci beyden şunu rica ediyorum;

Son bir yıldır büyük bir basın organında işçi-işveren anlaşmazlığı yaşandı. Bunun içinde grafikerlerin konumu neydi? Neler oldu?

Naci bey bu konudaki tecrübe ve tavsiyelerini bize aktarırsa 1))) ve 2)) no lu maddelerdeki gibi küçük konularla uğraşmamış olur.

Böyle olursa bu siteye de canlılık gelir, şu programda şunu yapamıyorum gibi konuların dışına çıkılıp daha büyük sorunlara daha köklü çözümler bulunur.


4))) Naci bey kadar iş kanunundan anlamam, gelir ve vergi kanunundan da anlamam. Yarım yamalak hukuk bilgimle avukatlığa da soyunmam. Ben bu işi avukatlardan iyi bilirim deyip ortalıkta kasım kasım kasılmam.

Bu yüzden AVUKAT ARANIYOR diye BAS BAS BAĞIRIYORUM !

Vergi müfettişi değilim, hukuk adamı değilim, ama 35 yıllık grafiker, karikatürcü, art direktör, kreatif direktör, metin yazarı, illüstratör ve reklamcıyım... grafik tasarımcıyım... İletişim tasarımı hocasıyım...

Mesleğimizin tanımını yapabilecek kadar, Millet Meclisine kanun teklifi verecek kadar GRAFİKER sorunlarını biliyorum ve ÇÖZÜMLERİNİ de biliyorum.

Başımıza ne geldiyse kendini avukat sananlar yüzünden geldiğini defalarca yazdım.

Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder tasarım bilmeyen yarım grafiker de mesleği ayağa düşürür diye bir yıldır 300 den fazla yazı yazdım.

Yarım avukat ise bizi birleştirmez, böler, bütün sorunlar buradan çıkmıştır diye defalarca söyledim.

Ben bir yıl önce meslek birliği bu yasalarla kurulur ve kurulmalıdır, bu işin uzmanı benim deyip ortaya çıkıp, bir yıl sonra da bu yasalarla meslek birliği kurulmaz demedim.

Peki madem öylesin niçin ahkam kesiyorsun diyenlere ben "grafikerler birlik olsun, nerede ve nasıl birlik olurlarsa olsunlar, yeter ki tek vücut tek yumruk olsunlar" diyorum.

Bu konuda grafikerlere yardım edecek avukat aranıyor diye 2-3 aydır çeşitli yerlere çağrı yolluyorum.

Bu iş grafikerin yapacağı iş değildir. Eninde sonunda bir hukuk adamına ihtiyaç vardır. Bunu bulmak, parasını ödemek de kolay iş değildir.

Şimdi geleceğim nokta şudur;

Naci bey yine bana haksızlık etmiş, şöyle ki;
Ben sanat ve fikir işçisinin fazla vergi verdiğini ve devletin cezalandırdığını söylemişim ve YANLIŞ BİLGİ vermişim.

İlgili kanundan 1 sayfa dolusu osmanlıca alıntı yapmış. Ben Osmanlıca anladığım halde çözmekte zorlandım.

İşte TAM BU NOKTADA AVUKAT DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VARDIR.

Çünkü oraya öyle pat diye koskoca bir metni belge diye koymakla olmuyor, herkesin anlayacağı şekilde nerede ne yanlış bilgi vermişim bunun anlatılması gerekiyor.

Amaç grafikerlerin aydınlatılması değil de Faruk ÇAĞLA'nın haksız çıkarılması için bahane yaratılması ise, oraya koca metni koyar ve Faruk ÇAĞLA haksızdır dersiniz, genç grafiker kardeşlerimiz de Osmanlıca anlamıyor.. Demek ki Faruk Hocam bizi yanıltmış der.

Sanırım amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek olduğu için böyle yapılıyor.

Arkadaşlar;
Kanunları bilirsiniz, herkes herşeyi söylemekte serbesttir der, konuşma ve ifade özgürlüğü vardır der. Siz de oh ne güzel her zaman dilediğimi söyleyeceğim sanırsınız, sonra kanunun en aşağıdaki satırlarında ama diye başlar ve şunları şu kişilere, bunları da bu kişilere söylemezsiniz der.

Siz; sarhoşken namaza yaklaşmayınız cümlesinde sarhoşken kelimesini görmezseniz, namaza yaklaşmayınız şeklinde anlar, hem kendinizi, hem başkalarını yanıltırsınız.

Şimdi ne diyor Sevgili Naci bey;

"Fikir ve sanat Eseri erbabı sanatçının ürettiği sanat eserinden elde ettiği gelir vergisizdir, bu nedenle Faruk Çağla yanlış bilgi veriyor" diyor. Ve sağolsun benim yanlış bilgilerimi düzelteceğini söylüyor.

Ama şimdi görüyorsunuz ki kanunun giriş kısmı böyle diyor ama, okumaya devam ettiğimizde;

5))) no lu madde içinde;
"01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere) nispetinde gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir." denilmektedir.

(TEVKİFAT;kesinti, stopaj, vergi gibi anlamlara gelir, genellikle muhasebede kullanılan bir terimdir.)

Ayrıca;
" %22 (10.12.2003) tarih ve 2003/6577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.01.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere) nispetinde gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekir."

Demek ki yüzde 22 gelir vergisi kesintisi yapılıyormuş.

Demek ki sanatçıdan vergi alınıyormuş.

Yine devam edersek;
6)))- no lu maddede ise "serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler," in katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır" diyor. Demek serbest meslek sahibi sanatçı vergi veriyor...

Devam edelim;
7))))- numaralı maddede diyor ki; "bu sanatçılık faaliyeti devamlılık arz edecek şekilde olmazsa ve bu faaliyet alışılmış meslek haline gelmezse KDV ödenmez."

Devam ediyor; "başka bir ifade ile aynı yılda veya birbirini takip eden yıllarda birden fazla eser meydana getirilmemesi şartıyla, yapılan faaliyet arızi serbest meslek faaliyeti kapsamına gireceğinden, söz konusu çalışmaların satışları katma değer vergisinin konusuna girmeyecektir."

Yani bir sanatçı bu işi amatör olarak yaparsa ve yılda sadece bir adet eser üretirse sattığı eser için KDV alınmaz.

Siz yılda bir tasarım yaparak geçinemeyeceğinize göre bu işi meslek edindiğiniz an vergi vereceksiniz demektir...

Zaten devamlı şekilde iş yapıp para kazanıyorsa vergi verir demektedir.

Demek ki sanatçı vergi veriyor!

Buradaki alıntı yaptığımız kanuna göre;
Bir grafiker her gün 100 liraya tasarım yapsa, ayda 3 bin lira kazansa bir kere kafadan yüzde 22 gelir vergisi ödeyecek. Peki 3 bin liranın ne kadarını masraf gösterecek? Elektrik su, doğal gaz, benzin neyi gösterecek?

Hadi matbaacının boyası var mürekkebi var, kağıdı var, cildi var, tutkalı var... Bunları masraf gösterir.

Grafikerin 3 bin lirası çıplak gelir olarak gösteriliyor dersek bunun neresi yanlış olur...?

Peki Naci bey neye itiraz ediyor?

Yani sayın Naci Yavuz'a göre Devletimiz sanatçıları ve fikir eseri sahiplerini destekliyor ve onlardan az vergi alıyor öyle mi?

Bir de şu yanlışa düşmemek lazım; sanatçı yüzde 22 vergi öder, matbaacı yüzde 38 öder... Böyle durumlarda sanatçı daha az vergi ödüyor gibi gözükebilir ama, matbaacı gelirinin yüzde 80 ini masraf gösterme şansına sahip olabilir ve yıl sonunda sanatçıdan daha az vergi ödemiş olabilir.

Çünkü sanatçı beyin emeğinin giderlerini gösteremeyebilir. Ama matbaacının vergiden düşeceği çok şey olabilir.

BURADA SORULMASI GEREKEN SORU, sanat ve fikir emekçisinin neleri masraf gösterip vergiden düşebileceğidir.

Naci bey bir sayfa kanunu kopyala yapıştır yapacağına bunları araştırıp önümüze koymalıdır.

Sayın Naci Yavuz her ne kadar iyi bir art direktör ve iyi bir sendikacı da olsa, vergi uzmanı değildir, bu konuları avukatlar bile vergi müfettişlerine danışmaktadır.

Bu bakımdan bir sayfalık kanun metnini alıntı diye koymak, işte Faruk Çağla yanıldı demek de pek hakkaniyete de sığmaz iyi niyete de sığmaz.

Biz yarım avukatlık ve yarım vergi memurluğu yapmayalım.

Gelsin bir vergi müfettişi yazsın onun dediğine inanalım.

Gelsin bir avukat yazsın onun dediğine inanalım.

Biz sadece grafikerlerin sorunlarını dile getirip çözüm için tartışılmasını sağlayalım.

Naci beyin dediği doğru olsaydı o kadar ses ve müzik sanatçısı o kadar vergi vermezdi...

Ben Naci beyin bir tek sendika konusundaki çağrısını olumlu ve haklı olarak görüyorum.

Geri kalan tüm yazılarının beni hedef alan kin ve husumet duygularıyla yazılmış haksız eleştiriler olduğunu görüyor ve bu mektubumla bunu ispatlıyorum.

Bu sitenin üyelerini Papaz Piyer Lermit benzetmesiyle kimin kastedildiğini düşünmeye davet ediyorum.

Saygılar.
 

fogbird

Üye
Kayıt
31 Temmuz 2008
Mesaj
76
Tepki
1
Her kelime altında anlam arayarak cevap yazmak için saatlerce beklemeyeceğim.
sayın Faruk Çağla'nın:
"Geri kalan tüm yazılarının beni hedef alan kin ve husumet duygularıyla yazılmış haksız eleştiriler olduğunu görüyor ve bu mektubumla bunu ispatlıyorum."
cümlesinin haksız ve izansız olduğunu belirterek giriyorum.
Vergi kanunun Osmanlıca kelimelerle dolu olması benim değil kara bir kabus gibi 7 yıldır başımıza çöreklenip, demokrasi adına yola çıkanların eseri olduğunu belirtmeliyim.
Faruk Bey doğru söylüyor. "Copy paste" yaptım bu kanunu.
Nereden?
Micro stock sitelerinde satış yapanların sorunlarını tartıştığı bir siteden. Yurtdışından elde edilen gelirlerden vergi kesilmesi üzerine açılmış bir başlıktan.
sonuçta yapıştırdığım "Osmanlıca" ağırlıklı metinrlerde bir yanlışlık yok, olsa olsa bir eksiklik vardır. Grafikerlerin kazanç limitlerine göre, muafiyet de olsa bir sınır vardır.
Tartışılabilecek tek konu budur.
Sayın Faruk Çağla'nın iddia ettiği gibi %40 değil kendi deyimiyle % bilmem kaçlara inen bir vergi dilimi sözkonusudur.
Dolayısıyla kendi ifadesini kendisi düzeltmiştir.
Bu konu tarafımdan bir başka sitede çok eleştirilmesine rağmen, tam anladığım bir açıklığa kavuşturulamamıştır.
Önemli olan bu değil, grafik sanatçılarının belirli muafiyetleri olduğudur.
Bu konudaki iddia ve düzeltme yazım okuyanların takdiridir.
Diğer çalışılmış cevaplara gelince.
Meslek birliği kurulamaz demedim. "çok zor" olduğunu belirttim.
GMB kurulma aşamasında bu bilgilere vakıf değildim. Sayın Levent Elpen ve sayın Faruk Çağla bu konu üzerinden bir anlaşmazlığa düşüp birbirleriyle ve konuya bodoslama dalanlarla dalaşınca araştırma ihtiyacı duyarak öğrendiğim bir konudur.
Levent Elpen'in haklı olduğunu görünce "ki başlarda ben de kendisine saldırmıştım. Bakınız Gralist arşivleri", aheste adım atmayı tercih ettim.
Adam yalan söylemiyor ki!
Aynı amaç için koştuğumuz yolda yaptığımız hatayı gösteriyor.
Hata bizde.
O günün heyecan ve hezeyanıyla görmedik ya da göremedik.
Levent'e arka çıktığımı o günlerde açıkça söylemedim ama en ağır ithamlarla karşı karşıya kaldım.
GMB'nin mail listesindeki yazışmaları olduğu gibi kendisine vermekle suçlandım.
Bu iddia doğru olsaydı bugün bazılarınız....
Neyse...
Kişiselleşmiş gibi düşünüyorum.
Olmuşsa da, olduğu gibi kalmasını diliyorum.
Senin benim onun bunun sorunu değil bu.
Hepimizin.
Çözülürse, hepimiz rahat edeceğiz.
Bu isimlendiremediğim "kimilerine göre kin ve düşmanlık" duyguları bize, bizlere yarar getirmiyor.
Her kimin kime husumeti varsa bu yazıyla son bulsun istiyorum.
Gelelim benim içinde bulunduğum basın sektöründeki sendikalaşma öyküsüne.
Anlatması uzun.
Başka bir konudan buraya atlayarak anlatması çeşitli suçlamalar altında kalmış biri olarak tarafımdan zor.
Ama bu yazıda anlatamasam da başka bir yazıda tüm detaylarıyla anlatacağıma söz veriorum.
Ben Sabah-ATV grubunda çalışıyorum.
TMSF tarafından grubumuza devletçe el konulması sürecinde sendikal olarak örgütlendik.
TMSF yönetiminde 2007 haziran ayında bakanlığa sendikal yetki için başvurduk. Normal koşullara göre iki ay içinde resmi cevap almamız gerekirken aklınızın alamayacağı nedenlerle bu süreç uzadı. Bir devlet kuruluşu olan TMSF sendika karşıtı eylemlerini açıkça yapamıyordu. Arka planda bu uzayan süreç içinde her birinizin bilmesi gerektiğine inandığım sendikasızlaştırma, sendikadan istifa ettirme operasyonları başladı.
Bunu ayrıca anlatırım.
420 sendika üyesinin 300-350 kadarı bu süreç içinde çeşitli tehditlerle istifaya zorlandı.
Ama yetkiyi almıştık. İlk başvuru yaptığımız andaki sayı önemliydi, gecikmeli ve mahkeme kararıyla da olsa yetkiyi aldık.
Toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başladık. Hepinizin anlayacağı dille şartlarımızı ve ücretlerimizi görüştüğümüz sürece girdik.
İşveren toplantılara girmeyerek bu süreci tıkadı.
Arabulucu sürecine girdik.
İşveren bunu da tıkadı.
Hükümet eliyle birinden alınıp devlet bankası parasıyla bir başka birine verilen iş yerinden sözediyorum.
Yasalar hiç bir işe yaramıyordu.
El Tayyip böyle buyuruyordu çünkü.
Görüşmeler tıkandı.
Yasal sürece göre "GREV" kararı alındı.
Sendikanın aldığı grev kararına uymak ya da uymamak yine bir yasal tercih.
Bu yasal tercihini grev yönünde kullanan sadece 10 kişi çıktı aramızdan.
Şu an onlar grevdeler. 2 ayı geçti.
Sahi,
Sabah ATV'de grev kararı alındığından kaçınızın haberi var?
Hiç bir medya göremedi bu haberi.
Doğan grubu bizim şirkete haber göndermiş, iddialara göre, kaç kişi kaldıysa sendikalı olarak hepsini atın, tazminatlarını biz ödeyeceğiz diye.
Henüz böyle bir şey olmadı.
Olmayacağının garantisi yok.
Ama grev kararı alındı aslanlar gibi ve 10 kişiyle de olsa uygulanıyor.
Uzlaşma olmadığı sürece Sabah binasının önündeki "bu işyerinde grev vardır" pankartı kalkmayacak.
Uzlaşma olmadığı sürece ATV haberler dışarıdan cadde çekimleriyle başlayamayacak. Çünkü tam ATV haber stüdyosunun önünde pankart asılı.
Uzadı bu yazı.
İlgilenene ayrıca anlatırım.
Kimsenin görmek istemediği, yazmadığı, haber olarak görmediği ama 30 yıldan sonra ilk defa bir medya grevini yok sayamadığı şahane bir "demokrasi" dönemindeyiz.
Çok şahane.
...
Benimki özel bir durum. Sakın bunu okuyup gözünüz yılmasın.
Sendika başkanlarına bizzat durumunuzu anlattım. Bilgileri var ve sizleri bekliyorlar.
Bakmayın siz biz eski kurtların ağız dalaşına.
Doğru bildiğiniz yolda yürüyün.
Saygılarımla
Naci Yavuz
 
Kayıt
10 Eylül 2008
Mesaj
15
Tepki
0
Sevgili Naci

Yazdıklarını okuyunca büyük bir hayal kirikligi yasadigimi bilmeni istiyorum.

Bugüne kadar bazı konularda yanlis davrandigini düsünsem de sana ve sanatina hep saygi duymusumdur.

Son yazdiklarin beni yaraladi acikcasi.

Yazdigim mesajda, kendini Tüzüklerin Efendisi sanan sahsin anasini ima ettigimi nasil ve nereden anladin acaba?

"Kötü dönemin bitmesi, herkes için yeni bir dönemin açılması" iddialarinda olan bir metnin altina yazılmıs "anılarıyla yadedilenlerden olun, yoksa kotu anılırsınız" anlamindaki bir atasözü, bir deyimin (herneyse artik) neresinde hakaret vardir? Haydi bir anlatta anlayayim!

Ayrica bu deyimin neden ilk bölümüne ilgi gostermedin de ikinci bolumunu degerlendirmeye aldin? Gocunulan bir durum mu var yoksa?

Konu ve kelimeleri basenden anlama huyu bulasici galiba?

"Adam olun, dogru olun, dogru isler yapin ki anilarinizla yad edilin, yoksa analarinizin kulaklari cinlar" anlaminda ortaya söylenmis bir sözdür o, kesinlikle kisisel bir mesaj degildir? Ama isteyen istedigi sekilde alinabilir.

Anlaşıldı mı?

Neyse senin durumunu, durusunu da artik net olarak gorebildigime gore pek birsey yazmanin anlami kalmadi artik.

Sadece son bir sey soyleyecegim

Yasarsak hepimiz gorecegiz, sagda solda bu birligi bir tek kendisinin kurabilecegini soyleyen bu sahis; Degil Meslek Birligi, tursu bile kuramaz, ama hayal kurmaya devam edebilir

Ne diyelim sana hayirli olsun, mübarek olsun

Teessufle

Ali Tekin Çam
 

fogbird

Üye
Kayıt
31 Temmuz 2008
Mesaj
76
Tepki
1
Sevgili Ali,
Polemik meraklısı değilim.
Kimsenin peşinden koştuğum da yok.
Yazdığını yanlış anladığımı söylüyorsun.
Kabul.
Yazdığını yanlış anladığım için herkesin önünde özür dilerim.
Bendeki saygıdeğer yerin aynen duruyor.
İki kelime ya da polemikle değişmez hemen.
Sevgiyle kal.
Naci Yavuz
 
Kayıt
25 Haziran 2008
Mesaj
1.278
Tepki
4
Bu zamana kadar yazılan yazıların tamamını zaman ayıraraak okudum. Şu sonucu çıkardım. Mesleğinize, birikiminize, sanatınıza saygım sonsuzdur. Bu Meslek birliği kurulamaz, kurulursa bile şahsi çakişmelerinizle sayfalar dolusu yazı yazan sizler kuramazsınız.

Saygılar...
 
Yukarı Alt