@fogbird
@fogbird
@Süleyman Köklü
Naci bey; Ali'nin ifadesine hakaret dedin, senden önce de uygunsuz deyip sansürleyenler oldu... O ifadeyi günlük gazetede bir yazar köşe yazısında yazsaydı bu sitedeki hiç bir üye uygunsuz bulmazdı ama burada belirtememiyeceğim sebeplerle bu sitede uygunsuz bulunuyor maalesef. Sen de aynı o mantıkla, hatta daha ileri giderek o ifadeye HAKARET dedin. Ali açıklayınca çok şükür hakaret olmadığını anladın... Şimdi ise yanlış anladığın Ali'den özür diliyorsun.
Ama ben o ifadenin hakaret olmadığını anlattığım hatta anlamayacak düzeyde olan kişiler için fıkra ile süslediğim o yazıyı okuduğun zaman niçin bana hak vermedin de HAKARETE DESTEK OLUYOR deyip beni HAKARETİN SUÇ ORTAĞI YAPTIN?
Sen o kadar anlamayacak düzeyde misin?
Öyle olmadığına göre gözünü husumet ve önyargı bürümüş ki beni hemen hakaretin destekçisi ve ortağı yapıverdin. Ben hakaret tasdikçisi de oldum sayende.
Beni husumet nedeniyle eleştirdiğini söylediğim zaman bu ifademi haksız ve izansız bulduğunu söylüyorsun.
Hakaret olmadığını anlayıp Ali'den özür dilediğine göre, hakareti tasdik ettiğimi söylediğin için benden de özür dilemelisin ve bana ön yargılı yaklaştığını kabul etmelisin.
Şimdi gelelim Süleyman Köklü kardeşimize;
Atın üzerinde resmi görülen rahmetlinin temsil ettiği alperenler felsefesi kökünü Anadolu Türk Milliyetçiliğinden almakla birlikte İslam kültürü ve Orta Asya Türk kültürünün de bir sentezidir.
Bu kültüre sahip olan kişiler sahip oldukları bu kültürün ve medeniyetin tarihte 16 tane devlet kurduğunu (bazı tarihçilere göre 16 dan da fazla) devlet yıktığını, yeniden kurduğunu bilirler. Hatta birbirleriyle bile savaştığını bilirler.
Süleyman Köklü o zaman yaşadaydı, sahip olduğu düz mantığa göre; siz devlet filan kuramazsınız, çünkü birbirinizle uğraşıyorsunuz diyecekti demek ki.
Bütün Türk otağlarında, memleket meseleleri için toplanılır, ateşli tartışmalar olur, sonunda bir kişinin fikri ya mantık ile ya da rütbe üstünlüğü ile kabul edilirdi. Bazen üstün rütbeli düşük rütbelinin fikrini doğru bulur kabul ederdi. Bu ise oradaki kişilerin olgunluğuna bağlı bir şeydi. Bazen de kılıçlar çekilirdi...
Süleyman kardeşimiz orada olsaydı, bunlardan bir cacık olmaz, baksana birbirini yiyorlar mı diyecekti.
Günümüzde bütün devletlerin parlementolarında; Japonyada, Korede milletvekilleri tekme tokat döğüşüyorlar...
Süleyman Köklü siz de devlet filan kuramaz, kursanız da yönetemezsiniz, baksanıza şu kepazeliğinize mi diyecekti.
Yani önemli meselelerdeki önemli kararlar hep güle oynaya, göbek atarak mı alınmıştır? Ya da sessiz sedasız, hiç münazara ve münakaşa olmadan sessizlik içinde, gülümseyerek, önce siz buyrun, rica ederimsiz buyurun diyerek mi kurulur büyük teşkilatlar?
R.Tayyiple Deniz Baykalın, Bahçeliyle R.Tayyipin atışmaları hep kişisel çekişme midir Köklüye göre? Rahmetli Yazıcıoğlu bu kişilerle tartışmaya hiç mi girmemiştir? Küçük bir parti olduğu için öyledir. İkinci büyük parti olsaydı bak ne biçim gürültü kopardı.
Devlerin tepişmesi bile deprem yaratır Sayın Köklü... Devlerin tepişmesi bir karınca ordusundan daha çok ses getirir, bunu unutmayınız. Kimin karınca kimin dev olduğuna iyice bakıp anlayınız. Yüzbinlerce tüfeğin patlamasından bir bombanın patlaması daha gürültülüdür.
Daha bir hafta kadar önce kanal 7 de gazeteci Rasim Özer Kütahyalı, Alperenler Ocağı Başkanı Kayatuzu tarafından dövüldü... Şimdi biz de kalkıp bu siyasi hareket mensupları iktidara gelseler halkı döverler, bunlardan bi cacık olmaz mı diyelim?
Cevdet Paşa'nın
"Müsademe-i efkârdan barika-ı hakikat doğar"
(yani ancak fikirlerin çatışması ile hakikat şimşeği ortaya çıkar )dediği gibi fikir tartışmaları hakarete varmadıkça faydalıdır ve Allah da istişare ile alınan kararları sever.
Ben Süleyman Köklü'nün yerinde olsaydım kenarda oturup olan biten tartışmaları horoz dövüşü seyreder gibi seyredip, sonra da siz bir şey yapamazsınız demezdim. Kim haklı kim haksız anlamaya çalışır, adaletin tecellisine katkıda bulunurdum.
Soru sorar, anlamaya çalışır, katkım bulunsun isterdim.
Önce büyüklerime saygım var deyip, sonra da sayfalar dolusu yazdıkları için eleştirip siz kuramazsınız, çünkü şahsi çekişmeleriniz var demezdim.
Gerekçeli, şahitli ispatlı konuşurdum. Kimin kiminle ne şahsi çekişmesi var açıkça ortaya koyardım.
Hem saygım var deyip hem de ortaya bir laf atıp kenara çekilmezdim.
Mesleğinize, birikiminize, sanatınıza saygım var deyip karakterinize/kişiliğinize saygım yok manasında konuşmazdım.
Eminim rahmetli Yazıcıoğlu bu tartışmaları okusa, "beyler kim kime dava açmış, niçin açmış, davayı kaybeden kim, kim kime ne isimler takmış, meslek birliği mi sendika mı gelin bunu tartışalım. Bir orta yol bulalım" derdi.
Sayın Köklü gibi konuşmazdı.
Süleyman kardeşimize soruyorum;
1-Sana göre bu ağabeylerin bu birliği kuramaz, peki sen kurabilir misin?
2-Bak o kadar sendika lafı tartışıldı, madem herşeyi satır satır okudun bu sendika meselesine ne diyorsun?
3-GMB kurulmalı mı kurulmamalı mı?
Bak bu sorularda şahsi çekişme yok, cevap verebilecek misin? Yoksa yine yurt savunması için yiğit kalmadı mı diyeceksin? Yiğitliğin bu sorulara cevap verip vermemekle de ilgili olduğunu umarım anlamışsındır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Sevgili Naci görüyorsun değil mi? Bir geldiniz pir geldiniz, forumu ne hale getirdiniz? Bu gençler bir yıldır bana böyle laf konuşmamışlardı. Sayenizde "şahsi çekişmeleriniz var sizden bi cacık olmaz" dediler. Öğünebilirsiniz! Bir tarafta mahkeme çığlıkları, bir tarafta hakaret iddiaları... Hadi temizle bakalım, hadi düzelt bakalım. Sayenizde şimdi herkes turşu kuramaz hale geldi, senin sendika da güme gitti.
İletişim bilimi diye bi şi var, siz bunu katlediyorsunuz, hedef kitle analizi yapmadan, kültürel ve sosyal basamakları unutarak bir çuval inciri berbat ediyorsunuz.
Sadece bir kişiyi mahkum etmek adına bel altı vurarak kötü örnek oluyorsunuz ve grafikerlerin dayanışmasına ihanet ediyorsunuz.