danisman
Consultant
- Kayıt
- 27 Nisan 2009
- Mesaj
- 1.504
- Tepki
- 30
Telefonu kapattığında, Abdullah, ya ortak bir şey diyeceğim, geçen aylarda gündemi uzun süre meşgul eden, telefon dinleme olaylarını hatırlıyor musun, bizde dikkat etsek iyi olur, böcek möcek, diye gülmeye başladı. Gülmesen iyi olur, doğru söylüyorsun, bundan böyle aldığımız nefese bile dikkat etmeliyiz, her şeyi mahvedebiliriz, yolun başında çuvallamak çok aptalca olurdu, dikkat etmekte fayda var dedi İsmail.
Akşam saatlerinde hava kararmak üzereyken, çıktı iki kafadar holdingden, eve doğru yol alırlarken durdukları kırmızı ışıkta karşılaştıkları çocukları görünce, Abdullah cüzdanından bir tomar para çıkartıp verdi. Sevinçten çılgına dönen çocuklar koştururken, bağırdı arkalarından, hepsini kaptırmayın reisinize, en az İsmail kadar biliyordu sokaklarda yer alan kanun ve kuralları, kendisi de Anadolu’dan İstanbul’a kaçtığında, birkaç yıl yaşamıştı sokaklarda. Bu yaşantısı ona ömrünün sonuna kadar unutamayacağı tecrübeler kazandırmıştı. İkisi de aynı anda dalıp gitmişti yine geçmişe, arkadaki araçların korna sesleriyle kendine geldi İsmail, aynadan arkadaki araca bakarak, çatlama gidiyoruz diye seslendi.
Tam hareket etmek üzereyken, arka araçtan dışarıya çıkan üç kişiden birisi gelip, arabaya tekme vurdu. Bela geliyorum demez ortak diyen Abdullah, kaşla göz arasında arabadan inip, silahın namlusunu çocuğun ağzına sokmuştu bile, İsmail zor yetişti, kardeş tamam sorun yok, sakin ol dediğinde, genç çocuk yersiz kahramanlığının bedelini çok ağır ödemek üzereydi. Neye uğradığını şaşıran gençleri iteleyerek araçlarına yolladı İsmail.
Bir süre sonra eve gittiklerinde, az önce terör estiren Abdullah’tan eser kalmamıştı, gayet sakin ve keyifli bir görüntü içindeydi. Koşarak kapıda karşılayan Buse’ye baktı önce, sonra, çok güzelsiniz küçük hanım dedi gülümseyerek. Buse zaten son derece cana yakın bir çocuktu, sanki kırk yıldır tanışıyorlarmış gibi, samimiyet kuruverdiler kısa zaman içinde.
Akşam yemeğinden sonra Abdullah at olmuş, Buse de prenses olarak İsmail’in önünde eğleniyorlardı. İsmail takıldı Abdullah’a, bana bak kızımı ayartmaya çalışma, Abdullah çocuklar gibi şen şakrak bir halde, sen unut onu artık, o benim kızım oldu dedi. Buse paylaşılamamaktan hiç şikayetçi değildi. Yaklaşık bir saat kadar eğlendiler, Buse öyle yorulmuştu ki, Abdullah’ın kucağında uyuyup kalmıştı. Yukarıya çıkarıp yatağına yatırdılar, ortak be, çok iyi yapmışsın dedi, İsmail neyi dedi, Buse’yi diyorum, ha evet, o benim hayatımdaki en anlamlı varlık dedi İsmail. Aşağıya indiler, bilardo masasının yanına geldiklerinde, oynar mıyız, dedi Abdullah, kocaman bir kahkaha patlattı İsmail, iyi de kardeş, sen bilmiyorsun ki, bu lafa çok bozulmuştu Abdullah, gel yenmezsem seni namerdim dedi.
Yarım saatlik bilardo maçını Abdullah kazanınca, İsmail takıldı, valla baya bir ilerleme var yani, ciddi oynasam yenemezdin ya, dedi. Bir kerede yenildiğini ve benim iyi olduğumu kabul et be ortak dedi Abdullah, gülüştüler…
Vakit gece yarısını gösteriyordu yatmak için odalarına çıktılar, birlikte çok güzel bir gece yaşamışlardı. İsmail silah seslerini duyduğunda saat sıfır üç sıralarıydı, fırladı yatağından, cam kenarından bahçeye baktı, bir sürü adam sağa sola koşuşturma içerisindeydi, bahçede can pazarı kurulmuştu.
Koridora koştu, Abdullah da koridordaydı, İsmail sol tarafı işaret etti, Buse’nin odasını, kendisi sağ tarafa yöneldi. Abdullah Buse’yi kucağına aldığında minik çocuk neler olduğunu anlayamamış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sus bebeğim, geçecek dedi Abdullah, İsmail’le göz göze geldiler, takip etmesini isteyen işareti aldığında, onun peşinden kucağında Buseyle birlikte ilerlemeye başladı. Alt katta çarpışmalar olduğu belliydi, Mazlum diye bağırdı İsmail, ses gelmedi, Mazlum koruma şefiydi Zehra’nın, birlikte arka merdivenden mutfak tarafına indiler, Buse hala ağlıyordu, İsmail yanağına dokundu, şimdi sessiz olmalıyız bir tanem, sessiz olursan sana bir çok oyuncak alacağım dedi, küçük kız başını salladı, Abdullah İsmail diye bağırdığında attı kendini yere İsmail ve iki el silah sesi duyuldu, birisi Abdullah’ın silahından çıkan kurşundu, diğeri karşı taraftan gelmişti, Abdullah omzunda bir sıcaklık hissetti.
İsmail iyi misin ortak dediğinde hiçbir şey olmamış gibi, evet dedi. Birlikte mutfaktan içeriye girdiklerinde, yerlerde yatan gencecik bedenlerle karşılaştılar. Kilerin kapısını açtı İsmail, çabuk girin içeriye dedi Abdullah’a, içeri girdiklerinde kapıyı kapatıp, kilitledi üzerlerinden. Abdullah tekmeledi içeriden kapıyı, ortak, ortak diye bağırdı ama nafile, İsmail çoktan gitmişti bile.
İsmail mutfaktan arka bahçeye çıktı, karşısına çıkan kim varsa devirdi yere, birisiyle karşılaştığında hiç beklemediği bir sürpriz onu bekliyordu…
Devam edecek…
Akşam saatlerinde hava kararmak üzereyken, çıktı iki kafadar holdingden, eve doğru yol alırlarken durdukları kırmızı ışıkta karşılaştıkları çocukları görünce, Abdullah cüzdanından bir tomar para çıkartıp verdi. Sevinçten çılgına dönen çocuklar koştururken, bağırdı arkalarından, hepsini kaptırmayın reisinize, en az İsmail kadar biliyordu sokaklarda yer alan kanun ve kuralları, kendisi de Anadolu’dan İstanbul’a kaçtığında, birkaç yıl yaşamıştı sokaklarda. Bu yaşantısı ona ömrünün sonuna kadar unutamayacağı tecrübeler kazandırmıştı. İkisi de aynı anda dalıp gitmişti yine geçmişe, arkadaki araçların korna sesleriyle kendine geldi İsmail, aynadan arkadaki araca bakarak, çatlama gidiyoruz diye seslendi.
Tam hareket etmek üzereyken, arka araçtan dışarıya çıkan üç kişiden birisi gelip, arabaya tekme vurdu. Bela geliyorum demez ortak diyen Abdullah, kaşla göz arasında arabadan inip, silahın namlusunu çocuğun ağzına sokmuştu bile, İsmail zor yetişti, kardeş tamam sorun yok, sakin ol dediğinde, genç çocuk yersiz kahramanlığının bedelini çok ağır ödemek üzereydi. Neye uğradığını şaşıran gençleri iteleyerek araçlarına yolladı İsmail.
Bir süre sonra eve gittiklerinde, az önce terör estiren Abdullah’tan eser kalmamıştı, gayet sakin ve keyifli bir görüntü içindeydi. Koşarak kapıda karşılayan Buse’ye baktı önce, sonra, çok güzelsiniz küçük hanım dedi gülümseyerek. Buse zaten son derece cana yakın bir çocuktu, sanki kırk yıldır tanışıyorlarmış gibi, samimiyet kuruverdiler kısa zaman içinde.
Akşam yemeğinden sonra Abdullah at olmuş, Buse de prenses olarak İsmail’in önünde eğleniyorlardı. İsmail takıldı Abdullah’a, bana bak kızımı ayartmaya çalışma, Abdullah çocuklar gibi şen şakrak bir halde, sen unut onu artık, o benim kızım oldu dedi. Buse paylaşılamamaktan hiç şikayetçi değildi. Yaklaşık bir saat kadar eğlendiler, Buse öyle yorulmuştu ki, Abdullah’ın kucağında uyuyup kalmıştı. Yukarıya çıkarıp yatağına yatırdılar, ortak be, çok iyi yapmışsın dedi, İsmail neyi dedi, Buse’yi diyorum, ha evet, o benim hayatımdaki en anlamlı varlık dedi İsmail. Aşağıya indiler, bilardo masasının yanına geldiklerinde, oynar mıyız, dedi Abdullah, kocaman bir kahkaha patlattı İsmail, iyi de kardeş, sen bilmiyorsun ki, bu lafa çok bozulmuştu Abdullah, gel yenmezsem seni namerdim dedi.
Yarım saatlik bilardo maçını Abdullah kazanınca, İsmail takıldı, valla baya bir ilerleme var yani, ciddi oynasam yenemezdin ya, dedi. Bir kerede yenildiğini ve benim iyi olduğumu kabul et be ortak dedi Abdullah, gülüştüler…
Vakit gece yarısını gösteriyordu yatmak için odalarına çıktılar, birlikte çok güzel bir gece yaşamışlardı. İsmail silah seslerini duyduğunda saat sıfır üç sıralarıydı, fırladı yatağından, cam kenarından bahçeye baktı, bir sürü adam sağa sola koşuşturma içerisindeydi, bahçede can pazarı kurulmuştu.
Koridora koştu, Abdullah da koridordaydı, İsmail sol tarafı işaret etti, Buse’nin odasını, kendisi sağ tarafa yöneldi. Abdullah Buse’yi kucağına aldığında minik çocuk neler olduğunu anlayamamış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sus bebeğim, geçecek dedi Abdullah, İsmail’le göz göze geldiler, takip etmesini isteyen işareti aldığında, onun peşinden kucağında Buseyle birlikte ilerlemeye başladı. Alt katta çarpışmalar olduğu belliydi, Mazlum diye bağırdı İsmail, ses gelmedi, Mazlum koruma şefiydi Zehra’nın, birlikte arka merdivenden mutfak tarafına indiler, Buse hala ağlıyordu, İsmail yanağına dokundu, şimdi sessiz olmalıyız bir tanem, sessiz olursan sana bir çok oyuncak alacağım dedi, küçük kız başını salladı, Abdullah İsmail diye bağırdığında attı kendini yere İsmail ve iki el silah sesi duyuldu, birisi Abdullah’ın silahından çıkan kurşundu, diğeri karşı taraftan gelmişti, Abdullah omzunda bir sıcaklık hissetti.
İsmail iyi misin ortak dediğinde hiçbir şey olmamış gibi, evet dedi. Birlikte mutfaktan içeriye girdiklerinde, yerlerde yatan gencecik bedenlerle karşılaştılar. Kilerin kapısını açtı İsmail, çabuk girin içeriye dedi Abdullah’a, içeri girdiklerinde kapıyı kapatıp, kilitledi üzerlerinden. Abdullah tekmeledi içeriden kapıyı, ortak, ortak diye bağırdı ama nafile, İsmail çoktan gitmişti bile.
İsmail mutfaktan arka bahçeye çıktı, karşısına çıkan kim varsa devirdi yere, birisiyle karşılaştığında hiç beklemediği bir sürpriz onu bekliyordu…
Devam edecek…