Grafikerliği NEREDE ve NASIL BİR EĞİTİM alarak öğrendiniz?

Rebel

Üye
Kayıt
16 Temmuz 2009
Mesaj
23
Tepki
0
hollanda da okuyorum.. ICT media design..
ilk senem.. hayirlisiyla ikiye gececem.. hala belli deil..
tum dersleri aldim flash haric.. bakalim nolcak..
 
Kayıt
18 Mayıs 2009
Mesaj
31
Tepki
0
Grafik Tasarım konusunda eğitim görmedim. Grafik tasarım bölümünü össye hazırlandığım yıllarda farketseydim hiç kuşkusuz kendimle alakasız bir bölüm seçmektense bu bölümü tercih ederdim.
Kendime grafiker diyemiyorum. Sırf ilanında çizim kursu verilir diye girdiğim bir firmada corel öğrenerek işe başladım. Grafik adına orada tek öğrendiğim program oldu. Başka da birşey katmadı bana. Sonra etiket firmasında işe başladım grafiker adı altında. Orada baskıyı, az buçuk tasarımı öğrendim (tasarım değil de kopyacılık desem daha iyi olur, araştırdıkça yaptığım şeye tasarım diyesim gelmiyor).
Yolun çok çok başındayım. Yol uzun ve zahmetli. Çevremde beni eğitecek bir usta yok. Herkes bildiğini sır gibi saklıyor. Araştırmaya ve meraka kalıyor herşey. Yine de bu şartlarda grafik tasarım adına her gün öğrenecek birşeyler buluyorum.
Uzatıp sıktıysam özür dilerim.
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
@tdesigner84
Alaylısınız... benim gibi.
Bazları alay etsede bende alaylıyım.
Boş verin benim gibi Alaya alın bunları...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@tdesigner84

Dürüst açıklamalarınız için teşekkür ederim.

Bu açıklamalarınız tasarım bilmeden kendilerini grafiker kabul edenlere örnek olmalı.

Bu arada ALAYLI kavramının nereden çıktığını bu sitede yazmıştım ama nedense insanlar okuduklarını unutuyor.

ALAY kelimesi askerlikteki tabur, tümen, bölük, alay gibi asker sayısına göre gruplandırmalardan oluşmuştur. Eskiden, Osmanlı zamanında Türk Ordusunda Harp Okulları ve Harp akademileri olmadığı için askerler ALAYIN içindeki gösterdikleri savaş başarılarına göre rütbe alır ve yükselirlermiş.

Daha sonra Harbiye Mektepleri açılınca subaylar iki bölüme ayrılmış. Mektep bitiren yeni tip subaylara MEKTEPLİ, mektep öncesi alaydan yetişen subaylara da ALAYLI denilmiş.

Şimdi günümüzde mektepli-alaylı subay farkı kalmamış, çünkü herkes mektepli subaydır.

Günümüzde Harp okuluna gitmemiş kimse istediği kadar savaş sanatını biliyorum dese ona SUBAY denmez.

Savaş sanatını okulunda okumamış kişiler SUBAY olamaz. Olsa olsa ER OLUR, Gerilla olur, MİLİTAN olur vs.

Çünkü silah kullanmayı bilmek başka şeydir, harp planları ve savaş stratejileri bilmek başka şeydir.

Aynı şey GRAFİK TASARIM OKULLARI İÇİN DE GEÇERLİDİR. Grafik tasarım eğitimi görmeyen ama program eğitimi gören kişiler, bilgisayar kullanabilir ama TASARIM PLANLARI ve TASARIM STRATEJİLERİ bilmez.

Harp (savaş) bir sanat mıdır? Harp Akademilerinde HARP OYUNLARI bölümü ve dersleri vardır. Tıpkı SATRANÇ OYUNU gibi düşmanın ne yapacağını önceden kestirip, ona göre HAMLE YAPMAK sanatı olan SATRANÇ da aslında bir SAVAŞ oyunudur.

Orada bile piyonlar vardır, yani erler vardır.

Kısacası Grafik Tasarım sanatı da aslında bir OYUNDUR, ve bu oyunun kuralları okullarda, mekteplerde öğretilir. Bu oyunun içinde renk oyunları, tipografi oyunları, denge ve kompozisyon oyunları vs gibi çok farklı oyunlar vardır.

Futbol okullarında bile dersler vardır. Ayağının dışıyla nasıl vurursan top nereye gider, falsolu vuruş nedir, hızlı gelen topu nasıl yumuşak olarak durdurursun gibi dersler verilir.

Eskiden bunları mahalle aralarında gençler kendi kendine öğrenirken şimdi yetenekli gençleri spor takımları alıp futbol okullarında eğitmektedir.

Grafikerlik de tıpkı böyledir.

Mektebinde okumamış grafikerlere ALAYLI GRAFİKER denmektedir. Bu grafiker tasarım bilmedikleri için veya tasarımı el yordamıyla kendi kendilerine öğrendikleri için grafikerlik mesleğinde kendilerine genellikle tasarım bilmeyen grafiker olarak sıfat vermektedirler.

Oysa grafiker dediğimiz kişinin yüzde yüz tasarım bilmesi lazımdır.

Yani savaş planları yapamayan subay subay değildir.

Müzikte herşey enstrüman çalmak değildir. Beste yapamayan sanatçı sadece ya keman çalar, ya da başkalarının bestelerini seslendirir.
Besteyi keman yapmaz.

Tasarımı da bilgisayar yapmaz. Program yapmaz.

İyi kemanla iyi beste, iyi programla iyi tasarım, iyi silahla iyi savaş yapılır. Ama bütün bunları da iyi eğitilmiş İNSAN YAPAR.

İyi eğitilmemiş bir insan eline geçirdiği bir aletin veya MESLEĞİN hakkını veremeyip üstelik o işin uzmanı olduğunu iddia ederse alay konusu olur.

Her işin başı eğitimdir.
Eğitimsiz grafikerler mektepte okuma imkanı bulamadıkları için grafik eğitimini okul dışı yerlerden ve internetten sağlama çabası içine girmişlerdir. Gerek internet üzerinden gerekse dersanelerde GRAFİK TASARIMI değil GRAFİK PROGRAMLARI öğretilmektedir.

İyi program bilen iyi tasarım yapar sanılmaktadır.

SİZ BUNUN BÖYLE OLMADIĞINI DÜRÜSTÇE İFADE ETTİNİZ.

Grafikerlikte de başkalarının bestelerini seslendirme işi karşımıza kopya tasarımlar olarak çıkmaktadır.

Kısaca çok önemli bir konuya büyük bir dürüstlükle ve açıklıkla temas etmişsiniz, aksini düşünenlere örnek olmasını temenni ederim. Tekrar teşekkür ederim.
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
Grafik; tarifi yapılmıştır.
Tasarım; tarifi yapılmıştır.
Grafiker; grafik tasarım yapan. tarifi yapılmıştır...
Çok ve uzun konuşamaya gerek hissetmiyorum. Profösör döktürmüş, döktürüken de dökülmüş.
Açıkça sen ne anlarsın tasarımdan demek istiyor. Okulunu oku gel diyor. birine cevap verirken birine sataşmadan edemiyor.
Sayın profösör, bunlar okulda öğrenilmiyor. Yoksa, vermemişse Mabut, neylesin Mahmut.

Polis sağ kolunu kaldırır!
- Ehliyet, ruhsat...
- Yok...
- Aşağı inin lütfen, işlem yapmam gerek.
- İşlem ne?
- Cezai işlem efendim.

Sonuç, ehliyetsiz araba kullanılmaz.
Peki sormak lazım şimdi bu adam araba kullanmasını bilmiyor mu?
Ben Ehliyet kursuna giderken bile araba kullanmasını biliyordum.
Ama, benden sonra ehliyet alanlara şehir içi ders verdim. Nasıl olacak şimdi?


Sonuç, ehliyetsiz araba kullanılmaz.
Peki, ehliyet soracak bir kurum mu var? Yok...
Olsaydı!... Alırdık...
Peki, alanlar...
Çoğu elime su bile dökemez.


Sonuç,
ehliyetsiz araba kullanılmaz.
Buradan hareketle isteyen istediğini anlar... kapasite meselesi.
Bunlar da gerçekten okulda öğretilmiyor.
Nasıl denir?
Yetenek,
Kabiliyet,
Özgüven,
Kavrama...
 

hastam

Üye
Kayıt
3 Eylül 2009
Mesaj
92
Tepki
0
Günlerce tartışılsa sonu gelmeyecek bir konu. Evet eğitim gerekli.
Ama diğer bir açıdan bakılırsa o zaman içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Nedir diğer açı?
Sinema, müzik ve spor (özellikle futbol) dallarında öyle insanlar çıktı ki; tabiri yerindeyse dünyayı salladılar. Ama bunların büyük bir çoğunluğu başarılı olduğu o konularda hiç eğitim almadılar. (Futbol okulundan yetişen kaç tane süper futbolcu tanıyosunuz?)
Ne kadar tartışsak elle tutulur bir sonuc çıkmayacak gibi görünüyor.
Hepinize saygılar.
Not: Asıl konu başlığına da değineyim. Kurşun harfler devrinden, mürettiplikten gelmeyim kısaca.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@hastam

Bu tartışma bu sitede onlarca defa yapıldı.

Program biliyorum öyleyse grafikerim adlı konu buna en güzel örnektir.

Sinema, müzik ve futbol konusunda DÜNYAYI SALLAYAN ALAYLILAR vardır.

Ama bu EĞİTİMİN ve MEKTEPLİ OLMANIN KÖTÜ BİR ŞEY olduğunu göstermez.
MEKTEPin ve EĞİTİMİN GEREKSİZ olduğunu hiç göstermez.

DÜNYAYI SALLAYAN MÜZİSYENLER içinde MEKTEPLİLER de vardır.
Ama bunları nedense görmek istemiyoruz.

Konu öyle bir noktaya getiriliyor ki, yetenekli olmak eğitimli olmaktan üstündür o halde eğitim önemsizdir.

Bir de şu soruyu soralım;
Güzel sanatlar okuluna yeteneksiz kişiler alınıp yetenekli hale mi getiriliyor? Yoksa yetenekliler seçilip onların yetenekleri mi geliştiriliyor?

Okul yetenek kazandırmaz. Yetenekli kişiyi yetenek sınavları aracılığı ile seçer, onun yeteneğini geliştirecek tarzda eğitim verir.

Ama dersaneler yeteneksiz kişilere de program öğretir.

Program öğrenirsen tasarımcı olursun yalanı ile müşteri toplar.

Son soru şudur;
Yetenekli birisi hiç okulunda okumayıp piyasada tecrübe edinse mi başarlı olur, yoksa aynı yetenekli kişi okulda eğitim aldıktan sonra piyasada tecrübe edinse mi başarılı olur?
 
Kayıt
3 Ağustos 2009
Mesaj
604
Tepki
74
Herkese merhaba,

Konuya, geçenlerde kaybettiğimiz, Ağa Han Mimarlık Ödülü sahibi Nail Çakırhan'dan bahsederek girmek istiyorum.

Ağa Han Mimarlık Ödülü, saygın bir ödüldür. Sanatçının yaptığı işlere bakılarak verilir. Nail Çakırhan'a, Akyaka'da kendi oturduğu ev baz alınarak bu ödül verilmiştir. Bilen bilir, kendisi önemli bir şairdir, ayrıca Nazım Hikmet'in de yakın arkadaşıydı.
Detaylara girmeyelim.
Yine geçenlerde, bir televizyon kanalında, kendisi ile yapılmış bir röportajı izlemiştim. Konuyu Ağa Han Ödülü'ne getiren muhabir, "Mimarlık eğitiminizi nereden aldınız? Hangi okulu bitirdiniz?" diye sorunca aldığı cevaba dikkat edin:
"Ne okulu? Ben mimarlık eğitimi almadım ki!"
Mimarlık gibi son derece disiplinel bir konuda, eğitimini almadan, dünyaca saygın bir ödülü alan bu sanatçımızın başarısı, "Sanat yapacaksan, mektebine git" diyen, okuluna gitmeden biryerlere gelmeye çalışanları, "alaylı!" diye aşağılayanlara iyi bir yanıttır. Kendi kendisini geliştirip, başarıları kanıtlanan pek çok insanı, okulunu oku(ya)madığı için küçümseyen kimseler, sanat okumuş, ama sanattan nasibini almamış kimselerdir. Sanatçı, tabii ki kendine güveni olmalıdır. Ama bu kendine güvenin sınırı çoğu zaman kibir ile içiçe girmemelidir.

Gelelim eğitim meselesine.
Geçmiş yıllardaki bir çerez reklamında Cem Yılmaz ne diyordu?
"Eğitim şart!"

Eğitim tabii ki gereklidir. Özellikle okullarda verilen sistematik bilgi, oldukça değerlidir. Kişi, özellikle işini seven kişi, kendisini okulu olmadan da pekala geliştirebilir. Bir tıp eğitimi, mühendislik eğitimi için bu durum geçerli olmayabilir ama resim, grafik, fotoğraf.. (hatta mimarlık gibi!) konularda okuyarak, araştırarak, kendisini geliştirebilir. Sanat tarihi'ni okuyanlar, böyle destansı kişilerin hayatlarına tanık olmaktadırlar. Hem uzak geçmişte, hem de Nail Çakırhan örneği gibi yakın geçmişte örnekleri çoktur. Sergisini açan ressam veya fotoğrafçı, eserlerinin altına diploma numarasını mı yazmalı?
Ya da tersinden bakalım. Diploması olan herkesin işleri güzel midir? Ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz sözü boşuna mı söylenmiştir?
Kişisel olarak, diploması olup, istikrarlı olarak kötü işler üreten pek çok tasarımcı gördüm.
Diploması olup, gayet başarılı işler üretenleri de gördüm.
Ve nihayet diploması olmayan, ama gayet güzel işler üretenleri de gördüm.
Tabii ki diploması olmayan, sıradan ve kötü işler üretenleri de..

Bu saptamalardan, sonucu lütfen siz çıkarın. Ya da başka bir önermede bulunun.

Yok, hayır, olamaz, bu işi diploması olmayanlar asla yapamaz, yapmamalı diyenlerin bu sözleri, "Bu işi sadece biz biliriz, işte kapı gibi de diplomamız var!" diyerek bu mesleği elitist bir havaya sokmaktadırlar. Kendilerine akıllarınca bir sınıf yaratmaya çalışmaktadırlar.

Diploman varsa, yaptığın herşey, güzeldir.
"mi acaba?"

Okul kavramını kimse küçümseyemez. Buna ben de dahilim. Sistematik bir bilgi, bize zaman kazandırır. Konuları derinlemesine incelememize yardımcı olur.

Yetenek, yapısaldır. Eğer sizde bu ışık yoksa, diploma, duvarda asılı duran kağıt parçasıdır.
Bilgi, artırılabilen, üst üste konabilen bir şeydir. Bunu okulla düzenli olarak alırsınız, ya da kendinizi geliştirerek çabayla da alırsınız. Okuldaki süreç de kuşkusuz böyle bir çabadır, ama okul dışındakiler, daha çok çaba sarfetmelidirler.

Demek ki, işimizi öğrenmek için çok çalışacağız, çok okuyacağız, çok araştıracağız, çok gözlemleyeceğiz.

Daha güzel işler yapmak için çabalarken, önünüze çıkıp "hani diploman?" diyenlere güzel işler yaparak cevap veriniz. En kötüsü, "göster diplomanı, işe başla" diyecek patronlardır. Allah hepimizi bunlardan korusun. Çok şükür ki, işverenlerin önemli bir kısmı, prodüktiveye bakar. Yani verimlilik.. İşini en iyi şekilde yapıyorsan, sen bu işin profesörüsün.

Haa, bu işin profesörü isen, karşılığını da söke söke almalısın! İster alaylı ol, ister mektepli.Bu da ayrı bir konu.

Efendim, şimdi biz diploması olanlar, boşuna mı okuduk, dirsek çürüttük?. Boşuna mı ailemizin, ülkemizin kaynaklarını tükettik?

Tabii ki hayır. Karşınızda sözdiziminde bulunan ben, bu şekilde katagorize olmaya karşıdır. Okumak, hele hele üniversite havasını solumak dünyanın en güzel şeylerinden biridir. Diplomanız, sizin taşları üst üste koyarken destek aldığınız yapınızdır. Hangi taşı nereye koyacağınız sizin derslerinizde vardır. Diplomanıza son derece saygılıyım. Ama insan bilgi sahibi oldukça kuşkucu olur. Sosyal, siyasal, iktisadi ve de sanat eğitimini üniversite veya yüksek okul düzeyinde alan herkes, birşekilde bazı hocalarıyla ters düşmüştür. Bazen, hocalarına karşı, haklı bile olmuşlardır..Tartışmışlardır, hocalarını bile geliştirmişlerdir. Öte yandan, öğrendiklerimizin pek çoğu, okul sonrası edindiğimiz bilgilerdir.
Diplomamız olsa bile kendimizi sürekli geliştirmeliyiz, yukarıda diplomasızlar için önerilerim sizin için de geçerlidir: "Daha çok okumak, daha çok araştırmak, daha çok gözlemlemek..." Benim diplomam var, ben her şeyi bilirim derseniz, Nail Çakırhan gibi birileri gelir, bütün ödülleri siler, süpürür, siz de diplomanıza bakar, bakar, bakarsınız!

Asla hiç kimseyi küçümsemeyeceksin!
Asla bir elit gibi diplomanı öne çıkarmayacaksın!
Yaptığın başarılı işlerle sen övüneceksin!
Asla ben herşeyi bilirim demiyeceksin!
Emekli oluncaya kadar, belki de sonrası için bile, sürekli okuyacak, araştıracaksın!

Okullardaki eğitimin kalitesi için ise başka bir gün yeniden buluşacağız.

Herkese başarılar

Tuncer ÖZKAN


Not:
Bu makale, daha önce başka bir yerde, ama aynı amaçla tarafımdan yazılmıştır. Buraya oradan alıntılanmıştır.
 

hastam

Üye
Kayıt
3 Eylül 2009
Mesaj
92
Tepki
0
"Yetenekli kişilerin eğitim almasına gerek yok" gibi algılamışınız yazımı ama aslında o değil demek istediğim. Elbetteki eğitim ile yeteneğini insan çok iyi kullanabilecek hale gelecektir.
Ama bütün eğitim alanlar birer dahi olarak mı çıkıyorlar eğitim kurumlarından! Siz de taktir edersiniz ki hayır. Kişi isteyip, idealini hedefledikten sonra bu işi başarıyor. Ha o eğitim almadan mı başarıyor. O da hayır. Bu çeşitli yollardan oluyor. Genelde usta çırak ilişkisi, veya araştırma, soruşturma, deneme-yanılma vs. gibi çoğaltabiliriz örnekleri. Örneğin nota bilenler yanlız konservatuar hocaları mı? Nota öğreneceksem ben bunu ne yapar eder öğrenirim. Veya bir enstrüman çalmak istiyorsa kişi, yeter ki kafasına koysun.
Size bir genç gelse bana bu işi öğret dese; "Hayır benim öğrettiklerimle bişe olamazsın" diyebilir misiniz? Kesinlikle "Bir Yüksek Öğrenim Kurumuna" gitmen lazım der misiniz? Derseniz de doğru mu olur? Neden siz de bir kişiye tasarım öğretemiyesiniz? Bu işi sadece (eğitim işi) okullardaki hocalar mı biliyor veya onların tekelinde mi?
Kısacası kişi istedikten sonra başarıyor. Önemli olan bu.
Son sorunuzda tabiki yerden göğe kadar haklısınız. Ama dediğim gibi her eğitim alan da süper değil. Ben bu memlekette "Babanın kalemi" ibaresini tahtaya "Babayin kalemi" şeklinde yazan ilköğretim öğretmenleri de gördüm hocam. İşte o da eğitimli (!).
Bence tartışmayla sonu gelmeyecek bir konu benim kanaatimce.
Saygılarımla.
 
Yukarı Alt