Herkese merhaba,
Konuya, geçenlerde kaybettiğimiz, Ağa Han Mimarlık Ödülü sahibi Nail Çakırhan'dan bahsederek girmek istiyorum.
Ağa Han Mimarlık Ödülü, saygın bir ödüldür. Sanatçının yaptığı işlere bakılarak verilir. Nail Çakırhan'a, Akyaka'da kendi oturduğu ev baz alınarak bu ödül verilmiştir. Bilen bilir, kendisi önemli bir şairdir, ayrıca Nazım Hikmet'in de yakın arkadaşıydı.
Detaylara girmeyelim.
Yine geçenlerde, bir televizyon kanalında, kendisi ile yapılmış bir röportajı izlemiştim. Konuyu Ağa Han Ödülü'ne getiren muhabir, "Mimarlık eğitiminizi nereden aldınız? Hangi okulu bitirdiniz?" diye sorunca aldığı cevaba dikkat edin:
"Ne okulu? Ben mimarlık eğitimi almadım ki!"
Mimarlık gibi son derece disiplinel bir konuda, eğitimini almadan, dünyaca saygın bir ödülü alan bu sanatçımızın başarısı, "Sanat yapacaksan, mektebine git" diyen, okuluna gitmeden biryerlere gelmeye çalışanları, "alaylı!" diye aşağılayanlara iyi bir yanıttır. Kendi kendisini geliştirip, başarıları kanıtlanan pek çok insanı, okulunu oku(ya)madığı için küçümseyen kimseler, sanat okumuş, ama sanattan nasibini almamış kimselerdir. Sanatçı, tabii ki kendine güveni olmalıdır. Ama bu kendine güvenin sınırı çoğu zaman kibir ile içiçe girmemelidir.
Gelelim eğitim meselesine.
Geçmiş yıllardaki bir çerez reklamında Cem Yılmaz ne diyordu?
"Eğitim şart!"
Eğitim tabii ki gereklidir. Özellikle okullarda verilen sistematik bilgi, oldukça değerlidir. Kişi, özellikle işini seven kişi, kendisini okulu olmadan da pekala geliştirebilir. Bir tıp eğitimi, mühendislik eğitimi için bu durum geçerli olmayabilir ama resim, grafik, fotoğraf.. (hatta mimarlık gibi!) konularda okuyarak, araştırarak, kendisini geliştirebilir. Sanat tarihi'ni okuyanlar, böyle destansı kişilerin hayatlarına tanık olmaktadırlar. Hem uzak geçmişte, hem de Nail Çakırhan örneği gibi yakın geçmişte örnekleri çoktur. Sergisini açan ressam veya fotoğrafçı, eserlerinin altına diploma numarasını mı yazmalı?
Ya da tersinden bakalım. Diploması olan herkesin işleri güzel midir? Ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz sözü boşuna mı söylenmiştir?
Kişisel olarak, diploması olup, istikrarlı olarak kötü işler üreten pek çok tasarımcı gördüm.
Diploması olup, gayet başarılı işler üretenleri de gördüm.
Ve nihayet diploması olmayan, ama gayet güzel işler üretenleri de gördüm.
Tabii ki diploması olmayan, sıradan ve kötü işler üretenleri de..
Bu saptamalardan, sonucu lütfen siz çıkarın. Ya da başka bir önermede bulunun.
Yok, hayır, olamaz, bu işi diploması olmayanlar asla yapamaz, yapmamalı diyenlerin bu sözleri, "Bu işi sadece biz biliriz, işte kapı gibi de diplomamız var!" diyerek bu mesleği elitist bir havaya sokmaktadırlar. Kendilerine akıllarınca bir sınıf yaratmaya çalışmaktadırlar.
Diploman varsa, yaptığın herşey, güzeldir.
"mi acaba?"
Okul kavramını kimse küçümseyemez. Buna ben de dahilim. Sistematik bir bilgi, bize zaman kazandırır. Konuları derinlemesine incelememize yardımcı olur.
Yetenek, yapısaldır. Eğer sizde bu ışık yoksa, diploma, duvarda asılı duran kağıt parçasıdır.
Bilgi, artırılabilen, üst üste konabilen bir şeydir. Bunu okulla düzenli olarak alırsınız, ya da kendinizi geliştirerek çabayla da alırsınız. Okuldaki süreç de kuşkusuz böyle bir çabadır, ama okul dışındakiler, daha çok çaba sarfetmelidirler.
Demek ki, işimizi öğrenmek için çok çalışacağız, çok okuyacağız, çok araştıracağız, çok gözlemleyeceğiz.
Daha güzel işler yapmak için çabalarken, önünüze çıkıp "hani diploman?" diyenlere güzel işler yaparak cevap veriniz. En kötüsü, "göster diplomanı, işe başla" diyecek patronlardır. Allah hepimizi bunlardan korusun. Çok şükür ki, işverenlerin önemli bir kısmı, prodüktiveye bakar. Yani verimlilik.. İşini en iyi şekilde yapıyorsan, sen bu işin profesörüsün.
Haa, bu işin profesörü isen, karşılığını da söke söke almalısın! İster alaylı ol, ister mektepli.Bu da ayrı bir konu.
Efendim, şimdi biz diploması olanlar, boşuna mı okuduk, dirsek çürüttük?. Boşuna mı ailemizin, ülkemizin kaynaklarını tükettik?
Tabii ki hayır. Karşınızda sözdiziminde bulunan ben, bu şekilde katagorize olmaya karşıdır. Okumak, hele hele üniversite havasını solumak dünyanın en güzel şeylerinden biridir. Diplomanız, sizin taşları üst üste koyarken destek aldığınız yapınızdır. Hangi taşı nereye koyacağınız sizin derslerinizde vardır. Diplomanıza son derece saygılıyım. Ama insan bilgi sahibi oldukça kuşkucu olur. Sosyal, siyasal, iktisadi ve de sanat eğitimini üniversite veya yüksek okul düzeyinde alan herkes, birşekilde bazı hocalarıyla ters düşmüştür. Bazen, hocalarına karşı, haklı bile olmuşlardır..Tartışmışlardır, hocalarını bile geliştirmişlerdir. Öte yandan, öğrendiklerimizin pek çoğu, okul sonrası edindiğimiz bilgilerdir.
Diplomamız olsa bile kendimizi sürekli geliştirmeliyiz, yukarıda diplomasızlar için önerilerim sizin için de geçerlidir: "Daha çok okumak, daha çok araştırmak, daha çok gözlemlemek..." Benim diplomam var, ben her şeyi bilirim derseniz, Nail Çakırhan gibi birileri gelir, bütün ödülleri siler, süpürür, siz de diplomanıza bakar, bakar, bakarsınız!
Asla hiç kimseyi küçümsemeyeceksin!
Asla bir elit gibi diplomanı öne çıkarmayacaksın!
Yaptığın başarılı işlerle sen övüneceksin!
Asla ben herşeyi bilirim demiyeceksin!
Emekli oluncaya kadar, belki de sonrası için bile, sürekli okuyacak, araştıracaksın!
Okullardaki eğitimin kalitesi için ise başka bir gün yeniden buluşacağız.
Herkese başarılar
Tuncer ÖZKAN
Not:
Bu makale, daha önce başka bir yerde, ama aynı amaçla tarafımdan yazılmıştır. Buraya oradan alıntılanmıştır.