Bu adamı hiç sevmedim, ayağımıza dolaşacak, icabına bakmak lazım dedi. İsmail, çok kızmıştı bu söze, dudaklarını ısırdı, kardeş, devlete kurşun sıkmak bize yakışır mı, bunu duymamış olayım, biz terörist değiliz, sadece ölmesi gerekenler ve bunu hak edenler ölecek ama bu ölenler içinde, bilerek ve isteyerek tek devlet görevlisine bile sıkmayacağız dedi.
Abdullah, gemileri yaktığımızı düşünmüştüm, olsun dedi İsmail, bu ülke bizim, bu devlet ve polislerde bizim, konu kapanmıştır kardeş, bir daha açılmasını da istemiyorum diyerek, elini Abdullah’ın omzuna attı, biz ne olduğumuzu ve ne için çarpışacağımızı asla unutmayacağız değil mi, dedi. Abdullah derin bir nefes aldı ve peki, haklısın, dedi.
Öğle saatlerinde bu gerginlikler yaşanırken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü boş durmuyor Williams Borken’in sahibi veya ortağı olduğu özel kolejler ve dershaneler didik didik aranıyor ve inceleniyordu.
Haydi, kalk gidelim, aklıma bir şey geldi dedi İsmail, kalktılar birlikte, Abdullah sormamıştı nereye gidiyoruz diye, biliyordu, İsmail aklına bir şey geldi mi, hemen yapmak ister ve sorulan soruları hiç sevmezdi.
Kısa bir yolculuk sonrası çok güzel bir yerde bulunan oto plazanın önünde durdular. Abdullah’ın boş bakışlarını gören İsmail, yok burası değil, sadece biraz bilgi alalım, Halit sevdiğim bir arkadaşım ve iş hakkında bize bilgi verir dedi.
Halit, İsmail’in araba aldığı ve kısa sürede çok samimiyet kurduğu bir arkadaşıydı. Yaklaşık iki saat kadar kaldılar Halit’in yanında, akıllarına gelen her soruyu sorup, yeterli derecede cevapları aldılar. Dışarı çıktıklarında, nasıl, yapabilecek miyiz, dedi Abdullah, arabanın kontağını çevirmekte olan İsmail, kardeş, işe iyi kaptırdın kendini diye gülümsedi, valla kaptırdım ortak diye güldü Abdullah.
Şimdi, bize uygun bir yer bulalım ve gerekli işleri başlatalım dedi İsmail. Telefonunu aldı eline ve holdingden Mesut’u aradı, o bu işleri en iyi şekilde organize edecek olan kişiydi, ne istediğini, neler yapılması gerektiğini kısaca anlattı. Mesut, bu işleri on beş gün içinde halledebiliriz efendim dediğinde, İsmail, bir hafta dedi, anladım efendim demek zorunda kalan Mesut, şaşkın bir şekilde personelini toplantıya çağırdı.
Öğle saatlerinde, İstanbul’un en güzel yerlerinden birisi olan Bağdat caddesi üzerinde, beş katlı bir yer buldular ve telefonla arayarak sahibiyle görüştüler. Uçuk bir rakam isteyen yer sahibine, istediği miktarı yazdı verdi İsmail, hayırlı olsun dedi. Adam çok şaşırmıştı, böyle yağlı bir müşteriyi bulduğu içinde çok keyifliydi. İsmail ve Abdullah kısa zaman içerisinde önemli olan yer konusunu çözmüşler, işi başlatmışlardı.
Mesut’u tekrar arayan İsmail adresi verdi ve gerekenlerin hemen yapılmasını söyledi. İkindi ezanı okunurken tekrar holdinge gelen İsmail ve Abdullah oldukça yorulmuşlardı. Yemek salonunda yemeklerini yediler ve ofise indiler.
Ofiste uzun zamandır açılmayan televizyonun kumandasını eline alan Abdullah, haber kanallarından birisini açtı. Ortalık Williams Borken haberlerinden geçilmiyordu, Abdullah helal olsun, temiz iş çıkardı kim yaptıysa dediğinde, evet, gerçektende temiz iş çıkardılar, bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir artık dedi. Anlaşılan, bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmayacaktı Abdullah’a, bu ona olan güvensizliğinden değil, sadece anlatmak istemeyişindendi.
Aklına Zehra geldi, arayıp bir kaç dakika görüştüler, Zehra, komiser hakkında birkaç soru sordu, İsmail endişe etmemesi gerektiğini ve rahat olması gerektiğini iletti. Telefonlarının dinlendiğinden ikisinin de haberi yoktu…
Devam edecek…