Sayın Özkan,
Konu dağılmasın diye maddeler halinde cevap yazmakta fayda görüyorum.
1-İddia ettiğiniz gibi; ben sizi kimseye HEDEF GÖSTERMEDİM. Hedef göstermek kelimesi çok sakat ve tehlikeli bir kelimedir. Ben kimseyi kimseye hedef gösterecek kadar küçülmedim, ben karşımdaki ile direkt olarak tartışırım. Ancak; benim tarafınızdan eleştirilmiş olmama sazan gibi atlayıp vaziyetten vazife çıkartan fırsatçılara , bana doğrudan hitap edemeyip kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diyerek ortaya konuşan kişilere ya da kendilerine ait sitelerde benimle ilgili olur olmaz desteksiz atıp bana cevap hakkı vermeyenlere karşı savunma amacıyla; doğruları dile getirmek amacıyla; değindiğim, temas ettiğim, işaret ettiğim ve dikkat çektiğim yerler ve anlar olmuştur. Bu anlarda bile onlar; diyalog tarzında itiraz edecekleri yerde; "saldırı var", sataşma var", hakaret var" feryatları ile tartışmada yenemediklerini tartışma dışı güçlerle ve maksatlarla alt etmeye çalışmaktadırlar. Değinmeye "sataşma", ima etmeye "saldırı", eleştiriye "hakaret" , hicive "aşağılama", tavsiyeye "tehdit" diyerek SUÇ İCAT ETMEKTE ve SUÇLAMA GEREKÇESİ OLUŞTURMAK İSTEMEKTEDİRLER. Hatta bunların bazıları, mağduru oynayarak kafasına baston yemiş kişi, kafası yarılmış kişi, namusunu koruyan kişi, fikir eseri çalınmış kişi vs gibi rumuzlarla üye olarak kendi saldırganlıklarını gizleme ve karşı tarafa saldırganlık suçu atma çabası içindedirler. Siz 12 Eylul kuşağı diyorsunuz. Aramızda öyle 12 Eylul kuşağından adamlar var ki, sisteme karşı mücadele ettiğini iddia ettiği halde sisteme karşı mücadele eden arkadaşlarını olmadık şahsi kompleksleriyle sisteme ispiyon etmek için türlü bahaneler aramakta ve zorlama gerekçeler yaratmaya çalışmaktadırlar.
2-Siz 12 Eylul kuşağı olabilirsiniz, 12 Eylul kuşağı korkusuz mu olur bilemem ama kültürsüz olmaz. Bu kuşak kelimeleri yerli yersiz kullanmaz. Özellikle ÇANAK SORU deyiminiz yanlıştı ve birilerine ÇANAK TUTTU. Aslında siz çanak soru deyiminizle beni birilerine HEDEF GÖSTERDİĞİNİZ HALDE ben size beni hedef gösterdiniz demedim, siz nasıl oluyor da sizi hedef gösterdiğimi söylüyorsunuz anlamadım.Siz tuzak soruya çanak soru diyorsunuz.Hedef göstermek diye bir deyim kullanıyorsunuz. Bunlar hep durum ve eylemlere uymayan yanlış kullanılmış kelimelerdir. 12 Eylul kuşağına mensup olmakla övünen kişiler önce kelime ve kavramları doğru kullanmalı, meramını doğru anlatmalı, HERŞEYDEN ÖNCE DOĞRU DÜŞÜNEBİLMELİDİR. Doğru düşünemeyen adam kelimeleri de doğru seçemez. Sizde bu konularda sıkıntılar var.
3-Sizdeki bu sıkıntılar nedeniyle benimle sürtüşmekte olan kişiler sizi de eleştirmişlerdir. Onların sizin yazdıklarınıza muhalefet etmelerini eğer benim sizi hedef göstermem gibi saçma bir sebebe bağlıyorsanız, çok vahim bir yanılgı içine girmiş olur ve kendi fikirlerinizdeki TEMEL yanlışlıkları görememiş olursunuz. ONLAR SİZİ HEDEF GÖSTERDİĞİM İÇİN DEĞİL, bu sitenin GERGİN ve ASABİ bir SİTE olmasından DEĞİL, tümüyle sizin FİKİRLERİNİZİN ONLARA TERS GELMİŞ OLMASINDAN SİZİ ELEŞTİRDİLER.
4-Zaten sizin ilk mektubunuzdaki GRAFİK SANAT değildir, ZENAATTIR, ISMARLAMA SANAT; SANAT OLMAZ vs. gibi yazdıklarınızın tümüne katılmadığımı baştan belirtmiştim. Sizin mantığınıza göre Sixtin Şapelinin tavan resimlerini yapan Mikelanj da tümüyle Papanın dediklerini yapan, ısmarlama iş çıkartan zenaatçıdır ve sanatçı değildir. Siz sanatçının özgür ve bağımsız olmasını Picasso gibi, Vangogh gibi olmasını örnek gösteriyorsunuz ve tabiri caizse sanatçı dediğin sanat idealleri uğruna aç yaşamalı ve aç ölmelidir tezini savunuyorsunuz. Siz 12 Eylul kuşağı olmakla övünüyorsunuz ama, bunu ne yazık ki Emperyalist Batı kültürü de böyle söylüyor. BU söyleminizle gıdasını sadece galericilikten ve koleksiyonculuktan alan, ve resim sanatının ürünlerini borsa gibi, değerli kağıt gibi sadece menkul değer olarak gören, ressamı değil aracıyı doyuran kapitalist sanat anlayışını savunuyorsunuz ama farkında değilsiniz. Manüplasyonlara dayanan ve sanat piyasasını da ressamların değil, sanat simsarlarının ve aracıların oluşturduğu bu KAPİTALİST zihniyeti; 12 Eylulün sol romantizmi ile burada savunmazsınız.
5- Bu bakımdan; kişisel düşmanlıklar bir yana, ideolojik tutarlılık bir yana diyorum ve sizi eleştiren iki kişinin size karşı yazdıklarını bir çok şeyde haklı olduklarını burada dürüstçe ifade etmek zorundayım. Ben de yazmış olsam, onlarınkine yakın şeyler yazardım ve onların bu eleştirilerinin sizi hedef göstermemle ilgisi yoktur, SİZİN YANLIŞ FİKİRLERİNİZ SİZİ HEDEF GÖSTERMİŞTİR. KABAHATİ BAŞKASINA ATMAYINIZ. HEDEF ŞAŞIRTMAYINIZ.
6-Ben bu sitede özellikle Emine hanıma yazdığım bir destek yazımda Emperyalist kültürün; sanat tarihini nasıl 3 şekilde çarpıttığını tek tek anlattım. Onu okuyunuz. Sanatı üretimden kopartan sanat anlayışı 12 Eylul kuşağının sanat anlayışı olamaz. Klisenin istediği resimleri kendi sanat gücü ile resmeden Mikel Anj'ın yanında 40 kişi çalışıyordu ve onun atalyesi O GÜNÜN EN BÜYÜK REKLAM AJANSIYDI!!! Mikel Anj; art direktördü; freskoları hazırlayan sıvacılar vardı, Mİkelanj figürlerin dış çizgilerini yağlı kağıda çizer, çırakları o çizgileri ıslak sıvaya aktarır, dış kontürlerini çizer, ten rengi astarlarını atar, son rotuşlar için usta MikelAnjı çağırırlardı. Onun çırakları kalfaları bu günün grafikerleri, Mac Operatörleriydi. Ben boşuna bas bas bağırmıyorum, Reklam ajansı EKİP İŞİDİR diye. Boşuna feryad etmiyorum ben; İŞ İSTASYONU gibi HERŞEYİ TEKBAŞINA YAPAN GRAFİKER TİPİNİ İCAD ETTİLER: SÖMÜRÜYÜ KATMERLEŞTİRDİLER diye. Bazı SAF GRAFİKERLER; grafiker hem Kaptan hem Tayfa, hem dümenci, hem çımacı olmalıdır diyorlar ve bu sömürüyü olumluyorlar. Kısaca; Mİkel Anj, Leonardo vs o gün büyük sanatçılardı ve o gün büyük iş yapıyorlardı ve o günün GÖRSEL İLETİŞİM SANATÇILARIYDI ve o günün REKLAM AJANSI PATRONLARIYDI. Bir başka benzetmeyle; içinde 200 kişi çalışan, karakalem ressamı, background ressamı, computer graphic animatörü, senaristi vs bulunan Hanna Barbara veya Walt Disney çizgi film Studyoları gibi bir iş yeriydi Mikel Anjın atölyesi. Bütün işleri tek başına Mikel Anj yapmazdı.BU konu bitmiştir !
7-Senin özgür sanatçı dediğin ömrünü aç geçiren bir çok sanatçı da eserlerini satılsın diye sergiler. En özgür ressamın bile SATIŞ YAPMA, ESERİNİ SATMA GAYESİ vardır. Bu da bir çeşit piyasayı göz önünde bulundurarak eser üretme endişesini getirir ve nihayetinde sipariş üzerine sanat yapma noktasına kadar ilerler. En avangard (öncü) ressamlar bile yaptıklarını karyola altında saklayıp, kendileri ölünce servet olacaklar diye eserlerini kimselere göstermemezlik etmezler. BU bakımdan karpuz sergisi ile resim sergisi arasında fark yoktur ve hepsinin bir piyasası, bir müşterisi vardır. ( Grafik sanatı ise resim sanatını GALERİ DUVARLARINDAN KURTARIP HALKIN ELİNE KADAR ULAŞTIRMIŞTIR)... Bütün sanat eserlerinin BİR ÜRETİM SÜRECİ, ÜRETİM İLİŞKİLERİ vardır. Önemli olan bu süreci kimin belirlediğidir. BU üretim ilişkileri, süreci sırasında artık değerin (karın) kimin cebine gittiği, kimin sömürülüp kimin sömürdüğü önemlidir. ÖLÇÜ BU OLMALIDIR. Bu gelir ve kazancı, bu OYUNU KİM BELİRLİYOR? MESELE BUDUR !!! Eğer ressamlar veya resim tüketicileri belirliyorsa başkadır. Sanat simsarları belirliyorsa başkadır. (DEVLET BELİRLİYORSA BAŞKADIR. Aslında bu konu SANAT ve İDEOLOJİ konusu kapsamındadır). Çiftçinin ürettiği patlıcanı denize döken aracı kabzımallar ile, bir sanatçının eserinin değerini biçen galerici mafyası aynıdır. (Bunu görmek için 12 Eylul öncesinin kültürü gereklidir.) Çiftçiler birlik olsa böyle olmaz. Ben bu nedenle GRAFİKERLER GRAFİK PİYASASINI BELİRLEMEKTE SÖZ SAHİBİ OLMALIDIRLAR, bugün grafik piyasası tümüyle grafikerlerin dışındaki güçler tarafından belirleniyor diye BİRLİK ÇAĞRILARI yayınlıyorum. Bu konuda yeterince aydınlandığınızı ümid ederim.
8-"AZİZ" meselesi; Bana "vaaz veriyorsun" dediler. Hatta verdiğim vaazların yanlışa hizmet ettiğini ima ederek, Hristiyan Papazı, Haçlı seferlerinin kışkırtıcısı Papaz Lermit adını taktılar bana. Bunu diyenler, ben onlara hakaret etmişim gibi bana hakaret davası açtılar. Şimdi siz de "aziz" diyorsunuz bana. Gençler de "hoca" diyor, hocam diyor saygı gösteriyor. Sizin aziz deyimizi İLAHİ DOĞRULARI SÖYLEYEN din büyüğü olarak alıyorum.
9-Siz Tuncay Özkan'ın yakını mısınız diye sormamda ne sakınca var? Çağla soyadı taşıyan biriyle benim akraba olup olmadığımı sorsanız, ben sizin gibi alınganlık göstermem. Üstelik Sizin sadece soyadınız aynı değil isimleriniz de çok yakın ve sanki kardeş ismi gibi. Biri Tuncay, diğeri Tuncer... Soyadı tıpa tıp aynı, isimlerde ise 4 harf aynı. Böyle olunca siz Tuncay Özkan'ın yakını mısınız sorusu herkesin aklına gelebilir. Ne var bunda alınacak? Siz bana çanak soru kelimesinden alındınız Faruk bey diyorsunuz ama, siz maaşallah alınganlık konusunda herkesi geçiyorsunuz. Bilirsiniz hırsız olan herkesi hırsız sanırmış. Ayrıca Tuncay Özkan aslanlar gibi adam. 12 Eylul kuşağının utanmaması gereken, gurur duyması gereken bir adam... Bunu niye bu kadar büyüttünüz ve cevap vermek istemediniz, anlamadım.
10-Bu sitede arkadaş bulmaya çalıştığımı söylüyorsunuz. Yine kendi yapmak istediklerinizi ben yapıyormuşum gibi gösterdiniz. Burası arkadaş edinme sitesi değil, grafikerlik öğrenmek isteyen kişilerin gelip hiç bir ücret ödemeden grafikerliğin sadece teknik yanlarını öğrenmeye çalıştıkları ve bedavadan görsel döküman indirdikleri, kendi kendilerini eğitmeye çalıştıkları bir site... Ben de onlara sizin deyiminizle "aziz"lik ederek daha teorik konularda öğreticilik yapmaya çalışıyorum. Aziz mertebesinde öğretmenlik yapan bir kişinin aynı zamanda arkadaş edinmeye çalıştığını düşünmeniz, bence çelişki. Dediğim gibi doğru kelimeler doğru fikirlerden çıkar. Sizin yazdıklarınız çelişkilerle dolu ve yazdıklarınızın büyük bir çoğunluğuna katılmam mümkün değil.
11-Yazışmalar sayenizde konudan uzak noktalara gitti. Yanınıza oturan müşteriden emir almaktan memnun musunuz? konusuna vereceğiniz cevapları bekliyoruz. Vereceğiniz cevaplarda ilk mektubunuzda bahsettiğiniz KURUM OMNİOGRAMLARI bahsine girseniz de olur. Ticarethane örgütlenme şemalarının gösterdiği değişikliklere göre de açıklasanız olur. Grafik mesleği sanat değil zenaattır, zenaat ise esnaflıktır, esnaflıkta müşteri velinimettir, müşterinin dediği olur şeklinde açıklasanız da olur. Artık art direktör kalkmıştır, yerine müşteri oturmuştur deseniz de olur. Bizim her diyeceğinize saygımız ve vereceğimiz cevabımız vardır, yeter ki konu içinde kalalım. Yeter ki konu ile ilgili yazınız. Merakla bekliyorum.
Dostluğunuz yüzeysel mi sürer, derinliğine mi gider bilemem, ama şimdilik bu kadar Tuncer bey... Yine beklerim. Saygılar.
FarukÇağla (78 kuşağı)